SON NEFESİME KADAR

By kirazhk

155K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

77.BÖLÜM

688 106 33
By kirazhk

SON NEFESİME KADAR

77. BÖLÜM

Gözlerini Mete'nin gözlerinden ayıramazken gücünü toparlamaya çalışıyordu Ela. Bunun yanlış olduğunu, saçma olduğunu biliyordu ama neden kalbi böyle deli gibi atıyordu, neden bu kadar çok sevmişti onu öpmeyi, neyin dışa vurumuydu bu? Bilmiyordu. Bilmekte istemiyordu şu anda. Geri çekilip hızlıca ayağa kalkarken sendelememek için zor tutuyordu kendisini.

''İşte şimdi oyun bitti'' diye fısıldadıktan sonra, onun şaşkınlığını fırsat bilerek hızlı adımlarla çıktı bardan. Arkasına bile bakmadan kaldırımın sonundan hemen sola dönerek sırtını duvara yasladı ve kafasını duvara yaslayarak bakışlarını gökyüzüne dikti.

Hava buz gibiydi ama bütün bedeni cayır cayır yanıyordu. Gözlerini sıkıca kapatarak öpüşmelerini düşündü, onun sıcak nefesini, kokusunu, hissettiği sızıyı ve karmaşıklığı... ''Ela!'' Mete'nin kendisini aradığını fark edince, oradan uzaklaşarak bir taksi çevirdi ve binerek adresi söyledi. Nasıl bir şeyin içine düşmüştü bilmiyordu ama bunun devamı olmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Yıllardır saçma sapan flört oyununun sonu tam olarak böyle bitmişti ve bir daha asla açılmamalıydı. Zaten bu durumun Mete'nin umurunda olduğunu dahi sanmıyordu. O zaten her gün birileriyle öpüşmüyor muydu? Peki bu düşünce neden canını sıkıyordu? Aklına geldiğinde canını sıktığı için asla üstüne düşünmemişti bu konunu. Şimdi de düşünmeyecekti. Kapanıp gidecekti.

Eve geldiğinde arabadan iner inmez kapıdaki adamlara selam verdi. ''Kolay gelsin Ömer abi''

''Sağolasın'' İçeriye girip salona geçmeden direk olarak yukarıya çıkarak odasına girdi. Odanın kapısı pat diye açıldığında arkasına döndü. ''Neredesin bakalım sen bu saate kadar?''

''Mert, sana kaç kere odama bu şekilde girme dedim. Çık git akşam akşam abla zorbalamasına maruz kalma  istersen''

''Ne oldu? Üzüldün mü sen?'' Mert'in ani değişimi karşısında, gülümseyerek ona yaklaşıp saçlarını öptü. ''Söyle kim canını sıktıysa alayım ifadesini'' Çok mu belli oluyordu? Belli etmemek istiyordu ama, bu kadar oluyordu demekki.

''İyiyim ben, yorgunum sadece biraz. Hadi çık sende uyuyacağım''

''Tost yiyelim mi?'' Geceleri bazen Mert'le beraber mutfağa inip tost, portakal suyu gecesi yapıyorlardı, Mert genel olarak okulda yaptıklarını anlatıyordu ya da bir kızdan etkilendiyse taktik almak istiyordu. Hatta bu geceleri bazen annesiyle babası da dahil oluyordu.

''Başka gün yapalım olur mu? Hadi artık çıkar mısın? Yatıp uyuyacağım" Odanın kapısı tıklatıldığında, Ela bıkkın bir şekilde 'gel' dedi. Şu anda hiç kimseyi görmek istemiyordu ama bu mümkün değil gibiydi.

''Ne yapıyorsunuz bakalım gece gece?''

''Mert'in çıkmasını söylüyorum ama dinlemiyor beni anne''

''Anne, bak senin bu kızında bir gariplik var. 5 dakikadır konuşuyoruz bir kere sesini yükseltti sadece. İyi değil'' Mert gülerek odadan çıkarken, Ela sinirle ellerini kaldırdı. ''Şu kapıyı kaç kere kapatmanı söyleyeceğim sana!'' diyerek sertçe kapıyı kapatıp ceketini çıkarttı.

''Nasıl geçti geceniz? Neler yaptınız?'' Annesiyle iki yakın arkadaş gibiydi aslında, onunla her şeyi paylaşırdı, bundan çekinmezdi. Ama bunu anlatamazdı çünkü aile gibiydiler, yüz yüze gelip konuşuyorlardı sonuçta, Mete'yle olan durumu anlatması mümkün değildi.

''İyiydi anneciğim, oturduk bir yerde sohbet muhabbet ettik işte...''

''Tatil işi ne oldu sizin?''

''Serkan ayarlayacaktı, muhtemelen haftaya olur, bacağının iyileşmesi lazım. Bu arada babam uyudu mu?''

Serkan'la, Rüya'nın arasında ki durumu anlatmıştı annesine, bunun kısa bir dedikodusunu yaptıkları için haliyle haberi vardı hey şeyden.

''Yok o daha gelmedi, dayınla görüşecekti işleri  varmış. Sen iyi misin? Yüzün solmuş gibi."

''Bir arkadaşımız var okuldan, böyle biriyle bir şeyler mi ne yaşamış ama olmamış, onu dinledik saatlerce, yoruldum" Tamamen atmıştı, uydurmuştu ancak yanlış yerden girdiğinden haberi bile yoktu.

"Senin gibi mi? Hoş sen kimseyle bir şeyler yaşamıyorsun"

Annesine her şeyi anlatmanın kötü yanı buydu galiba, kadın büyük bir aşkla babasına bağlı olduğu için aynı şekilde kendisinin de olmasını bekliyordu. Görüştüğü çocuklarla max bir kere yemek yiyip ilerletmediği için, duygusal olarak boşlukta olduğunu falan düşünüyordu.

''Ne alakası var anne?''

''Tanımaya çalışmıyorsun bile hiç kimseyi, etkilenmiyorsun, umurunda bile olmuyor. Hoş baban bu şekilde seni sıkıştırdığımı duysa, küser bana''

Gülümseyerek annesinin yanağına öpücük kondurup dolaptan pijamalarını çıkarttı. Sadece yatmak ve uyumak istiyordu. Normalde annesiyle sohbet etmekten keyif alırdı ancak bugün hiç o kafada değildi.

''Biraz daha üstüme gelirsen eğer bende seni babama şikayet edeceğim''

''Aaa aşk olsun, ben seni düşündüğüm için söylüyorum anneciğim... Tabiki herkesle görüş tanı falan demiyorum ama benim gibi bu duyguyu tatmanı istiyorum sadece. Hiçbir şey zorla değil, sen nasıl istiyorsan öyle yapacaksın tabiki"

''Biliyorum aşkım annem. Yani istemiyorum, içimden gelmiyor hepsi bu. Merak etme sende artık beni. Aşık falan değilim birine...''

''Aşık mısın diye sormadım ki?'' Annesinin sözleriyle hızlıca banyoya doğru ilerledi. ''Duşa girmem lazım anne'' dedi ve kapıyı kapatarak derin bir nefes aldı. Aşık değilim ne alakaydı. Çok saçmaydı. Atacaktı, bugüne dair her şeyi ama her şeyi kafasından atacaktı.

______

Sessiz sakin yolda ilerlemek omuzlarında yük gibiydi Rüya için. Konuşmak istiyordu, halletmek istiyordu ama bir yandan da o kadar mecali yoktu ki. ''Evin yoluna neden saptın?''

''Seni evine bırakacağım çünkü.''

''Konuşmamız gereken şeyler yok mu?'' diyerek ona doğru baktı. Terlemişti, içerisi sıcaktı ama terleyecek kadar değildi. ''Serkan sen iyi misin?'' Alnına dokunacakken geri çekti kafasını Serkan.

''Nasıl olduğumla ilgilendiğini sanmıyorum'' Bacağından dolayı zorlanıyordu muhtemelen, hatta belki kanaması bile olabilirdi. Kavga etmişti tabi, darbe de almıştı. Ve inadına birde araba sürüyordu.

''Arabayı durdur ben süreyim. İyi değilsin, inat etme işte'' Duymuyordu çünkü kızgındı. Soluklanarak torpidodan peçete alıp usulca alnını sildi ancak yüzünden bir şeylerin onu zorladığı bariz belli oluyordu.

''İnat etme, bacağına bir şey olmuş belliki. Ben süreyim arabayı'' Serkan arabayı sağa çekerek gözlerini sıkıca kapatıp alnını sıvazladı. Rüya hızlı bir şekilde arabadan inip onun kapısını açarak koluna dokundu.

''Gel hadi'' Bacağını attığı an inleyerek yüzünü buruşturmasıyla, Rüya eğilerek siyah pantolonunu yavaşça kaldırdığında şok bir şekilde göz bebekler büyüdü. Kanlar içerisindeydi, beyaz sargısı kandan görünmüyordu. ''Kan... Serkan kanaman var" Panikle adamı kaldırıp koltuğunun altına alarak yürütmeye çalıştı. ''Bacağın kanlar içinde ya! İnadın tekisin hala inat ediyorsun. Bin'' Serkan kendisini duymuyor gibiydi. O kadar ağırdı ki zaten yürüme muhtemelen ikisi de yığılıp kalırdı. Onu bindirip direksiyona geçtiğinde hızlı bir şekilde yola koyuldu. Soğukkanlı olmaya çalışarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Şu anda en yakın yer kendi evleriydi ve oraya götürmesi gerekiyordu. Telefonunu çıkartıp babasını aradığında olabildiğince sakin olmaya çalıştı.

''Baba, baba acil bir şekilde eve Reha amcayı çağırır mısın? Serkan iyi değil, eve çok yakınım başka bir yere götüremem''

Sesinin titremesine engel olmaya çalışıyordu ama ne kadar başara biliyordu bilmiyordu.
"Sakin ol, hız yapma, panikte yapma. Arıyorum Reha'yı. Kaç dakikaya burada olursun?''

''10 dakikaya evdeyim'' diyerek telefonu kapatıp Serkan'a doğru baktı. Yarı baygın gibiydi, alnından terler dökülüyordu. Nasıl bu hale gelmişti anlamıyordu? Çaktırmayıp, hiçbir şey söylememiş olmasına da inanamıyordu. ''Sevgilim, az kaldı bak geldik eve.'' diyerek hızlı bir şekilde yola devam etti. Evin önüne gelir gelmez bağırarak yardım istedi, bir kaç adam yardım ederek içeriye taşıdıklarında, koltuğa bıraktılar Serkan'ı.

''Bacağı yaralıydı zaten, kavga edince darbe almış. Çok fazla kan kaybetti baba'' Panikti çok fazla panikti, kan çoktu çünkü.

''Bitanem sakin olur musun? Reha geliyor beş dakikaya burada olur'' İlk yardım malzemesini çıkartıp ayak ucuna geçti Sahra. Yarayı açarak bir bezle bastırıp kanı durdurmaya çalıştı. Rüya korku dolu gözlerle izlerken, aslında anlık olarak panik yaptığını biliyordu. Yine de o kadar çok kan görünce bir şey olacak diye korkmuştu.

''Neler olduğunu anlatacak mısın?''

''Şu anda sırası mı baba?'' dediğinde, Umut içeriye girdi. Yüzünde ki ifadede anlaşılacağı üzere babası ona da haber vermişti.

''Ne oluyor burada?''

''Kavga sırasında bacağından darbe almış, yaralanmış abi'' Umut'un gözleri Serkan'ı bulduğunda, gözlerinde belli belirsiz bir hüzün oluştu. Ne olursa olsun Serkan dostuydu, ona bir şey olsun istemezdi.

''Rüya, ben sana ne söyledim? Hatırlıyorsun değil mi?'' Babasının sözleriyle, sıkıntıyla üzerinde ki kabanı çıkartıp koltuğa bıraktı. Şu anda sadece Serkan'a odaklanmak ve başka bir şey konuşmak istemiyordu.

" Serkan bu haldeyken gerçekten bunu mu konuşacağız?"

"Serkan iyi olduğu için konuşuyorum zaten. Bir şey yok yarasında, bir kaç güne toparlar."

"Baban haklı, endişeleneceğin hiçbir şey yok. Kanama birazdan durur"

Annesinin de sözleriyle rahat bir nefes alırken boğazının kupkuru olduğunu hissetti Rüya. Normalde bir çok konuda soğukkanlı davrana biliyordu ancak Serkan'a bir şey olma düşüncesiyle hiçbir şeyini kontrol edemez duruma gelmişti.

"Evet Rüya, tam olarak neler olduğunu anlatmanı bekliyorum"

"Şimdi sırası değil sanki hayatım." diyerek uyardı Sahra.

"Anlamaya çalışıyorum, kızım akşamın bir vakti Serkan'la beraber evimize geliyor. Ve göründüğü üzere kavga olayları dönmüş. O sırada Umut nerede hiçbir fikrim yok. Merak etmem normal değil mi?"

"Benim için kavga etti baba." dedi sinirle soluyarak. Akan bir damla yaşını silerken, babasının karşısında dik durmaya çalışıyordu. Ve gerçekten bu hiç kolay değildi.

"Ben abimden ve Serkandan habersiz bir işe kalkıştım, ne olduğunu sorma, tamamen yine bir şeyleri çözmek istememle alakalıydı." Duraksayarak burnunu bir kaç defa çekip ellerini birbirine kenetledi, babası böyle sert bir şekilde baktıkça konuşması kolaylaşmıyordu ama susmaya da niyeti yoktu. "Sonra Serkan da haliyle merak edip olduğum mekana geldi. O sırada da adamın birisi bana asılmaya kalkınca, Serkan bacağının durumu düşünmeden adama saldırdı. Kavga çıktı. O sırada da darbe almış"

"O kavga bu yüzden mi çıktı? Siktir ben niye dövemedim ki?" Umut sanki nerede olduğunu unutmuştu, o anda anne ve babasının bakışını görünce ellerini kaldırarak mahçup bir ifadeyle baktı. "Ağız alışkanlığı kusura bakmayın" dedi.

Rüya, babasına odaklanırken, onun değişen bakışları ve yumuşayan yüzünde gezdirdi gözlerini. "Sen beni bir gün kalpten götürecek misin Rüya? Niye rahat durmuyorsun? Neden saçma sapan işlere kalkışıyorsun?"

"Bu konuda bence biraz anneme çekmiş olabilir"
Umut koltuğa yerleştiğinde, Sahra bakışlarını oğluna doğru çevirdi. "Anlamadım oğlum?"

"Rüya diyorum sana çekmiş. Anlatıyor herkes, dayımlar, Kağan amcam falan... gençlik hikayelerinizde sende hiç normal değilmişsin anne. Yani sizin gençliğiniz çok normal geçmiş gibi, bizi kınamanız biraz empatiden uzak olduğunuzu gösteriyor"

Rüya minnetle abisine bakarken, gülümsemeden edemedi. Abiside kendisinin yaptığı şeylere kızıyordu ama annesinin babasının yanında savunuyordu ve bu çok hoşuna gidiyordu.

"Boşuna konuşma abiciğim, bildikleri bir kaç cümle var. Onların başlarında anne baba yoktu, hep bunu söylüyorlar. Genetiğinizi aktarmış olabileceğiniz aklınıza gelmiyor tabi"

Serkan'ın başucuna oturup peçeteyle alnını sildi usulca. Ara sıra mırıldanıyordu, canı yanıyordu belliki ama iyi olacağına inanmıştı. Çünkü babası bu işlerden anlıyordu, o iyi olacak diyorsa iyi olurdu.

"Bizim tam olarak neler yaşadığımızı bilmeden kendinizle kıyaslamanız ne kadar mantıklı acaba? Bakın, hiçbir zaman sizi sıkmadım, iyi bir baba olmaya çalıştım. Sizin için elimden geleni yaptım, yaptık. Eğer bundan şikayetçiyseniz bu sizin sorununuz olabilir mi?"

Rüya ayağa kalkarak ellerini babasının beline doğru dolayıp sıkıca sarıldı ona. "Sizin gibi anne babaya sahip olduğumuz için çok şanslıyız biz. Sadece anlık duygularımızı dile getiriyoruz."

Umut elini annesinin omuzuna atarak saçlarına öpücükler kondurdu. "Siz yaşlandıkça bu duygu sömürüsü olayını abartıyor olabilir misiniz acaba sevgili ebeveynlerim?"

"Sahra, bak biz bu oğlanı dövmedik diye böyle oldu." dedi dalga geçen bir ifadeyle Bulut.

"Kıyılır mı bu bebek surata?" diyerek suratını sıktı  Sahra. "Anne ne bebek suratı? Napıyorsun?"

"Öylesin ama bebek suratsın sen" Sahra, Umutun yanaklarını sıkıp sevmeye çalışırken, Rüya geri çekilerek babasına odaklandı.

"Barıştık mı?"

"Babalar evlatlarına küsmezler." Rüya alnına konan öpücükle daha sıkı sarıldı babasına. Daha iyi hissediyordu artık, çok daha iyi...

"Ama sanırım evlatlar babalarını birazcık kızdırabilir babacım"

O sırada Reha bey içeriye girince, Rüya hızlıca geri çekilip adama doğru yaklaştı. Durumu ona anlatırken, nemli bir havlu getirip Serkan'ın alnına koydu. Reha bey biraz kan kaybettiğini, bir kaç gün dinlenmesini ve ayaklanmaması gerektiğini söyledi. Rahat bir nefes alırken, Reha beyin gitmesiyle bakışları babasına doğru döndü.

"Burada kalabilir mi baba?"

"Ben yatıyorum, sizde çok oyalanmayın yatın."
Bu evet demek oluyordu babasının dilinde.
"Abi, girişte ki odaya taşısanız olur mu? Burada rahat edemez."

"Bu sik..." Cümlesini tamamlayamadan annesinin bakışıyla duraksadığında, homurdanarak ensesini sıvazladı. "Tamam hallederiz." Rüya olumlu anlamda kafasını salladıktan sonra annesiyle beraber mutfağa geçti. Koca bir bardak suyu içerek rahat bir nefes aldı. Gerçekten çok değişik ve yorucu bir gün olmuştu.

"İyi misin canım?"

"İyiyim anneciğim merak etme."

"Neler olduğunu anlatmak ister misin?" diye sorduğunda, çekmeceyi açıp çikolata çıkarttı ve bir parça kopartarak uzattı . Gülümseyerek onun uzattığı çikolatayı aldı eline. Annesinin klasik yöntemleriydi aslında, gerildiğini hissettiğinde tatlı bir şeyler verirdi ve çok iyi gelirdi.

"Kendi aramızda"  Annesinin elini tuttu sıkıca. Bu da aralarında bir şeydi aslında, kendi aramızda dediğinde üstelemezdi genelde. Zaten anlatması gereken bir şey olduğunda, mutlaka anlatırdı.

"Sıcak süt yapayım mı sana?"

"Olur içine biraz balda kat ama" Bu gece uyku yoktu zaten kendisine, Serkan'ın başında bekleyecekti, uyuyamazdı. Sıcak sütünü içip annesiyle biraz sohbet ettikten sonra Serkan'ın yattığı odaya girmek için mutfaktan çıktı, tam orta holde abisiyle karşılaşınca duraksadı.

"Nereye?"

"Serkan'ın başınca bekleyeceğim" diyerek omuzlarını silkti. Bu gece Serkan'ın yanında refakatçi olacaktı ve buna kimse karışamazdı.

"Serkan iyi, uyuyor. Ben ara sıra gelip bakacağım"

"Abi içim rahat etmez benim..." diyerek kedi yavrusu gibi bakarken, Umut sıkıntıyla sızlanarak ellerini isyan eder gibi havaya kaldırdı.

"Ben cennetliğim biliyorsun değil mi? Annem seni, sırf ben cennete gireyim diye doğurmuş."

"Yani o biraz zor abiciğim ama, yine de umudunu kesme sen tabi."

Abisinin yanında geçip odaya girdi. Yatağın baş ucuna ucuna oturarak parmaklarını alnına düşen kahve tutamlarda gezdirdi usulca. Onunla konuşamamanın sıkıntısı vardı içinde. Ama konuşacaklardı, atlatacaklardı bir şekilde biliyordu. Telefonu alıp kısaca kızların olduğu gruba durumu anlatıp kapattı.

Sabah olduğunda ise saçlarında hissettiği parmaklarla irkildi aniden ancak bilinci tam olarak yerine gelene kadar kıpırdamadı bir süre. Başının yastıkta olduğunu hissediyordu ve saçlarında ki eller o kadar iyi hissetmesine yol açmıştı ki, hiç açmak istemiyordu gözlerini ama mecburdu. Yavaşça gözlerini araladığında başını kaldırdığı an Serkan'ın gözleriyle buluştu gözleri. Sırtını yastığa dayamış öylece kendisini izliyordu.

"Serkan iyi misin?" Yerinden doğrulduğu an yüzüne odaklandı. İyi gibi duruyordu ve bu gerçekten rahatlamasına sebep olmuştu.

"İyiyim de sen uyumadın mı bütün gece?" Parmaklarını kızın  gözlerinin altında gezdirdi usulca. "Sabaha karşı dayanamamış uyumuşum."

"Neler oldu tam olarak dün? Baban burada kalmamı nasıl kabul etti?"

"Benim yüzümden bu halde olduğunu söyleyince ses edemedi." Gözlerini adamın yüzünde gezdirdi usulca. Yorgun görünüyordu, hafif gözlerinin altı morarmıştı, saçları da karma karışıktı. Bu haliyle bile bu kadar yakışıklı olmayı nasıl başarıyordu acaba?

"Bir de o konu var. Dün ki durumla ilgili çok pis kavga edeceğiz biliyorsun değil mi?"

Parmaklarını Rüya'nın saçlarından çekerek ciddi bir hale büründü anında. Yeterince yorgun değilmiş gibi birde bu durum üstüne hiç konuşmak istemiyordu Rüya, ancak maalesef ki Serkan takıntılı adamın tekiydi.

"Kavga etmediğimiz gün var mı acaba? Üç öğün kavga ediyoruz biz seninle" diyerek bağdaş kurdu yatağın üzerinde.

"Sayende. Ben kafayı sıyırayım diye her şeyi yapıyorsun. Bak aklıma geldikçe deliriyorum."

Öfkeyle dişlerini sıkarak konuşurken, yüzünde yine gergin bir ifade belirdi Serkan'ın. Sinirlenmekte aşırı yakışıyordu ve bence bunun farkında bile değildi.

"Bazı şeylere karışmaktan vazgeç o zaman Serkan. Yanımda ol, destekle mesela. Ben bir şeyi kafaya taktığım zaman o şeyi çözmek istiyorum. Durduramıyorum kendimi. Ben buyum ve değişmek istemiyorum"

Serkan'ın sıkıntılı yüz ifadesinin yanında derin bakışları kalbinin ritmini değiştiriyordu. Üzmek istemediğini biliyordu ama sıkışmış gibiydi de. Seviyordu Serkan'ı, çok seviyordu ancak çatıştıkları noktada ona yardımcı olamıyordu. Çünkü tamam yapmayacağım dese yalan söylemiş olacaktı.

"Ben sürekli bununla mı yaşayacağım? Bugün Rüya yine ne yapacak? Yine benden ne saklayacak diye mi düşüneceğim?" Duraksayarak omuzlarını dikleştirdi, sıkıntısını çok belli etmek istemiyordu ancak Rüya görüyordu, anlıyordu. "Benim sana olan güvenimi kırmaya, senin bile hakkın yok Rüya."

Güven kırmak? Aslında ilişkinin dinamiğini ne kadar etkileyen iki kelimeydi. Güven olmadan hangi ilişki yürürdü ki? Bir noktada Serkan haklıydı evet, hayatında ki kişi bir şeyler saklasa, bir şeyler gizlese sürekli bununla yaşamak zorunda kalsa, hiçbir zaman tam olarak güven duymaya bilirdi. Serkan bu konuda her zaman netti, bugüne kadar güvenini kıracak hiçbir şey yapmamıştı.

"Bunun olmaması için sana her şeyi anlatacaktım. Zaten söyleyecektim, saklamayacaktım ki. Ama yapmak istediğim şeyi en başta söylesem bana engel olacaksın. Bende bunu istemiyorum, bana engel ol istemiyorum"

"Yanlış yaptığın hiçbir şeyi onaylamayacağım Rüya. Senin bu garip adranalin sevdan yüzünden ben senin tehlikede olmana izin vermeyeceğim. Bu konuda kavga etmemiz gerekiyorsa sonuna kadar edeceğiz. Yapacak bir şey yok"

Edeceklerdi, daha çok kavga edeceklerdi belliki, artık bu şekilde yaşamayı da öğreneceklerdi. Odanın kapısı aniden açılınca, Rüya sıçrayarak arkasına döndü. "Ne yapıyorsunuz siz burada?" Umut'u içeriye girmesiyle, Rüya hızlı bir şekilde  yataktan ayağa kalktı.

"Konuşuyoruz abi"

"Baston getirdim sana, bununla yürürsün artık ." Elinde ki bastonu köşeye bırakarak ellerini rahat bir şekilde cebine soktu Umut.

"Güzel vurmuşum seni  bu arada, tam istediğim gibi... öldürmüyor süründürüyor"

"Böyle konuştuğuna göre bana olan sinirin geçmiş kardeşim."

"Sana olan sinirim, sen ölünce falan geçer'' dedi tekli koltuğa oturarak. Rüya abisine doğru yaklaşarak irileşen gözleriyle ona baktı. Ne kadar kolay söylüyorlardı bu kelimeleri böyle?

''Abi bir düzgün konuşsana sen"

''Rüya sen her şeye karışacak mısın böyle abicim? Çık hadi git bak bakalım ben dışarda mıyım? Biz de o sırada bir konuşalım"

"Düzgünce konuşun ve anlaşın."Rüya onların konuşması için odadan çıktığında, Serkan ayağını yataktan sarkıtarak Umut'a odaklandı. ''Dün Rüya için dayak yemişsin...''

''Dayak yemedim, herifin halini görmedin sen tabi'' Rüya için dayakta yerdi hiç sıkıntı yoktu. Onun için yapamayacağı hiçbir şey yoktu. Bu sıkıntılı hayatında kendisine tek iyi gelen şey oydu. Onsuz bir hayatı yoktu.

''Her ne haltsa işte. Babam bunu duyunca ılıklaştı biraz''

''Ilıklaştı ne lan? Bulut amca şu kelimeni duysa oğlu falan dinlemez sıkar kafana'' Umut belli belirsiz tebessüm ederken, telefonunun çıkartarak ekrana baktı. Aylinden bir şey beklemişti ama, belliki aramayacaktı. Dünde tek kelime etmeden eve bırakmıştı zaten onu. Sadece kendisi için her şeyi göze alabilecek bir kadın istiyordu, bu kadında Aylin olsun istiyordu. Hayatında ilk defa böyle hissederken, bu şeyi kaybetmek istemiyordu.

''O sıkmasa bile ben bir gün sıkacağım kafama. Siktiğimin aşkı ne zormuş lan''

''Zordur ama manyak güzel şey. Şu saçma sapan işin gücün olayların arasında iyi gelen tek şey diyebilirim hatta. ''

Umut bir şey söyleyecekken kapı aniden açıldı. Bulut'un bütün heybetiyle içeriyi doldurmasıyla Umut ayağa kalktı, Serkan ise diğer bacağına ağırlık vermeden ayaklandı. Kafasıyla oturmasını işaret ederken, Serkan yatağa çöktü, Bulut'ta tam karşısında ki koltuğa oturdu.

''Seni öldürmemem için bir sebep söyle bana?''
Çok net ve sert bir şekilde sorduğu bu soru karşısında, Serkan gözünü bile kırpmadı. Çünkü Rüya için ölede bilirdi "Öldüre bilirsin, senin karşında boynum kıldan ince amca.''

''Evime girdin, soframa oturdun, gelip kızıma göz koydun üstüne. Benden icazette almadın''

''Ne söylesen haklısın, cezamı da kesebilirsin. Ama ben Rüya'yı çok seviyorum, onun için canını ver de veririm. Zaten bu kadar net ve ciddi olmasam senin karşında böyle durmam. Tek istediğimiz bize bir şans vermen amca"

''Onaylamazsam ve istemezsem ne yapacaksın?''

''Vazgeçmeyeceğim. Sana olan saygım ve sevgimi çok iyi biliyorsun, sen ne söylesen yaparım da. Ama tek bir konu hariç. Rüyadan vazgeçmem, bunun için  kiminle karşı karşıya gelmem gerekiyorsa, gelirim''

Bulut'un yüzünde hoşnut bir ifade belirince, Serkan bakışlarını ayakta duran Umut'a dikti. Onları ikna etmek istiyordu, çünkü ikisi de ailesinden kişilerdi. Üstelik Rüya'nın üzülmesini de istemiyordu, her şey onun istediği gibi olmalıydı.

''Rüya'yı üzecek bir şey yaparsan seni öldürürüm'' Yapardı biliyordu. Bulut Arslan çocuklarına çok düşkün bir adamdı. Onların kılına zarar gelse her şeyi yakıp yıkar umurunda da olmazdı.

''O işi sana bırakmam baba, kusura bakma bunca yıllık dostum sonuçta. Bana düşer''

''Bunca yıllık dostunun niyetini öğrenemediğin için sanada sıkarım oğlum.'' Serkan gülümserken, Umut gözlerini devirerek babasına  doğru baktı. Ne diyebilirdi ki? Adam bie noktada haklıydı. Bunca zaman her gün vakit geçirdiği adamın kardeşiyle olduğunu anlayamamıştı. Aşk meşk konularında bok gibiydi ne yapabilirdi?

'' Bundan sonrası için konuşuyorum, Rüya'nın kılına zarar gelirse senden bilirim, bunu bil. Evlilik konuları için çok erken ama ben rahat bir adam da değilim, bu işi resmileştirip nişan söz bir şey yapabilirsiniz, buna ses etmem. Ayrıca onun istediği hiçbir şeye de karışmayacaksın. Okul bittikten sonra yurt dışında eğitimine devam etmek istiyor, hedefleri var, hayalleri ver. Bunu ondan alırsan öldürmeden önce süründürür öyle öldürürüm''

''Rüya'nın eğitimi konusunda ona en çok yardımcı olacak kişi benim amca. Hiç şüphen olmasın. Sen nasıl istersen o şekilde olacak''

Bulut ayağa kalkarak Serkan'ın omuzuna vurdu yavaşça ardında Umut'a doğru baktı. ''Şu arkadaşına da yardımcı ol, bu konularda pek parlak değil gibi''

Bulut, Umut'un da omuzuna vurarak odadan çıktığında, Umut koltuğa çökerek olumsuz anlamda kafasını iki yana salladı. ''Babam tarafından zorbalanıyorum''

Kapı tıklatıldığında bu sefer içeriye Sahra girdi. ''Serkancığım bacağın nasıl oldu?''

''İyi Sahra teyze, merak etme. Teşekkür ederim bu arada, gece biraz size zahmet verdim''

''Sen iyi ol düşünme gerisini. Hadi kahvaltıya.''

''Sahra teyze?'' Sahra duraksayarak Serkan'a doğru baktı. ''Senin onaylaman, olumlu düşünüyor olman benim için çok önemli. Aklında bir şüphe varsa eğer, oturup konuşmak kendimi anlatmak isterim''

''Herife bak, rol kesişe bak. Lan sen normalde böyle bir insan mısın?''

''Kes lan sesini'' diyerek fısıldadı Serkan, ardından tekrardan Sahra'nın gülen yüzüne odaklandı. ''Sende benim bir oğlumsun, hep öyleydin. Değişine bir şey yok yani benim için. Rüya'yı gerçekten sevdiğini biliyorum, seni de tanıyorum. Siz mutlu olun ben başka bir şey istemiyorum" Serkan mahçup bir ifadeyle olumlu anlamda kafasını salladı. "Hadi artık kahvaltıya. Ben çiftliğe geçeceğim, babanın da işi var. Siz yaparsınız beraber.''

Sahra odadan ayrılırken, Serkan derin bir oh çekti, ikisinin de onayının almış olduğu bir rahatlık vardı. ''Şerefsiz herif.'' Umut'un diğer bacağına tekme atmasıyla, Serkan gülerek ona baktı.

''Kıskanma lan. Kaldır beni, acıktım öleceğim açlıktan''

Beraber mutfağa geçerek sandalyelere yerleştiler. Rüya da tam karşılaşana oturarak meraklı gözlerle onlara baktı. Neler konuşulduğunu aşırı merak ediyordu, hoş annesiyle bir kahve saatinde babasının ne söylediğini net öğrenirdi ancak bugün annesini göremeyecekti pek ve bu yüzden hemen öğrenmek istiyordu.

''Hemen neler olduğunu anlatıyorsunuz bana?''

''Benim sorumluluğumda görüşebileceğinizi söylediler işte . Ben ne istersem o yani. Ayağınızı denk alıp benimle iyi geçinseniz iyi edersiniz"

Genel olarak Umut'un onaylaması ve Serkan'la aralarının düzelmesine fazlasıyla seviniyordu Rüya. Çünkü abisinin onaylaması, yanında olması her şeyden çok daha önemliydi.

"Uyduruyorsun şu anda abi" diyerek alaylı bir ifadeyle ona baktı. Kısmen doğru olduğunu düşünüyordu aslında ancak tamamen değildi.

''Bu arada bir nevi öyle aslında, Umut'a güveniyorlar. Umut'un onaylaması, onun bir şey olma durumunda müdahale edeceğini bildikleri için içleri daha rahat. İnkar edemem şimdi'' dedi Serkan. Zil çalınca Seren mutfaktan çıktı kapıyı açmak için. Rüya keyifle tabağına yiyecekleri doldururken, gerçekten fazlasıyla iyi hissediyordu. Sadece Serkan'la tam olarak meselelerini hallede bilmiş değildi ama onu da halledeceklerdi. Mete içeriye girer girmez gözlüğünü çıkartarak sandalyeye oturdu ve Rüya'nın önünde ki portakal suyunu alarak yudumladı.

''Serkan'ı iç güveysi mi aldınız? Ne işi var bunun burada?''

"Sanada günaydın Mete" Rüya portakal suyunu elinden alarak yudumladı ancak Mete tekrardan bardağını elinden aldı umursamaz bir şekilde.
"Küçük hanıma bir portakala suyu verir misin Sero" dedi Seren'e doğru bakarak.

''Sabah sabah kafamızı sikmeye mi geldin kardeşim?'' Serkan'ın sorusuyla, Mete elinde ki bardağı bıraktı. ''Benim halamın evi lan sen kimsin?''

''Bu evin damadı oluyorum galiba'' Mete gülerek Serkan'ın omuzunu sıktı memnun bir ifadeyle. ''Bu iyiydi bak, Umut'un yüzü düştü bir hoşuma gitti.''

"İkinizi de kovmamı istemiyorsanız kapatın şu ağızınızı lan."Umut ikisine ters ters bakarken, Serkan'la Mete çak yaparak güldüler.

''Siz birbirinize böyle davranıp nasıl hala anlaşıyorsunuz aklım almıyor?'' diye sordu Rüya gülümseyerek. Sürekli birbirlerine kötü davranıyorlardı ama inanılmaz bir bağları olduğu da ortadaydı. Onlar için çok normaldi böyle şeyler sanki.

"Alıştık gibi bir şey. Birbirimize kötü davranmadığımız gün, sorun var demektir. Bu arada akşam otele gelin isterseniz, Ela'yla, Aylin'e de söyle. Serez Marin diye bir lavuk sahne alacak kulüp kısmında. Bende orada olacağım'' Serez Marin'i duyduğu an heyecanla elinde ki çatalı bırakıp Mete'ye dikti gözlerini. Tabi Serkan'ın ve Umut'un bu dik dik kendisine baktığından bir haberdi.

''Serez Marin mi? Ciddi misin sen? Aylin bayılıyor o adama''

''Aylin niye bayılsın Rüya? Niye bayılıyor Aylin?"

Umut'un sert bir şekilde sorduğu soruyla, Rüya ona doğru baktı. Serez Marin şarkıları cover yapan biriydi. Sosyal medyada yayınlardı ve işinde bayağı iyiydi. Hatta kızlarla bir gün sahnesine gitmek için konuşmuşlardı, çokta zor yer bulunuyordu üstelik. Şimdi ismini duyunca haliyle heyecanlanmıştı.

''Sesini beğeniyor abi, bende seviyorum.." Serkan'ın bakışlarını görünce, salatalıktan bir tane ağızına atarak tebessüm etti. ''Şarkılarını yani. Ama ben gelemem Serkan bu haldeyken. Sen Ela'yı ara söyle''

Mete sıkıntılı bir şekilde yüzünü sıvazladı. ''Sen ara söyle, benim işlerim yoğun bugün''

''Benim halimde bir şey yok, sen gitmek istiyorsan ben gelirim'' Serkan'a doğru bakarak olumsuz anlamda kafasını salladı.

''Doktor dinlenmen gerektiğini söyledi, olmaz öyle şey.''

''Sence birilerinin söylediklerini yapıyor gibi bir halim mi var? Her türlü giderim ama biraz geç olur işlerim var, sen kızlarla geçersin ben sonra gelirim''

Normalde böyle yerlere tek gitmesine takılırdı ancak Mete'nin otelinde ki yer kulüpten çok restoran bar gibiydi, öyle herkesin girebileceği bir yerde değil. Üst düzey güvenlik vardı, bu yüzden içleri rahattı.

''Ne işin var acaba? Ayağının üstüne basmaman gerekiyor Serkan."

''Boşuna dil dökme, yapmaz, dinlemez yani. Bu arada sen hiç Ela'yla konuştun mu?'' Mete'nin sorusu üzerine, Rüya bakışlarını Mete'ye dikti. ''Mesajlaştık sabah bir ara. Bir şey mi oldu?''

''Dün siz gittikten sonra ben bıraktım onu eve de, pek keyfi yok gibiydi.''

''Senin olayına takıldı bayağı. Hatta benim için dahil oldu, çok sinirlendi sana.''

Mete bir şey söylemeden olumlu anlamda kafasını salladı. Bir süre daha sohbet ettikten sonra, Umut, Mete ve Serkan çıktı. Her ne kadar Serkan'ı ikna etmeye çalışsada, dikkatli olacağını söyleyerek dinlemedi ve o da gitti. Kendisi ise hazırlanıp halasının pastanesine geçti, burayı fazlasıyla seviyordu aslında. Eski, çocukluğunu yaşatan bir yerdi burası. Çocukken çok gelirlerdi bu pastaneye , ergenlik zamanlarında da arkadaşlarıyla burada toplandıkları çok olmuştu.
Arka tarafa geçtiğinde Ela'nın yukarıda ki küçük odasına girdi. Yine boyalarını almış, bir şeyler çizip boyuyordu.

''Her şey yolunda mı?'' Bunu sormasının sebebi tuvalde gördüğüm simsiyah bir surattı. Fazlasıyla karanlık ve korkutucu görünüyordu.

''Yolunda bebeğim, gel'' Yere oturup aşağıdan çarptığı kurabiyeleri ısırarak koltuğa oturup yemeye koyuldu. ''Akşam Mete'nin oteline gidiyoruz, plan yapma''

''Nereden çıktı bu?'' Mete'nin ismini duyduğu an tüyleri diken diken olmuştu. Düşünmemeye çalışsada bu ne kadar mümkündü ki?

''Serez Marin sahne alacakmış, gideriz işte kafamız dağılır''

"Fransızca dersim var akşam, ben gelemem."

"Gelirsin, çok sevgili Andre hocana söyle başka güne alsın. O kadar para veriyorsun, ayarlasın bir zahmet" Ela olmadan keyif alamıyordu gittiği yerlerden, Serkan da geç gelecekti, haliyle o da gelsin istiyordu. Ela olumlu anlamda kafasına sallayarak derin bir iç çekti, üstelemek istemiyordu, eninde sonunda karşıcacaklardı Mete'yle . Dünden sonra aramasını, mesaj atmasını falan beklemişti. Bunca yıldır tanışıyorlardı, beraber büyümüşlerdi, en azından bir şeyler söylemesini beklemişti.

Kendi içinde bir şeyleri düşünmekten kafayı yiyecekti artık. Rüya'ya baktığında, ona bu durumu anlatıp anlatmama konusunda emin olamadı. Sonuçta onun kuzeniydi, kendisi yüzünden aralarının bozulmasını istemiyordu. Hoş ara bozulacak ne vardı ki? Saçma sapan bir şey yaşamışlardı bitmişti, gerisi olmayacaktı. Bu yüzden mevzu uzasın dallanıp budaklansın istemiyordu.

"Sen bir durgunsun. Bir şey mi oldu? Dökül hemen"

''Yok başım ağrıyor sadece biraz, iyiyim bir şeyim yok. Arada da annemin kimseyle duygusal bağ kuramıyor olmamı takılmasına sinirleniyorum sadece o kadar" diyerek konuyu değiştirdi. Çünkü Rüya anlardı, ama onun bile aklına Mete'yle aralarında bir şeyler olma düşüncesi gelmezdi. Ancak bir an için şüpheleneceği bir durum yaratmakta istemiyordu.

''Haklı kadın. Yani peşinden koşanların haddi hesabı yok, okulun yarısı sana aşık''

Ela'nın sert bir mizacı da vardı, kendi içlerinde aşırı eğlenceli olsa da dışarıda karşı garip bir duvar vardı. Evet sosyaldi, arkadaşları da vardı, sohbeti, muhabbeti de iyiydi ama sınırı vardı. Ela'ya karşı o sınırı aşamıyordu kimse.

''Hepsi çocuk gibi geliyor bana. Mesela o en son bir şeyler içtiğim çocuk vardı, Efeydi ismi. Beş saat boyunca babasının parasıyla aldığı arabanın havasını atıp, üstüne birde bir tur attırayım mı demişti? Sorun bende mi yani?"

Rüya kıkırdayarak kahvesini yudumladı. Çok goygoyunu döndürmüşlerdi bu mevzunun o zamanlar. Çokta olmamıştı aslında 3-4 ay önce falandı.

''Tamam o çocuk saçma bir tipti ama ondan önce Semih vardı. Çocuk iyiydi, iş güç sahibiydi, gayet efendi ve hoş sohbetti. Hiçbir falsosu yoktu."

"Sahi ben onunla neden konuşmayı kestim ya?" Uzanıp kurabiyelerden bir tane alıp ısırdı, bu hindistan cevizli kurabiyeye bir başka bayılıyordu. Kokusu bile içine huzur veriyordu.

"Parfümünü beğenmemiştin"

"Ay evet hatırladım. Bence gayet haklıydım, bildiğin lise dönemlerinde hava atmak için babasının parfümünü sıkıp kızları etkilemeye çalışan ergen havasında kokuyordu. Aşırı parfüm sıkıyordu." İkisi de kahkahaya boğulurken, o anlar gözlerinin önüne gelmişti.

"Yine de kimseyi beğenmemen çok saçma. Yani bilmesem birine aşık olduğunu düşüneceğim. Platonik falan durumları..."

Ela'nın gülümsemesi yavaş yavaş solarken, nefesini verip elinde ki fırçayı tuvale geçirdi, simsiyahtı her şey, simsiyah... Aşık falan değildi, olamazdı. Denemesi gerekiyorsa deneyecekti yine, ama saçma sapan bir şeyin peşinden gitmeyecekti. Asla gitmeyecekti.

AKŞAM

Bazı şarkılar gerçekten insanın ruhunu dinlendiriyordu ya da bambaşka şeyler hissettiriyordu. Sahnede ki adama dinlerken, düşüncelerin içinde boğulmamaya çalışıyordu Ela, ama bu ne kadar mümkündü bilmiyordu. ''Gerçekten sesi çok güzel'' dedi Aylin hayranlıkla adama bakarak. ''Hıı çok mu güzel sesi?'' Umut'un kulağına fısıldamasıyla sıçrayarak arkasına doğru döndü. Ortam loştu, insanlar sessizdi, sadece ama sadece çalan şarkı kulaklarındaydı. Umut ne zaman gelmişti bilmiyordu, ne zamandan bu yana buradaydı bilmiyordu. ''Evet çok güzel. Ne yapacaksın böyle dedim diye onu da mı gidip döveceksin?''

''Artık öyle şeyler yapmıyorum, çünkü biz seninle bir şey değiliz'' Umut masada ki içkiyi alıp yudumlarken, Aylin içini çekerek onun boyun damarlarında gezdirdi gözlerini. Bu derece etkilenmekten nefret ediyordu. ''Buradan bakınca pek öyle durmuyor. Duyduğuma göre tam olarak bu adama bile takılmışsın'' diyerek sahneyi işaret etti.

''Rüya'nın ağızını bantlayacağım yakında.''

Bir kaç kızın kıkırdamasını duyunca bakışlarını oraya çevirdi Aylin. Oldukça bakımlı, güzel, havalı genç kızlardı ve Umut'a bakıp fısıldaşıp gülüşüyorlardı. O anda boğazını yakan o sızıyı tarif edemezdi. Sinirle sahneye döndüğünde sakin olmaya çalışarak yutkundu. Umut yanından uzaklaştı ve bar kısmına oturduğunu gördü. Neden bu kadar yakışıklı görünüyordu ki? Kızlara baktı tekrardan, onların tüm ilgisi ise Umuttan başkasında değildi.

''Eğleniyor muyuz gençler?'' Mete yanlarına geldiği an, Ela ona bakmamaya çalışarak gergin bir şekilde telefonuna baktı. Görmezden gelecekti, olabildiğince bunu yapmaya çalışacaktı. Onun umurunda değilse kendi umurunda hiç değildi.

"Alevli meyve tabağı yok mu bize?'' diye sordu Rüya dalga geçerek.

''Şu sakil zevklerini benim mekanımda dile getirme sevgili kuzenim. Bak tüylerim diken diken oldu. ''

''Senin sakil zevkini de dün ben gördüm, sus istersen'' dedi Rüya Derya'yı kast ederek. Onun lafları karşısında altta kalacak değildi. ''Öğreniyorsun benden bir şeyler, aferin sana.'' Mete gülerek elini Rüya'nın omuzuna attı ve saçlarına öpücükler kondurdu. Eliyle garsonlara işaret verip masanın donatılmasını emretti.

''Ben bir lavaboya gidiyorum'' Ela loş ortamda yavaş adımlarla yürüyerek siyah yüksek perdenin arkasına geçerek uzun koridorda yürümeye devam etti. O sırada bir çift el kolundan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı, bu kişi Mete'den başkası değildi. Ses etmiyordu çünkü etse de faydası olacağını sanmıyordu. Terasa çıktıkları an yüzüne vuran soğukla kaskatı kesildi aniden. Boğazın eşsiz manzarasına dikerken gözlerini, incecik elbisesi içinde titrememek için direniyordu. ''Giyin şunu!'' Sertçe kabanını uzatırken, Ela o kabanı alıp üzerine geçirerek soluklandı. İkisi de birbirinin yüzüne bakmıyor sadece köprüyü izliyorlardı. Arkasına doğru dönüp Mete'ye baktığında tam olarak ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Nasıl bu duruma gelmişlerdi anlamıyordu?

''Ne istiyorsun?'' Sakin bir şekilde sormuştu bu soruyu. Çünkü bir şeylerin içini yediğini, ona çok öfkeli olduğunu bilsin istemiyordu.

''Arkasında duramayacağın şeyler yapmamanı istiyorum. Becerebilir misin bunu Ela?"

''Hatırlamıyorum sarhoştum, kafam yerinde değildi işte'' diyerek saçma sapan bir cümle kurdu. Mete keyifli olmayan bir gülüşle bakarken, sakallarını sıvazlayarak bir kaç adım daha yaklaştı. ''Oradan bakınca aptala mı benziyorum?''

''Evet'' dedi düz bir şekilde. Mete sinirle gülerken demir çitlere doğru yürüdü yavaşça, Ela da onu izliyordu ancak aralarında ki bu gerginlik o kadar üst düzeydeydi ki, bunu dindirecek bir şey yoktu şu anda.

''Dün beni öptün'' Durumun önemini vurgular gibi bir hali vardı. Evet öpmüştü ancak bu konuda altta kalacak değildi.

''Sende beni öptün''

''Ben güzel olan her kadını öpüyorum, mesele ben değilim. Mesele senin bu sınırı aşmış olman tamam mı?" Güzel olan her kadını öpüyorum dediği an bütün bedeninin kaskatı kesildiğini hissetti, anlık hayal kırıklığıyla bakan gözlerini bu karanlıkta görmemesini umuyordu. Çünkü Mete'nin karşısında bir zavallı gibi görünmek istemiyordu. Ne bekliyordu ki? Ya da neden bu durum canını yakmıştı bilmiyordu.

"Bir anlam çıkarmadın herhalde bundan? Aramızda ki bu garip flört oyununun son noktasının bu olacağını bence ikimizde biliyorduk. Bu kadar kasmana gerek bile yok"

Umursamaz olmaya çalışıyordu, olacaktı da. Üzülecek hali yoktu elbette. "Bu mu yani? Hiçbir şey hissetmedin mi?"

"Güzel öpüşüyorsun kabul ediyorum bunu. Onun dışında ne duymak istiyorsun benden Mete?" Alaycı bir ifadeyle yüzüne bakarken, Mete ensesini sıvazlayarak aralarında mesafe bırakmayacak şekilde dibine kadar girdi.
"Rol yapmayı becerebiliyorsun ama ben yemiyorum. Umurunda değilmiş gibi davranmak istiyorsan eğer, biraz daha çabalaman gerekiyor."

Mete'nin yakasından tutarak yüzünü yüzüne doğru yaklaştı. İçinde patlamaya hazır bir volkan var gibiydi. "Ne düşündüğüm senin neden umurunda? Sonuçta bunlar senin için bir rutin. Her öpüştüğün kızın ne hissettiğini merak ediyor musun sen böyle?"

"Sen o kızlar gibi olmadığın için konuşmaya çalışıyorum ya ben burada. Bak biz sürekli yüz yüze geleceğiz, biz her şeyden önce beraber büyüdük, beraberdik, yakındık..." Soluklanıp bir adım gerilerken, bir şeyleri söylemekte zorlanıyor gibiydi. Normalde her konuda kendisini çok güzel ifade eden adamdan eser yoktu.

"Senin canın yansa benim yanar Ela biliyorsun bunu. Canın yansın istemiyorum, aklında ufacık bir soru işareti kalsında istemiyorum."

Gerçekten ona ilgi duyduğunu, bu öpüşmeden fazlasıyla etkilendiğini sanıyordu. Aklınca teselli etmeye çalışıyordu. Sanıyordu ki diğer kadınlar gibi onun için yanıp tutuşacaktı.

"Mete, sen gerçekten bir şeyleri kafanda büyütüyor olabilir misin? Bak ben sarhoştum, canım sıkkındı üstelik." dediğinde duraksadı. Arada hiçbir soru işareti bırakmayacaktı.

"Biriyle konuşuyorum, bir kaç kere yemeğe çıktık sevgili değiliz ama iyi anlaşıyoruz. Dünde tartıştık biraz, ona olan sinirimden sen vardın yanımda öyle bir şey oldu. Lütfen uzatmayalım olur mu?" Mete'nin değişen yüz ifadesi karşısında büyük bir zevk alsa da asla çaktırmadı. Normal bir konu hakkında konuşuyormuş gibiydi.

"Saçmalama daha fazla istersen. Yine mi fazla içtin? Kafan mı güzel kızım senin?" diyerek inanmadı bir an için bu duruma. Ama yüzünde ki dumur olmuş ifade, acaba mı diye düşünmesi bile iyi bir şeydi.

"Gerçek bu. O yüzden artık bitirelim bu mevzuyu lütfen, kapattık gitti. Biz arkadaşız hala, hepte öyle kalacağız. Hadi geçelim içeriye"

Saçlarını savurarak terastan çıkıp hızlı adımlarla lavaboya girerek nefes alış verişini düzeltmeye çalıştı. Gözlerini havaya dikerek ağlamamak için direnirken tekrardan aynada kendi aksine baktı. Oyunu kuralına göre oynayacaktı, madem Mete'nin istediği buydu. O halde ona göre davranacaktı.

____

Elini kafasına yaslamış öylece karşısında ki adamı dinlerken saatine bakarak ofladı. Serkan yanında olmadan keyif alamıyordu şu anda bu ortamdan. Aylin'e baktığında onunda canının sıkkın olduğunu gördü, Ela da gelince onda da bir durumlar sezdi. Herkesin neyi vardı böyle?
Aylin derdi abisiydi anlıyordu da, Ela da bir şeyler vardı. Üstünde de Mete'nin kabanı vardı. Kesin yine bir konuda kavga etmişlerdi. Bazen çok iyi anlaşıyorlardı, bazen kavga ediyorlardı. Garip bir arkadaşlıkları vardı.

"Güzelim?" Serkan'ın sesini duyduğu an sağına doğru baktı, elinde ki bastonu kenara bırakarak yüksek sandalyeye oturduğunda ayaklanarak ona doğru yaklaştı. O oturuyorken kendisi ayaktayken bile boyları anca aynı oluyordu.

"Geldin sonunda nerede kaldın?" Parmaklarını adamın sakallarında gezdirerek yanağına öpücük kondurdu ve kokusunu içine çekti.

"İşlerim vardı" Serkan sağına doğru bakıp homurdanınca, Rüya çatık kaşlarla onun çenesini tutup kendisine doğru çevirdi.

"Hala mesafeli misin bana?"

"Seni öpmemek için zor tutuyorum kendimi de, abin dik dik bize bakıyor. Bacağım iyileşmeden kızdırmayı düşünmüyorum bir süre. Şartların eşitlenmesi lazım." Rüya gözlerini abisine diktiğinde, onun gergin şekilde bar taburesine oturmuş kendilerine baktığını gördü.

"Aylin, şu abimle ilgilenir misin? Bize bakıp durmasın." Aylin, Umut'a doğru bakarken onun gözleri sadece bu taraftaydı. "Sırf sizin için" diyerek ona doğru yaklaşıp elinde ki içeceği tezgaha bıraktı.

"Gözlerini ayırda onlardan, bana bak" Sandalyeyi çevirip gözlerini gözlerine dikti. Artık bu belirsizlik ikisinin de canını sıkıyordu.

"Seni oyalamamı istedi Rüya da..."

"Nasıl oyalayacakmışsın beni? Vardır umarım güzel fikirlerin?"

"Rahatsız oluyorum" Umut kendisine bakıyordu ancak kendisi ona bakmıyordu. Gülüp duran o iki kızdan ayırmıyordu gözlerini.

"Sana bakmalarından rahatsız oluyorum."diyerek ellerini adamın boynuna dolayıp burnunu boynuna doğru sürterek bedenini tamamen yasladı ona. Umut'un kaskatı kesildiğini hissederken, bir elini beline attığı an kalbi daha hızlı atmaya başladı.

"Aklım çok karışık Umut. Her şeyi ama her şeyi düşünüyorum. Geleceğimizi, ileride yaşanacakları, zorlukları... ya tüketirsek birbirimizi? Ya yapamazsak? Dayanamazsak?"

Onun göğsüne sokulmuş sadece içindekileri söylüyordu, çünkü biliyordu normal bir birliktelik olmayacaktı. Annesi karışacaktı, babası duysa özellikle asla rahat durmazdı. Üstelik tam olarak Umut'un bu hayatına adapte olabilir miydi bilmiyordu.

"Tüketelim, yapamayalım, çok zorluk çekelim hatta... Değmez mi sence?" Usul usul saçlarını okşarken, usulca başını kaldırıp onun ela gözlerine odaklandı. "Yaşayacağımız her ana değmez mi?" Teninde hissettiği parmaklarla gözlerini sıkıca kapatarak gülümsedi. Değer miydi? Değerdi.

"Biraz daha düşünmem için zaman ver bana"
Umut aniden bedenini geri çekerek uzaklaştı, az önce ki bakışından, yakınlığından hiç emin değildi. "Bütün zamanlar senin o halde. Keyfine bak" diyerek çıkışa doğru ilerlediğinde, Aylin gözyaşlarına hakim olmaya çalışarak arkasından baktı öylece. Hiç ama hiç iyi hissetmiyordu. Ayağa kalkarak masaya geçerek çantasını ve telefonunu aldı. "Ben eve geçiyorum"

"Tamam çocuklar bırakır seni" Serkan eliyle Timur'a işaret etti hemen. "Arabam burada"

"Geç oldu Aylin. Zaten Umut'ta seni tek göndermeyeceğimizi bildiği için gitmiştir. Arabanı getirirler" Aylin, Ela'yla, Rüya'yı öperek ayrıldı oradan. Rüya ise bu durumu kafasına kazıdı. Bu ikisinin arasını yapmak farz olmuştu.

"Bende gidiyorum sıkıldım sizin böyle karşımda yiyişmenizden. Hadi görüşürüz" Ela da apar topar giderken, Rüya kıkırdayarak Serkan'a daha çok sokuldu Serkan'ın bir eli belini okşuyor, ara sıra dudaklarına ve boynuna öpücükler kondurarak kokusunu içine çekiyordu.

"Babamla ne konuştunuz tam anlatmadın bana?" Evden çıkmadan yarım yamalak bir şekilde anlatmıştı ancak tek tek duymak istiyordu ne konuştuklarını.

"Seni üzmemem gerektiğini, üzersem öleceğimi falan söyledi işte. Boş ver şimdi sen onu, baş başa kalabileceğimiz bir yere gidelim hadi."

"Evimize gidelim o zaman" Serkan'ın taş evi vardı biraz şehrin uzaklarında, ikisine aitti orası. Kimse bir şey bilmediği zamanlarda da ara sıra orada buluşurlardı. "Benimle kalabilecek misin bu gece?"

"Kalamam ama bir kaç saat baş başa kalabiliriz en azından"

"Beraber uyumamayacaksak gitmiyoruz. Oraya gidince, tekrardan seni eve bırakmak çok zor geliyor." Boynuna küçük öpücükler kondururken, usulca başını sola eğerek ona yer açtı. " Tamam söz bir gün ayarlayacağım, beraber kalacağız."

"Kaç yaşında adamım ama sevgilimle baş başa kalamıyorum bile. Böyle işin içine sıç..." Rüya dudaklarıyla adamın dudaklarını kapatarak tutkulu bir öpücü kondurup geri çekildi.
"Baş başa kalsak neler yaparsın?" Kulağına doğru fısıldadığında, Serkan sırtında ki eli daha da aşağıya indirerek burnunu kulağının altına doğru sürttü.

"Burada kışkırtmaya kalkma beni. Hiç iyi olmaz."

"Daha zevkli oluyor, istediğini yapamıyorsan ya, acayip hoşuma gidiyor"

"Ben sana soracağım ama bu hallerinin hesabını. Hem de öyle bir soracağım ki..."

Parmaklarını adamın ensesinde gezdirerek kıkırdadı. Serkan'ı kışkırtmayı seviyordu, kendisine nasıl yükseldiğini, deli gibi istediğini de çok iyi biliyordu. İstiyordu, Serkan'ı deli gibi istiyordu. Onun da kendisini hazır hissetmesi için beklediğini de biliyordu. Ama artık herkes her şeyi biliyordu, ciddi bir ilişki içerisindelerdi. Evet evlenmeden yanlıştı ama onunla bu yanlışa vardı çünkü her ne olursa olsun Serkan'dan başkası olmayacaktı. Bunu biliyordu çok iyi biliyordu. " Büyük bir merakla bekliyor olacağım sevgilim" diyerek tekrardan adamın dudaklarına kapandı. Bugün kavgasız, gürültüsüz, sakince geceyi tamamlamışlardı. Yarına Allah kerimdi.

___

Heyyooo bir bölüm daha biter. Nasıl buldunuz bakalım yorumlarınızı merak ediyorum, eksik etmeyin lütfen. Görüşmek üzere.

Continue Reading

You'll Also Like

89.9K 482 6
Her bölümde +18 bulunduruyor rahatsız olanlar lütfen okumasın...🔞 Hazır mısın ¿🔥💋🔞
169K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
1.7M 45.9K 14
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...
100K 5.7K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...