SON NEFESİME KADAR

By kirazhk

154K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75. BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

76. BÖLÜM

731 111 45
By kirazhk


SON NEFESİME KADAR

76.BÖLÜM

Hızlı bir şekilde eve girerken salona girer girmez annesinin rahat bir şekilde oturduğunu gördü. "Anne ne yaptın sen? Umut'u şikayet etmek ne! Üstelik beni zorla alıkoymaktan suç duyurusunda bulunmuşsun. İyi misin sen!"

Apar topar emniyete gitmişlerdi orada ifade vermişti ve sonucu bekleyemeden eve gelmişti. "O aileyle görüşmeyeceksin Aylin."

"Ne sanıyorsun? Gerçekten şikayet ettiğin için o aileden herhangi birinin hapse gireceğini mi!"

"Girmeyeceklerini biliyorum, ben ne yaparsam yapayım onların kolay kolay içeriye girmeyeceklerinin farkındayım kızım. Ama uğraşırım, sonucu ne olursa olsun sonuna kadar uğraşırım, rahat bırakmam onları. Ha muhtemelen tetikçilerinden birisine beni öldürttürler mesele kapanır, bu sayede seni tamamen kurtarmış olurum onlardan"

O kadar katı ve o kadar duygusuz konuşuyordu ki, hoş annesi hep böyle değil miydi zaten? "Anne sen iyi misin ya? Rüya sadece benim arkadaşım, bir bağım yok onlarla. Bu durumu nasıl bu raddeye getire bilirsin?''

"Sen beni aptal mı sanıyorsun? Ben o gün o adamın arabasına binerken gördüm seni Aylin. Aranda bir şey var değil mi? O yüzden evlerine aldılar seni. Sen neye bulaştığının farkında mısın? Nasıl bir ailenin oğluyla yakınlaştığının farkında mısın sen? Senin adalete olan inancına, etik değerlerine ne oldu?"

Değerler, adalet, bu gibi sözler o kadar yakışmıyordu ki annesine. O kadar içi boş kalıyordu ki. Yüzünde küçümseyici bir bakışla annesinin gözlerinin içine baktı. Onun adalet anlayışıyla kendi adalet anlayışı asla uymuyordu.

"Senin etik değerlerine ne oldu anne? Babamı şikayet ettin mi? Bu adam rüşvet yiyor dedin mi? Kanıtlarını sundun mu? Meslekten atılması için gerekli mercilere başvuru yaptın mı!"

Annesi bakışlarını kaçırırken, ayağa kalkarak tam karşısına dikildi. "Bu mesele babanla benim aramda, bizim bir itibarımız..."

"İtibar? Pardon ama hangi itibar tam olarak? Senin adaletin, senin etik anlayışından daha mı önemli itibarın? Elbette önemli. Senin için her şeyden daha önemli nasıl göründüğün''

''Aylin...''

'' Bak o aileyle uğraşmanı istemiyorum, bu işin sonunda emin ol onlar zararlı çıkmaz çünkü. Anladın mı beni? Bırak uğraşma daha fazla''

Arslan ailesi kendisine evlerini açmıştı, çok iyi davranmışlardı. Gerçek aile nasıl olunur aslında onlardan görmüştü. Aralarında ki muhabbet, sevgi dili, birbirlerine olan bağlılıkları karşısında onların başına kötü bir şey gelsin istemiyordu. Elbette gelmezdi ancak bir şekilde uğraşılsın da istemiyordu.

"Biliyorum. Diyorum ya işte en fazla gelir öldürürler. Ben seni o aileye yem etmem, etmeyeceğim. Uğraşmamı istemiyorsan eğer eve döneceksin ve o aileyle ilişkini keseceksin"

Sinirle gülümserken ayağa kalkarak saçlarının uçlarını çekiştirdi usulca. Sakin kalmak istiyordu ama yok beceremiyordu, sakin falan kalamıyordu. "Anne beni zorlama, bana ne yapacağımı söyleme, eğer buna devam edersen çok başka bir Aylin görürsün karşında"

"Sen anneni tehdit mi ediyorsun?"

"Bir anne evladını tehdit ediyorsa, tam tersi durumda da şaşırılacak bir şey olmaz bence'' Bunu yapmak istemiyordu ancak başka çaresi de yok gibiydi. Annesi bir şeye takınca ciddi anlamda takıyordu çünkü.

"Tam olarak neyle tehdit ediyorsun kızım beni? Beni durdurabileceğini mi sanıyorsun?"

"O çok kıymetli çevreniz babamın rüşvet aldığını, seni aldattığını biliyor mu? Aranızın bozuk olma sebebini eminim sadece geçimsizlik olarak söylemişsindir sen. Gerçekleri bilmelerini ister misin?"

"Sakın! Aylin sakın..."

"O zaman sende bana karışmayacaksın. Bu yaşıma kadar yeterince sizin söylediklerinizi yaptım zaten. Daha fazla beni zorlamayacaksın anne, yoksa bende durmam."

Odadan çıkarak kapıyı sertçe kapatıp evden çıktı. İçinde oluşan o değişik rahatlamanın tarifi yoktu. Bahçe kapısından çıkarak arabanına bindi hızlı bir şekilde. Rahatlamıştı, şu anda gerçekten çok rahatlamıştı. Yola koyulduğunda bir şarkı açarak gözlerini yola dikti, iyi hissediyordu. Hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu. Rüya'yı aradığında onun Umut'un başka bir evinde olduğunu öğrendi ve konuma bakarak o eve geldi. Arabadan iner inmez hızlı adımlarla içeriye girdi ve Umut'u gördüğü an ellerini boynuna dolayarak sıkıca sarıldı. Orada kim var kim yok umurunda değildi.

"Özür dilerim. Umut ben özür dilerim." Geri çekilerek kısa biran gözlerini adamın üzerinde gezdirdi. İyiydi, hala mükemmel görünüyordu. "Özür kısmına geçersek bu sarılma iyi geldi." Umut'un memnun yüz ifadesi karşısında gülümsemeden edemedi. Cidden hiçbir şey umurunda değil gibiydi.

"Ulan herifin yemediği halt kalmadı, her türlü yasa dışı şeyi yaptı ama polisin gelip alma sebebinin saçmalığına bak. Ben buna beş sene daha gülerim. Sebep ne? Aylin'i zorla alıkoyması..." Mete'nin sesiyle ona doğru döndü baktı. Rüya, Mete, Serkan da buradaydı.

"Cidden kusura bakmayın..."

"Allah aşkına Aylin, yani neyin kusuruna bakacağız? Polise ifade vermek çok masumane ve basit sorunlar abim için. Sen iyi misin asıl? Annen neden böyle bir şey yapmış?" Rüya arkadaşını teselli etmeye çalışıyordu çünkü bunun için suçluluk duyması gereksizdi.

"Sizinle görüşmemi istemiyor çünkü. Yani ailenizin, sizlerin normal bir hayatınız olmadığını düşündüğünden işte..." diyerek soluklandı. "Merak etmeyin ama gerileceğiniz korkacağız bir durum yok..." Umut ve Mete birbirine bakıp gülerken, Rüya da gülerek onlara eşlik etti.

"Yani sence böyle şeylerden korkuyormuş, geriliyormuş gibi bir halimiz mi Aylin?" diye sordu Mete.

"Umut'u götürürlerken, Mete iki kadeh viski gömdü ondan sonra da buraya geldi. Sen düşün gerisini? " Serkan'ın sözleriyle, Aylin inanamıyormuş gibi gülerek şöminenin yanında ki koltuğa yerleşti. Gerçekten hiç birinin umurunda dahi değildi hiçbir şey. Neyi kasıyordu ki?

Umut yorgun bir şekilde alnını sıvazlarken tek istediği sessiz sakin bir ortamdı aslında "Neyse yeterince yorucu bir gün oldu, evlere dağılalım bitirelim artık bugünü"

"Rüya'yı ben bırakırım" Serkan'ın ayaklanmasıyla, Rüya da peşinden ayaklanarak koluna girdi. Sıyırdığı için çokta kötü bir durum yoktu aslında bacağında ancak yine de dikkatli olmasını istiyordu.

"Bir iki saate evde olurum abi'' Umut tek kelime etmeden koltuğa yerleşirken, Rüya Serkan'ın koluna girerek evden ayrıldı.

"Siz Mehmet'le gelin, anahtarı ver. Rüya sürecek arabayı"

"Peki patron" Rüya, Serkan'ın binmesine yardım ederken, adamın bakışlarıyla duraksadı. "Bin şu arabaya ben hallederim"

"Öküz müsün? Yardım ediyorum işte."

"Etme Rüya! Sen önce bana haber vermeden mekana gitmenin hesabını ver, sonra yardım etmen gerekirse ben sana söylerim"

"Napıyorsan yap, yardım eden de kabahat" Arabanın kapısını sertçe kapatarak direksiyona geçti hızlıca. Serkan'ın bu arabasını kullanmaya bayılıyordu, tam bir yarış arabasıydı. Babasına defalarca aldırmak istemişti ama hız tutkusunu bildiği için böyle bir araba almamıştı, Serkan'ın arabasına da konamamıştı çünkü bu durumu ailesine açıklayamazdı. Ama alacaktı bir gün, hayaliydi.

"Hız yapmıyorsun Rüya" Rüya gülerek gözlerini karşıya dikti ve gazı köklediği an sırıtarak alt dudağını dişledi. Sert manevralarla boş yolda gazı köklerken zevkine sağ sol yaptı. Arabanın sesi karşısında kalbi deli gibi atıyordu. Bu adrenaline bayılıyordu.

"Ne zaman dinledin ki beni zaten?"

"Keyfini çıkart sevgilim" diyerek sağa ani bir dönüş yaptığında Serkan'ın dudaklarından küfür savruldu. Elbette korkmuyordu böyle araba sürülmesinden, hatta ara sıra verip bilerek sürdürüyordu. Acayip yükseliyordu bu hallerine, biliyordu.

"Bu arabadan istiyorum"

"Defalarca bu arabayı sana vermek istedim" Evet çok teklif etmişti, hatta araba koleksiyonundan istediğini almasını istemişti ama maalesef alamamıştı. Gurur yaptığından değildi, böyle şeylere takılmazdı, Serkan'ın araba hediye etmesi yemek ısmarlaması gibi bir şeydi. Ama işte ailesine açıklayamazdı.

"Açıklayamayacağımı defalarca söyledim"

"Rüya yavaş ol''

"Ne o korktun mu?" Serkan'ın güldüğünü hissederken bir elini bacağına atarak yavaşça yüzüne doğru yaklaştı Serkan. Hissettiği heyecanla hızlı bir şekilde yutkunurken bacağını yukarıdan aşağıya okşayarak dudaklarını kulağına doğru yaklaştırdı bu sefer.

"Napıyorsun? Kaza yapacağız."

" Ne o korktun mu?" diyerek burnunu yanağına sürttüğünde, Rüya arabayı aniden sağa çekerek frene bastı ve bakışları hızlı bir şekilde Serkan'ı bulduğunda ikisi de birbirinin dudaklarına kapandı. Ellerini adamın boynuna doğru atarken, onun eli sertçe belini tutarak kendisine doğru daha çok çekti. Hoyratça öpüşürlerken, Serkan'ın istekli dudaklarına ayak uydurmaya çalışıyordu. Nefes nefese kaldıklarında usulca geri çekildiğinde alınlarını birbirine yaslayarak soluklandılar.

"Sen ne güzel hesap soruyorsun öyle" diye fısıldadı Rüya gülümseyerek. "Bu hallerine dayanamadığımı o kadar iyi biliyorsun ki..." Rüya  başını yavaşça geri çektiğinde, aralarında ki elektriğin boyutu üst düzeydi. "Hadi biraz konuşalım" Serkan arabadan indiğinde, Rüya da peşinden inerek ön tarafa doğru yürüdü ve arabaya yaslanarak tam karşısına dikilen sevgilisine dikti gözlerini. Üzerine giydiği siyah kabanla o kadar cüsseli duruyordu, dağ gibiydi.

"Sinirlendiriyorsun beni kafayı yedirtiyorsun bana"

"Sende hemen sinirleniyorsun"

"Rüya, biz ayrıyken bile peşinde adamlarım vardı benim. Her anından haberim oluyordu, günün sonunda senin nerede ne yaptığını biliyordum ben." Duraksayarak kısık gözlerle baktı bir an için. "Ben takıntılı bir adamım, sende bunu çok iyi biliyorsun"

Serkan gerçekten zor bir adamdı, kendisi de çok kolay sayılmazdı. Zaten bu yüzden deli gibi kavga ettikleri çok an olmuştu. Birbirlerinin sınırlarını zorlamayı seviyorlardı, asla monoton bir ilişkileri olmamıştı. Tabi ki bu sınırları zorlamak geri dönüşü olan şeyler olmamıştı. Birbirlerine her zaman sadık olmuşlardı, asla başka gözleri görmemişti gözleri.

"Babam sinirlendi, tepki verdi. Evimize girip çıkan adamdı dedi senin için. Abimle konuşmam gerekiyordu. Babamın desteğini almamız için abimin konuşması önemli çünkü."

Söylediklerinden çok etkilenmemişti çünkü zaten az çok bunu bekliyordu. "Bulut amcadan beklenilecek tepkiydi zaten. Zor olacağını biliyorduk."

"Evet biliyorduk ama bir karar verene kadar seninle görüşmemi istemiyor."

Serkan oflayarak burnunun kemerini sıkarken, olumsuz anlamda kafasını iki yana doğru salladı. "Gelip sıksa daha iyiydi benim için. Ya da uçurumdan falan atsa, en kötü boğdura da bilirdi aslında..."

Rüya ona doğru yaklaşarak ellerini göğsüne yerleştirdiğinde, Serkan da usulca belini sarmaladı. "Konuşma öyle." Adamın dudağına küçük masum bir öpücük kondurarak geri çekildi. "Ben seni görmeden yapamam ama babamı da kızdırmak istemiyorum. Bir süre daha gizli saklı görüşürüz. Ben ikna edeceğim babamı, kabul edecek."

"Peki ya kabul etmezse?" Bunun ihtimalini bile düşünmek istemiyordu, böyle bir durumda ne yapacağını bilmiyordu. "Babam bana dayanamaz, eninde sonunda kabul edecek çünkü seni de seviyor, güveniyor. Ki biliyorsun babam kolay kolay kimseye güvenmez. Hem benim isteyipte alamadığım bir şey gördün mü? Ne yaparım ne ederim ikna ederim"

Ellerini sıkıca adamın boynuna dolayıp sarıldığında burnunu onun boynuna yerleştirdi. Parfümünün erkeksi kokusunu içine çekerken, onun sırtını ve belini okşamasıyla rahat bir nefes aldı.

"Şu hallerine bitiyorum senin. Deli oluyorum kızım sana" Bir anda kucakladığında, Rüya küçük bir çığlık koparttı. "Ayağın! Serkan ayağın" Serkan inleyerek kızı kucağından indirdiğinde arabanın kaputuna tutundu.

"Deli misin sen? Gerizekalı dikişin açılacak!"

"Şşş insan sevgilisine gerizekalı der mi? Çok ayıp" Boynuna baskılı bir öpücük kondurduğunda, sesli bir şekilde soluklanarak ofladı. "Hak ediyorsun ama."

"İyiyim ben, bebek muamelesi yapmaktan vazgeç artık güzelim. Hadi bin, üşüme daha fazla."

Ses etmeden direksiyona geçip yola koyuldu. Serkan'la konuşmak iyi gelmişti, gerçekten iyi gelmişti. Birlikte olduktan sonra aşamayacakları, atlatamayacakları hiçbir şey yoktu. Aralarında öyle kuvvetli bağ vardı ki, her şeyin üzerinden bir şekilde gelirlerdi.

ERTESİ GÜN

Kahvaltı sofrasında ciddi bir gerginlik hakimken, Rüya ara sıra babasına bakıyordu ancak o kafasını kaldırıp asla bakmıyordu. ''Ben bugün kendi evime geçeceğim'' Aylin'in sözleriyle, Umut başını kaldırarak anlamayan bir ifadeyle baktı. ''Nereden çıktı şimdi bu?''

''Annemin yanına dönmem gerekiyor artık, ben olmadan iyice dağılır.'' Umut'un bozulan yüzünden ayrılıp Sahra Arslan'a ve Bulut Arslan'a dikti gözlerini. ''Her şey için teşekkür ederim size. Kendi evim gibi hissettirdiniz bana''

''Senin evin zaten canım, ne zaman istersen gel kal. Odanın yerini biliyorsun''

''Bir şeye ihtiyacın olursa da söylemekten çekinme.'' Dün Umut kendi annesi yüzünden emniyete gitmişti, ifade vermişti. Ama onlar asla suçlamıyordu, bunun imasını dahi yapmıyorlardı. Başıyla onaylarken, Umut ayağa kalktı.

''Seninle biraz konuşalım mı?'' Cevabı beklemeden mutfaktan çıkarken, Aylin de peşinden giderek onun peşinden bahçeye doğru çıktı.

''Bunu ilk önce bana söylemen gerekmiyor muydu?''

''Ne fark eder Umut? Şimdi duyunca ne oluyor?''

''Dünden beri bir garipsin, bak sorun şikayet edilmemse eğer umurumda değil. Bunu kafana dahi takmanı istemiyorum''

Sorun artık kendi benliğinden uzaklaşmasıydı, dün yastığa kafasını koyduğundan bu yana düşünüyordu. Başka birine dönüşüyormuş gibi hissediyordu, bu kadar kısa sürede Umut'un etkisi altına girmesi korkutucu geliyordu. ''Dün ben annemi tehdit ettim Umut. Neden biliyor musun? Sana bulaşmasın diye, seninle uğraşmasın diye...'' Adamın bakışları sorgulayıcı bir hal alırken, onun gözlerine baktıkça sözlerini dile dökmekte zorlanıyordu.

''Bu kadar kısa sürede bambaşka birine dönüşmüş gibi hissediyorum. Karşı olduğum ne varsa içinde buluyorum kendimi ben artık. Biraz uzaklaşıp düşünmeye ihtiyacım var.''

''Uzaklaşıp düşünmeye ihtiyacın var öyle mi? Aylin sana bir şey söyleyeyim mi? Benim hayatıma net bir şekilde dahil olmak istediğin zaman karşıma çık olur mu? Çünkü diğer türlüsü benim yapabileceğim bir şey değil. Ya varsındır ya yoksundur. Başka bir seçenek yok çünkü benim için" Umut bir şey söylemesine fırsat dahi vermeden içeriye girerken, Aylin derin bir nefes alarak gözlerini sıkıca kapattı. Ne bekliyordu ki? Belki de biraz anlayış bekliyordu. İkna edilmeyi bekliyordu belki de, güzel bir şeyler duymayı da bekliyor olabilirdi. Bilemiyordu. Ama duymak istedikleri bunlar değildi, kesinlikle bunlar değildi.

_____

Dalgınlığına bir son vermek için babasına doğru baktı Umut. Limanda ki mekana gelmişlerdi, artık buraya ve işlere odaklanması gerektiğinin farkındaydı.

"Umut, oğlum bak başkalarının çöplüğüne giriyorsun. Sana kaç kere düzeni bozmaman konusunda uyardım. Tahmini ne zaman söz dinleyeceksin?"

"Onlar benim sözümü dinlerse bende belki onlarınkini dinlerim baba" dedi umursamaz bir şekilde.

"Ben yıllarca belli bir düzen kurulsun diye uğraştım, bunu da senin için, Rüya için yaptım. Sırf çocuklarıma bir zarar gelmesin diye herkesle her şekilde anlaşıp, bir düzen yarattım. Bugün sende Rüya da rahat rahat dolaşabiliyorsanız sebebi bu. Ama sen rahat durmuyorsun, girmemen gereken yerlere giriyorsun sonra da bu adamlar karşına çıkıyor."

Belli bir düzene ayak uydurabilecek bir adam olmamıştı. Kendi düzenine ters olan her şeyi bitirmek için hamle yapardı. Bunun içinde kimseden izin almazdı.

"Bana her şeyi bana bıraktığında işime karışmamanı söylemiştim. Sen bir düzen kurdun ama benimde bir düzenim olacak. Bu konuda sen bile durduramazsın beni"

"Sen baba dayağı yemedin ondan böyle oldun" Bulut'un sözleriyle, Umut belli belirsiz gülerek çayından bir yudum içti.

"Başka bir şey konuşacağım aslında seninle. Bu Rüya'nın durumuyla ilgili..."

"O konuda bir tebrik etmem lazımdı seni, Serkan'a sıkmışsın"

"Sen nereden duydun?"

"Ben her şeyi duyarım oğlum, sadece çok konuşmam."

"Baba aslında bu meseleyi üstelemememiz gerektiğini düşünüyorum. Serkan benim yıllardır dostum, sende biliyorsun tanıyorsun. Gerçekten Rüya'yla sonsuza kadar bir hayat istemese, ufacık şüphesi olsaydı, asla ona yaklaşmazdı."

Rüyanın hatırı için bu konuşmayı yapıyordu ancak diğer yandan eğer kardeşinin hayatında bir kişi olacaksa o ne yazık ki Serkan'dan başkası olmamalıydı. "Rüya benim kızım, canım. Onun hayatında kim olursa olsun kolay kabul edebileceğim bir şey değil"

"Ama etmek zorundayız. Üstelik ne yazık ki o puşt herif fazlasıyla güçlü ve korumacı. Rüya'nın yanında olacaksa bu kişi Serkan'dan başkası olmamalı zaten. Üstelik kızını tanıyorsun, inadın teki. Bir şeyi elde edene kadar durmaz o, daha da çok bağlanır, gerek yok. Bırak benim gözüm zaten üstlerinde"

Her ne olursa olsun bundan kaçamazlardı, evet Serkan'a hala kızgındı ve onun burnundan getirecekti ama şu da bir gerçekti ki, bu hayatta Mete'den ve Serkan'dan daha çok güvendiği birileri yoktu.

''Düşüneceğim'' Düşüneceğim diyorsa eğer bu ılımlı olduğuna dair bir işaretti. Kesinlikle kabul edecekti çünkü Serkan'a olan toleransı yüksekti. Bunu biliyordu ve babasını çok çok iyi tanıyordu.

-----------

Her ne kadar bu eve gelmek istemese de başka çaresi olmadığını biliyordu Aylin. Sürekli Arslanların evinde kalamazdı, üstelik Umut'la arası bozulmuşken bunu asla yapamazdı. ''Geldin sonunda! Neden açmıyorsun telefonlarını sen?''

''Ne istiyorsun anne?''

''Tayinim çıkmış! Daha doğrusu beni sürümüşler desem daha doğru olur. Kim yaptı bunu biliyor musun? O Arslan ailesi yaptı. Şikayetçi olduğum için araya adamlarını sokup, beni göndermek istediler buradan. Üstelik bunu 1 gün içinde yaptılar'' Şaşkınlıkla kadının yüzüne bakarken, bir kaç kere gözlerini açıp kapattı. ''Saçmalama onlar böyle bir şey yapmaz''

''Ne kadar tanıyorsun sen bu adamları? Ne kadar biliyorsun? Yapmazlar diyorsun birde. Yapmışlar işte her şey ortada.'' Olabilir miydi bu? Belliydi birisi bilerek yaptırmıştı bunu ancak Umut'un böyle bir şey yapacağına inanmak istemiyordu. ''Çıkmam gerekiyor, bu meseleyle ilgili elimden ne geliyorsa yapacağım, hiç kimsenin yanına bırakmayacağım bunu''

Tek başına salonun ortasında kaldığında, telefonunu çıkartarak Umut'u aradı. ''Efendim Aylin?''

''Neredesin? Konum atar mısın yanına geleceğim?''

''Şu anda müsait değilim, müsait olunca ararım'' Telefon suratına kapandığında, öfkeyle ayağını yere vurdu. Gerçekten delirmesi an meselesiydi. Rüya'yı arayıp sorduğunda yerini öğrenir öğrenmez arabaya binip yola koyuldu. Artık gerçekten ne yapacağını, ne düşüneceğini şaşırmış durumdaydı. Saçma sapan bir şeyin içine düşmüştü, garip bir durumdu. İskeleye gelip arabadan indiğinde karşılarında iri iri siyah giyimli adamlar belirdi.

''Buyurun kime baktınız?''

''Umut'u göreceğim'' Tam geçecekken adam önüne geçti aniden. ''Hanımefendi, Arslan beye haber vermemiz lazım, bu şekilde giremezsiniz. Üstelik arama yapmamız lazım sizi.''

''Ne yapacağımdan korkuyorsunuz? Patronunuzu öldüreceğimden mi? İnanın çok isterdim bunu.'' Öfkeliydi ve şu anda karşısına kim çıksa yok edebilirdi. Tekrardan yürümek isterken adam kolunu tutup yavaşça geriye çekince neye uğradığını şaşırdı. ''Bırakın ya napıyorsunuz?'' diye bağırdığında, her şey bir anda karıştı. Umut geldiği gibi adamın ensesinden geriye çekip, bileğini tutarak büktü ve yere eğilmesini sağladı. ''Sen kime dokunduğunun farkında mısın?''

''Patron ben tanımıyorum''

''Tanıyacaksın!'' diye bağırdığında, adamın parmaklarının kırılma sesi duyuldu. Aylin'in göz bebekleri büyürken, ona doğru bir kaç adım daha attı. ''Umut...''

''Sakın karışma'' Öyle bir baktı öyle sessiz ve etkili bir şekilde konuştu ki, olduğu yerde çakılı kaldı. Silahını çıkartıp bir an bile düşünmeden adamın eline sıktığı an küçük bir çığlık koparttı Aylin. O kadar gaddar, o kadar bambaşka birisiydi ki karşısında ki, psikopat gibiydi.

''Bu da size ibret olsun. Bir daha böyle bir şey olursa, elinize sıkmakla kalmam direk kafanıza sıkarım'' Elinden tutup yürütmeye başladığı an üzerindeki şoku ve şaşkınlığı atlatabilmiş değildi. İçeriye girdiklerinde, Umut rahat bir şekilde koltuğa oturdu.

''Sana müsait olduğum zaman arayacağımı söylemedim mi ben?''

''Se sen az önce ne yaptığının farkında mısın?'' Omuzlarını silkerek bacağını diğer bacağını üzerine doğru attı. ''Rutinimin dışına çıkacak bir şey yapmadım''

''Sen az önce adamın eline sıktın, sırf kolumdan tuttu diye''

''Karşında kimin olduğunu tahmini olarak ne zaman idrak edersin Aylin? Şaşırma işlerini azaltman gerekmiyor mu?'' Aniden ayaklanıp karşısına dikildiği an, bakışları daha sert bir hal aldı. ''Bak ben buyum. Hatta düşmanlarıma karşı çok daha acımasız bir adamım. En baştan bu yana kim olduğumu biliyordun, çok iyi biliyordun''

''O dışarıda gördüğüm şeyi normal karşılamadığım için özür mü dilemeliyim?''

''Özür dileme ama artık yargılayıcı bakışlarını da görmek istemiyorum. Sana olan duygularımı çok iyi biliyorsun, bu uğurda ne yapmam gerekiyorsa yaparım ama karşımda benim için her şeyi yapabilecek bir kadın göremiyorum. Aylin, ya her şeyimle kabul et beni ya da bu siktiğimin aklımı karıştırıp durma''

Gözlerinde ki hüznü yansıta biliyor muydu bilmiyordu ama içten içe çektiği bu acı bütün benliğini ele geçirmişti. Normal bir adama aşık olmamıştı ya da kafasında tasarladığı gibi bir adama tutulmamıştı. Ama sonuç olarak tutulmuştu. Nasıl olacaktı peki? Az önce dışarıda gördüğü adamı nasıl kabul edebilirdi?

''Sen kabul ediyor musun? Kabul etseydin annemi göndermek istemezdin buradan''

''Ne anlatıyorsun sen?'' Anlamazdan gelen bakışlarına inanmalı mıydı bilmiyordu. Ama şu anda gardını indirmek istemiyordu, sorması gereken bir soru vardı.

''Annemin tayini çıkmış, hem de nereye dersin? Erzuruma. Sen yaptın değil mi? Sen yaptın.'' Kaşları havaya kalkarken, göz bebekleri büyümüştü adamın. Hatta inanmayan bir ifadeyle gülerek başını iki yana doğru salladı.

''Benim yaptığımı gerçekten düşünüyor musun?''

''Senden başka kim olabilir ki? Dün seni şikayet etti...''

''Umurumda değil! Annen beni şikayet etmiş etmemiş, gram umurumda değil. Benim de hayata bakış açım annen gibi olsa, kızımı kendim gibi bir adamdan uzak tutmak isterdim. Neyin tribine giripte böyle bir şey yapayım?''

Umut'un sakin olmaya çalışsa bile ne kadar sinirlendiğini görebiliyordu, yüzünü sıvazlayarak arkasını döndüğünde sakinleşmek için kendisini zorluyor gibiydi.

''Ayrıca 1 gün içine bunu yaptıracak güce sahip olduğumu düşünmen gururumu okşamadı değil, bürokrasi de işler öyle yürümez pek bilirsin. En az bir hafta falan olması lazım benim bu işi halletmem için.'' Duraksayarak elini kaldırdı, gerçekten hiçbir şey umurunda değil gibiydi. ''Ha bu arada bana inanıp inanmaman şu anda hiç umurumda değil.''

''Sen bana neden böyle davranıyorsun ya?'' Bir anda 180 derecede değişmiş gibiydi. Öfkeliydi, bir şeyler için kendisini geri çekiyor, tutuyor gibiydi.

''Çünkü biraz daha kendimi sana bırakırsam ve bir karşılığı olmazsa, canım daha fazla yanacak. Bir geliyorsun yakın davranıyorsun, sonra yine gelip yargılıyorsun, evden gitmek istiyorsun bana önceden söyleme gereği dahi duymuyorsun. İstemiyorum Aylin. Sen tam olarak bir şeyleri halledebileceğimizi düşünmeden sana yaklaşmak istemiyorum"

Koltukta duran kabanını alıp üzerine geçirdi  Umut. Aylin ise öylece onu izliyordu ve söylediklerini kafasında döndürmeye çalışıyordu. "Bu tayin meselesiyle de ilgileneceğim, rahat olabilirsin" Öylece odadan çıkıp giderken, düşüncelerin arasında boğulmuş ve kaybolmuş gibi hissediyordu. Rahatlamaya ihtiyacı vardı, rahatlamak içinde şu anda sadece konuşmaya ihtiyacı vardı.

____

Masada duran fındıklardan bir kaç tane ağızına atarak gözlerini dikmeye devam etti Rüya. Bugün bu meseleyi halledecekti, bu yüzden de kadının şarkı söylediği bara gelmişlerdi Ela'yla beraber. Aylin arayıp konuşmak isteyince onu da buraya çağırmıştı.

"Ela, kızım dalgınlığa bir son verip bir etrafına mı odaklansan dikkat çeken falan bir şey var mı?"

"O uçkuruna düşkün gerizekalı Mete'nin gayrimeşru çocuğu için kendimi mi yoracağım? Senin için geldim burayada. Sen ve olayları çözme merakın..." Ela gereksiz bir gerginlikle doluydu, ama anlayabiliyordu. Asla böyle ortamlardan haz etmezdi. Genel olarak kaliteli olmayan mekanlarda bulunmaktan nefret ederdi kuzeni. Tabi üstüne Mete'nin olayı da olunca çarpı beş gerilmişti.

"Sinirli misin sen?"

"Sinirliyim Rüya! Ya kız gerçekten hamileyse? Hiç mi düşünmüyor ya hiç mi yaptığı şeylerin sonuçlarını idrak edemiyor! Bir halt yiyor onun bile peşine biz düşüyoruz"

Mete genel olarak aşka inancı olan birisi olmamıştı. Aslında annesi de babası da aşk evliliği yapmışlardı ancak Mete bunu hiç yaşamadığı için ve aşırı derecede kadınların ilgisine maruz kaldığı için muhtemelen sadece fiziksel olarak ilişki de bulunmuştu onlarla.

"Eloşum, bak benim için burada durmak zorunda değilsin. İstemediğin hiçbir şey yapma, ben hallederim"

"Salak salak konuşma, tabiki yanında olacağım."
Ela yumruğunu uzattığında, Rüya da kıkırdayarak yumruğuna vurdu. Böyle bir kuzene sahip olduğu için çok şanslıydı aslında. Her zaman birbirlerinin arkasındalardı, desteklerdi. Ela o kadar güzeldi ki her anlamda, birbirlerine sonsuz güveniyorlardı.

"Selam kızlar" Aylin yüksek tabureye oturur oturmaz ceketini çıkartarak sıkıntıyla Rüya'ya odaklandı. "Bir şeyler olmuş. Dökül hemen"

Aylin direk olarak bugün kendisine dokunan adamı ve Umut'un yaptığı şeyi anlattı. Gözünün kararmasını, adamın eline sıkmasını, takındığı tavrı tek tek anlattı ancak işin garip tarafı ise kızların buna asla şaşırmamasıydı.

"Anlattığımız şeyi duydunuz mu? İsterseniz bir tepki verin"

"Aşkım tam olarak neye tepki verelim? Gayet abimden beklenilecek olağan bir tepki işte. Bu çocuk Serkan'ın ayağına sıktı onu da gördün halbuki. Niye her seferinde şaşırıyorsun?"

Ananaslı kokteylini yudumlarken diğer yandan gözleri etrafta dönüyordu Rüya'nın. Gelme nedenini unutmamıştı, çözmesi gereken bir mesele vardı.

"Anlamıyorsunuz, adam sadece kolumu tuttu..."

"Aylin... bak bizim ailede ki erkeklerin hepsi ruh hastası. Ya bunu kabul edeceksin ya da etmeyeceksin bu kadar basit tatlım. Umut sana uymuyorsa, siktir et gitsin" dedi Ela sarı saçlarını arkaya doğru savurarak.

"Katılıyorum Ela'ya. Yani sürekli, Umut yaptı şunu yaptı demenin anlamı yok. Abim bu, elde ki mal bu yani."

"Sıkıştım kaldım anlamıyor musunuz? Bir yandan çok yoğun şeyler hissederken, bir yandan onun hayatını gördükçe ne yapacağımı şaşırıyorum. Kopmakta zor kabul etmekte"

Hissettiği duyguların altında ezildiğini hissediyordu. Umut'la olmak isterken, onun hayatına dahil olmanın getireceği tahribatı düşünmeden edemiyordu.

"Bak benim annemde hiç istememiş babamın bu işleri yapmasını, hatta Bulut dayımla da çok tartışmış. O da böyle silahlardan falan nefret edermiş, bu yüzden babamdan vazgeçmiş ama sonuç olarak aşkına engel olamamış"

Bu hikayeyi bilmediği için ilgili ve pür dikkat Ela'yı dinlemeye koyuldu Aylin. Tam olarak kendisine benzer bir hikayeydi aslında. "Sorun olmamış mı peki? Yani hemen kabul edebilmiş mi?"

"Yani annemin şöyle bir farkı var, annem bunların içinde büyüdüğü için istemese bile hakimmiş bir çok şeye, yani babamın nasıl birisi olduğunu en baştan bu yana biliyordu, şok olmadı senin gibi. Zamanla da onu bu işlerden uzak tutmak için yavaş yavaş işlemiş alttan alta. Çocuklarımız var daha dikkatli olalım diyerek bir şekilde daha ılımlı bir yola sokmuş. Bulut dayımla beraber güvenli bir alan kurmuşlar, o alanda kimse kimseye dokunmuyor. Yani istedikten sonra bir şekilde halloluyor ama gerçekten istedikten sonra... Sen istiyor musun? Yapabilir misin? Kalbini dinle, aklına sor..." Nefesini vererek uzanıp arkadaşının elini tuttu yavaşça. "Bana sorarsan da pes etme, çünkü bu arada ki şey kolay kolay yakalanmıyor. Karşında hiç yakalayamamış birisi olarak söylüyorum."

Aylin tebessümle baktı sadece. Ela gerçekten o kadar güzeldi ki, sapsarı saçları, koyu mavi gözleri, fiziği, yüzü, küçücük burnu... Bakan bir daha bakıyordu, aynı şekilde Rüya'da müthiş bir güzelliğe sahipti. Hem kalpleri hem kendileri güzeldi.

"Düşüneceğim söylediklerinizi de, asıl meselemize gelelim. Siz tam olarak burada ne yapıyorsunuz? Bu tarz yerlerin yanından geçmezsiniz. Ayrıca Serkan'ın haberi var mı burada olduğundan? O aşırı takıntılı ruh hastası nasıl sorun çıkartmadı?"

"Haberi yok. Ama yalan da söylemedim, özellikle bugün geldim çünkü kendisi 2 saatlik bir toplantıda olacak, beni de en son keman dersinde olduğumu biliyordu zaten. Yani kısacası son 1,5 saatimiz falan kaldı, çünkü işi biter bitmez beni arar."

Ne bulmayı beklediğini de bilmiyordu ancak Derya'yla konuşmalıydı bir şekilde ya da bir şeyler hissetmeliydi, bir şeylerden şüphelenmeliydi. Gözlerini bar kısmına diktiğinde dik bir şekilde soldan gelen kadına baktı. Deryaydı bu kadın. Bar kısmında tabureye oturduktan 5 dakika sonra genç, uzun boylu bir adam gelip yanına oturdu. "Kızlar işte orada. Çaktırmadan bakın" diye fısıldadı. O sırada telefonu çaldığında küfür koptu dudaklarından. Serkan arıyordu! Sessize alıp görmezden geldi, bununla ilgili bir kavga edeceklerdi zaten, birde gerçeği anlatınca tabi daha çok köpürecekti.

"Bunlar tartışıyorlar sanki" dedi Aylin.

Adam kadına hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu, kadın ise sesini yükseltir gibi olunca adam kolunu sıkarak susturuyordu. Sonra adam kadının belini okşayıp yanağını öptü. Kadın ise hızlıca kalkıp oradan uzaklaşarak merdivenlere doğru yönelerek aşağıya indi.

"Ne döndü şimdi orada?" Ayağa kalkıp sıkıntılı bir şekilde telefonunu eline aldı Rüya. "Adamın ağızından laf almaya çalışacağım, bir şeyler yanlış giderse size doğru bakarım müdahale edip beni alırsınız. Eğer adam bir şeyler hakkında ipucu verirse de Derya'yla konuşacağım."

"Otur oturduğun yere, şimdi adam sana asılacak sende dayanamayıp yumruğu çakacaksın. Ben hallederim, sizin başınız bağlı sonuçta. Arıyorum dinleyin telefondan"

Ela ayaklanarak topuklularının üzerinden salına salına yürürken bar kısmına, kadın erkek fark etmez herkesin bakışı ona dönmüştü. Böyle salaş bir barda müthiş marka kıyafetleriyle ve gösterişiyle gelirse, ilgi çekerdi tabi. Telefonla aradığında açarak ikisinin konuşmasına odaklandılar. Adamın adı Halitti, buranın ortaklarından birisi olduğunu söylemişti.

"Net hava atmak için ortağıyım diyor" dedi Aylin araya girerek. Orası netti zaten, belli ki buraya Derya için geliyordu hiçbir şekilde hükmü de yoktu burada. Ela adama içirmeye başladığında, en azından sarhoş olursa bir şeyleri daha kolay söylete bileceğini düşünmüştü. Bunun için biraz zamana ihtiyacı vardı bu yüzden de dokunmadan, temas etmeden sözleriyle tatlı bir sohbete daldı adamla.

"Elada ki cilve şaka mı? Bu kız nasıl hala bekar anlamıyorum"

"Kendi istediği için bekar, üç beş kişiyle yemek yedi flört etti olmadı yani. Etkilenemiyor bir türlü"

Kahkahalar atarak adamın omuzunu ittirdiğinde tam olarak dokunduğu omuza doğru baktı adam içini çekerek. Bayağı yükseldiği belliydi, kendisi ise yumruğu patlatmamak için biraz zor duruyordu. Ancak biraz daha dayanacaktı çünkü tam kıvama gelmişti. "Çok güldürdün beni, gerçekten çok komiksin ama başım ağrıdı benim burada."

"Çıkalım buradan yavrum" Yavrum diyen ağızına çakmak istiyordu. Hayatında daha önce böyle şerefsiz bir tiple muhatap olmadığı için bünyesi kaldırmıyordu. Sabır edecekti, sabretmek zorundaydı.

"Sevgilin kızar. Gördüm ben yanında oturuyordu" Bozulmuş gibi yaparak kokteylinden içerken, tam olarak oscarlık bir oyuncu gibi hissediyordu.

"Hayır bebeğim o benim sevgilim falan değil. Biz sadece iş arkadaşıyız"

"İş arkadaşı mı? Fazla yakın gibiydiniz, yanağından öptün" Gerçekten bazı erkeklerin ciddi gerizekalı olduğunu düşünüyordu. Hangi akla hizmet kendisinin ona bakacağını düşünebilirdi ki? Neyin özgüveniydi acaba bu mesela?

"Hayır biz ortak bir şeyler yapıyoruz, onu acele etmesi konusunda uyardım ben sadece. Açığa çıkacak dedim ben, o kadar''

Adam ağızını yuvarlaya yuvarlaya konuşurken, Rüya ayağa kalkarak gülümsedi. "Ben Derya'yla konuşacağım, sen gözünü ayırmazsın Eladan"

"Tamam merak etme dikkatli ol sende"

Yürümeye başladığında bir adamın önüne çıkmasıyla duraksadı. "Yolunuzu mu kaybettiniz bayan?" Bıkkınlıkla alt dudağını kemirirken yakasından tutarak adamı sertçe ittirdi. "Kafanı gözünü kırar eline veririm! Çekil" Hızlıca merdivenlere yönelerek aşağıya indi, bir kaç koruma güvenlik vardı, Derya'yla görüşeceğini söyledi. Adamlar kendisini içeriye aldığında, odada ki sigara kokusu karşısında yüzünü buruşturmadan edemedi.  Gerçekten vasat bir hayat yaşamadığı için eve gidip annesini babasını öpüp teşekkür edebilirdi.

"Rüya Arslan... ah senin gibi sosyetik kızlar buralara gelir miydi? Ama sende haklısın, yeğenin olacak değil mi?"

Kadının karnını okşadığında, Rüya'nın dudaklarında acı bir tebessüm belirdi. Gerçekten acınası bir haldeydi. "Her şeyi biliyorum" Hiçbir şey bilmiyordu. Ama bu işler birazda böyle olurdu.

Korku... bu cümlesinden sonra kadının gizlemeye çalıştığı korku ve endişeyi tam olarak yüzündeki ifadelerin her birini inceleyerek kafasında oturttu. Üst göz kapakları ve kaşlar yukarı doğru kalkar, irisin üzerinden gözün beyazı görünüyordu. Alında yatay çizgiler meydana gelmişti. Her ne kadar çaktırmamaya çalışsada, çaktırmıştı. Daha doğrusu başkası anlamasa da kendisi anlardı. "Ne diyorsun sen be?"

Kadın ayağa kalkacakken Rüya onun omuzunu bastırarak oturttu. "Güzelim senin karşında kimler var farkında değil misin gerçekten? Sence Mete Çamlı, senin gibi bir kadından çocuk yapar mı?"

"Ben..." Omuzunu biraz daha bastırarak gözlerini asla gözlerinden ayırmadı kadının. "Halit söyledi, her şey bir oyunmuş" Tamamen uyduruyordu, tam tersi çıkarsa büyük patlardı.

Kaşlarının uçları birleşmişti ve yukarıya doğru kalkmıştı, çenesi büzüşmüş, dudakları ters u şeklini almıştı. Bu mimiklere bakılırsa, suçluluk duymuştu. Bir insan haklı olduğunu düşünüyorsa neden suçluluk duyardı? "Yok öyle bir şey..."

"Derya..." Mimik oynatmadan sakin bir ses tonuyla başını usulca sağa eğdi. Korku dolu gözlerle bakıyordu kadın, hamile olmasaydı muhtemelen bu korkuyu çarpı 5 yaşardı.

"Beni sakın kandırmaya kalkışma, aptal yerine koyulmaktan inan nefret ederim. O çocuk Mete'den değil, bunu sende biliyorsun"

Sesini asla yükseltmeden sakin sakin daha çok histerik bir havada takılıyordu. Genelde de işe yarıyordu. ''Bana cevap verilmemesinden hiç hoşlanmıyorum'' diyerek parmaklarını yavaşça kızın boğazına yerleştirirken, Derya ayağa kalkarak sandalyeyi geriye doğru ittirdi ve korkarak duvarın köşesine doğru yaslandı.

''Sadece bir şansım olsun istedim. Tek derdim buydu gerçekten...''

''Böyle mi bir hayatın olsun istiyorsun? Ne olacak sanıyorsun sen? Mete çocuktan dolayı seninle evlenecek, her gün başka kadınlarla birlikte olup yüzüne bile bakmayacak, karnında ki bebeğe zengin bir hayat vermek isterken onun ruhunu öldüreceksin, hep yarım kalacak. Bu mu istediğin? Üstelik bunun açığa çıkmayacağını düşünecek kadar aptal mısın?'' Duraksayarak gözlerini devirdi. ''Benimki de soru. Aptalın önde gidenisin''

Kimse şanslı doğmuyordu, aslında kimseyi yargılamakta kendisine düşmezdi ancak böyle kadınlara saygı duyamıyordu maalesef. Başkasının hayatını etkileyen, sadece kendisini düşünen ve bu uğurda her şeyi mübah sayan kimseye saygı duymuyordu. Kimse dört dörtlük değildi, suç işlenirdi, hatalar yapılırdı ama kendisini bu kadar düşürmeyi kabul etmiyordu.

''Bir hayatım olsun istedim sadece. Burada her gün küfüre, hakarete maruz kalıyorum o herif yüzünden. O yaptırıyor zaten bana bunları, bırakmıyor ya peşimi. 21 yaşındayım ya ben... 21 yaşında istediğim hayat bu olabilir mi? Daha kötü ne olabilir benim için? Birazda olsa para koparıp defolup gidecektim zaten ben buradan. Şüphe çekmesin diye de diretiyormuş gibi yaptım''

Onun hıçkırarak ağlaması karşısında biraz daha yaklaşarak yüzüne baktı. Samimiydi, yalan söylemiyordu. Belki de Mete bunu hak ediyordu, bilmiyordu. Her önüne gelenle yatmaması gerektiğinin bir işaretiydi. '' Gerizekalı mısın? Hamile olmasan çoktan sana bu durumu itiraf ettirmişlerdi. Sen onlarla baş edebileceğine inandın mı?''

İnanmıştı muhtemelen çünkü bayağı saftirik bir kıza benziyordu. ''Tamam ağlama karşımda, ben sana yardım edeceğim''

''Na nasıl? Bırakmaz Halit beni...''

''Tatlım Halit meselesinin hallolması bir 5 dakikamı falan alır, abime Serkan'a devredersem 30 saniye falan... Onu dert etme. Numaranı ver bana, ben seninle iletişime geçeceğim.''

Derya'nın parlayan gözleri, yüzünde ki aydınlanma karşısında gülümsedi Rüya. Böyle zor durumda kalmış bir kadına yardımcı olmazsa içi rahat etmezdi. ''Gerçekten mi? Bak ben gerçekten özür dilerim, Meteyle bir derdim yok. Sadece çocuğumu burada büyütmek istemedim...''

''Derya, fazla kelime israfından da hoşlanmıyorum. Yaptığın şeyin affı yok, bunun için sana asla inanacak güvenecek değilim .Beni ikna etmeye de çalışma. Sadece yardımcı olacağım hepsi bu. Yaz numaranı.''

Ses kaydını kapatıp telefonunu uzattı, numarasını yazdıktan sonra arayacağını söyleyerek odadan çıkıp siyah merdivenlerden yukarıya doğru çıkarak Ela'nın yanına doğru gitmek istedi ancak kolunun aniden tutulmasıyla şok bir şekilde bakakaldı.

''Ne işiniz var sizin burada?'' Mete'yi görmeyi beklemiyordu ancak onun nasıl burada olduğunu bildiğini de anlamamıştı.

''Asıl senin ne işin var burada? Nereden buldun bizi?''

''Burada adamım var benim, bu hamilelik saçmalığından sonra gözümü kızın üzerinde tutmam gerekiyordu. Her neyse konu bu değil, siz ne halt yemeye buraya geliyorsunuz? Manyak mısınız siz?''

Gözleri Ela'ya kaydığında onun gerçekten sabrının son deminde olduğunu anlamıştı. ''Ela'yı şu adamdan kurtarmamız lazım, sonra konuşalım bunu''

''Ela mı? '' Kafasını bar kısmına çevirdiğinde, küfür ederek oraya doğru yaklaştı ve adamın yüzüne bile bakmadan sadece Ela'ya odaklanarak ceketin yakasından tutup köşeye fırlattı.

''Napıyorsun kızım sen?''

''Bir yerlerini toplamaya çalışıyoruz.'' diyerek içkiyi sinirle kafasına dikti Ela. Ardından ayaklanarak Mete'nin tam karşısına dikildi.

''Size ne? Sanane amına koyayım. Ben istedim mi bir yerleri mi toplamanızı?'' O sırada Halit yanlarına gelerek Meteye doğru atılmak istedi, Mete ise şişeyi tutarak adamın kafasına geçirdiğinde, insanlar çığlık atarak bakakaldı öylece. Ardından bir kaç adam yanlarına geldi, Mete kulaklarına bir şeyler söylediğinde adamlar yerde ki adamı alarak uzaklaştı oradan.

''Mete iyi misin?'' Rüya'nın gelmesiyle, Mete boynunda ki zinciri çekerek koparttı. Genelde cool takılan ve sinirlenmeyen Meteden eser yoktu. ''Çok iyiyim! Gerçekten çok iyiyim. Sen neden karışıyorsun Rüya? Niye burnunu her şeye sokuyorsun sen?''

''Bana bak Mete, yaklaşık yarım saattir o gerizekalı Halit'in iğrenç sırnaşmalarına maruz kaldım, sırf senin şu saçma sapan baba olma mevzunu çözmek için. O yüzden biraz daha konuşursan bir şişede ben kıracağım kafanda'' Ela sinirle ellerini göğsünde birleştirdiğinde, Mete soluklanarak Ela'ya doğru baktı. ''Bir şey yaptı mı sana o it?''

''Sence buna izin verir miyim?'' Sertçe adamın gözlerine bakarken, aniden başını çevirerek etkileşimi kesti Ela. Nefret ediyordu Mete'nin bu saçma sapan olaylarından.

''Dışarıya çıkalım sakin bir yere gidelim orada konuşalım olur mu? Bekleyin çantam masada kaldı.'' diyerek araya girdi Rüya. Kokteyl masasına ilerlediğinde çantasını alarak arkasına döndü ancak bu sefer Serkan'la göz göze geldiği an onun kararmış gözleri karşısında olduğu yere sindi. ''Tam olarak hangi sorulardan başlayayım? Burada ne işin var? Neden telefonlarım açılmıyor? Neden bana haber verilmiyor? Neden böyle saçma sapan işlere kalkışılıyor?''

İri eliyle bileğini tuttuğunda, Rüya burnundan soluyarak onun delirmiş yüzüne baktı. Çok sakinmiş gibi konuşsa da, aslında hiç öyle değildi. Bir şeyler söylemek istiyordu ancak öyle bir bakıyordu ki, ne söylese delirecekti. ''Peki alacağım cevaplar bir şeyleri değiştirecek mi sence Rüya? Sen değişecek misin mesela?''

''Değiştirmeye çalışma o zaman beni'' dedi inatla. Kendisi de istemiyordu Serkandan gizli bir şeyler yapmak ama buna mecbur bırakan Serkandı. Uzak dursun istiyordu olaylardan, kaostan ama duramıyordu. Ki Serkan için durduğu çok nokta olmuştu maksimum bu kadar oluyordu.

''Aynen bırakayım başına saçma sapan belalar aç tamam mı? O kadar işimin gücümün arasında birde senin peşinden koşayım ben tamam mı Rüya?''

''Serkan...'' Bir şeyler söylemek isterken, yanlarında beliren silüetle ikiside kafasını çevirdi.

''Bu adam sizi rahatsız mı ediyor hanımefendi? Yardımcı olabilirim isterseniz.'' Bu az önce karşısına çıkıp kendisini durduran adamdı. Bakışları Serkan'ı bulduğunda yapma dercesine bakıyordu ama o kadar boşuna bakıyordu ki.

''Yardımını sikerim lan senin'' diyerek adama kafayı çakınca, olaylar orada koptu. Adamın iki tane arkadaşı geldiğinde, Mete de koşarak yumruğu çaktı ve kavga etmeye başladılar, ortalık bir anda öyle bir karıştı ki kavganın ortasında kalmıştı. Az önce ki adam tam karşısında belirdiğinde iki bacağının arasına tekmeyi savurarak ittirdi bir anda. Arkadan belini saran iri bir el  kendisini havaya doğru kaldırıp köşeye doğru çekti. ''Dur burada daha fazla çıldırtma beni!'' dedi bağırarak Serkan. O kadar seksi ve çekiciydi ki dayanamayıp ellerini adamın yüzüne yerleştirerek dudaklarına baskılı bir öpücük kondurup geri çekildi. ''Dudağını koru öpemem yoksa'' Serkan ne yapacağını bilmez bir halde yüzünü sıvazlayarak arkasına döndü ve kavgaya karıştı yine. Kendisi de Aylin ve Ela'nın yanına gitti hızlı bir şekilde.

''Ne oluyor lan burada?'' Umut'un gelmesiyle ekip tam olarak tamamlanmıştı. ''Abi git yardım et Serkan'la, Mete'ye''

''Yesinler dayaklarını umurumda değil. Yürüyün çıkıyoruz buradan''

''Abi...''

''Rüya yürü dedim!'' Umut'un yönlendirmesiyle hepsi dışarıya çıkarlarken, Umut ensesini sıvazlayarak soluklandı. ''Geçin arabaya bekleyin, geliyorum ben'' Tam içeriye ilerleyecekken Mete ve Serkan dışarıya çıkarak yanlarına doğru geldiler. Sanki az önce kavgaya karışmamış gibi çıkmışlardı içeriden. ''Birisi hemen bana burada ne olduğunu açıklasın!'' dedi Umut sesini yükselterek.

''Bu soruyu Rüya'ya sormak ister misin kardeşim?'' dedi Mete sırtını arabaya yaslayarak. ''Rahatladım, adam dövmek iyi geldi'' dedi gülerek. Cidden Mete asla normal değildi, asla.

''Rüya tek başına yapmadı, bizde işin içindeyiz''

''Katılıyorum Ela'ya, hepimiz yaptık ve bence size neden hesap veriyoruz tam olarak onu anlamadım? Mete belki tepki gösterebilir, çünkü bu onunla ilgili bir konu ama size tam olarak ne oluyor? Neden suçlu hissettiriyorsunuz bize kendimizi?''

Aylin sert bir şekilde çıkışırken, bu hissettiği duygu için kendisine de kızdı. Yanlışta olsa kendileri yanlış yapmıştı, neden onlara bir açıklama yapıp bir şeyler için ikna etmek zorundalardı ki?

''Sizi ilgilendirmeyen meselelere burnunuzu sokmayacaksınız. Bugün burada neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Nasıl bir bela alacağınızı hiç mi düşünmüyorsunuz?'' dedi Umut. Rüya Serkan'a bakıyordu ancak o asla yüzüne bakmıyordu. Daha yeni barışmışlardı ama her zaman ki gibi yine aralarına mesafe giriyordu.

''Çözdük ama meseleyi tamam mı? Korkma Mete, baba falan olmuyorsun, kıza itiraf ettirdim ve elimde ses kaydı var.'' diyerek telefonunu kaldırıp gösterdi. ''Sizin büyük büyük meselelerinizden buna vakit ayıramadığınız için ben halletmek istedim ve hallettim. Kızmanızın da, tepki göstermenizin de şu saatten sonra hiçbir anlamı yok''

''Ben bilmiyor muyum o çocuğun benden olmadığını? Ya da ben senin yaptığını yapıp kızı bir köşeye alıp tehdit edemiyor muyum? Bir akıllı kendinizi sanıyorsunuz herhalde. Bunlar benim için çocuk oyuncağı, kendim bile halletmem adamlarıma hallettiririm, o kadar önemsiz yani. Sorun senin tamamen bir şeyleri halletmek isteme merağın, bir şeyleri çözme, olaylara dahil olma... benim için hiç sıkıntı yok hevesini almışsın ama bir gün başına bir bela alacaksın ve bu kadar kolay kurtulamayacaksın.''

Mete'nin sözleriyle soluklanırken, kimseye bir şey anlatmak istemiyordu aslında. Sadece Serkan'la konuşmak istiyordu, sadece onunla baş başa kalmak istiyordu.

''Sus bence sen Mete. Şu anda en son konuşması gereken kişi sensin burada. Öyle ya da böyle sana yardım ettik. Teşekkür etsen yeterli.'' dedi Ela ona doğru tiksinen bir bakış atarak.

''Derdin ne kızım senin? Kurulmuşsun bana, neyin öfkesi bu?''

''Tamam bence bu kadar yeter. Herkes evlerine dağılsa daha iyi olacak, mesele kapandı bitti'' dedi Aylin. Serkan tek kelime etmeden arabasına binerken, Rüya da arabaya doğru ilerledi ancak abisinin önüne geçmesiyle durmak zorunda kaldı.

''Sen benimle geliyorsun.''

''Ben seni arayana kadar eve gitme olur mu? Beraber gidelim, babam bilsin istemiyorum. Konuşmam gerekiyor Serkan'la'' Abisinin yanından geçip arabaya bindiğinde Serkan tek kelime etmeden yola koyuldu. Bakışlarını ona çevirdiğinde bacağını tutarak yüzünü buruşturduğunu gördü, bu gidişle o bacak asla iyileşmeyecekti. Sormadı ama, deli gibi merak etse bile sormadı. Şu anda ona tek kelime etmeyecekti çünkü yatışması gerektiğini biliyordu. Biraz sessizlik ikisine de iyi gelecekti.

Umut ensesini sıvazlayarak giden arabanın arkasından baktı. Rüya üzülmesin diye katlandığı şeyler hoşuna gitmiyordu. Serkan'a güvenmese Rüya'nın üzülmesi de umurunda olmaya bilirdi. ''Ya arabanın anahtarını almadık'' dedi Ela oflayarak.

''Tamam binin benim arabaya, ben bırakacağım sizi. İçmişsin zaten araba mı kullanacaksın ?'' Umut'un sözleriyle, Ela olumsuz anlamda başını salladı. ''Benim biraz daha içmeye ihtiyacım var'' diyerek az önce ki barın tam çaprazında olan bara doğru ilerledi.

''Delirtecek bu kız beni. Ela gel buraya!'' Umut peşinden gidecekken, Mete durdurdu onu. ''Tamam ben bırakırım onu, sen Aylin'i bırak.''

''Sana emanet, içmesine de çok izin verme. Çarpıyor sonra.''

''Tamam bende merak etme'' Mete de peşinden bara girdiğinde, bar kısmına geçerek Ela'nın tam yanına oturdu. Genç kız bakışlarını adama çevirdiğinde sıkıntıyla ofladı ve içkisinden bir yudum içti.

''İçki kilo yapıyor diye pek içmezdin sen ne oldu?''

''Yarın spora gider yakarım ben onu''

''Kalori yakacak daha iyi yöntemler var aslında'' Mete de elinde ki içkiyi alıp yudumlarken, Ela gülerek ona doğru baktı. Hiç kimsenin bilmediği iletişim dilleriydi bu aslında. Ara sıra saçma sapan flört ediyorlardı. Birileri varken normal iki arkadaşlardı ancak baş başa kaldıkları an ya da ortamda kimsenin duymadığını hissettikleri an bambaşka bir durum çıkıyordu ortaya. Sadece ikisine ait garip anlar oluyordu. Ama o orada kalıyordu, sınırlarını biliyorlardı, o sınırı geçen olmamıştı hiçbir zaman.

''Hayata hiçbir zaman geçiremeyeceğin yöntemler. Benim çapkınlarla işim olmaz.''

''İçme bu kadar, sen sarhoş olmaktan nefret edersin''

Normalde içen birisi olmamıştı, hatta içkinin tüm kötülüklerin anası olduğunu düşünürdü. Bir benliği vardı ve bu benliği dışına çıkartacak her şey zararlıydı. Ancak bir şeyler çok fazla canını sıkıyordu, bu şeyler tam olarak neydi bilmiyordu.

''Ben seni de hiç sevmem, hatta nefret ediyorum ama yanımdasın bak.'' Adamın dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu. Cidden Mete farklı bir adamdı. Egoluydu çünkü yakışıklılığın farkındaydı. Her şeyden önce iyi eğitim almış, daha cool ve kendi haline takılan, hafta sonu sadece yemek yemek için yurt dışına giden ama yeri geldiğinde günlerce evden çıkmayan değişik bir adamdı. Her şeyi vardı, parası pulu, ailesi, her şeyi... ama onda bir şey eksik gibiydi. Tek bir şey eksik gibiydi.

''Benden etkilenmeyen nadir kadınlardansın ama bu ben istemediğim için böyle. Biliyorsun değil mi?''

''İstesen olur yani?'' İçkiyi kafasına diktiğinde, boğazında ki susuzluk gitmemişti. Ardından bakışlarını Mete'ye çevirerek daha da çok yaklaştırdı yüzünü yüzüne. ''Etkileyebilir misin beni?'' diye fısıldadı kıkırdayarak. Kafası iyice güzelleşmişti. İçinde ki bu garip yangına engel de olamıyordu. Olmakta istemiyordu çünkü mantığı devre dışıydı.

''Bu oyunun sınırını aşma istersen Ela. Canımı daha fazla sıkmadan gidiyoruz buradan'' Kolundan sıkıca tutarken, Ela kolunu çekerek kıkırdadı. ''Aştım mı? Bu oyunun sınırını aşmadım ki daha...'' diyerek dudaklarını dudaklarına daha yakın hale getirdi. Mete'nin gözlerinde ilk defa bir tedirginlik, ilk defa bu ikisine ait flört oyununda yüzünde bir gerginlik görmüştü. Genelde Mete duygularını aşırı iyi kontrol edebilen ve yansıtmayan bir adamdı.

''Oyun şu andan itibaren bitti. Duydun mu beni? Çünkü sen muhtemelen duygularını kontrol etmekte bayağı zorlanıyorsun.''

Mete kafasını geriye çekecekken, Ela adamın yakasından tutup kendisine doğru çekerek dudaklarına kapandı. Bedeninin titremesini, kalbinin deli gibi çarpmasını umursamadan sadece baskı uyguladı o dudaklara ama karşılık alamadı, alamayacaktı da. Tam geri çekilecekken Mete tek elini beline dolayıp dudaklarını aralayarak öpmeye başladığında, yanan ateş daha da harlandı. Daha çok benliğini ele geçirdi, Mete başını sağa doğru eğerek öpücüğü derinleştirirken, karmakarışık bir halde onun tutkulu öpücüğüne karşılık vermeye çalışıyordu. Tecrübesizdi ama Mete tam tersi bu konuda fazlasıyla tecrübeliydi. Onun için öpüşmek çok basit bir eylemdi ama kendisi için bu kadar basit değildi. Aniden geri çekildiğinde ikisi de şaşkınlıkla soluk soluğa birbirinin yüzüne baka kaldı. Şimdi ne olacaktı? Ne söyleyecekti mesela? Ya da birbirlerinin yüzüne nasıl bakacaklardı? Ne olacaktı bundan sonra?

_______

Selam yeni bölüm sizlerle. Bu çocukları yazma işini bende sevdim ama yılan hikayesine de dönsün istemiyorum ya, çok uzadı sanki. Yorumlarınız inanın motive kaynağım, yorum yapan 5-6 arkadaşım var teşekkür ederim onlara.

Bölümü nasıl buldunuz?

Serkan haklı mı tepkisinde sizde?

Elayla Mete'yi bekliyor muydunuz?

Aylin ve Umut hakkında düşünceleriniz neler?

Görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

108K 5.7K 20
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
2.1M 91.4K 24
Yetişkin okurlar için uygundur! Bir Mahalle Hikâyesi... Çok daha fazlası... ✨ "Bak bana," diye fısıldadı. Dudaklarının arasından çıkan sıcak nefesi b...
677K 25.7K 87
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
1.2M 51.7K 45
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...