SON NEFESİME KADAR

By kirazhk

154K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

74.BÖLÜM

859 127 41
By kirazhk

SELAAAMMM. ARA YORUMLARINIZI GENEL YORUMLARINIZI BEKLİYORUM BÖLÜM SONU GÖRÜŞELİM İYİ OKUMALAR.

SON NEFESİME KADAR

74.BÖLÜM

Yutkunarak başını usulca sağa doğru çıkarttığında, adamın gülerek silahı doğrulttuğunu gördü. "Büyük adam Umut Arslan, harbi büyüksün, babanda büyük. Şu anda seni öldürsem tüm ailemi yok ederler. Her şeyimi elimden alırlar. Ama sana olan nefretimden galiba hiçbir şeyi gözüm görmüyor olabilir" Adam sırıtıyordu ancak Umut asla gerilmiyordu. Değişik bir şekilde kendisi de korkmuyordu, hiç olmadığı kadar da güvende hissediyordu.

"Bu meseleyi aramızda halledelim Kılıç. Kız gitsin."

"Tabi tabi yenge gitsin zaten. Benim onunla işim yok, son kez bir vedalaşın yazık şimdi bir daha göremeyecek seni."

Umut dönerek elinde ki anahtar arabasını eline tutuşturdu ve dik gözlerle baktı. "Araba kullanmayı biliyorsun"

"Biliyorum" dediğinde soğukkanlı olmaya çalışıyordu. "Arabaya biniyorsun ve arkana dahi bakmadan gidiyorsun buradan tamam mı?"

"Seni öldürecek Umut"

"Az önce helvamı yediğine göre çoktan sorun etmezsin bence bunu." Göz kırparak gülümsediğinde, şaşkınlıkla adamın yüzüne baktı. Cidden bu adam delinin tekiydi. Hiç mi bir şey onu etkilemezdi?

"Daha seni hapise tıktıracağım için ölmene izin veremem." Ona ayak uydursa da bırakıp gitmek istemiyordu. Umur herkesi her şeyi alt edermiş gibi de geliyordu ancak karşısında ki adamın da tek kurşuna bakardı.

"Ama hadi Arslan, hadi ama bak avucum kaşınıyor. Yarın öğlen namazına yetişmen lazım"

Adamın uyarmasıyla, Umut biraz daha yaklaşarak usulca yanağını okşadı. Neden böyle hissediyordu bilmiyordu ama Umut'u burada tek bırakmak istemiyordu. Muhtemelen bu adamı tek eliyle alt ederdi ama yine de istemiyordu. İ

"Hadi Aylin gitmen gerekiyor artık"

Elini beline yerleştirip yürütmeye başladıklarında, arabanın kapısını açarak bindirdi. "Polisi arayacağım. Kimse kimseye böyle sokak ortasında silah çekemez."

"Hiçbir şey yapmıyorsun. Sadece evine gidiyorsun tamam mı?"

"Umut..."

"Aylin tamam mı dedim?"

Bıkkın bir ifadeyle "Tamam." dedikten sonra arabanın kapısını kapattı. Yola koyulduğunda seri bir şekilde sağa dönerek gülümsedi. Umut'u orada öyle bırakamazdı. Tekrardan sağa ve sonra tekrardan sağa dönerek az önce döndüğü sokağa tekrar gelerek farları kapattı. Adam hala Umut'un karşısındaydı, bir şeyler söylüyor gibiydi ama hala yolda olması işine geliyordu. Gazı köklediğinde asla frene basmadı, tam adamın dibine gelip frene bastığında hafifçe ona çarptı ve sağa kırarak biraz daha gidip frene bastı. Aynadan baktığında, Umut'un adamı kontrol ettiğini gördü. Ardından ön koltuğa bindiği an hiç durmadan gaza bastı. "Öldü mü!" diye bağırdı nefesini kontrol etmeye çalışarak.

"Yaşıyor.'' dedikten sonra bir nefes vererek gözlerini kıza dikti. ''Sen neden gitmedin? Sana gitmeni söylemedim mi ben?"

"Seni bırakamazdım." Bakışları anlık olarak Umut'a döndüğünde, onun derin ve gülen gözleri karşısında toparlanmaya çalıştı. Şu anda dağılmanın hiç ama hiç sırası değildi çünkü.

"Kabul et senin de içinde adaletini kendisi sağlamak isteyen bir Aylin var." diyerek sesli bir şekilde güldü Umut, Aylin tekrardan ona doğru baktı. O kadar keyif almış görünüyordu ki, ilk defa bu kadar keyifli görüyordu onu.

''Adaletimi kendim sağlamak istersem ilk senden başlayacağım buna''

Umut'un gülümsemesi daha çok genişlerken, Aylin gözlerini ondan ayırarak yola odaklandı. Yol boyunca bir daha hiç konuşmamışlardı çünkü genel olarak Umut birilerini arayıp bugün olan olayla ilgili bir şeyler konuşmuştu.

Kendi evinin yakınına geldiğinde nefes almak için hızlıca arabadan indi Aylin. Yaşadığı adrenalinin hoşuna gitmesi normal miydi bilmiyordu? Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı, çok garip geliyordu.

''Bir daha böyle bir şey olmayacak bu arada. O adamı da bir daha asla görmeyeceksin korkma. Birde teşekk..'' Sözünü tamamlamasına izin dahi vermeden araya girdi çünkü teşekkür faslına girerlerse Umut'un o derin bakışları karşısında dile getiremeye bilirdi söyleyeceklerini.

''Korkmuyorum çünkü seni de bir daha görmeyeceğim.''

Umut'un tek kaşı havalandı ve gergin bir yüz ifadesiyle baktı.''Ne demek bu?''

''Ne anladıysan o. Ben az önce bir adama çarptım farkında mısın? Benim annem savcı babam hakim! Ben belli bir düzen ve kurallar içinde büyüdüm, senin bu yasa dışı hayatına da girmek istemiyorum ben. ''

Son bir kaç saatte bir sürü olay yaşamışlardı ancak hiç bu kadar gergin bir anı olmamıştı Umut'un. Bakışlarında ki sert ifadeyi gördüğünde, aslında istediğinin bu olup olmadığına emin değildi. Evet doğru olan buydu, mantığıyla hareket ettiğinde olması gereken buydu ama kalbi neden böyle hissetmiyordu?

''Az önce benim yasa dışı işime ortak oldun. Arabadan inebilirdin, adamın yaşayıp yaşamadığını kontrol edebilirdin, ambulansı araya bilirdin ya da en başta söylediğin gibi benim uyarımı umursamadan polise haber verirdin. Ama yapmadın... neden yapmadın biliyor musun? Çünkü hoşuna gitti. Yıllarca ailene layık bir evlat olmak için onların doğrultusunda yaşamışsın, sadece biran için kendi içinde ki o karanlık tarafı görmen senin de hoşuna gitti. Bence sen oturup ne istediğine, ne hissettiğine karar var.''

Umut arabaya bindiğinde bakışlarını ona doğru çevirdi, adam eliyle evi işaret ettiğinde evin bahçesine girerek yürümeye başladı. Söyledikleri gerçekten doğru muydu? Belki de doğruydu bilmiyordu. Bu adamın kafasını bu kadar karıştırmasına izin vermemeliydi. Anahtarı kilide takıp içeriye girdiğinde, kırılan bir şeyler, bağırış çağırış sesleri duydu. Salona doğru ilerlediğinde ise annesiyle babası yine kavga ediyordu.

''Yeter!'' diye bağırdı bir anda. İkisi de duraksayarak kendisine doğru baktı. ''Tahminen şu boşanma davasını ne zaman açacaksınız?''

''Aylin kızım...''

''Anne! Sırf etrafınızda ki insanlara mükemmeliz evliliğiniz varmış gibi gösteriş yapmaktan başka hiçbir şeyiniz kalmadı, yok işte yok siz birbirinizden nefret ediyorsunuz. Boşanın artık yeter. Boşanın!'' Merdivenlere yönelip yukarıya çıktığında, odasına girerek üzerinde ki ceketi sertçe çıkartıp yatağa fırlattı. Gözyaşları usul usul akarken gözlerini sıkıca kapatarak sakinleşmeye çalıştı. Annesiyle babasının hayat görüşleri, durdukları yer, bakış açıları, her şeyleri aynıydı ama anlaşamıyorlardı, birbirlerinden nefret ediyorlardı. Zaten sırf bu yüzden erkeklerden uzak durmamış mıydı? Yıllardır annesiyle babasının kavgaları yüzünden tek istediği okuluna mesleğini yönelip çok çalışıp bu evden gitmek değil miydi? Bazen ne kadar aynı olursan ol farklısındır. Bazen de ne kadar farklı olursan ol, bir şey, tek bir şey sizi birleştire bilirdi.

____

Sakin bir şekilde kahvesini yudumlarken hıçkırarak ofladı Rüya. Biraz içmişti ve biraz içtiği içinde hemen çarpmıştı. Ela'yla, Mert kalkmıştı, Mete onları bırakmak için beraber çıkmışlardı. Şu anda Serkan'la karşılıklı bakışıyorlardı ama Serkan her zamanki gibi kızgın ve sertti. Biliyordu ama... görüyordu. Onun sevgisini, aşkını çok iyi görüyordu.

"Ayıldın mı? İyi misin?" diyerek dikkatli gözlerle baktığında, olumlu anlamda kafasını salladı. "Çok iyiyim." dedi umursamaz olmaya çalışarak. Çok içmemişti, o yüzden ayıktı. Yine babası içkiden hoşlanmadığı için, karşısına hafifte olsa sarhoş çıkmak istememişti. Her ihtimale karşı karşılaşabilirlerdi sonuçta.

"Elimi yüzümü yıkayayım sonra çıkarız" Ayağa kalkıp topuklularının üstünde yürümeye davam ettiğinde, karşısında Arhan'ın çıkmasıyla duraksadı. Arhan, üniversiteden tanıdığı biriydi. Aynı sınıftaydı aslında ama pek bir muhabbeti olan birisi değildi.

"Rüya... şaşırdım seni gördüğüme napıyorsun burada?"

"Boş muhabbet çekecek kafada değilim hiç, çekil" Birkaç kere asıldığını hissetmişti ve haliyle de çok muhatap olmuyordu. Zaten Bulut Arslan'ın kızı olduğu için ve okulun sahibi Fırat dayısı olduğu için ekstra olarak bir uzak durmaya çalıyorlardı erkekler, tabi bunda abisinin de payı bayağı büyüktü.

"Niye sinirlendin şimdi sen ya? Oturalım gel bir şeyler içelim"

"Bak arkadaşım, ben seninle konuşmak istemiyorum, seninle muhatap olmakta istemiyorum. Rahat bırak beni ya"

Kolundan tuttuğu an sinirle geri çekti tam ağızının payını verecekken, Serkan öyle bir kafa atıp yere serdi ki Arhan'ı, şok bir şekilde bakarken elinden tutup sert bir şekilde çekiştirmeye başladı. Ne olduğunu dahi anlamamıştı ve resmen sürükleniyordu. Dışarıya çıkıp arabaya doğru yürüdüklerinde daha fazla dayanamayıp "Bırak!" diyerek kolunu çekti.

"Napıyorsun sen ya? Delirdin mi?"

"Rüya bin arabaya.Yemin ediyorum o herifi öldürürüm! Sana dokunduğu eli kırdıktan sonra gözümü bile kırpmadan öldürürüm. Anladın mı beni?"

Sesinde ki tını, bakışında ki o ifade...cidden delirmişti ve biliyordu ki yapardı. Serkan'ı birazcık tanıyorsa yapardı ancak ona şu anda tolerans gösterecek değildi. Öfkeyle onu ittirdiğinde artık ikisi de aşktan, mesafeden, uzaklıktan delirmiş durumdaydı.

"Bıraktın lan sen beni, çıkıp gitmedin mi hayatımdan? Neyin hesabını soruyorsun? Sen neyin kıskançlığını yapıyorsun bana? Hayatımdan siktir olup gittikten sonra, gelip bana karışamazsın tamam mı? Senin böyle bir şeye hakkın yok" İşaret parmağıyla onun göğsüne vururken, aslında bir şeyleri anlamasını istiyordu. Hoş ikisi de bu kadar öfkeliyken neyi anlayacaklardı ki?

"Oradan bakınca bırakmışa mı benziyorum delirtme beni! Var mı sence bende o yürek? Seni bırakacak kadar güçlü müyüm lan ben? Belki burnun sürter, gidip söylersin diye uzak durdum senden. Sonuç? Koca bir hiç. Yine de gidip tek kelime etmedin, gelip yanıma söyleyelim demedin"

Ne söyleyeceğini bilmez bir halde yüzüne bakarken, onun ne kadar kırgın olduğunu görebiliyordu Rüya. Gerçekten bırakmamıştı, bıraksa kıskanır mıydı? Delirir miydi böyle? Sevgisini bu kadar derinden hisseder miydi? Şu anda başına bir şey gelecek olsa önüne atlardı, izin vermezdi. Ama bu kadar kolay vazgeçmesine tahammül edemiyordu, sebebi burnunu sürtmesi bile olsa edemiyordu.

"Bıraksam her anını takip ettirir miydim? Neredesin napıyorsun, kaçta eve giriyorsun kaçta çıkıyorsun, kafayı yiyorum  ben senden haber alamadıkça. Deliriyorum!" Bağırmasına bir es verip parmağından tutarak biraz daha kendisine çektiğinde yüzleri birbirine yaklaştı. Nefes alış verişleri birbirlerinin nefesine karışıyordu. Aralarında ki tansiyonu dindirecek tek şey bu mesafeyi kapatıp birbirlerinin dudaklarından bütün hırslarını, sinirlerini çıkartmaktı ama gururları ve öfkeleri buna izin vermiyordu. "Ben senin umurumda mıyım peki? Umurumda mıyım Rüya, söylesene?" Parmağını bırakıp yüzünü geri çektiğinde, acı bir tebessüm belirdi Serkan'ın dudaklarında

"Hiç sanmıyorum biliyor musun? Nedense umurunda olduğumu hiç sanmıyorum"

Nasıl umurunda olmazdı? Aklından çıkmıyordu ki, onu düşünmediği biran bile yoktu. Sırf kuyruğunu dik tutmak için umurunda değilmiş gibi davrandığını, onu delirtmek için yaptığı şeyler olmuştu. Bu hayatta en umurunda olan kişi Serkandan başkası değildi.

"Evet umurumda değilsin çünkü bende senin umurunda değilim.Burnumu sürtmek için başka bir yol bulamadın mı? Konuşmadaydın, uzak kalsaydın, kızsaydın, bağırsaydın ama bitti demeseydin. Benden bu kadar kolay vazgeçmeni kabullenemiyorum ya ben. Geçip karşıma artık istemiyorum demeni kabul etmiyorum"

"Hep aynı şeyler sıkıldım Rüya! Biz seninle anlaşamıyoruz. Biz seninle kesinlikle anlaşamıyoruz''

" O halde bitmesi çok iyi oldu. Bundan sonra sen yoluna ben yoluma. Hayatıma karışmaktan da vazgeç artık. Çünkü sen benim hiçbir şeyim değilsin artık." Arkasına dönüp Serkan'ın sağ kolu olan Timur'a yaklaşarak arabanın kapısını açtı. "Timur abi beni eve bırakır mısın?"

"Tabi geç hadi" Arabaya bindiğinde tuttuğu yaşları hemen akıp gitti. Kolay kolay ağlayan bir kadın değildi ancak konu Serkan olunca dayanamıyordu. Onu bu kadar severken böyle acı çekmekten nefret ediyordu. Sevgiliyken de kavga ettikleri, tartıştıkları çok zaman olmuştu, toksik bir tarafları vardı ama günün sonunda birbirlerinden kopamıyorlardı. Bu her zaman böyle olmuşken, şimdi nasıl bu hale gelmişlerdi anlamıyordu?

Eve geldiklerinde hemen kendisini toparlayarak kış bahçesine geçti direk. Şöminenin başında ki koltuğa oturarak yanan ateşi izlerken, telefonuna bakarak fotoğraflara girdi. Serkan'la olan fotoğraflarına bakarken, ağlamamak için direniyordu. Kapı aniden açıldığında gözlerini silerek yerinden doğruldu.

"Anneciğim?"

"Sıcak çikolata yaptım, bak yanında da senin sevdiğin kurabiyelerden var"

Tepsiyi küçük masaya koyduğunda, annesinin tam çaprazına oturmasıyla gözlerini ona dikti. Soracaktı, anlayacaktı ağladığını biliyordu.

"Nasıl geçti bakalım doğum günü?"

"Güzeldi, Mert bayağı eğlendi."

"Umut gelmedi hala"

"Aylin'i eve bırakacaktı" diyerek göz kırptığında, Sahra'nın dudaklarında tatlı bir tebessüm belirdi. "Sen Umut'la, Aylin'in arasını mı yapmaya çalışıyorsun bakayım?"

"Yani anneciğim aslında ben yapmaya çalışmıyorum, onların arasında bir elektrik var zaten. Bak gör bundan sonra kopamaz onlar"

Sıcak çikolatasını yudumlamasıyla, annesinin güzel yüzüne dikti gözlerini. Herkes güzelliğini annenden almışsın diyordu kendisine, peki cesaretini? Annesiyle babasının yaşadığı aşkı, zorlukları az çok biliyordu, onun yaşadıklarının onda birini yaşamamıştı ama kendisi bu kadar zorlanırken  o her zaman nasıl çok güçlü olmuştu.

"Anne, sence ben korkak mıyım?" Annesi de olsa her zaman kendisine karşı dürüst olurdu, düşüncesi neyse kırmadan dökmeden söylerdi. Hayatı boyunca korkak birisi olmamıştı, korkulacak bir şey varsa üzerine gitmişti ama duymaya ihtiyacı vardı. Bir şeyleri gerçekten anlatmaya ihtiyacı vardı.

"Sen mi? Sen bu hayatta gördüğüm en cesur kadınsın bitanem ve bence bunu sende biliyorsun."

"Senin kadar değilim ama... sen bir sürü şey yaşamışsın, korkmamışsın, her zaman güçlü durmuşsun"

"Bizim bir farkımız var canım, ben güçlü olmaya mecbur bırakıldım çünkü bir ailem yoktu, kimsem yoktu, baban sayesinde hayatta kaldım. Üstelik yaşadığım olaylar ve durumlar senden çok farklıydı. Senin bir ailen var, düştüğünde ayağa kaldıracak, seni çok seven bir ailen var. Eğer bir gün sende güçlü durmak zorunda kalırsan, buna mecbur bırakılırsan her şeyin üstesinden geleceğini biliyorum, bu konuda içim çok rahat."

Kendi gücünün farkındaydı aslında ama konu Serkan olunca ona bir şey olma düşüncesiyle endişeleniyordu. Serkan boş birisi değildi elbette, güçlü bir adamdı ama Umut'a karşı gücünü kullanmazdı. Belki de fazla abartıyordu bu durumu bilmiyordu, abisi hiçbir zaman aşk konusunda katı bir adam olmamıştı ki.

"Ne olduğunu neden sormuyorsun?" Ağladığını görüyordu ama sormuyordu. Belki de sormasına ihtiyacı vardı, sorduğu zaman dökülecekti bilmiyordu.

"Anlatmanı bekliyorum... hatta uzun zamandır anlatmanı bekliyorum"

Sırtını daha çok dikleştirip gözlerini annesine diktiğinde, gözlerini bir kaç kere kırpıştırdı. "Nasıl yani?"

"Görmüyor muyum ben seni? Üzüldüğünü, kırıldığını, kalbinin ağrıdığını görmüyor muyum güzel yavrum?"

"Anne neden sormadın peki hiç? Neden açmadın konusunu?''

"Senin gelip anlatmanı bekledim, hazır olmanı bekledim, seni sıkıp daraltmak istemedim." Aslında annesinin anlamasına şaşırmamalıydı, çocukları konusunda çok ilgili bir kadındı, babası da öyleydi ama babası bu konularda daha hassastı, hayatında birinin olma düşüncesi bile onu gererdi.

"Kim olduğunu anladın mı peki?"

"Serkan'la öyle birbirinize kitleniyordunuz ki, anlamamak ne mümkün acaba?"

Şaşkınlıkla dudakları aralanırken, yerinde duramaz bir haldeydi bağdaş kurup gülümserken, gerçekten bu kadar fark ettirdiklerine inanamıyordu. "Anne sana inanamıyorum. Abimle babam anlamış mıdır?"

"Normalde baban çok iyi bir gözlemcidir, sende ki ufak tefek değişimleri fark etti ama Serkan olduğunu anlamadı."

Elinde ki sıcak çikolatayı bırakıp biraz daha annesine sokulduğunda, derin bir iç çekti. "Ne diyorsun peki anne? Serkan, sonuçta abimin en yakın arkadaşı sizin aile dostunuzun oğlu aynı zamanda..."

"Rüya, güzel yavrum bak senin karşında çok aşık bir kadın var. Yıllardır babana olan aşkım giderek artarken, ben böyle bir şeye ne diyebilirim? Senin adına çok mutlu olurum sadece. Eğer sende mutluysan, istiyorsan ben her zaman senin arkandayım."

Annesinden bunları duymak öyle iyi hissettirmişti ki, o kadar şanslıydı ki böyle bir aileye sahip olduğu için. "Serkan beni terk etti ama, bıraktı beni. Neden biliyor musun? Kimseye bir şey söyleyemediğim için. Hayatımda ilk defa korktum anne, ilk defa korktum. Hiçbir şey beni korkutmazken, Serkan'ı kaybetmekten korktum. Abim ona bir şey yapar, araları bozulur, babam duyar, olaylar büyür diye korktum."

Annesinin göğsüne sığınırken, onun saçlarını okşamasıyla akan yaşlarına engel olmadı. Bunca zaman içinde tuttuğu şeyi anlatmıştı sonunda.

"Hayatında ilk defa böyle bir şey yaşıyorsun canım benim. Çok normal böyle hissetmen, böyle düşünmen. Korkularında endişelerinde de çok haklısın. Hiçbir şey anda olmaz ki, yaşayarak, tecrübe ederek öğreneceksin bazı şeyleri." Başını kaldırıp annesinin gözlerine baktığında, onun gözlerinden bile güç alıyordu.

"Söylemeli miyim anne?"

"İçinden ne geliyorsa, kalbin nasıl istiyorsa öyle yap. Babanla bende konuşabilirim, onu yumuşata da bilirim ama bu senin anlatman, senin konuşman gereken bir konu Rüya. Sevdiğin adamı, ona olan sevgini en güzel şekilde sen anlatabilirsin, sadece sen yapabilirsin bunu. Ben ise sana her zaman destek olurum, yanında olurum. Umut konusunda da boşuna endişe ediyorsun, o bizim sevgimizi görerek büyümüş bir çocuk. Sadece bu durumu gizlediğinize kızacaktır o kadar. Üzme artık kendini tamam mı?"

Olumlu anlamda başını salladığında annesine sıkıca sarılarak kokusunu içine çekti. "Benim küçük cadım büyümüşte aşık mı olmuş?" Aylin geri çekilerek başını kaldırdığında gülümseyerek annesinin güzel yüzüne baktı. İleride onun gibi asil ve güçlü bir kadın olmak istiyordu.

"23 olacağım yakında ne küçüğü acaba?"

"Olsun sen hep benim küçük bebeğim olarak kalacaksın. Gel buraya." Diğer tarafına sarıldığında daha çok rahatlamış hissediyordu. Annesi bugüne kadar bütün kararlarını kendisi alması gerektiğini söylemişti, iyi ya da kötü bir karar vermek kararsızlıktan iyi demişti. O yüzden daha fazla bu arafta kalmak istemiyordu. Bir karar verecekti ve sonucu ne olursa olsun katlanacaktı.

____

Aile toplanmalarını sevse de bazı zamanlar fazlasıyla sıkıcı ve boğucu olabiliyordu. Özellikle kuşak farkı olan aile büyükleri söz konusu olunca kaçınılmaz bir son oluyordu. "Evet hadi anlatın dinliyorum kızlar" dedi Kağan parmağını şıklatarak.

"Baba bak haftada bir bizi böyle karşına alıp anlatmamızı istiyorsun, sürekli aynı şeyi yapıyorsun. Yok bizim anlatacak bir şeyimiz ya?"

"Sen sus sarı keçi sana mı soruyorum ben?"

"Sarı keçi deme bana, yakışıklısın diye sana lakapta takamıyorum zaten"

"Babalara da amcalara da her şey anlatılır. Var mı sizi üzen, kıran, canınızı sıkan, söyleyin ya söyleyin."

"Amcacığım sen rahat olsana biraz, bize kim ne yapabilir ya? Kim ne yapabilir?" dedi ellerini açarak Rüya gülerek.

"Sen anan kılıklısın, sende bana güven vermiyorsun şu anda. Mert'i başınıza mı diksem? O her şeyi öter bana?" Cidden komik bir adamdı ve Rüya ona çok gülüyordu. Özellikle bazen Mete amcası, babasıyla beraber üçü bir araya geliyordu, muhabbetleri öyle komik oluyordu ki gülmekten deşarj oluyordu.

"Amca hadi geç bak sucuklu yumurtayı bitirecekler" Umut'un gelmesiyle, Rüya onu minnet dolu gözlerle baktı. Gerçekten şu anda kendilerini kurtarmak için böyle bir şey yaptığını anlıyordu.

"Neyse ki benim aslan Umut'um var, bu kızlara göz kulak oluyorsun değil mi?"

"Merak etme amca gönlün rahat olsun senin"

"Aslanım benim, Mete'yle Serkan'ı da biraz öveyim motive olsun çocuklar biraz, onlara da övgü lazım." Kağan uzaklaşırken, Rüya derin bir nefes vererek salıncaktan ayağa kalktı.

"Dua edin ben varım. Yoksa kurtulamazdınız biliyorsunuz değil mi?"

"Abilerin üst seviyesi ya, ne yapacağız senin bu karizma seviyeni?"

"Övebilirsin işte böyle arada, birde sözümden çıkmazsan sorunumuz yok" Elini omuzuna atıp saçlarına öpücükler kondurduğunda, gülümseyerek koltuğunun altına girdi.

"Bana dün gece Aylin'le ne konuştuğunuzu anlatacak mısın?"

"Aylin anlatmadı mı?"

"Aradım konuştuk eve bıraktı dedi geçiştirdi beni. Siz bir şey yaşadınız kesin" Aylin'in anlatmaması belli ki abisinin hoşuna gitmişti. Bakışından, gülüşünden anlıyordu çünkü.

"Fazla merak iyi değildir küçük kardeşim. Hadi oturun sizde artık, hepsi çok aç size bir şey kalmayacak"

Sofraya geçtiklerinde ara sıra Serkan'la bakışmadan duramıyorlardı. Gözlerini de alamıyordu ki. Özellikle kahve saçları karma karışık olduğunu ayrı bir hot oluyordu ve yalan yoktu o saçların arasına parmaklarını geçirmeyi özlemişti, sakallarına burnunu sürtüp koklamayı özlemişti. Cinsel olarak bir şey yaşamamışlardı, evet bayağı yakınlaşmışlardı ama birlikte olmamışlardı, işte bu durum daha yoğun kılıyordu zaten bir şeyleri.

"Minnoşum napıyorsun gelmiyorsun bu aralar bize?"

"İyiyim halacığım benim. Sınavlar vardı yoğundu bu aralar biliyorsun''

"Ee sınavlar bittiğine göre kızlar partisi yaparız artık. Hem en sevdiğin tatlıyı da yaparım sana. Kağan amcanı hallederim ben daraltmaz sizi."

"Olur Leyloşum yaparız." Halasıyla çok iyi anlaşıyorlardı, o kadar güzeldi ki, şu anda burada bulunan kadınların genetiğinin kendisinde de olmasını istiyordu. Yaş almalarına rağmen çok dinç ve güzellerdi.

"Rüyacığım, sınavların bittiğine göre bizim hukuk şirketinde ki stajına devam edersin herhalde. Haftada bir geliyordun hani."

"Neyse ki Hukuk değil de Mimarlık okuyorum, Fırat amca asla rahat bırakmazdı" dedi Ela gözlerini devirerek.

"Senin içinde bir arkadaşımla görüştüm, Mimarlık şirketi var,  haftada bir gidebilirsin, çok iyi bir mimarlık şirketidir bu arada. Mete sen ilgilen oğlum bu konuyla"

"Büyük bir zevkle babacığım." dedi Mete göz kırparak.

"Benim için çok iyi bir fırsat ancak senin yeğenin olduğumu bildikleri için aşırı toleranslı davranıyorlar bana dayı, yani doğru düzgün iş bile yaptırmıyorlar" Fırat Çamlının yeğeni olduğunu bildikleri için çay kahve getirip pohpohluyorlardı, böyle bir şey istemiyordu ki. Gerçekten öğrenmek istiyordu, davalar üzerinde çalışmak istiyordu. Zaten okul bittikten sonra da stajı vardı ve haliyle bu şekilde devam edemezdi.

"İhsan hepsini uyardı aslında. Neden hala bu şekilde davrandıklarını anlamıyorum yeğenim."

"Doğal tabi hayatım, yani senin yeğenin olduğunu biliyorlar haliyle de patron gibi davranıyorlar kıza" dedi Ceren.

"Tamam o halde benim yanıma gelirsin"

"Gerçekten mi dayı?" dedi heyecanla bakarak. En baştan bu yana istediği buydu zaten ve sonunda istediği oluyordu.

"Ne yapalım başka çare kalmadı"

Dayısı bu mesleğin ağa babasıydı, haliyle onun yanında olmayı çok istiyordu. Normalde en dipten başlayıp onun yanında olmasını istemişti dayısı ancak anlaşılan o da dayanamamıştı. Bu konuda fazlasıyla şanslıydı, Fırat Çamlının yanında stajyer olarak iş öğrenmek başkaları için imkansızdı.

"Allah kolaylık versin şimdiden kuzen. Yandın"

"Ben sen miyim mızmızlanayım Mete?" Zor olan her şeyi severdi, şikayet etmezdi, tembel birisi de olmamıştı zaten. Her gününü değerlendirip dolu dolu geçirmeye çalışırdı.

"Sen benim de altımda çalışacaksın biliyorsun değil mi? Her sabah kahvemi getirirsin artık."

"Kahveni ben getirir içiririm kardeşim sen rahat ol" Umut'un araya girmesiyle, Rüya 'bak gördün mü' der gibi kafasını salladı.

"Canım abim koru kardeşini" diyerek öpücük attı Umut'a.

"Rahat ol bir şey olursa bana söyle, bende tehdit edilecek çok malzemesi var bunun. Kullanırız birini."

"Üç beş tane de bende var o malzemelerden. İş görür bence" dedi Serkan araya girerek. Onun hovardalıklarını kastettiklerini biliyordu Rüya. Bir sürü kızla takılır, hepsi de garip tipler çıkardı ve bununla ilgili çok hikayesi vardı. Onun da bir gün gerçekten aşkı bulacağını biliyordu.

"Yazıklar olsun lan size. Kardeş dedik bağrımıza bastık hain çıktınız."

"Ne malzemesiymiş bu oğlum?"

"Şaka yapıyorlar anne, sen bakma bunlara. Kıskanıyorlar beni işte." Herkes onun bu haline gülerken, Serkan'a baktığında onun da dalgın bir şekilde yüzüne baktığını gördü sonra aniden toparlanıp önüne doğru döndü. Seviyorlardı işte birbirlerini, deli gibi seviyorlardı.

"Serkan, oğlum  Gizem'le Cem ne zaman gelecekler Amerika'dan? Gittiler gelemediler" diyerek başka bir konuya geçti Sahra.

"Oraya alıştılar Sahra teyze, bir süre daha gelmeyi düşünmüyorlar. Belki bende giderim annemle babamın yanına, bir süre orada yaşamak iyi olabilir"

"Saçmalama lan otur oturduğun yere nereye gidiyorsun? İşimiz gücümüz var seninle. Hatta buradan çıkıp işlerimizi halletmeye gidiyoruz, Mete sende geliyorsun itiraz istemiyorum"

Rüya hızlı bir şekilde ayağa kalkıp içeriye girdiğinde lavaboya girerek aynada kendi aksine baktı. Serkan gidemezdi, hiçbir yere gidemezdi. İstemiyordu gitmesini. Gerçekten artık kafayı yiyecekti, delirecekti. Bu kadar zor olmamalıydı her şey artık? Banyodan çıktığında Ela'yla göz göze geldiği an dayanamayıp sıkıca sarıldı kuzenine.

''Gidemez o merak etme. Blöf yapıyor işte, Serkan seni bırakıp hiçbir yere gidemez''

''Bana inat gider o, ne kadar inatçı olduğunu sende biliyorsun. Tam bir katır.''

Gitmesini istemiyordu, onsuz kalmak istemiyordu. Ama şu anda bunun için modunu düşürmeyecekti çünkü göndermezdi. Serkan'ı hiçbir yere göndermezdi. ''Neyse tamam iyiyim ben. Çıkalım artık geç kalmayalım Sıla'nın lansmanına'' Beraber tekrardan dışarıya çıktıklarında, etrafta yanan ateşlerden birinin başına geçerek ellerini ısıttı bir süre. Kendisini toparlamak zorundaydı. ''Bizim çıkmamız lazım artık.''

''Nereye gidiyorsunuz?'' diye sordu Umut.

''Sıla yeni bir kozmetik şirketi kuruyor da lansmanı var oraya katılacağız, oradan spora geçeriz, işte sonra da çiftliğe geçeriz uzun zamandır Huysuz'a binmiyorum, özlemiştir beni''

Huysuz kendi atıydı, zamanında annesinin de Kral diye bir atı vardı çocukken hatırlıyordu, o kadar güzel bağları vardı ki o at ölünce annesi çok üzülmüştü. Onun gibi bir atla bağ kurmak istemişti ve başarmıştı.

''Neden inat ediyorsun kızım anlamıyorum ki? Kaç kere seni üstünden attı, adı üstünde huysuz''

''Artık atmıyor babacığım, anlaşıyoruz biz. Hadi çıkalım artık biz görüşürüz'' Hepsini tek tek öpüp evden ayrıldıklarında, akşama kadar Aylin ve Ela'yla vakit geçirmişti. Akşama doğru da çiftliğe geçip ata binmişlerdi. Ve günün sonunda ateşin başında ellerinde kahvelerle Sıla'nın lansmanının biraz dedikodusunu yapmaya koyulmuşlardı.

''Hayır neyin yarışına giriyorlar onu da anlamıyorum ki, bu kadar gösteriş bana çok fazla geliyor'' Kahvesini yudumlayıp, elini başına yasladığında gözlerini ateşten biran olsun ayırmadı. Serkan'ı düşünmeden duramıyordu, her anında onu düşünmeden duramıyordu.

''Bırak sen şimdi onu da artık şu Serkan meselesini çözmen lazım Rüya. Bütün gün ruh gibiydin, biraz Huysuza bindin de kendine geldin''

Haklıydı Ela. Onları da daraltıyordu, onları da mutsuz ediyordu ancak elinde değildi ki, yapamıyordu. ''Beni terk ettiği için pişman olsun istiyorum. Çok mu şey istiyorum?'' dedi oflayarak. O sırada karşıdan Umut, Serkan ve Mete gelince sırtını dikleştirerek onlara baktı.

''Abi... ne arıyorsunuz siz burada?''

''Mangala geldik güzelim. Rahatınızı bozmayın biz yan bahçedeyiz''

''Bende acıkmaya başlamıştım, mangal süper oldu'' diyerek ayaklandı Ela hızlı bir şekilde. ''Seni doyuramıyoruz zaten''

''Mete sus ya sus 55 kilo insanım ben yemek en çok benim hakkım''

''Arkadaşınız belki bize katılmak istemez, bir sorsaydınız''

Umut'un söyledikleriyle, Aylin ayağa kalkarak sırtında ki ince poları kenara bıraktı. ''İsterim de, yemeğin sonunda  birine vurmak ya da çarpmak zorunda kalmam değil mi? Biz bir şey yiyip içince sonu iyi olmuyor da''

''Ne? Aylin sen birini mi vurdun!'' dedi Rüya da ayaklanarak.

"Denemeden bilemeyiz" dedi Umut tebessümle.

"Birisi  hemen kimin kimi vurduğunu anlatabilir mi?"

"Abartılacak bir şey yok, dün Umut'a silah çekmişler Aylin de adamı arabayla ezmiş"

"Oğlum bu böyle mi anlatılır lan?"  Serkan, Mete'nin ensesinden tutarak karnına yumruk attı, daha çok şakalaşıyor gibilerdi. Rüya ise durumu algılamaya çalışıyordu, dün gece cidden neler olmuştu? ''Hemen neler olduğunu anlatıyorsunuz hemen!'' Aylin'in koluna girip yürümeye başladıklarında, üst üste sorular sormaya başladı. Kısa bir özet geçse de detaylıca anlatması için yarına yemek ayarlamaya karar verdi. Göl kenarına geçtiklerinde, Umut'un adamları mangalla ilgilenirken, diğer yandan Umut ve Mete mangalın başında, Aylin'le, Ela ise bir şeyler konuşuyordu.  Serkan biraz ileride tahtalarla çevrili küçük alanda gölü seyrediyordu. Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüğünde yanında durarak göle dikti gözlerini.

''Gerçekten gidecek misin?''  Bakışları birbirini bulduğunda kendisine ateşin yanan harlarının yansımasını gördü. Ne güzel gözleri vardı, kehribar gibiydi kahvenin başka tonlarındaydı ve bu tonunu bir ayrı seviyordu. ''Senin için buradaydım zaten.  Kalmamın bir anlamı var mı? O gün açık bir şekilde beni istemediğini söyledin, bittiğini de gösterdin.''

Uzun kahve saçlarını sağ omuzuna atarak gözlerini ondan ayırmadı. Canı yansın istemişti belli ki yakmıştı da ama kendi canı daha çok yanıyordu. '' Canın yansın istedim, canını yakmak istedim. Biz birlikteyiz demeni, bitmediğini duymak istedim senden. Ailene söylesen de söylemesen de yanındayım demeni bekledim''

''Rüya anlamıyorsun? Ben gizli saklı bir şeyler yaşayacak bir adam değilim. Elini tutup bir yere giremiyorum, sana yaklaşan saçma sapan insanların hesabını gizli saklı sormaya çalışıyorum, sevgilin olduğunu kimse bilmiyor ya, cesaret buluyorlar. Ben bunlara göz yumacak birisi değilim. Sorun sadece Umut değil, Umut arkadaşım olmasa da ben gizli saklı yaşamak istemiyorum. Bunu sana defalarca anlattım, defalarca.''

Haklıydı, bütün bunları düşününce evet haklıydı. Aynısı kendisi içinde geçerliydi. Mekana gittiklerinde saçma sapan kızlar tanışmak istiyordu, bir şey yapamıyordu. Kendisi de memnun olmamıştı ki bu durumdan ama daha huzurlu olacaklarını düşünmüştü. Ailesi öğrenirse hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu.

''Seni bırakmama takılıyorsun ama seni gerçekten bıraksam bir dakika bile durur muyum sence burada? Etrafında dolaşır mıyım?'' Bakışları tekrardan gözlerini buldu. Üzgündü görebiliyordu, onun da kendisini deli gibi özlediğini biliyordu.

''Umut'la kaç kere konuşmak istediğimde beni engelledin  karşı çıktın. Daha fazla bu şekilde devam edemezdim. Umut benim dostum  kardeşim, onun yüzüne bakıp gizli saklı iş çeviremezdim. Sana da kızgındım, beni ciddiye almadığını belki de ailene itiraf edecek kadar ciddi bir şeyler hissetmediğini bile düşündüm.''

İlk defa böyle sakin konuşuyorlardı. Ayıldıklarından bu yana genelde birbirlerini suçlayıp, birbirlerinden içlerinden geçtikleri için hiç oturup bu şekilde konuşamamışlardı. '' Ben kendimi bildim bileli seni seviyorum, ben seni gördüğümden bu yana kalbimi herkese kapattım sadece sen varsın. Serkan sen benim ilk ve tek aşkımsın, biz şu anda ayrı olsak ne olacak ki? Sonsuza kadar böyle kalacak, böyle devam edecek bu''

Gevşeyen yüzü, yumuşayan bakışları, hafif tebessümü içini titretirken, aslında tek yapmaları gerekenin bu olduğunu düşündü Rüya. Sakince konuşmak...

''Sana hak veriyorum, sen çok haklısın. Ben sadece bu aramızda ki şeyin bozulmasından korktum, eskisi gibi rahat olamamaktan korktum. Abimden korktum... Gizli saklı görüşsek de bize aitti o an, sadece ikimize aitti. Bize ait olan o anların kaybolacağını düşündüm.'' Dokunmak istiyorlardı birbirlerine, bakışlarından anlıyorlardı artık. Birbirlerine deli gibi dokunmak istiyorlardı ama yapamıyorlardı.  ''Erteledim kaçtım ama bunları yaparken beni bırakacağını biran bile düşünmedim ki. Bir gün beni terk edeceğini aklımın ucundan bile geçirmedim. Çünkü benim aklımdan hiçbir zaman böyle bir şey geçmedi. Ne kadar kavga edersek edelim biran bile seni bırakmayı düşünmedim'' Sesinin titremesine engel olamazken, Serkan elini kaldırarak usulca yanağına dokunduğu an gözlerini sıkıca kapatarak  yaşlarının akmasına izin verdi.

''Anla istedim, ne kadar ciddi olduğumu gör istedim. Seni bu kadar üzeceğimi kıracağımı düşünmedim.''

Gözlerini araladığında, yanağında ki eli tutarak avucunun içine usulca öpücük kondurarak sıkıca tuttu ve bırakmadan ellerini  aşağıya indirdi.

''Bende düşünmedim. Bunun senin için ne kadar önemli olduğunu anlayamadım ben'' O sırada telefon çaldığında, Serkan oflayarak bir adım gerileyip telefonunu çıkarttı. Rüya ekranda Derya ismini görünce, kaşları otomatik olarak çatıldı. ''Derya kim?'' diye sordu sakin kalmaya çalışarak.

''Önemsiz biri'' dedikten sonra reddetti telefonu. ''Sen söyle, önemsiz olup olmadığına ben karar vereyim'' diyerek dik bir şekilde ona baktı.

''Şu anda ayak üstü konuşabileceğimiz bir mesele değil''

''Önemli birisi yani senin için? Neden ayak üstü anlatamıyorsun?''

Serkan'ın dudakları kıvrılırken, belli ki bu hali fazlasıyla hoşuna gitmişti. Ama konu şu anda bu değildi, konu Derya'nın kim olduğuydu? Akşamın bu saatinde neden Serkan'ı arıyordu? Neden Serkan reddediyordu?

''Ne düşünüyorsun? Sen yokken hayatıma birini aldığımı falan mı?''

''Öyle bir şey yapmayacağını biliyorum'' Yakasını tutarak çektiğinde şu anda içinde ki kıskançlığa engel olmaya çalışıyordu. ''Yaparsan aramızda ki her şeyin gerçekten biteceğini ve yüzüne bir daha asla bakmayacağımı da biliyorsun. Ama..'' Eli belini bulduğunda, birinin görme ihtimaliyle kalbi deli gibi atmaya başladı ama şu anda kıskançlığından o konuya odaklanamıyordu. ''Ama?'' dedi dudaklarına bakarak Serkan.

''Ama karşı tarafın kim olduğunu ve  niyetini bilmiyorum. Canımı sıkacak birisi mi bilmiyorum. Bilmem gerekiyor, hemen şimdi.'' Şu anda Serkan'ın kafasının çok başka bir yerde olduğunu dudaklarına bakıp deli gibi iç çekmesinden anlaya biliyordu. Onun bu yakınlığına kapılmak istemiyordu Rüya, ama buna engel olacak gücü de bulamıyordu kendisinde.

''Aklımı başımdan almasan daha kolay odaklana bilirdim sanırım konuya.'' O sırada ayak sesleri gelince ikisi de geri çekilmedi ve gözlerini birbirlerinden asla ayırmadılar. ''Napıyorsunuz siz burada ruh hastaları?'' Ela, Rüya'yı geri çektiğinde irkilerek nefes aldı. ''Elektriğinizden çarpılacağım şimdi. Kabak gibi görünüyorsunuz bu ne cesaret acaba? Etler hazır yürüyün gidiyoruz''

''Konuşmamız burada bitmedi, bu mesele burada kapanmadı Serkan.''

''Benim açımdan da kapanmadı, yapmak istediğim şeyleri yapamadım, aklımdan geçenleri uygulamaya dökemedim.'' Serkan tekrardan dibine kadar girdiğinde boynunun tam altına baskılı bir öpücük kondurdu. ''Konuşacağız'' Afallamış bir şekilde adamın arkasından bakarken, hipnoz olmuş gibiydi. Gerçekten şu anda alev almış yanıyordu.

''Siz var ya cidden ruh hastasısınız.''

''Derya kim?'' diyerek kuzenine baktı sert bir şekilde. Serkan'la, Ela iyi anlaşıyordu sonuçta. Ama yine de Ela her şeyi anlatırdı kendisine, o yüzden bildiğini sanmıyordu.

''Derya kim mi? Ne bileyim Derya kim?'' Oflayarak yürümeye başladığında, Ela'nın arkasından söylenmelerini umursamadı. Bu derya mevzusunu çözecekti elbette.

''Hadi yemeğe gençler'' Mete'nin bağırmasıyla sofraya yerleştiler.

''Bizim bu tatil işine odaklanmamız lazım kızlar. Acil bir plan yapalım'' dedi Ela suyunu yudumlayarak.

''O işi Serkan halledecek tarihi size bildirir'' dedi Umut.

''Pardon ama ne münasebet? Neden Serkan hallediyormuş?''

''Bu şahsın otelleri var  ya hani Aylinciğim, Türkiye'de değil sadece, bir çok ülkede. Bırak o ayarlasın'' dedi Mete. Kendi aralarında bir düzenleri vardı, bir görevleri de var gibiydi. Hepsi bir şekilde bir şeyleri paylaşıyorlardı ve Aylin onların bu bağlılığı karşısında bazen şaşırıyordu. Hiç böyle bir ailesi kuzenleri olmamıştı çünkü.

''Haftaya olabilir bence, uygun mu senin için Aylin?'' diye sordu Rüya.

''Yani benim için uygun da, nereye gideceğimizi de konuşmadık?''

''Sıcak bir ülkeye gideceğiz, ona göre hazırlarsın valizini. Fazla kasma bence bizde düzen hep böyle işler, alışırsın sende'' dedi Serkan. ''Sırf orada ki değişik tipler size yaklaşamasın diye geliyoruz kıymetimizi bilin'' Mete'nin sözleriyle Aylin sert bir şekilde ona baktı.

''Pardon ama bu nasıl bir düşünce? Biz kendimizi koruyamıyor muyuz? Allah aşkına kızlar bunlar size normal mi geliyor?''

''Normal gelmiyor aşkım ama kafaları böyle çalışıyor ne yapabiliriz ki?'' dedi Rüya ete gömülerek. Günlerdir doğru düzgün bir şey yemiyordu, o kadar aç hissediyordu ki kendisini haliyle biraz da olsa iyi gelmişti şu anda bu eti yemek. Serkan'la aralarını düzeltmiş sayılırlardı, Derya meselesinde de Serkan'a güveni tamdı ama kim olduğunu kesinlikle öğrenmesi gerekiyordu '' Karşı çıkabilirsiniz mesela''

Rüya, çatalını bırakarak arkadaşına odaklandı. Aylin'in hayatında erkek figürü olarak sadece babası olduğu için,  bu tarz şeyleri idare edememesini ve anlamamasını hoş karşılıyordu. ''Karşı çıkınca dinleyecek tiplere mi benziyorlar baksana şunlara. Kavga ede ede bir şekilde birbirimize ayak uyduruyoruz işte.''

Hepsi de bu durumu umursamadan davranınca daha fazla dayanamayıp ''Umut sana bir şey soracağım?'' diye sordu.

''Buyurun Aylin hanım sorun tabi.'' dedi Umut dalga geçen bir ifadeyle. Bu adam kesinlikle kendisini sinirlendirmekten zevk alıyordu.

''Rüya birini sevse, hayatına birisi girse karşı mı çıkacaksın buna?'' Aylin'in sorusuyla, Rüya öksürerek sudan bir yudum içti. Gerçekten öyle bir soru sormuştu ki nefessiz kalmıştı. ''Bilmediğim bir şey mi var Rüya?''

''Benim soruma cevap verir misin?''

''Duruma göre değişir'' diyerek sert bir şekilde bıçağı ete sapladı. ''Duruma göre değişir ne demek abi?''

''Neyi sorguluyorsun Rüya hayatında birisi mi var?'' Rüya sessizce abisinin yüzüne bakarken, onun sinirlendiğini görebiliyordu. ''Bende öyle tahmin etmiştim'' diyerek yemeğine tekrardan odaklanırken, gözlerini Umut'tan ayrılmadan dik bir şekilde ona odaklandı. ''Var evet'' dediği an Umut donakaldı. Elinde ki çatalı yavaşça bırakıp başını kaldırdığında, elbette ki bu bakışlar karşısında gardını indirmeyecekti.

''Ne var? Tam olarak ne var Rüya?''

''Hayatımda biri var'' dedikten sonra bu sefer bakışlarını Serkan'a dikti. Onun gözlerinde ki şaşkınlıkla beraber derin anlamı olan yükselmeyi görebiliyordu.

''Rüya bana bak bana Serkan'a niye bakıyorsun?''

''Çünkü hayatımda ki kişi Serkan.'' dediğinde tekrardan bakışlarını abisine çevirdi. Onun kararan gözleri, yumruk yaptığı eli, deliren bakışlarını görebiliyordu.

''Serkan... Serkan?''

''Bir süredir sana söylemeyi düşünüyorduk kardeşim. Biz Rüya'yla birbirimizi seviyo...'' Devamını bile getiremeden Umut yumruğu Serkan'ın suratına geçirdi. Hepsi birden ayaklanırken, Serkan yerinden doğrularak kanayan dudağına dokundu. ''Ne demek birbirimizi seviyoruz lan? Ne zamandır var bu!''

''Onu gördüğümden beri seviyorum ben Serkan'ı. 6 aydır da bir ilişkimiz vardı, sana söylemediğimiz için uzak durdu benden. Ama daha fazla bunu gizlemek istemiyorum''

''6 ay? 6 aydır gözümün içine baka baka yalan mı söylüyorsunuz lan siz bana?'' Umut bir yumruk daha çakıp üstüne çullandığında, Rüya çığlık atarak tutmak istedi ancak Mete hepsinin önüne geçerek engel oldu.

''Bunun olması gerekiyor. Boşuna engel olmaya çalışmayın''

''Ya sen bizi tutacağına Umut'u tutsana!'' diyerek bağırdı Aylin.

''Tutamam. Şu saatten sonra Umut'u kimse tutamaz, Serkan o dayağı yiyecek kızlar. Sizde oturun yemeğinizi yiyin. Şahsen rahat durursanız ben öyle yapacağım, açım.''

Umut Serkan'ın yakasından tuttuğu gibi yürütmeye başladığında ahıra doğru ilerlediler. Rüya gözyaşları içinde bakarken, peşlerinden gitmek istedi ancak Mete tekrardan engel oldu. ''Bu ikisinin meselesi Rüya. Umut seninle konuşmak istediğinde konuşursun''

Umut yere ittirdiği adama silahını doğrulttuğunda yüzüne bir tekme daha attı. ''Sen benim kardeşimdin lan! Kardeşimdin sikik herif!''

''Rüya'yı sevdiğim için senden özür dilemeyeceğim.''

''Bunun için değil ama bunu gelip ilk anda bana söylemediğin için özür dileyeceksin lan benden.''

Serkan ayağa kalktığında kaşının gözünün dağılmasını umursamadı. Şu anda hiçbir şey önemli değildi, canı da yanmıyordu zaten. ''Gelip ilk anda söylemediğim için özür dilerim kardeşim. Ben çok direndim, çok savaştım ama yenik düştüm. Rüya'ya köpek gibi aşık oldum.''

Umut öfkeyle ensesini sıvazlayarak ileri geri giderken yumruğunu duvara geçirdiğinde delirmiş gibiydi. ''Kardeşim dedim lan ben sana! Nasıl saklarsın oğlum sen böyle bir şeyi? Nasıl bana söylemezsin!''

''Haklısın  amına koyayım, haklısın! Söylememiz gerekirdi söyleyemedik. Olmadı işte. Bana ne yaparsan boynum kıldan ince ama Rüya'yı üzecek bir şey söyleme''

''Lan sen benim kardeşimi benden çok mu düşünüyorsun!'' Yumruğu suratına çaktığında öfkeyle elini demirlere geçirerek sakinleşmeye çalıştı. ''Rüya'yı kendisinden bile çok düşünüyorum. Ne yaparsan yap karşılık vermeyeceğim, cezamı kes. Sen ne dersen o kardeşim?''

Umut arkasına dönüp derin bir nefes aldığında, arkadaşının yüzüne baktı. Serkan'ı yıllardır tanıyordu, onun ciğerini biliyordu. Normalde kendisine bunu söylemek istediğine de emindi, hatta bir kaç kere konuya giriş yaptığında Rüya'nın ortama girmesiyle bozulduğunu da biliyordu. Serkan söylerdi ama belli ki Rüya engel olmuştu. Silahı doğrulttuğunda gözünü dahi kırpmadan ayağına sıktı. Serkan güçlükle inleyerek yere doğru oturduğunda, Umut boğazına yapışarak gözlerinin içine baktı. ''Kardeşimi üzersen eğer bacağına sıkmakla kalmam kafana sıkarım''

''Abi! Abi bırak napıyorsun bırak!'' Rüya var gücüyle abisini geriye çektiğinde Serkan'ın dağılan yüzü ve yaralı bacağına baktı. ''İyi misin? Sevgilim iyi misin?''

''Hiç bu kadar iyi olmamıştım'' diyerek sırıttığında, Rüya hayretle yüzüne baktı. Umut kolundan tutup yürütmeye başladığında, Aylin kolundan tutarak Umut'u durdurdu.

''Hayvan mısın sen ne yapıyorsun?''

''Bir daha ki yemeğimiz olaysız geçecek. Söz veriyorum'' Tekrardan yürümeye başladıklarında, Rüya kolunu çekerek arabaya bindi ve sertçe kapıyı kapattı. Eve gidene kadar ikisi de tek kelime etmezken, kapıda babasının arabasını görmeyince bir tıkta olsa rahatladı. Çünkü abisiyle bağıra çağıra kavga etmek istiyordu. Eve girdiklerinde salona geçer geçmez ceketini çıkartıp öfkeyle koltuğa fırlattı.

''Ne yapıyorsun sen ya? Bacağından vurmak ne demek? Sen...''

''Kıs o sesini Rüya. O sesini kıs öyle konuş benimle'' Umut koltuğa çöktüğünde, Rüya karşısına dikilerek ellerini iki yana doğru açtı. ''Seviyorum, Serkan'ı çok seviyorum. Suç mu?''

''Gerçekten meselenin bu olduğunu mu sanıyorsun? Arkamdan iş çevirdiniz, benden gizlediniz. Bundan nefret ettiğimi bile bile gözümün içine baka baka aptal yerine koydunuz lan beni'' Umut'ta ayaklanıp pencereye yürüğünde, kendisini sakinleştirmeye çalışıyor gibi bir hali vardı.

''Serkan'ın bir suçu yok, ben istemedim. Hatta o senin arkandan iş çevirmemek için, beni bırakmak istedi. Korktum, hayatımda ilk defa aşık oldum deli gibi korktum ne yapayım?'' Abisiyle tekrardan göz göze geldiğinde, biraz da olsa yumuşadığını görmek sakinleşmesine sebep olmuştu.

''6 koca ay lan, tabi birde öncesi vardır bunun. Beni ne konuma soktuğunuzdan haberiniz var mı sizin? Daha gözümün önünde ki şeyi görememişim bir de liderim diye dolaşıyorum. Daha arkamdan çevrilen işleri göremiyorum amına koyayım.''

''Abi özür dilerim'' Biraz daha abisine yaklaşarak onun gözlerine baktığında, aslında kendisine en çok onun kabul etmesini istiyordu. Çok seviyordu, çok değer veriyordu.

''Sevdim, çok sevdim. Korktum bu yüzden. Hata yaptım sana söylemeyerek ama sende gidip ayağından vurdun abi. Gittin sevdiğim adamı vurdun.''

''Ayağına sıktığıma şükrediyor bence şu anda o Serkan iti.'' dedikten sonra soluklanıp başını olumsuz anlamda kendi kendi iki yana doğru salladı. ''Dostum, kardeşim dediğim adam benden hiçbir şey gizleyemez, bundan yıllar önce benim hayatımı kurtardı o şerefsiz, birbirimizin kaç kere arkasını topladık biz, hiçbir şey gizlemedik. Sadece ayağına sıktığım için, o gayet mutluyken, sen bana bunun hesabını soramazsın.''

Bu konuda biraz hak verebilirdi, zaten Serkan'ın da yüzü gayet gülüyordu. Ciddi bir şeyi de yoktu. ''Peki ilişkimize karşı çıkacak mısın? Senin onaylaman, senin desteğin benimi için çok önemli''

''Neyine karşı çıkayım? Sanki karşı çıksam beni dinleyeceksiniz?'' Rüya ellerini abisinin sırtına doğru dolayarak sıkıca sarıldığında o kadar rahatlamıştı ki, sadece Serkan'ı merak ediyordu. ''Affetmedim Rüya, sırnaşma hemen. Benden böyle bir şeyi gizlemenizi de hemen sindirecek değilim.'' Kollarından ittirip koltuğa yerleştiğinde, Sahra elinde tepsiyle içeriye girdi. ''Çay yaptım çocuklar size. Kavganız bittiğine göre sıcak sıcak için''

''Sen biliyor muydun anne?''

''Bilmiyordu, yeni söyledim ona'' Sahra çekmeceden çantayı çıkartıp, Umut'un yanına oturarak elini kucağına yerleştirdi. ''Ne yapacaksın oğlum? Biliyor olsam bana da mı bağırıp çağıracaksın?''

''Saçmalama anne, ben ne zaman sana bağırdım?'' Yüzünü buruşturarak bağını sağa yasladı usulca, annesinin pansuman konusunda eli hafif olsa da fena halde demire geçirmişti elini. ''Parçalanmış resmen elinin üstü, kendine neden zarar veriyorsun oğlum sen? Ah Umut, babanın aynısı olmak zorunda mıydın?''

''Babamın aynısı olsaydım Serkan'ı öldürmüştüm''

''Baban kimsenin sevgisine şahit olmayarak yetişti, ama sen babanla benim sevgime şahit olarak büyümüş bir çocuksun. İkisinin de sevgisine saygı duyacağını biliyorum, ben oğlumu çok iyi tanıyorum çünkü'' Elini yavaşça sarıp sargılı elinin üzerine öpücük kondururken, Umut annesini koltuğunun altına alarak saçlarına öpücükler kondurdu. ''Bilmesem bu kadarla kalmazdım zaten. Benim kızdığım şeyi biliyorsun, beni en iyi sen tanıyorsun''

''Biliyorum, hakta veriyorum sana. Ama onların da deneyimlediği şeyler değil bunlar, her insan hata yapabilir, seni kaybetmemek için bir şeyleri gizlemişte olabilirler. İnsanız oğlum biz, her şey bizim için bu dünyada''

''Ben bir telefonla konuşup geliyorum'' Rüya odadan çıkarken, Sahra usulca oğlunun yanağını okşadı. Ne kadar sert görünürse görünsün o kalbin arasında ki yufka yüreği biliyordu. İşte bu konuda da aynı babasıydı. ''Aç mısın?''

''Bunlar yüzünden yemeğimi de doğru düzgün yiyemedim ki zaten. Aç kaldım.''

''Şimdi hazırlarlar sofrayı, babanda gelir zaten şimdi. Hadi sen toparlan artık asık suratlı görmek istemiyorum güzel oğlumu.''

Sahra odadan ayrılırken yaklaşık 5 dakika sonra Bulut içeriye girdi. Şu anda babasına, bir şey anlatamazdı Rüya konusunda. Bu konuyu anlatması gereken kişi de kendisi değildi zaten. ''Ne oldu yine sana?''

''Bir kız var'' dedi direk olarak, Bulut koltuğa yerleşirken duraksayarak oğlunun yüzüne baktı. ''İlk defa senden böyle bir şey duyuyorum. Eee devam et bakalım?''

''Muhtemelen ileride evleneceğiz. Ama ufak tefek sorunlar oluşabilir''

''Nasıl sorunlar bunlar?'' dediğinde babasının dudaklarında hafif bir tebessüm belirdi. Bu hayatta en çok saygı duyduğu ve sözlerine itimat ettiği adamdı babası. Onunla arasında ki geçen her konuşma da  ikisinin arasında kalıyordu ve ikisine özel bu sırdaş durumlarını seviyordu.

''Yani müstakbel gelinin bizim gibi insanlardan pek haz etmiyor, hapse girmemiz gerektiğini düşünüyor. Ki Hukukta okuyor, Avukat olmak istiyor attıra da bilir ileride. Annesi savcı, babası hakim, bunu da küçük bir dipnot olarak geçeyim.''

''Evet, gerçekten küçük bir dipnot olarak geçilecek bir bilgi. Yani baktığımda ufak tefek sorunlar gibi de görünüyor.'' dedikten sonra ikisi de ciddi kalmak için zorlanıyordu. ''Benim öz amcam senin dedeni öldürdü, tabi birde anneanne de aşıktı falan, bir ara dayın halanı vurdurtmuştu... bizimkinden daha kötü değil gibi ne dersin?'' Umut gülerek sırtını koltuğa yasladığında aslında ailesinin bu konuda arkasında olacağını biliyordu.

''Sizinki bir tık daha kötü gibi baba sanki'' Ailesinin yaşadığı bütün hikayeye hakim sayılırdı, tabi bunları belli bir yaşa gelince öğrenişti. Aksi halde daha küçük yaşta öğrenseydi, travmalara sebep olabilirdi.

''Zaten olmaz desem bile burnunun dikine gidersin biliyorum, dinlemezsin''

''Doğru giderim, dinlemem.'' dediğinde ikisi de birbirine bakıp gülümsedi.

''Sana her konuda itiraz edebilirim aslanım, ama bu gönül işlerine karışmam. Annene hala çok aşık bir adam olarak tek empati yapabildiğim konu bu sanırım.''

Yıllar geçse de annesiyle, babasının birbirlerine olan saygılarını, sevgilerini görmek aslında bir noktada sevginin varlığına inandırmıştı kendisini. Dün Aylin arabayla basıp gitmek varken geri dönüp asla onaylamayacağı bir şey yapıp o adama çarpması bile bir şeyleri belli ediyordu. Gözü karaydı, merhametli olduğunu da biliyordu, Ela ve Rüyayla beraber annesine ait olan çocukları koruma derneğinde çalışıp, yardım topladığını biliyordu, güzeldi, akıllıydı ve acayip bir çekim vardı aralarında. Onu düşünüyordu, çok uzun zamandır düşünüyordu üstelik.

''Bir tavla atalım, ifadene alayım o sırada detaylı anlat bakalım şu konuyu''

''Yenilmelere doyamıyorsun baba, kabul et.'' O sırada yoğun bir şekilde zil çalmaya başlayınca ikisi de birbirinin yüzüne baktı. ''Kimi musallat ettin başına yine sen? Basmaya geldi evi galiba'' dedi Bulut dalga geçerek.

''Bu evi basmaya gelen de zili böyle çalıp gelir zaten baba. Kim cesaret edebilir böyle şeye sence?''

Aylin bir anda içeriye girdiğinde, Umut belli belirsiz bir şekilde gülümseyerek babasına odaklandı. ''Sadece benimki cesaret edebilir'' dedikten sonra ciddi bir hale bürünüp Aylin'e döndü.

''Aylin, ne işin var senin burada?''

''Ben...'' dedikten sonra gözlerini koltukta oturan adama dikti. ''Merhabalar efendim, kusura bakmayın ben böyle apar topar girdim evinize'' Bulut ayağa kalktığında, Aylin adamın gerçekten ürkütücü olduğunu düşündü. Zaten genel olarak Arslan ailesi dışarıdan fazlasıyla ürkütücü görünüyordu. ''Hoşgeldin kızım. Kavga edecekseniz kapıyı kapatıyorum, rahat rahat edin ama şu bibloları kırmayın. Karım üzülmesin yeni aldı onları.'' Kapıyı kapatıp odadan çıkarken, Aylin şaşkınlıkla adamın arkasından bakakaldı. Cidden son zamanlarda neye şaşıracağını şaşırmıştı.

''Aylin bir şey mi oldu? İyi misin sen?''

''Rüya'yı arıyorum açmıyor merak ettim. Bir şey yapmadın ona değil mi? Bir zarar vermedin?''

''Aylin, ben kardeşime ne yapabilirim?'' Umut'un bozulmuş ses tonu karşısında yutkunarak kafasını toparlamaya çalıştı. O kadar sinirli çıkmıştı ki çiftlikten, haliyle merak etmişti. Tabi Serkan da vurulunca haliyle kafasından bin tane düşünce geçmişti.

''Çok sinirliydin, Rüya da telefonu açmayınca...''

''Kardeşime bir zarar verdiğimi düşündün öyle mi? Onun kılına zarar gelse ortalığı ayağa kaldıracak bir abiyken ben üstelik... dışarıdan bakınca gerçekten bu kadar boktan bir herif gibi mi görünüyorum?''

''Hayır yani ben...'' Odanın kapısı sert bir şekilde açıldığında, Rüya gülümseyerek içeriye girdi. ''Serkan iyiymiş çok şükür. Aylin hoşgeldin bebeğim. Ne oldu bir şey mi oldu?''

''Telefonlarını açmadın merak ettim bende''

''Yeni alabildim elime, Serkan'ı aradım hemen zaten. İyiyim ben merak etme''

''Serkan  gerçekten iyi mi?''

''İyi, hatta yanına gideceğim şimdi'' dedi nefesini vererek. Çok konuşamamıştı, müsait olmadığını söylemişti ama sesi iyiydi en azından. Bunu duymak bile iyi gelmişti.

''Rüya benim sinirimi bozma, hiçbir yere gitmiyorsun otur oturduğun yerde. Yarın Ela'yla beraber gider görürsün. Ki şu anda o puşt herif bunu bile hak etmiyor da, sırf sen mızmızlanma diye ses etmiyorum.''

''Abi, çocuğu vurdun...''

''Ölmedi amına koyayım, ölmedi. Ölseydi eğer gidip morgta bekleye bilirdin, sesim çıkmaz ona bak. Büyüteceğiniz hiçbir şey yok, boşuna dram yaratıp durmayın'' Umut koltuğa oturduğunda, Aylin mahcup bir ifadeyle gözlerini ona dikti. Saçma sapan bir şey yapmıştı, her ne kadar bu adam şu anda tam bir öküz olsa da o şekilde davranması saçma olmuştu. Rüya konusunda onun hassasiyetini biliyordu sonuçta.

''Ben sizi bölmeyeyim daha fazla. Gitsem iyi olacak.''

''Gitme yemeğe kal Aylin''

'' Kalmayayım canım sağol.'' Umut umursamaz bir ifadeyle telefonuna bakarken, Aylin ona bir şeyler söylemek istedi ama yapamadı. Bu konularda gerçekten aşırı başarısızdı. ''Arabanla mı geldin?'' diye sordu Umut soğuk bir ses tonuyla. ''Taksiyle geldim''

''Bu saatte eve dönmek için taksi bulamazsın, geçmez buradan. Çocuklar seni bırakır.''

Ayağa kalkıp kapıya yürüyecekken, Aylin kolundan tutarak önüne geçti. ''Sen bıraksan olur mu? Rahat edemem ben şimdi başka birinin yanında'' Anlıkta olsa Umut'un yüzünde ki o memnun ifadeyi görmüştü ya, bu şu anlık yeterdi.

''Bırakırım''  Aylin, Rüya'nın yanaklarını öptükten sonra Umut'un peşinden gidip evden çıkarak arabaya bindi. Sessizce yolda ilerlerlerken bu sessizlik hiç hoşuna gitmiyordu. Onunla daracık bir alanda yakın olunca garip bir şekilde ısınıyordu üstelik.

''Özür dilerim''

''Pardon duyamadım?''

''O anda öyle bir tepki verdiğin için özür diledim. Serkan'a yaptıklarının hiçbir kabul edilir yanı yok. Yaptığın çok yanl...''

''Aylin bana sürekli nasihat vermekten vazgeç!'' diyerek araya girdi sert bir tonda. 

''Benim dünyamı anlaman, görmen için başka ne  olması gerekiyor bilmiyorum ama bu durum yeterince can sıkıcı bir hal almaya başladı. Serkan, benim onu vurmamı  sorun etmiyorken, sen neyi sorun ediyorsun?''

Bakışları adamın üzerinden ayırmazken, onun siniri görebiliyordu. Bazen gerçekten ona hak veriyordu, hatta dünden bu yana tam olarak her konuda ona hak vermeye başlamıştı. Neyin yanlışından bahsediyordu ki? Onların hayatları buydu. Rüya bile, Umut öğreneceği zaman öldürmezse şükredeceğini söylemişti zamanında. Herkes bunu kabul ediyorken kendisine ne oluyordu?

"Serkan'ın bunu kabul ediyor olması, birini vurmanı haklı ya da doğru mu kılıyor?''

''Kılmıyor. Ama doğru kimin umurunda sence? Ben doğrularla ya da yanlışlarla ilgilenmiyorum ki. Benim hayatımı gördün, dahil olup olmamak verebileceğin bir karar ama eleştirilerde bulunup sürekli yargılamak bir seçenek değil''

''Sen benim hayatıma dahil ol o zaman'' İkisi de birbirine anlık olarak baktığında, bir anda çıkı vermişti. Tabi kendi hayatına dahil olabilecek bir hayatı var mıydı? Ondan da emin değildi. Ailesinin istekleri doğrultusunda büyütülmüş bir kızdı, kendini sorgulaması gereken o kadar yönü vardı ki.

''Benim hayata bakış açıma ayak uydura bilirsin mesela Umut. Doğru olan taraf umurunda olmasa bile, umurunda olması için çabalaya bilirsin''

''Ben senden böyle bir şey istemem Aylin. Benim hayatıma ayak uydurmanı istemiyorum çünkü sen busun, ben seni değiştirmek istemiyorum, ben seni bu şekilde kabul etmek istiyorum. Ama belli ki sen beni bu şekilde kabul etmek istemiyorsun. Sen doğru olan neyse onu istiyorsun, ama maalesef o söylediğin şey bende yok''

Bakışlarını pencereden dışarıya çevirdiğinde tek bir kelime daha  edemedi. Ne söyleye bilirdi? Her söylediği şeyi ağızına tıkıyordu. Her konuda bir şekilde savunma yapabilme yetisine sahipti ancak konu aşk işleri olunca beceremiyordu, konuşamıyordu, yapamıyordu. Evin önüne geldiklerinde kapının önünde dört beş kişi toplanmıştı, bahçeden ise çığlık sesleri geliyordu. Aylin hızlıca arabadan inerek bahçe kapısını açtığında şok bir şekilde bakakaldı. ''Neyi izliyorsunuz herkes dağılsın!'' Umut otoriter bir şekilde herkesi dağıtırken, Aylin sadece annesiyle babasını izliyordu. Annesi bütün eşyaları babasının yüzüne fırlatıp çığlıklar atıyordu. Babası ise eşyalarını çantaya koymaya çalışıyordu. ''Hastasın sen! Sen ruh hastası bir psikopatsın''

''Sen nesin? Sen kimsin! Rüşvetçi bir pislik.'' Kafasından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetmişti sanki, kulakları uğulduyordu anca ayakta da kalmaya çalışıyordu. ''Sus kapat çeneni sus!''

''Yalan mı? Rüşvet almadın mı sonrada rüşvet aldığın adamın karısıyla sevgili olmadın mı! Ona gitmiyor musun?''  Çığlık çığlığa bağırırken annesi, elini koyacak bir şey aradı. Umut kolundan ve belinden tuttuğunda sırtını ona yaslayarak ayakta kalmaya çalıştı.

''Yeter!'' diye var gücüyle bağırdığında, yine ikisi de susmuştu. ''Yaptın mı bunu baba? Gerçekten yaptın mı?'' diyerek bir adım daha atarak yaklaştı. Kendini o kadar çok sıkıyordu ki, midesine kramplar giriyordu, nefes sahi almakta zorlanıyordu.

''Kızım beni bir dinle, bak görüldüğü gibi değil''

''Tamda göründüğü gibi, konuş hadi anlat kızına nasıl bir pislik olduğunu''

''Sus artık sus!'' Aylin daha fazla onları dinlemek istemeyerek hızlıca eve girdi.  Şu anda en güçlü olması gereken bir andaydı. Defolup gidecekti, defolup gidecek ve bir daha gelmeyecekti. Valizini çıkartıp hızlıca eşyalarını yerleştirirken gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Şu anda şu yatağın altına girip hüngür hüngür ağlamak istiyordu. Valizi kapattığında Umut aniden valizi çekti. ''Ben alırım'' Ses etmeden hızlı bir şekilde aşağıya indiğinde, annesinin babasının kendisini durdurmalarını asla duymadı.

''Bırakın artık! Siz bu iğrenç hayatınıza da, kavganıza devam edin çünkü ben daha fazla dayanmayacağım buna. İstemiyorum! Sizin gibi bir anneye, babaya sahip olduğum için utanıyorum ya. Çıkın gidin hayatımdan'' Öfkeyle bahçeden çıkıp yürümeye başladığında gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Yıllarca annesiyle babasının kavgalarına şahit olmuştu ama ilk defa bu kadar iğrenç ve ağır bir şey duymuştu.

''Aylin...'' Kolundan tutup çevrildiğinde hiç düşünmeden ellerini adamın boynuna dolayarak sıkıca sarıldı. Şu anda en çok ihtiyacı olan şey buydu. ''Şşş tamam güzelim tamam.'' Saçlarını okşayarak öpücükler kondurduğunda, geri çekilerek onun yüzüne baktı. İri parmakları yüzünü bulduğunda yavaşça sildi yaşlarını.

''Gel hadi'' Onun yönlendirmesiyle arabaya bindiğinde, su uzatmasıyla alarak bir yudum içti. Titreyen parmaklarıyla suyu yan tarafa koyduğunda, nefesini düzenlemeye çalışıyordu. Az önce yaşadığı anın şokunu atlatması mümkün değildi.

''Beni bir otele bırakır mısın?''

''Otele falan gitmiyorsun. Bize gidiyoruz.''

''Sizin eve yabancı girmiyor bunu biliyorum. Yani girse de kalmıyor. Otele bırak beni lütfen, kimseye yük olmak istemiyorum.'' Rüya daha önceleri evlerine yabancı birinin girmelerinden hoşlanmadığını söylemişti. Rüya mesela arkadaşlarını ağırlamak istediğinde her zaman çiftlikte bir organizasyon yapıyordu ya da Serkan'ın ve Fırat'ın otelini, mekanını kullanıyordu. Gece belli saatlerde mutfakta toplanıp vakit geçirdiklerinden bahsetmişti, bu zamana kadar kendi aileleri dışında kimseyi dahil etmemişlerdi mesela oraya. Bu yüzden onların sınırlarını aşmak ya da zorla dahil olmak istemiyordu.

''Doğru yabancı girmiyor ama sen yabancı değilsin. Unuttuysanız hatırlatayım Avukat hanım; Biz bir gün evleneceğiz''

Onun kendinden emin ama hafif gülen sesi karşısında söyleyecek bir şey bulamadı. Şu sıralar Umut'un karşısında söyleyecek hiçbir şey bulamıyordu. Bakışlarını adama dikerek  başını koltuğa yasladığında, dudaklarında ki tatlı tebessüme engel olamadı. Az önce yaşadıklarından sonra yüzüne güldüre bilecek tek kişi olabilirdi zaten o da Umuttu. Çünkü aşık olmuştu, kaçmanın, sakınmanın bir anlamı yoktu. İlk andan beri aralarında oluşan etkileşim, birbirlerine odaklanmaları, sadece birbirlerine laf söylemeleri de bu yüzdendi zaten. İlk anda hissetmişlerdi ve devamı gelmişti. Bundan sonrasını ise bilmiyordu çünkü odaklanması gereken çok daha büyük problemleri varken, bunun üstünde duramazdı. En azından bir süre duramazdı.

--------

Selam yeni bölüm sizlerle. Yorumlarınız için
Çok çok teşekkür ederim. Mesela 3 gündür işimin gücümün arasına bu bölümü yazmakla uğraştım ama sonucu 20-25 yorum oluyor. Sitem etmiyorum, zamanında bunu o kadar çok yaptım ki artık saldığım için zaten bu son hikayem olacak muhtemelen, sadece ara sıra hatırlatmak istiyorum hepsi bu. Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim.

Görüşmek üzere🙏

Continue Reading

You'll Also Like

2M 99K 43
Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ○●□■ Siz : Seni bir arkadaş bir dos...
336K 29.3K 27
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
680K 25.8K 87
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
110K 5.8K 20
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...