Bir tek seni sevdim

By havinagart

410K 18.2K 1.9K

"Aa! Bir yıldız kaydı!" dedi Hatice gök yüzüne bakarken. Ömer Ali yavaşça başını güzel kıza çevirdi. Onun gü... More

1. Kara Bela
2. "Karar"
3. "Can Borcu"
4. "Safkan malikanesi"
5. "Şeref sözü"
6. "Safkan ailesi"
7. "Kıskanç Koca"
8. "Başlangıç"
9. "İsteme"
10. "Tuzlu kahve"
11. "Düğün"
12. "Gerdek gecesi!"
13. "İki şart!"
15. "Gözel ruhun aynasıdır!"
16. "İzmir"
17. bölüm
18. bölüm "Nergis"
19. bölüm
20. bölüm
21. bölüm
22.bölüm
23. bölüm
24. bölüm "Çocuklar gibi"
25. bölüm
26. bölüm (16+ 🚫)
27. bölüm
28. "Tatlı Büyüler"
29. "Neşe ve Öfke"
30. bölüm "Tatlı kaçış"
31. "Kalp hisseder"
32. "Senden sonra..."
33. "Hayat mucizelere gebedir"
34. "İmtihan"
35. "Senin adın..."
36. "Eski dostlar candır"
37. "Mucize"
38. "Hayat keşkelerle yaşanmamalı"
Bölüm değildir! Uyarı!
39. "Geçmiş"
40. "Gündoğumu"
41. "Bir tek seni sevdim"
42. "Beni hep böyle sev"
43. "Yeni mucizeler"
44. "The end!"
Yazarın notu

14. "Evli bir kadın!"

10.5K 412 39
By havinagart

Yüzüne düşen güneş ışıkları onu rahatsız ediyordu. Kuş sesleride odayı doldurmuştu. Of! Hiç uyanmak istemiyordu. Yattığı yer çok rahattı. Biraz daha uyuyabilirdi. Sonuçta tarlaya falan gitmek zorunda değildi… Dur bir dakika. Tarla mı?

O Erzurum da değildi artık ne tarlasından bahsediyordu ki?!

O evliydi! Ve şu anda dün evlenmiş olduğu kocasının evindeydi! Onun odasında! Onun yatağındaydı!

Kahretsin!

Hatice aniden yatağından doğruldu. Az kalsın yeni evli bir kadın olduğunu unutacaktı! Kenarda duran saate baktı. Saat daha çok erkendi. Rahat bir nefes alıp verdi. Pencereden dışarıya baktı. Güneş yeni doğuyordu. Dün geceden beri çok gergindi bu yüzden hiç rahat uyuyamamıştı.

Yavaşça boynunu uzatarak yerde uyumakta olan kocasına baktı. Hala mışıl mışıl uyuyordu. Uyurken ne kadar uysal görünüyordu. Hatta tatlı bile denirdi. Aklına gelen şeyle genç kız kaşlarına çattı.

Ne saçmalıyordu!

Bu adam kendisine karşı bu kadar iyi diye ona hayranlık duyması aptallıktı. Tamam peki, ona biraz minnet duyabilirdi ama ona hayranlık duyması gerekimiyordu.

Sonuçta aşk hayranlıkla başlar!

Bir an bütün bedeni irkildi. Yorganın kenarlarını sıkıca kavradı. Bu adama aşık olma ihtimalini tarttı genç kız. Yok canım! Bu olamaz! O aşık olamazdı! Kocasına aşık olamazdı! Bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu!

Onun planı ta başındandan belirlenmişti. Evlenecek ve bu sahte evliliği Hakan gelene kadar devam ettirecekti.

Başında ki beladan kurtulduktan sonra Ömer Ali ile boşanacak ve sevdiği adamla evlenecekti!

Sadece altı ay! Altı ay bu saçma kağıttan evliliği sorunsuz devam ettirmek zorundaydı. Daha sonra herkes kendi yoluna. Zaten Ömer Ali’ninde ona ilgi gösterdiği yoktu. Artık ne hikmetse (!) Yani sorunsuz bitirebilirdi bu saçma evlilik oyununu.

Genç kız hemen yataktan indi. Ayak parmak uçlarında dikkatle yürüyerek banyoya girdi. Ilık suda güzel bir duş aldıktan sonra hazırlandı. En sevdiği renk olan mavi tonlarında uzun bir elbise giydi. Belinde beyaz bir kemer vardı. Makyaj olarak kiraz rengini andıran dudak parlatıcısı sürdü. Saçlarınıda dalgalandırarak bıraktı. Yeni evli bir kadın olduğuna göre özenli görünmesi gerekiyordu. Yoksa insanlar şüphe edebilirdi. Takı olarakta küçük inci küpeler taktı.

İşte şimdi hazırdı. Kendi kendine aynaya bakarak “Çok güzelsin kız Hatice!” dedi kıkırdayarak. Banyodan yavaşça çıktığında kocasının uyandığını fark etti.

“Günaydın!” dedi Hatice sıcak bir gülümsemeyle.

Ömer Ali yerde ki yorganı katlayarak giysi odasına geri koyuyordu. Eşine öylesine bir bakış atarak “Günaydın” dedi kuru bir sesle.

Hatice sessiz kalmıştı. Kocasının gelecekte ki konuşmaya teşvik etmeyen bu kuru ses tonu onun çekinmesine neden oluyordu. Kocaman maviş gözleri adamın her hareketini dikkatle izliyordu. Neden bu adam bu kadar duyarsız ve somurtmaya bu kadar hevesliydi? Ne yani huysuz davranınca çok çekici olduğunu mu düşünüyordu? Neden sabah sabah sanki cenaze evinden çıkmış gibi bir hal vardı üzerinde?

Ömer Ali gardırobunu açarak içerisinden beyaz bir gömlek, kumaş bir pantolon birde yeni iç çamaşırları alıyordu. En son olarak temiz havlu aldığında kuru bir ses tonuyla “Bana öyle bakmaya devam edecek misin?” diye genç kıza bakmadan sordu.

“Kusura bakma. Ben, birazdan aşağıya beraber insek daha uygun olur diye düşünmüştüm. O yüzden… Seni bekliyorum.” Genç kızın sesi ikilemde kaldığını bariz bir şekilde ortaya seriyordu.

Ömer Ali genç kıza döndü. Ona doğru yürümeye başlayınca Hatice’de refleks olarak geri adım atmıştı. Kocası her adım attığında o da bir adım geri atıyordu. Neden üstüne geliyordu bu adam? Tanrım! Adamın gövdesi çok iriydi! Hayatında hiç onun kadar yapılı erkek görmemişti! Gerçi dün düğününde görmüştü bir sürü (!) hepsi yeni ve hiç tanımadığını kocasının dostlarıydı! Hepsi onun gibi yapılı ve sert adamlardı. Harbiden bu adamlar küçükken neyle beslendilerde böyle dev gibi olmuştular? Bilse iyi olurdu. İleride oğlu falan olursa o da bu adamların yediği şeyleri çocuğuna vermek isterdi. Dur bir dakika… Az önce Hatice daha doğmamış, projede olmayan çocuğunun Ömer Ali gibi olmasını mı gözünde canlandırmıştı?! Aman Allah’ım o ne saçmalıyordu! Bir kere onun sevdiği çocuk Hakan’dı! Ve Hakan Ömer Ali gibi iri yarı dev bir adam değildi! Dolaysıyla ondan doğacak çocukları da babaları gibi olurdu. Pek iri olmasada yakışıklı sevecen, güler yüzlü bir adam!

Bu düşüncülerinden hızla kurtuldu genç kız. Hala onun üzerine gelmekte olan dev gibi bir adam vardı! Şu an düşünmesi gereken tek şey buydu! Bu dev beden neden üzerine geliyor ve neden ona dik dik bakıyordu! Ona çok yakınlaşıyordu! Sonunda sırtı duvarla birleşmişti.

“N-ne yapıyorsun?” diye sordu korkuyla Hatice. Tanrım! Bütün bedeni alarm veriyordu sanki! Ve… ve neden göğüs uçları uyarılmıştı! Bu… çok anlamsızdı! Göğüslerine ne oluyordu ki! Neden bedeni gerilmişti! Ve sabahın köründe bu suratsız adamdan gelen odunsu baharatlı, egzotik kokuda neyin nesiydi!

Ömer Ali tepeden karısına bakıyordu. Bakışları sabahın erken saatinde olmasına rağmen oldukça yorgun ve bıkkındı.

“Asıl sana sormalı ne yapıyorsun diye.” Sesi fazlasıyla ifadesizdi.

“N-neden ki?”

“Banyoya girme mi engelliyorsun da o yüzden.” Ömer Ali kaşlarıyla Hatice’nin yaslanmakta olduğu banyo kapısını işaret ediyordu “Müsade edersen bir duş almak istiyorum. İşe gitmem gerekiyorda Hatice Hanım.”

Genç kız anında kenara çekilmişti. Yanakları hafiften pembe bir renk almıştı. “Affedersin. Ben düşünememişim. O zaman ben bekliyorum...”

“Bekleme!” dedi aniden adam “Aşağıya in ve kahvaltını yap. Bu evliliğin gerçek bir evlilik olmadığını birazdan aileme açıklayacağız. Anamın boşa umutlanmasını istemiyorum.” Genç adam son sözlerini söyledikten sonra banyoda girmişti.

Hatice ise biraz şaşırmıştı. Bu evlilik Ömer Ali’nin ailesi çok sevindirici olaydı. Orası kesindi. Ailede ki yegane erkek varis sonunda dünya evine girmişti. Bu Safkan ailesinde oldukça sevinçli bir haberdi. Şimdi onların elinden bu sevinci alacağını bilmek nedense genç kızı üzmüştü. Bütün mutlulukları kursaklarında kalacaktı. Oysa Hasibe Hanım ne kadar da sevinmişti oğlu evlendi diye.

Genç kız sebepsizce Ömer Ali’ye kızdı. Tamam adam iyiydi, yardımseverdi. Biraz suratsızdı ama genede iyi bir insandı. Fakat şimdi onun bu evliliğe bu kadar duyarsız kalışı nedense onun canını yakmıştı. Bu gün evliliğinin ilk günüydü. En azından sıcak bir gülümseme hak etmiyor muydu? Birde şimdi ailesine her şeyi anlatacağını söylüyordu. Bunu daha önceden ona söyleyemezmiydi? Şimdi az önce sormasa bu haberi o da tüm aile fertleri gibi masada mı öğrenecekti? Ne kadarda duyarsız bir adamdı bu!

Hatice aşağı kata indiğinde mutfaktan sesler geldiğini duymuştu. Anlaşılan Safkan malikanesi güne erken başlıyordu.

“Oyyy kızım bu nedir? Taze bir şeyler getir da! Bu gün gelinumla ilk kez beraber kahvaltı yapacağuz! Haçan her şey mükemmel olsun!”

“Bak ama anneme! Bizi bir günde sattı! Artık favorisi gelini oldu baksana!” diyen Melike’den başkası değildi.

“Sizi kıskançlar sizi! Gelinumla aramama mı girmeye çalışıyorsunuz! Benim bir tanecik gelinim olur o! Onun yeri ayrudur bende. Uşağumun sevdiğudur o. Kızım buraya portakal suyuda geturda! Gelinum bol vitaminli sular içsin! Hadi çabuk çabuk!”

Hasibe Hanımın sesinde ki tatlı endişeyi uzaktan fark etmişti Hatice. Elinde olmadan yüzünde kırık bir tebessüm oluştu. Bu güzel insanların birazdan kalbini kıracağını bilmek onu gerçekten üzüyordu. Hasibe Hanımın evin hizmetlilerine tatlı emirler vererek gelini için mükellef bir sofra hazırlaması genç kızı gerçekten kalpten etkilemişti. Böyle güzel bir kadının kayınvalidesi olması bir mucizeydi. Az sonra bu kadını üzeceğini bilmek onu gerçekten üzüyordu. Duyarsız Ömer ne olacak! Hiç mi üzülmüyordu annesine.

“Günaydın Hatice uyandın mı canım?”

Melike’ye sıcak bir tebessüm yollayan Hatice başını sallayarak “Günaydın Melike. Evet güzel uyudum. Siz nasılsınız” diye sordu.

“Bizde çok iyiyiz canım! Anneme baksana! Senin için neler hazırlamış!”

Hatice kayınvalidesine bakarak “Günaydın Hasibe Hanım” dedi tebessümle. Bu kadına karşı nedense kendisini mahçup hissediyordu.

“Oyyy kızum hanım nedur da! Ben senin ananım!” Hasibe Hanım gelinini yalandan bir öfkeyle bakmıştı.

Hatice gülümsemeden edemedi “Peki olur… Hasibe… anne. Benim için ne gerek vardı bu kadar şeye. Keşke yormasaydınız kendinizi.”

“Ne yorulması gelinum! Senin kendine iyi bakman lazım! Daha yeni evlisin! Enerji dolu olmalısın da! Gece pek iyi uyuyamazsın daha!”

Hasibe Hanımın son sözlerinin arkasında ki gizli manayı anlayan Hatice’nin yanakları kızarmıştı.

Melike “Anne gelinini utandırıyorsun! Deme öyle!” diye hemen araya girdi “Gel canım sen masaya geç. Birazdan erkeklerde gelir. Ömer Ali nerde? Beraber inmediniz mi?”

“O şey… Şey duş almak isteyince… Bana bekleme in dedi…” Hatice afallayarak cevap verememişti. Al işte! Ne olurdu o aptal sırıkta onunla beraber aşağıya inseydi! Bir de iki metre değilim diyordu! Neymiş 1.88 miş! Hah! Bir mezurayı alır boyunun ölçüsünü alırdı! Sırık ne olucak!

“Anladım. Tamam canım. Bende benim uykucu kocam ve oğlumu uyandırayım” Melike gülümseyerek merdivenlere çıkmıştı.

Az sonra herkes masaya toplanmıştı. Masanın bir ucunda ailenin en yaşlı ferdi olan Tahir Bey diğer uçtada ailenin reisi olarak kabul edilen Ömer Ali oturuyordu. Ömer Ali’nin sağında annesi Hasibe Hanım ve doğal olarak solundada artık karısı Hatice Solmaz Safkan oturuyordu!

Herkes dün gece ilgili ilgiyle konuşuyordu masada. Düğünün ne kadar eğlenceli olduğunu uzun süre herkesin bunu konuşacağı hakkında seviniyordular. Öyle şatafatlı zenginliklerini öne süren bir düğün olmamıştı. Tam tersi öyle sıcak bir ortam olmuştu ki en sevdiği dostları, çoğu tanıdıkları, yakından uzaktan bütün akrabaları katılmıştı bu düğüne. Sanki herkes yirmi dokuz yıldır Ömer Ali Safkan’ın düğünü bekliyordu.

Masada herkes hariç sadece Hatice ve Ömer Ali suskunluğunu koruyordu. Kendilerine yönelik bazı sorulara sadece tebessüm ederek karşılık verebiliyordular. Doğrusu Hatice ilk defa bu kadar kalabalık bir ailenin içinde oluyordu. Kendi on dokuz yıllık hayatında her zaman sevgili babasıyla beraber, bazende süt annesinin masalarına katılmasıyla en fazla üç kişilik bir yemek masasında yer almıştı. Şimdiyse bu gürültücü ama sevgi dolu ailenin bir üyesiydi. Tekrar kalbi sızladı. Birazdan onları üzecek olmak gerçekten kendini kötü hissetmesine neden oluyordu.

O sırada onun iç sesini duymuş gibi olan kocası bir anda “Size söylemem gereken bir şey var” dedi. Sesi bu kez canı sıkkın çıkmıştı. Genç kız yavaşça maviş bakışlarını kocasına çevirdi. Adam ona bakmıyordu bile.

Hasibe Hanım heyecanla oğluna bakıyordu. Herkes dahil dikkatle Ömer Ali’ye bakıyordu aslında.

“De hele oğlum. Çatlatma insanı ne söyleceksin?”

Ömer Ali tam tekrar konuşacaktı ki bir anda Melike’nin telefonu çalmaya başladı. Genç kadın heyecanla “Anneeeee! Teyzem yurt dışından görüntülü arıyor! Dün düğün heyecanı yüzünden konuşamamıştık!” dedi “Eminim gelinini merak ediyordur!”

Hasibe Hanım en az kızı kadar heyecanlanmıştı. Kızına bakarak “Ver kız hele! Ablamın aklına şu an mı gelmişim?!” diye açılan telefonu eline almıştı “Ablaaa! Sen Hasibe diye bir gardaşını haturlar musun?”

Hatice kayınvalidesinin bu çocuksu tavrına tebessüm etmişti. Masada ki herkes buna gülmüştü aslında.

Melike o sırada Hatice’ye bakarak “Teyzem yıllar önce kocasını kaybetti. Bir tane oğlu var Serdar. O da çoğu zaman yurt dışında olur. Bu yüzden o da oğlunun yanına taşındı. Düğüne gelemediği için çok üzüldü. Biraz rahatsızda. Oğluda haliyle hasta annesini tek başına göndermek istemedi. Ama haftaya geliyorlar” diye açıklamada bulundu.

Hatice tekrar gülümseyerek başını salladı. Hasibe Hanıma bakıyordu. Kadıncağız telefonun ekranına ona çevirerek “İşte gelinim! Sonunda bende everdim yakışıklımı! Hemde dünyanın en güzel kızını aldım” diyordu.

Hatice ekrana bakarak “Merhaba efendim” defi utanarak.

Telefonun küçük ekranında ki yaşlı kadın sıcak bir gülümseme göndermişti “Maşallah! Kardeşim ne güzel gelin bulmuş. Bende şu bizim oğlanı bir everebilsem!”

Hasibe hanım tekrardan ablasıyla sıcak bir konuşmaya dalmıştı. Masadan kalkarak diğer odaya geçince Ömer Ali’nin konuşmasıda haliyle yarım kalmıştı.

Tahir Bey “Eee oğul sen bir şey diyecektin?” diye sordu.

Genç adam sıkıntıyla giden annesinin arkasından bakıyordu. Onun bu evliliğe bu kadar bağlanacağını tahmin etmiyordu. Şimdiden herkese Hatice’yi gelinim gelinim diye tanıtıyordu. Bu gidişle yoldan geçeni bile durdurur bu benim gelinim derdi. Sanki kırk yaşında sakat oğlunu evermiş gibi davranıyordu. Oysa daha yirmi dokuzuna yeni girmişti. O kadarda yaşlı değildi.

“Yok bir şey amca… Anam masaya gelsin siz hep beraberken söylemem daha doğru.”

“Sen öyle diyorsan” Tahir Bey pek aldırış etmemişti. Omuz silkerek önünde ki sucuklu yumurtasından büyük bir parça aldı “İşler nasıl gidiyor. Gerçi Hasan dün baya bir rapor geçerek kafamın etini yedi. Hasatlar iyi sanırım bu sene.”

Genç adam kuru bir sesle “Çok şükür” dedi. Hala aklı az sonra anlatacaklarındaydı. Annesinin vereceği tepkiden endişeleniyordu doğrusu.

Hasibe Hanım sonunda kardeşiyle uzun uzun konuştuktan sonra masaya tekrar gelmişti. Soğumuş çayını tazeleyerek keyifli bir yudum aldı.

Ömer Ali o sırada iç çekerek annesine baktı. “Artık herkes toplantıysa size söylemem gereken önemli bir mevzu var” dedi. Bu kez bakışları az önceden beri onu anlam veremediği endişeli gözlerle süzmekte olan karısına kaydı. Neden bu kadın ona böyle bakıyordu? “Bakın, muhtemelen söyleyeceklerim sizi şaşırtacak biliyorum. Ama bunu sizin bilmeniz daha uygun buluyorum. Biz Hatice’yle aslında-“

“Balayına gidiyoruz!”

Continue Reading

You'll Also Like

61.5K 1.6K 25
(...)Yaşlı adam sakalındaki elini çekip parmağı ile beni gösterdi. "Kim bu hanım kız?" O an sanki oradaki herkes bana bakmaya başladı ya da ben öyle...
424K 15.4K 26
"Sizden daha iyi dünür mü bulacağım, tabii ki verdim gitti."dedi sanki mal satar gibi. Erva gözlerini zorlayan yaşları tutmakta zorlanıyordu. Babası...
358K 21.1K 24
1980'lerde Osmaniye'nin bir köyünde geçen; Hapisten yeni çıkan kalbi taş tutmuş Arhan ve yıllar öncesinden beri onu kalbinde taşıyan Meyra'nın hikay...
7.6K 494 9
Ağır başlı, törelere ve geleneklerine bağlı bir Aşirete, kan davası yüzünden gelin giden deli-dolu çatlak bir kızdı Meryem.