SON NEFESİME KADAR

By kirazhk

155K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

35.BÖLÜM

1.8K 159 87
By kirazhk


Selam yeni bölüm sizlerle.

Vote sınırı geçince bölümü atayım dedim.
80 yorum 80 vote sınır olsun .

35.BÖLÜM

"Çok özledim seni" dedi Leyla içini çekerek.

" Kokunu alamadığım her gün ölüm gibiydi" dedi Kağan onun yanaklarında gezdirerek dudaklarını. Leyla'yı yıllarca beklemişti ve beklemenin, uzak durmanın ne demek olduğunu biliyordu. Onun sevgisini, aşkını hissettikten sonra bu o kadar yakıcı bir hal almıştı ki, yıllarca bekleyen adamdan eser kalmamıştı. Ama Leyla için çok daha yeni bir mevzuydu bu. O hiçbir zaman böyle bir şey yaşamamıştı ve bunun acısıyla yaşamak kolay gelmiyordu.

"Gel bitanem" diyerek elinden tutup koltuğa oturduğunda, Leyla'yı da dizlerine oturtarak bir elini bacağına koydu ve diğer elini beline sardı sıkıca.

"Zayıflamışsın sen. Yemek yemiyor musun?" diye sordu hoşuna gitmeyen bir ses tonuyla.

"Sende uyumuyorsun pek anlaşılan. Gözlerinim altı morarmış" diyerek parmaklarını onun gözlerinin altında gezdirerek sakallarına dudaklarını bastırdı. Muhtemelen yüzüne batan sakallar kızarmasına sebep olacaktı çünkü aşırı beyaz bir teni vardı. Ama umurunda değildi.

"Kendini üzmeni istemiyorum Leyla. Biliyorum bu senin için çok yeni bir durum, daha önce hiç yaşamadığın bir şey. Ama sen acı çekersen ben iyi olmam. Bak bizim birbirimizle ilgili bir problemimiz olmadıktan sonra, biz birbirimizi sevdikten sonra başka şeylere takılıp canını sıkmanı istemiyorum. Lütfen bunu kendine yapma, bana da yapma"

"Abim çok öfkeli Kağan. Yani günlerdir yüzüme bile bakmıyor, aynı sofrada yemek yiyemez olduk. Biliyorum ben onun bu halini. İçine kapandı ve hepimize tavır aldı. Sahra'yla bile konuşmuyor sen düşün"

Kağan usulca kızın sırtını okşarken, kaşının kenarına bir öpücük kondurarak sarı saçlarını omuzlarından arkaya doğru ittirdi. " Sadece biraz zamana ihtiyacı var. Bizim birbirimizden vazgeçmediğimizi görünce, bütün bunların gereksiz olduğunu anlayacak güzelim. Kafana takıp kendine dert etme. Söz veriyorum hepsi geçecek"

Leyla gülümseyerek başını adamın boynuna yerleştirip sıkıca sarıldı ona. Ne güzel bir duyguydu birini gerçek anlamda sevmek. Acısı bile bir başka güzel geliyordu insana.

" Hemen gitmen gerekiyor mu?" diye sordu Leyla alacağı cevaptan korkarak.

"Seninle uyumamı teklif edersen eğer gitmeye bilirim"

Leyla bir anda başını kaldırdığında heyecanla ona baktı. "Ciddi misin?"

"Kimse burada olduğumu anlamaz" diyerek hızlıca kızın dudaklarından öpücük çaldı ve ardından boynuna da ıslak bir öpücük kondurduğunda, Leyla heyecanla ayağa kalktı.

"O halde bu gece beraber uyuyoruz. Ben sana abinin kıyafetlerinden bir şeyler ayarlarım"

"Abinin beni öldürmemesi için gerçekten bir sebebi yok. Kıyafetleri konusunda hassas olduğunu söylemiştin"

"Sahra'ya izin veriyor ama. Ayrıca çaktırmadan tekrardan yerine koyarız, bekle geliyorum"

Leyla uçuş uçuş elbisesinin içinde kapıya ilerlerken, Kağan elini yanağına yaslamış öylece onun bacaklarını ve belini izliyordu. Odadan çıktığında yüzünü sıvazlayarak derin bir nefes aldı. Özlem araya girince hiçbir şey kolay olmuyordu kesinlikle. Bir süre sonra Leyla elinde eşofman takımıyla, kadeh ve şarapla geldiğinde, Kağan eşofmanı alıp yatağa fırlattı ve kızın kolundan tutarak yanına oturmasını sağladı.

"Sen içki mi içeceksin? Leyla sen içki içince zıvanadan çıkıyorsun güzelim"

"Senin yanında bir problem yok bence" diyerek kadehleri doldurup birini Kağan'ın eline tutuşturdu. Leyla şaraptan bir yudum alıp dudaklarını yaladığında, Kağan'ın yoğun bakışlarını dudaklarında hissedince heyecanla yutkundu ve nefes alıp verişi hızlandı. Daha önce Kağan'la yakınlaşsalar da utanıyordu ve buna engel olamıyordu.

"Kızardın" dedi Kağan parmaklarını kızın yanaklarında gezdirerek. Leyla başını sağa eğerek gözlerini kırpıştırdığında, içinde ki yanan ateşi yoğun bir şekilde hissede biliyordu.

"Kaçırıldığımı söylemediğim için bana kızgın değilsin" dedi Leyla konuyu değiştirerek. Sonuç olarak o gün restoranda yüzüne bile bakmadan gitmişti, haliyle ondan sonra ki ilk görüşmelerinde bir tepki beklemişti.

"Kızgındım aslında ama o kadar çok özledim ki seni, her şey uçup gitti"

Biraz daha yaklaşarak parmaklarını sarı saçlarının ucunda gezdirerek oynamaya başladı Kağan. Leyla ise onun yakışıklı yüzünden ayrışmıyordu gözleri. Koyu mavi gözleri, dalgalı açık kahve saçları, burnu, yüzü, çenesi... her şeyiyle mükemmel bir adamdı.

"Neden söylemediğimi biliyorsun. Birini öldürmeni istemedim"

"Biliyorum. Ama sana hiçbir şekilde hayır diyemediğimi de senin bilmen gerekiyor Leyla. Ben senin isteklerine karşı çıkacak bir adam değilim. Eğer o herifin öldürülmesini istemiyorsan öldürmezdim, zaten korkağın tekiydi biraz hırpaladıktan sonra senin yanına bile yaklaşamazdı."

Uzanıp kızın yanağına baskılı bir öpücük kondurduğunda, Leyla tebessümle şarabından bir yudum daha içti ve biraz daha ona doğru sokuldu.

"Bundan sonra benden bir şey saklamanı istemiyorum. Hayır birde herife söz vermişsin! Seni işe alacaklar demişsin"

Bunu söylerken istemsiz olarak güldü Kağan. Leyla çok tatlı çok güzeldi ve onun bu profiliyle yaptıkları uyuşmayınca absürt bir durum ortaya çıkıyordu. Çok yakışıyordu ona bu haller ama.

"Fatih..."

"Fatih diyor ya!"

"Aşkım adı Fatih ne diyim?"

"Hiçbir şey söyleme. Tamam kapat bu konuyu, sen iyisin yanımdasın önemli olan bu"

Leyla kıkırdayarak kadehini tekrar doldurduğunda bir yudum daha alarak bacağını diğer bacağının üzerine attığında, Kağan'ın gözleri kızın bacaklarına kaydı. Boğazını temizleyerek siyan gömleğinin ikinci düğmesini açarak yüzüne dikti gözlerini. Bakışlarını karşıya dikmişti, sarı saçları omuzlarını okşarken, pürüzsüz yüzü, keyifle bakan gözleri, yudumladığı içkisiyle o kadar çekiciydi ki.
Aklını başından alıyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Kağan'ın sorusuyla, Leyla acı bir tebessümle derin bir iç çekti. Bu şarap bedenini iyice gevşetirken, ruhunu da ele geçirmiş gibiydi.

"Küçükken o kadar çok kavga olurdu ki evde, abim beni bir masanın altına sokup kulaklarımı kapatırdı ve sıkıca sarılırdı. O kavganın, olayların ortasında abimle o masanın altında ki halimiz bana oyun gibi gelirdi, sanki o pislik herif annemizi dövmüyormuş gibi ben mutlu hissederdim." Leyla bir yudum daha içtikten donra yutkunarak başını iki yana doğru salladı. " Her şeye rağmen abim sayesinde o adamdan kurtuldum ben. Eğer o olmasaydı şimdi..." Daha fazla konuşamadı çünkü sesi boğazından yukarıya çıkamadı. Kağan elinde ki kadehi alıp yere bırakırken, onun omuzuna sarılarak göğsüne yasladı ve saçlarına öpücükler kondurdu.

"Abimi kaybetmek istemiyorum Kağan. Yıllarca onunla arama mesafe koymaya çalışmamın, ona kızmanın sebebi onun ölüm haberini aldığımda delirmemem içindi. Uzak durursam sanki mümkünmüş gibi hayatıma devam edebilmem için bir ihtimalim olur diye düşündüm her zaman. Her gün kalbim titrerdi, her gün onun başına bir şey gelecek diye yüreğim ağzımda beklerdim. Bunu ona belki çok söyleyemedim ama ben onu çok seviyorum." Leyla başını kaldırıp akan yaşlarını sildiğinde, bakışlarını Kağan'a doğru çevirdi.

" Beni anlıyorsun değil mi? Abimin onayı olmadan seninle olamayacağımı anlıyorsun" dedi hıçkırıklarının arasından. Kağan sessizce onu dinlerken, Leyla bir anda ayağa kalkarak ellerini iki yana doğru açtı.

"Kızıyor musun bana? Özür dilerim ben...." diyerek ellerini yüzüne kapattığında, Kağan derin bir iç çekerek ayağa kalktı ve onun yüzünde ki elleri indirerek parmaklarını yanaklarına yerleştirdi.

"Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Leyla ben senden hiçbir zaman abini çiğne geç demem. Zaten öyle olsaydı ona saygı duyup kendimi geriye çekmezdim. Gerekirse ömür boyu beklerim, zaten yıllardır bekliyorum"

Kağan aşk dolu gözlerle adama bakarken, ellerini onun boynuna dolayarak kulağının altına bir öpücük kondurup sıkıca sarıldı. Ancak telefon çaldığında, Kağan küfür savurarak geri çekildi ve telefonunu çıkartarak ekrana baktı.

"Hemen geliyorum" dedikten sonra kızın boynuna bir öpücük kondurup balkona çıktı. Leyla ise içkiden bir yudum daha aldığında mırıldanarak bu sefer tepesine dikti içkiyi. Hatta şişeyi alıp kafasına diktiğinde iyice başının döndüğünü hissederek yatağa oturdu ve elbisesini aşağı yukarı havalandırarak yüzünü serinletmeye çalıştı. Bir süre sonra Kağan içeriye girdiğinde, göz bebekleri büyümüş bir şekilde Leyla'ya dikti gözlerini. Elbisesinin eteğini indirip kaldırdıkça pürüzsüz ve güzel bacakları ortaya çıktığı yetmiyormuş gibi iç çamaşırları da görünüyordu.

"Leyla napıyorsun güzelim?"

Leyla kıkırdayarak eteğini bıraktığında, iyice kafası gitmiş durumdaydı. "Sıcak olmadı mı sence biraz?"

"Leyla sen şişeyi mi bitirdin?" dedi şaşkınlıkla bakarak.

"Sanki biraz öyle oldu." diyerek ayağa kalktığında arkasına dönerek saçlarını sağ omuzuna attı. "Çok sıcak değil mi? İndirsene şu elbisemin fermuarını"

Leyla şu anda sarhoş olduğu için tam olarak kendisinde değil gibiydi. Kağan sıkıntılı bir şekilde kızın belinin biraz üstünde başlayan fermuarı aşağıya indirdiğinde, bakışlarını kaçırarak Leyla'yı tekrardan önüne döndürdü.

"Sen üzerini değiştir hadi güzelim. Ben balkondayım"

Leyla başıyla onaylarken bayık gözlerle ve kocaman bir sırıtmayla bakıyordu.
"Yabancı mısın sanki? Sevgilim değil misin?" diyerek abartılı bir şekilde bağırırken, bir anda sendeleyince Kağan onun beline sarılarak sıkıca tuttu.

"Hiç içmeme izin vermemeliydim ama böyle de çok tatlı oluyorsun"

Leyla geri çekilerek elbisesinin askılarını hızlıca indirdiğin de , Kağan karşısında koyu kırmızı sütyeniyle duran Leyla'ya baktı. O kadar ani olmuştu ki, asla beklemediği için yutkunarak gözlerini kaçırmak istedi ama yapamadı.

"Sütyenle asla rahat edemiyorum sevgililerim" diyerek elini arka kopçaya doğru attı.

"Sevgililerim ne lan?" dedi çatık kaşlarıyla ve şok bir ifadeyle kıza bakmaya devam ederek. "Evet birinci Kağan ve ikinci Kağan. Sizden iki tane var şu anda" diyerek elleri arkada cebelleşiyordu.

"Of! Çıkmıyor bu." diyerek sızlanırken elbiseyi aşağıya doğru kayırdığında, Kağan ensesini sıvazlayarak soluklandı. Onu durdurmazsa iyi şeyler olmayacağını biliyordu.  Bir anda kızın kollarından tutup çektiğinde onun kopçasını açmasına engel oldu.

"Bugünlük kalsın bunlar bebeğim tamam mı? Hadi üzerine bir şeyler geçirelim, sonra uyu" diyerek yanağına bir öpücük kondurup geçecekken, Leyla gülerek adamın boynuna doladı ellerini ve başını iki yana doğru sallayarak dudaklarını onun boynunun altına bastırdı.

"Leyla..." Dudaklarından iniltili bir ses yükselirken, dayanamayıp parmaklarını kızın incecik beline sardı. Onun yumuşacık göğüsleri kendi kaslı bedenine yaslıydı ve sadece aralarında bir kumaş parçası olduğunu hissede biliyordu.

"Hani senin mutfağında beni tezgaha oturtturmuştun ya, o zaman öpmüştün çok farklı öpmüştün. Bedenime dokunmuştun. O zaman kasıklarım sızladı biliyor musun? Göğüslerim ağırlaştı, kadınlığım bir kalp gibi atmaya başladı"

Leyla adamın dudaklarına doğru fısıldarken diğer yandan ensesini okşuyordu. Kağan nefesini tutarken şu anda hayatının en zor anı olduğunu biliyordu. Türlü çatışmaların ortasında kalmıştı, dayak yemişti, stres dolu günler yaşamıştı ama hiçbiri bu kadar zor gelmemişti. "Sen beni her öptüğünde böyle hissetmem, böyle titremem normal mi?" diyerek dudaklarını öptüğünde, Kağan bir anda onun kalçasını havaya kaldırarak kucakladı ve yatağa uzanmasını sağlayarak kendisi de üzerine uzandı. Yapamazdı, durması gerekiyordu ancak sabrı yoktu. Yıllardır dokunmak için can attığı kadın fena halde tahrik ediyordu kendisini ama sarhoştu. O şu anda sarhoştu.

Öyle ateşli bir öpüşmeye tutulmuşlardı ki, Kağan hızla başını geri çektiğinde Leyla dağılmış bir haldeydi. "Kağan..."

"Şşş tek kelime bile etmiyorsun. Hemen şu yatağa girip uyuyorsun." diyerek üzerinden kalkıp titreyen elleriyle dolabı açtı ve hızlıca bir pijama bulup önce altını giydirdi ardından da üzerini giydirdi. Leyla kendisinden geçmiş bir haldeydi ve yarı uykuluydu.

"Sabah uyandığında bakalım hatırlayacak mısın?" diye gülerek onun üzerini örtüp saçlarına öpücükler kondurdu. Şimdi banyo yapması gerekiyordu, soğuk bir banyo yapması gerekiyordu.

ERTESİ GÜN

Başında şiddetli ağrıyla gözlerini açtığında midesinde tuhaf bir bulantı hissetti Leyla. Kafası karma karışıktı ve sanki dünyaya yeni gelmiş gibi hissediyordu. Yavaşça sırt üstü döndüğünde bir anda sol tarafında dirseğini yastığa dayamı elini kulağının üst kısmına dayamış bir şekilde Kağan'ı gördü.

"Kağan?" diyerek tamamen ona doğru döndüğünde, şaşkınlıkla adamın parlayan mavilerine dikti gözlerini.

"Günaydın" diyerek kızın yanağına ıslak bir öpücük kondurarak geri çekildiğinde, Leyla gülümseyerek içini çekti.

"Günaydın. Dün gecenin bazı kısımlarını hatırlamamam normal mi?" diyerek yerinden doğrulup sırtını yastığa dayadığında, Kağan da doğruldu ve vücudunu kıza doğru döndürerek gülümsedi.

"Gerçekten hatırlamıyor musun?"

Leyla olumsuz anlamda başını sallarken üzerinde ki pijamalara baktığında nefesinin kesildiğini hissetti.

"Be ben bunları ne ara giyindim?" diye sorduğunda, Kağan'ın muzip bakan gözleri karşısında ürperdiğini hissetti. En son şu kanepede içiyorlardı sonra Kağan konuşmaya gitmişti ve şişenin yarısını bitirmişti herhalde. Ondan sonrası pek yok gibiydi. Biraz kafasını toparlarsa hatırlaya bilirdi.

"Giyinmeye pek gönüllü değildin ama neyse ki zorla giydire bildim " Kağan kızın saçlarına öpücükler kondurarak yataktan kalktığında telefonunu alarak ekrana baktı. Leyla ise saçlarını kaşıyarak onun söylediklerini algılamaya çalışıyordu.

"Sen mi giydirdin?" diye fısıldarken yarı çıplak bir şekilde onun karşısında olduğunu anımsayınca, yanaklarına kan hücum etti.

"Sana sürekli içki mi içirsem ben sevgilim? Ya da yok irademi koruma da fazlasıyla zorlandığım bir gece oldu. Kafayı yedirtecektin bana"

"Ne yaptım ki?"

"Gözümün önünde soyunman dışında, sanırım beni birazcık baştan çıkarmış olabilirsin. Seni öptüğümde, yaklaştığımda bedeninde ki değişimleri anlattın biraz. Bence iyi bir sohbet oldu benim açımdan. Ben zaten hep kaliteli sohbet severim"

Kağan elinde ki telefonu bırakıp kızın karışmış saçlarına ve şaşkın bakışlarına odaklandığında, gülümsemesi genişledi.
"O hallerin fazla hoştu" dedi içini çekerek.

Bu sözlerle Leyla ayağa fırladı bir anda. Ne anlatmıştı? Bedeninde ki değişimleri mi? Derin bir nefes alıp gözlerini kapattığında, beynini zorlamaya çalıştı ve o anlar gözünün önüne gelince şaşkınlıkla dudakları aralandı. Bayağı bayağı adamın üzerine atlamıştı, üstelik ona hiçte uygun sözler söylememişti. ''İnanamıyorum''

''Hatırlamana sevindim. O hallerini sadece ben hatırlasaydım üzülürdüm''

''Bu konuda tek kelime etme Kağan. Unut hepsini!''

''Asla'' diyerek kızın elinden tutup kızaran yanaklarında gezdirdi parmaklarını. Leyla gözlerini kaçırırken, utancından ölüyordu resmen. '

''Uykuya dalmadan o anlarını düşüneceğim her zaman. Tabi yerini daha güzel anlar alana kadar'' diyerek yanağına bir öpücük kondurdu. Leyla koşar adımlarla banyoya girdiğinde hızlıca üzerini çıkartarak kendisini ılık suyun altına bıraktı. Utanıyordu ama diğer yandan Kağan'la aralarında ki o çekim bütün bedeninin sızlamasına sebep oluyordu. Hızlıca bornozuna sarılıp duştan çıktığında Kağan'ı görmezden gelerek dolabını açtı ve yüksek bel bir kot pantolonla, bedenini saran beyaz askılı bir bluz çıkardı. Kağan'ın bakışlarını üzerinde hissederken, ona bakmamaya gayret ederek hızlıca çekmecesini açıp çaktırmadan iç çamaşırlarını aldı. Bir anda kafasında ki havlu geri çekildiğinde, Leyla arkasına döndüğü an adamın mavileriyle karşılaştı. ''Utanınca çok güzel oluyorsun'' diye mırıldanırken, Leyla heyecanla ona bakıyordu.

''Seni doyasıya öpmek, her bir zerrenle ayrı ayrı ilgilenmek istiyorum sen böyle kızarınca'' diyerek kızın beline sarıldığında, Leyla onun tutku dolu bakışları karşısında sakallarını okşadı usulca. '' O kadar masumsun ki seni inciteceğim diye ödüm kopuyor Leyla'm'' Ellerini adamın boynuna doladığında bedenleri birbirine yapışıktı. Saçları adamın gömleğini ıslatırken, Kağan sadece onun hayat bulduğu yeşillerinde takılıydı. Eğilip onun kulağının altına dudaklarını bastırarak sesli bir şekilde kokusunu içine çektiğinde, Leyla nefesini tutarak gözlerini usulca kapattı.

"Sen bana böyle yaklaşınca, dün ki söylediklerim de ne kadar haklı olduğumu bir kere daha hissediyorum sevgilim''

Leyla'nın söyledikleriyle, Kağan başını geri çekerek koyulaşan mavileriyle onun yüzüne baktı. Leyla elinin altında ki bedenin ne derece gerildiğini hissediyordu. Adamın dudakları dudaklarına değdiği an kapının çalmasıyla Kağanı ittirerek panikle eşyalarını alıp banyoya koştu.

Sahra ''İçerde misiniz?'' diye seslenerek kapıyı araladığında, Kağan'ın sert bakışlarıyla karşılaştı. '' Arkadaş terörü müsün kızım sen?'' dedi sinirle soluyarak.

''Murat gelir birazdan kontrol eder Leyla'yı. Hadi git artık sende. Arka taraftan çıkacaksın ben sana yardım edeceğim'' dediğinde, saatine bakarak içini çekti Sahra. Neredeyse 11'e geliyordu ve Bulut'un uçaktan indiğini tahmin ediyordu. Kağan işini hallettikten sonra onu aramayı düşünüyordu. Artık bu şekilde olması iyice canını sıkar hale gelmişti.

''Tamam gideceğim, Leyla banyodan bir çıksın'' dedi sıkıntıyla. Leyla o anda banyodan çıktığında Sahra'ya günaydın diyerek gülümsedi. Sahra'da ona karşılık verirken, içeriye tamamen girip kapıyı kapattı.

''Tam korumaların değişim saati, beş dakika kaldı hadi'' dedi Sahra. Kağan başıyla onaylayarak Leyla'nın beline sarıldığında genç kız ellerini adamın boynuna dolayarak sıkıca sarıldı. ''Bir daha ne zaman görüşeceğiz?''

''En kısa zamanda sevgilim'' diyerek boynunun kokusunu içine çektiğinde, geri çekilerek diğer tarafına da sarıldı sıkıca. Leyla gülümseyerek adamın kokusunu içine çekerken geri çekildiklerinde, Kağan dudaklarına sıkı bir öpücük kondurdu. ''Dikkatli ol ve kendini üzme.''

''Sende dikkatli ol'' dedikten sonra, Kağan kızın omuzuna öpücük kondurarak Sahra'ya baktı ve kafasıyla işaret etti. ''Geçiyorum ben kapıdan'' diyerek odadan çıktığında bir şekilde Kağan'ın evden çıkartmayı başarmışlardı. Leyla ile beraber pastaneye geçtiklerinde birlikte kahvaltı yaptıktan sonra, Sahra ona yardım etti. Aklı Bulut'taydı ve onun sesini duymaya ihtiyacı vardı.

''Abimi aradın mı? İnmiş mi?'' diye sordu Leyla meraklı gözlerle bakarak.

''Sormadım'' dedi Sahra önünde ki cam faunsun içine kurabiyeleri yerleştirirken. ''O halde arıyorsun. Hadi Sahra bak zaten vedalaşamadınız zaten ara abimi'' Sahra başıyla onayladığında telefonunu çıkartarak köşeye geçti ve denizi seyrederek Bulut'u aradığında gerginlikle beklemeye başladı.

''Efendim?'' Soğuk ses tonu karşısında ürperse de, nefesini düzenlemeye çalışarak parmaklarını saçlarının uçlarında gezdirdi Sahra.

'' Nasıl olduğunu merak ettim o yüzden aradım''

'' Gittikten sonra mı merak ettin nasıl olduğumu?''

Bulut'un tonu o kadar uzaktı ki sanki şu anda telefonda konuşan başka bir adam gibiydi ve bu durum hoşuna gitmemişti. Tamam aralarında problem olmuş olabilirdi ama bunları aşmak ikisinin elindeydi. Neden Bulut bu konuda katıydı ki? Resmen buz gibi bir adama dönüşüyordu.

''Dün peşinden geldim ama arabaya binip gittin. Evine geldim vedalaşmak için, bu sefer de uçağının erkene alındığını öğrendim'' İkisinin de arasında sessizlik olurken, Sahra gereksiz yere bu olayın büyüdüğünü düşünüyordu. ''Seni özledim'' diye fısıldadı Sahra. Gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu çünkü onun sesini duymak bile özlemini fena halde körüklemişti.

''Bu şekilde devam edemez Sahra. Böyle olmaz."

Bulut'un sözleri karşısında kaşları çatılırken, gözlerini kırpıştırarak onun ne söylemeye çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Ancak aklına gelen şeyler, hiç iyi şeyler değildi. '' Ne demek bu?''

'' Geldiğimiz zaman bu konuyu seninle konuşacağım, telefonda olmaz. Ama artık ben bu şekilde olmaktan çok sıkıldım ve yoruldum. Bunun için bir çözümüm var''

Ayrılacak mıydı? Bunu mu söylemeye çalışıyordu? Kalbi hızla atarken boğazında kocaman bir yumru oluştu. ''Bizim halledemeyeceğimiz bir problemimiz yok. Ben fazla abartmış olabilirim ama sende fazla ketumsun!''

''Sahra mesele bu değil ki, artık bazı şeyler canımı fazla sıkıyor...'' Bulut devam edecekken arkadan bir adam seslendi. ''Kapatmam gerekiyor. Geldiğimiz zaman mutlaka konuşacağız. Görüşürüz''

Telefon kapatıldığında, Sahra şaşkın bir ifadeyle ekrana baktı boş boş. Bildiğin ayrılma konuşmasının ön fragmanı gibiydi. Yok öyle bir şey olmazdı. Aralarında ki bağ böyle basit bir şekilde kopmazdı, kopamazdı. O sırada Ceren içeriye girdiğinde Sahra kendisini toparlayarak saçma düşünceleri kafasından atmaya çalıştı.

''Ne işin var senin burada?''

''Leyla'yla konuşmaya geldim'' Leyla elinde ki işleri bırakıp Ceren'e yaklaştığı an kaşları otomatik olarak çatıldı. Onu görünce kendisini hiçbir şekilde iyi hissetmiyordu ve bu yüzden onun gitmesini istiyordu.

''Ceren git buradan! Sen hangi yüzle buraya gelebiliyorsun ya?''

Ceren dolu dolu gözlerle arkadaşına bakarken, Leyla'yı kaybetmiş olmanın sıkıntısını büyük çekiyordu. ''Kendimi affettirmem için bir fırsat ver bana Leyla. Bak benim kimsem yok. Şu anda bu hayatta en yakınım sensin, tek dostumsun'' Leyla onun dolu dolu bakan gözleri ve titreyen ses tonu karşısında derin bir nefes aldı. Sahra ise başını iki yana doğru sallayarak sandalyeye oturdu. Leyla o kadar vicdanlı ve iyi kalpliydi ki, Ceren de bunu bildiği için ona göre bir yol çiziyordu.

''Eğer o kadar değerli olsaydım senin gözünde, Fırat'la yatmazdın! Gözümün içine baka baka arkamdan iş çevirmezdin''

''Fırat'ı sevmiyordun Leyla. Onunla aranda kuvvetli bir bağ yoktu, bak ben defalarca söyledim Fırat'a. Onu sevdiğimi, Leyla'ya birlikte olduğumuzu açıklamamızı söyledim ama o beni uzaklaştırmak içi yurt dışına eğitime gönderdi. Söylemeyi gerçekten çok istedim ama seni kaybetmekten çok korktum.'' Ceren akan yaşlarını silerken, Leyla kendisini tutmak için çabalıyordu.

''Leyla ben seni kaybetmek istemiyorum. Bak be psikoloğa gidiyorum, Fırat'a olan bu ilgimin, o bana yasakken yaklaşmamın psikolojik bir travma olduğundan bahsetti. Kurtulmaya çalışıyorum inan bana.''

Leyla sandalyeye oturduğunda Ceren'e tam karşısında ki sandalyeyi işaret etti. O da oturduğunda, Leyla içini çekerek onun yüzüne baktı. Ne kadar üzgün ve samimim olduğunu görebiliyordu. Kendisi de büyük travmalar yaşamıştı, psikolojik destek aldığı dönemler olmuştu. Her insanın fıtratı, karakteri, gücü ve tavrı ayrıydı. Ceren babası ve annesi yüzünden fazlasıyla sevgisiz kalmıştı ama kendisinin Bulut gibi bir abisi olmuştu. Belki onun da bir abisi bir ablası olsaydı, her şey daha farklı olabilirdi onun için.

'' Üstelik bunu sana ben itiraf ettim, Fırat'la beraber olduğumu ben söyledim. Bunun bir önemi yok mu?''

Neden bu kadar yumuşak kalpli olduğunu bazen sorgulamıyor değildi. Kin tutamıyordu, insanlara karşı her zaman anlayışlı olmaya çalışıyordu Leyla. Mesela Sahra olsaydı şu anda asla Ceren'in yüzüne bakmayacağını biliyordu ama kendisi yapamıyordu, dayanamıyordu.

''Ceren bak bütün bunları kabul edip eskisi olmamız çok zor. Üstelik sen Fırat'ı gerçekten seviyorsun, bunu görebiliyorum. Ama o sandığın gibi bir adam değil. Fırat masum birisi değil'' dedi Leyla onu uyarmaya çalışarak. Açık açık onun kim olduğunu, nasıl işler yaptığını söyleyemezdi ama Ceren'in Fırat'ın ellerinde heba olmasına da izin vermek istemiyordu.

''Biliyorum o iyi bir adam değil. En azından bana karşı hiç iyi bir adam değil ama elimden bir şey gelmiyor ki. Bağımlı gibiyim ona Leyla, kopamıyorum bir türlü. Sanki o hayatımda olmasa ölecekmişim gibi hissediyorum''

Ceren akan yaşlarının yanı sıra dudaklarından bir bir hıçkırık koparırken, Leyla ayağa kalkarak onun baş ucuna geldiğinde Ceren' de ayağa kalktığında onun sarılmasıyla daha çok hıçkırmaya başladı. Ellerini arkadaşının beline dolayarak sıkı sıkı sarılırken, Sahra olumsuz anlamda başını iki yana doğru sallayarak onları suratsız bir ifadeyle izliyordu. Leyla'nın bu kadar yüce gönüllü olduğuna sahiden inanamıyordu. Ama eğer o affede biliyorsa kendisine hiçbir şey söylemek düşmezdi. Sadece saygı duyabilirdi Leyla'ya. Kalbinde bir tane bile kötülük barındırmayan, kıskançlık olamayan, herkesin iyiliğini düşünen, vicdanlı biriydi Leyla. Günümüzde çoğu insanda olmayan özellikleri taşıyordu ve bu onu kesinlikle özel kılıyordu. O yüzden zaten ona saygı duyuyordu, sonsuza kadar da saygı duyacaktı.

1 HAFTA SONRA

''Tamam abi saat üçte ki sevkiyatla ilgili Cemşit abiye bilgi verirsin sen. Başka?'' diye sordu Sahra Cemil'den gözlerini ayırmadan. '' Başka bir şey yok Sahra hanım. Müsaadenizle ben çıkıyorum''

''Çıkabilirsin abi'' Sahra başıyla onayladıktan sonra ayağa kalkarak pencereden dışarıyı seyre daldı. Günlerdir iskeleden eve evden iskeleye geliyordu. Kendisini full işlere vermişti çünkü Bulut'la olan son konuşmaları sürekli beyninde dönüp duruyordu. Ama emin olmuştu artık, Bulut sürekli tartışmalarından sıkılmıştı ve ara vermek isteyeceğini söyleyecekti. Ama onu çok özlemişti. Varlığını, kokusunu, o güzel bakan ela gözlerini deli gibi özlemişti. Kendisi böyle özlemişken o nasıl ayrılacaktı ki? Neden bu kadar kötü düşünüyordu bilmiyordu. Sadece ondan uzak kaldıkça hiçbir şekilde iyi olamıyordu.

Yok bu böyle olmayacaktı, günlerdir düşüne düşüne kafayı yiyecek kıvama gelmiş durumdaydı. Telefonu çıkartıp Leyla'yı aradığında bir süre açıldı telefonu.

''Efendim kuşum?''

''Leyla ya benim acilen beynimi yok etmem lazım, düşünmekten kafayı yiyeceğim. Akşam biraz kafa dağıtalım mı?''

Buna gerçekten çok ihtiyacı vardı çünkü artık çok sıkılmıştı. Sadece birazcık Leyla'yla sohbet edip bir şeyler içmek anlık olarak moralini düzelte bilirdi.

'' O kadar çok ihtiyacım var ki buna. Günlerdir tepemde Yaman ve etrafımda korumalar, boğulacağım. Seni de göremiyorum doğru düzgün''

''Tamam o zaman akşam bir şeyler içmeye gideriz. Yaman, korumalar zaten başında her zaman sorun olmaz''

''Anlaştık Ceren'i de çağırayım mı? O da pek iyi değil ya''

Leyla'nın Ceren'le hala muhatap olmasına o kadar çok şaşırıyordu ki Sahra. Ama onu bu konuda eleştiremezdi çünkü herkesin bir hayat bakış açısı ve karakteri vardı. Yine de bu kadar iyi niyetli olması inanılır gibi değildi. Hoş Fırat'la gerçekten aşk yaşasaydı eğer Ceren'i asla affetmezdi.

''İyi tamam çağır. Yeri falan kararlaştır sen, haber ver bana. Hadi öptüm''

Sahra telefonu kapattıktan sonra eve geçip biraz dinlendi çünkü uyku düzeni iyice şaşmıştı. Sabaha kadar yatağın içinde dönüp duruyordu ve artık gözleri isyan edince sızıp kalıyordu. Düşünmekten beyni patlayacak durumdaydı. Leyla'yla haberleştikten sonra ayaklanıp dolabını açtı ve gri tonlarında önü büzgülü bir elbise giyindi, dizinin bir karıştan biraz altında bitiyordu, hafif bir yırtmacı vardı ve göğüs dekoltesi sadece çatalları görünüyordu. Saçlarını dalga dalga yaptıktan sonra belirgin bir makyaj yaparak üzerine ceketini giyinip, kısa botlarını giyindi. Akrep'le beraber yola koyulduklarında, Leyla'nın attığı konuma göre Beyoğlu taraflarına geldiklerinde araba kapıya gidemeyeceği için müsait bir yerde durmasını söyledi.

''Patron bekle ben uygun bir yere park edeyim beraber gidelim''

''Gerek yok sen serbestsin. Ben Leylalarla dönerim eve''

''Tamamdır patron'' Arabadan inip kalabalığın arasına karışarak yürümeye başladığında yüzüne vuran serin hava gülümsemesine sebep oldu. Leyla'nın attığı konuma bakarak ilerlediğinde barın önüne gelerek emin olup olmak için baktı ve emin olduktan sonra içeriye girdiğinde gözleri etrafta gezindi. Yuvarlak bir masanın etrafında yüksek bar taburelerinin üzerinde otururken gördü onları. Yaman da bar kısmında tek başına oturuyordu. Sahra onlara doğru yaklaştığında üzerinde ki ceketi çıkartarak selam verdi oturdu tabureye. İçecek bir şeyler söylerken telefonunun çalmasıyla ekrana baktı.

''Kağan arıyor'' dedi Sahra gülümseyerek. ''Yaman çakmaz şu anda bir kızla konuşuyor. Al aç hadi'' Leyla heyecanla telefonu aldığında kaydırarak telefonu açtı.

'' Sahra?''

''Benim Leyla'' Kağan bir an duyduğu ses karşısında sessiz kalırken, Leyla onun sesini duyduğu için iyi hissediyordu. Her gün onunla görüntülü konuşup sohbet ediyorlardı mutlaka. Sahra kendisine telefon vermişti ve haliyle en azından sesini duymak iyi hissettiriyordu, ama sadece sesini duymak yetmiyordu artık, daha fazlasını istiyordu. ''İçim rahat etmedi böyle bir başınıza bar da olmanız falan...''

''Yaman başımızda sevgilim merak edeceğin bir şey yok''

''Çok oyalanmayın ve eve geçtiğinde bana mutlaka haber ver aklım kalmasın''

''Haber veririm merak etme'' Sahra bir anda kızın elinden tutup telefonu çekti çünkü Yaman şüpheli şüpheli kendilerine bakıyordu. ''Yaman bakıyor'' dedikten sonra tekrardan telefon çaldı. ''Salsana bizi'' diyerek açtı telefonu hızlıca Sahra.

''Neden yüzüme kapandı bu telefon?'' diye meraklı bir ses tonuyla sordu. ''Yaman bakıyordu bir şey yok''

'' Leyla senin yanında diye ses etmiyorum. Sana emanet ona göre. Çok içmesin ben yanında yokken, kafayı buluyor sonra''

''Hadi tatlım görüşürüz'' dedikten sonra telefonu kapattı ve tekilalar gelince üçü de tokuşturarak kafalarına dikti içkileri. Gülerek ve sohbet ederek içkilerini içerlerken, aslında üçü de mutlu değildi, üçünün de sıkıntıları vardı. Ceren dalgın bir şekilde telefonuna bakarken aslında kurtulmak istediği adama daha çok çekildiğini fark ediyordu. Yeni bir ev bulmuştu, oraya yerleşiyordu yavaş yavaş ancak o geceden sonra Fırat'ı sadece şirkette bir kaç kere görmüştü ve nasıl olduğunu sormuştu o kadardı. Bu dönemde taşınmasına Leyla'da Semih'te ayrı ayrı yardımcı olmuştu. Leyla ile tam olarak eskisi gibi değillerdi ama zamana ihtiyaçları olduğunu biliyordu. Fırat ise otelde kaldığı günde de mesaj atmıştı ve nasıl olduğunu sormuştu. Onun bu dengesiz tavırlarını anlamıyordu ancak sorgulamıyordu da.

''Gerçekten aşk ne garip bir şeymiş. Hem çok canım yanıyor hem de çok mutluyum'' dedi Leyla dalgın dalgın mırıldanarak.

''Karşılıklı en azından aşklarınız. Ya karşılıksız olsaydı?'' dedi Ceren tekilasını kafasına dikerek. ''Benimki de ketum herifin teki. Ve beni terk edecek kesin''

Bunu düşündükçe deli oluyordu Sahra. Onsuz olmak istemiyordu, onsuz kalmak hiç istemiyordu.

''Abim hayatta seni terk etmez. Net saçmalıyorsun''

İçkinin etkisiyle miydi bilmiyordu ama aşırı duygusal moda girmiş durumdaydı Sahra. Bulut'u deli gibi özlemişti ve onun tarafından terk edilecekti. Dalgın bir şekilde kapıya doğru baktığında gözlerini kırpıştırarak nefesini verdi. İyice kafayı yemişti! Bulut'un hayalini görür olmuştu. Tekrardan gözlerini açtığında Bulut'un çatık kaşlarıyla masaya geldiğini görünce bir anda ayağa fırladı. Sarhoş olacak kadar içmemişti zaten ve hayal falan görmüyordu.

Göz göze geldiklerinde Bulut aniden duraksayınca, Sahra hızlıca arkasına dönerek oradan uzaklaşmaya başladı. Yok şu anda onunla konuşmak falan istemiyordu, hiç istemiyordu. Terk edilmeye hazır değildi.

''Sahra!'' Onun seslenmesini duymazdan gelerek koridor kısmına çıktığında gözlerine hücum eden yaşlara engel olamadı. Nefes alış verişi hızlanırken bir anda kolundan tutulup döndürülmesiyle, adamın delice bakan ela gözleriyle buluştu gözlerini. ''Nereye gittiğini sanıyorsun!'' diyerek soluklanırken, Sahra onun burnuna dolan erkeksi kokusu karşısında güçlükle yutkundu. Bulut'un gözlerinde ki saf öfkeyi ve özlemi görürken, Sahra kolunu onun elinden kurtararak bir adım geriledi.

''İyi hissetmiyorum'' Bulut'un bakışları dudaklarını bulduğunda onun sesli bir şekilde yutkunduğunu ve gözlerini kaçırarak soluklandığını gördü. Aralarında ki yoğunluk ve özlem öyle üst seviyedeydi ki, sanki şu anda burada ikisinden başka kimse yok gibiydi.

''Konuşmamız gerekiyor'' dedikten sonra kısa bir an kızı süzdü ve kaşları çatılırken sabır çekerek başını iki yana doğru salladı. ''Konuşamam. Şu anda değil'' diyerek hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken, Bulut'un arkasından seslendiğini duyabiliyordu. Kısa bir an arkasına baktığında onun birilerine çarptığını gördü hızlı adımlarla bardan çıkarak kaldırıma çıkarak koşar adımlarla yürümeye başladı. Bedeni titriyordu ama diğer yandan da yanıyordu Hızlı adımlarla sokakların arasına girerek yürümeye devam ederken bütün dükkanların kapandığını gördü. Saat neredeyse gecenin ikisiydi ve nereye gideceğini dahi bilmiyordu. Eski binaların arasında yürümeye devam ederken, karşısında Galata kulesini görünce bomboş sokağın ortasında tek başındaydı. İstanbul'u bilmiyordu ki, çantasını ceketini de almamıştı, telefonu da yoktu.

''Sahra!'' Bir anda kolunun tutulmasıyla, Sahra ona doğru döndüğünde öfkeden deliye dönmüş Bulut ile karşılaştı. ''Nereye gittiğini sanıyorsun kafayı mı yedin? Gerçekten beni delirteceksin'' diyerek soluklanırken üzerinde ki ceketi çıkartıp onun omuzlarına attı hızlıca.

''Duymak istemiyorum şu anda'' diyerek kafasını iki yana doğru salladı. Hiç iyi hissetmiyordu, ağlamak istiyordu. Onun kokusu burnuna doldukça da ağlama isteği üst düzeye çıkıyordu ve buna engel olamıyordu.

''Neyi duymak istemiyorsun? Ne kadar içtin sen? Kafayı bulma şeklin bile garip."

Sahra öfkeyle omuzunda ki ceketi yere fırlattığında öfkeyle ona baktı. ''Sarhoş değilim ben. Sadece beni bırakacağını duymak istemiyorum. Şu anda bunu duymak istemiyorum! '' Galata'ya doğru yürürken, Bulut bir anda kolundan tutarak onun gitmesine engel oldu. Bedenleri birbirine çarparken, Sahra onun göğsüne koyarak elini aralarına mesafe koydu.

''Ne bırakmasından bahsediyorsun? Sen iyice delirdin''

''Telefonda söylemedin mi? Bu böyle devam etmez demedin mi?''

''Dedim''

''Yorulduğunu söylemedin mi!''

''Söyledim!''

''Buna bir çözümün olacağını da söyledin!''

''Evet onu da söyledim!''

''Benden ayrılacaksın işte! Terk edeceksin beni''

İkisi de birbirinin gözlerinin içine bakarken, aralarında ki öfkenin yanı sıra yüksek bir elektrik hakimdi. Bulut hayretle bakarak gülmeye başladı. ''Komik mi bu gerizekalı?'' diye öfkeyle bakarken, Bulut inanmayan bir ifadeyle ellerini iki yana doğru açtı.

''Senin beynin nasıl çalışıyor bilmiyorum ki?''

''Bak hala gülüyor ya! Siktir git görmek istemiyorum şu anda seni'' dediğinde şu anda ağızından çıkanlara hakim olmakta dahi zorlanıyordu. Ama korkuyordu! Bulut'u kaybetmekten deli gibi korkarken düşüncelerini kontrol etmekte zorlanıyordu.

''Ha bir de küfür ediyorsun!'' dedi gülmeye devam ederek.

''Ediyorum evet beni terk edemeyeceksin çünkü ben seni dinlemeyeceğim''

Sahra yürümeye başladığında Bulut onun elini tutarak çekti tekrardan ve beline sarıldığında, Sahra bağırarak onun kollarından kurtulmaya çalışıyordu. ''Bırak ya bırak!'' diye ciyaklarken, adamın kolunu ısırdığında Bulut öfkeyle ''Vampir misin sen!'' diye bağırdı. Sahra geriye doğru sendelerken, kaldırıma düşecekken Bulut onun belinden tutup düşmesine engel oldu. ''Rahat dur artık!'' dedi Bulut onu sakinleştirmek için belini okşarken, Sahra ''Bırak'' diye bağırdı.

''Nasıl bir deliyle evleneceğim bilmiyorum ki!"

''Ya tamam bırak beni!'' diye bağırmaya devam etti ancak bir anda duraksadığında ikisinin de nefesi birbirine karıştı. Sahra duyduğu şeyi algılamaya çalışırken, Bulut onun bu şaşkın bakışları karşısında gülümseyerek omuzuna düşen saçlarını arkaya doğru attı. "Sen durumu algılayana kadar ben biraz kokunu içime çekeyim. Öldüm günlerdir sensizlikten" dedikten sonra burnunu kızın boynuna yerleştirerek derin bir şekilde kokusunu için çekip dudaklarını bastırdı. Sahra bir elini onun omuzuna attığında, sakinleştiğini hissetti. Duydukları bir hayal miydi emin olmalıydı çünkü içkinin etkisiyle kulakları kendisine bir oyun oynuyor olabilir miydi? Ama kulakları yanlış duyuyorsa gözleri de mi yanlış görüyordu? O kadar derinden ve güzel bakıyordu ki, bütün bedeninin titrediğini hissediyordu.

"Ne dedin sen?" Bulut başını geri çektiğinde, dudaklarını bu sefer yanaklarıma bastırdı ama geri çekilmedi sesli bir şekilde koklayarak öpücük kondurup daha çok bastırdı kendisine.

"Seninle evlenmek istiyorum." derken kızın dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Sahra dolu dolu gözlerle adama bakarken, içinde ki sıcaklığı ve mutluluğu tarif edemezdi. Onun kendisinden ayrılacağını nasıl düşünmüştü bilmiyordu. Bulut'tan uzak kaldığı an mantığı devre dışı oluyordu.

"Ömrümün sonuna kadar yaşamak istediğim, yaşlanmak istediğim, beraber ölmek istediğim ilk ve tek kadınsın. Evlen benimle, sadece benim ol benimle ol"

Sahra olumlu anlamda başını salladığında ellerini adamın ensesine yerleştirerek mutluluktan ağladığının farkında bile değildi. " Sadece seninle olmak istiyorum. Evlenelim, evlenelim sevgilim" diyerek ensesini tuttuğu eliyle kendisine doğru çekerek dudaklarını öptü. Bulut büyük bir açlıkla ve aşkla karşılık verirken, öyle bir öpüşüyorlardı ki kendilerinden geçmiş gibilerdi. Öyle bir sarmışlardı ki birbirlerini hayattan kopmuş gibilerdi. Günlerdir özlemle yanıp tutuşan iki aşıktı onlar ve dudakları ayrılmıyordu bir türlü. En sonunda nefessiz kaldıklarında birbirlerinden uzaklaşmadan alınlarını birbirlerinin alınlarına yasladılar. Sahra gözyaşlarına engel olamazken, sadece şok yaşıyordu. Evlenmek teklifi edeceğini hiç düşünmemişti ki. Şimdi bu sokak lambalarının aydınlattığı eski evlerin önünde, Galata'nın tam karşı sokağında dünyanın en güzel anını yaşıyordu. Bulut alnını geri çekerek kızın güzel yüzünü avucunun içine alarak dudaklarına bir öpücük daha kondurdu. İşte bunu yapmayı çok özlemişti, Sahra'nın her bir zerresini özlemişti.

"Yüzüğüm yok mu?"

"Yüzük..." dedikten sonra geri çekildi ve yerde sürünen ceketini alarak ceplerine baktığına, Sahra gülerek onun yüzüğü arayışını izliyordu. O cool, rahat ve her daim sert duran adam küçük bir çocuk gibi heyecanlıydı.

"Yüzük yok."

"Nasıl yok. Yüzüğüm nasıl olmaz!" diyerek bağırdı bir anda.

"Bağırma bir dur.Kutuda değildi, yere attın ceketi. Düşmüş olabilir" İkisi de eğilerek yere bakarken kafalarının çarpmasıyla, Sahra yüzünü buruşturarak "Ah!" dedi.

"Acıdı mı?"  Kızın kafasından tutup alnına öpücük kondurduğunda, ikisi de heyecandan ne yapacağını bilmiyordu.

"Orada yüzüğüm" Yerde parlayan taşı görünce, Sahra eline alarak yüzüğün zarifliği karşısında içini çekti. Elmas şeklindeydi, zarif ve kibardı. Büyük değildi ama küçükte değildi. Kesinlikle Bulut fazla zevkli bir adamdı ve kesinlikle kendisini o kadar iyi tanıyordu ki.

"Tak hadi" dedi heyecanla Bulut.

"Senin takman gerekmiyor mu?" dediğinde titreyen parmaklarına engel olamıyordu Sahra.

"Evet sanırım benim takman gerekiyor"

İkisi de birbirine bakıp gülerken, Bulut onun elini tuttu ve yüzüğü parmağına geçirdi. Ardından ellerini Sahra'nın omuzlarına doğru dolayıp sıkıca sarılarak havaya doğru kaldırdığında, Sahra küçük bir çığlık koparttı. Sıkıca adamın omuzlarına tutunduğu an sanki bir masalın içinde gibi hissediyordu, Bulut'un kucağından indirdiğinde üst üste dudaklarına öpücükler kondurup geri çekilirken, Sahra onun baskılı öpücüklerine karşılık vermeye çalışıyordu heyecanla. Dünyanın en mutlu kadını gibi hissediyordu. Gibisi fazlaydı, dünyanın en mutlu kadınıydı.

''Çok özledim seni.'' diyerek dudaklarına son bir öpücük kondurduğunda, Sahra içini çekerek '' Ben de'' diye karşılık verdi. Bulut elinde ki ceketi kızın omuzuna sardığında, Sahra gözlerini onun yüzünden ayıramıyordu. İkisi de sadece birbirlerine bakıyordu ve ikisi de birbirlerine dokunmadan duramıyorlardı.

'' Özlemimi gidermem için bu elbiseyi üzerinde parçalamam gerekiyor. Yine çok güzelsin'' Bu durum hoşuna gitmemiş gibi kendi kendine homurdanırken, Sahra onun bu tatlı hali karşısında sesli bir şekilde gülümsedi.

''Hayır Bulut bak ben bu elbiseyi İtalya'dan almıştım.'' diyerek itiraz etti.

''Balayımızda İtalya'ya gider aynısından alırım o halde'' diyerek dudağının yanına öpücük kondurduğunda, onun sıcacık gülümsemesinde huzur buldu. Günlerdir burnunda türüyordu Sahra. Onu özlemek o kadar yakıcı bir duyguydu ki, daha önce hiç hissetmediği şeyler hissediyordu, daha önce hiç yaşamadığı şeyleri yaşatıyordu kollarında ki bu güzel kadın.

''Bu iyi fikirmiş''

''Hemen evimize gidelim'' diyerek elini baldırlarına bastırdığında, Sahra kıkırdayarak biraz daha sokuldu. ''Kızları satamam ama şimdi, biraz onlarla kalalım sonra çıkalım''

Bulut oflayarak olumlu anlamda başını salladığında  onun telefonunu alıp hatıra olarak zorla bir selfie yaptı Sahra. Fotoğraf çekinmekten cidden nefret ediyordu ancak Sahra'ya karşı gelemeyeceğini biliyordu Bulut. El ele yokuştan aşağıya doğru yürüdüklerinde hala parmağında sevdiği adamın yüzüğünün olduğuna inanamıyordu. Resmen evlenecekti ve bunun için deli gibi mutluydu. İçeriye girdiklerinde Sahra ve Bulut el ele masaya yaklaştılar, Leyla gülerek Sahra'ya bakarken abisine bakmıyordu. ''Hadi Yaman sizi eve bıraksın'' dedi Bulut kardeşinin saçlarını öperken. Leyla ayağa kalkıp onun öpücüklerini yarıda kesti. Sahra'ya doğru yaklaştığında onun parlayan gözleriyle karşılaştı.

''Mutlu oldum barışmanıza''

''Evleniyoruz'' diyerek yüzüğü gösterdiğinde, Leyla küçük bir çığlık kopartarak arkadaşının boynuna atladı. Ceren' de gülümseyerek tebrik ettiğinde, Leyla geri çekilerek abisine baktı ancak gülen yüzü soldu o anda. '' Beni tebrik etmek yok mu?'' diye sordu Bulut.

''Tebrik ederim'' dedi buz gibi bir ses tonuyla Leyla. Şu anda abisine sarılma isteğini bastırmaya çalışıyordu. O sırada Kağan yanlarında belirince, Leyla ve Sahra şok bir ifadeyle baka kaldı. ''Ne işin var lan senin burada?'' diye sordu Bulut onun üzerine giderken. Sahra hızlıca araya girdi ve Yaman da yanlarına geldi o anda.

''Aklım Leyla' da kaldı. Görmeden içim rahatsız etmezdi'' dedikten sonra Leyla'nın güzelliği karşısında anlık afallasa da bakışlarını kaçırıp Bulut'a dikti tekrardan.

'' Kardeşimin nasıl olduğu seni ilgilendirmez.'' dedi dişlerinin arasından.

''Sadece merak ettim ve geldim hepsi bu. Senin olduğunu bilmiyordum, bilseydim gelmezdim zaten"

Bulut gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalışırken, Sahra'nın omuzunu sıvazlamasıyla sakinleştiğini hissetti. "İyi o halde şimdi gidebilirsin"

"Bulut bak biz evlenme kararı aldık bugün. Kağan benim hayatımda olacak, yeri geldiğinde evimize  gelecek, yeri gelince aynı ortamda defalarca bulunacağız. Ömür boyu onu uzak tutamazsın."

"Evleniyor musunuz? O halde benden istemen gerekecek Sahra'yı." dedi Kağan gayet normal bir tonuyla.

"Sahra zaten benim! Ne saçmalıyor bu?"

"Bir büyüğüm olmadığı için mecburen Kağan'dan isteyeceksin beni. Adetler böyle"

Normal şartlarda asla böyle şeylere takılmazdı Sahra. Ancak bunu fırsata çevire bilirdi. "Sahra Allah aşkına adetler kim sen kim güzelim? Sen böyle şeylere takılmazsın. Ne yapmaya çalıştığını anlaya biliyorum"

Anlamasaydı şaşırırdı zaten. Kesinlikle her şeyi anlama kapasitesine sahipti Bulut ve çocuklarının akıl yönünden ona çekmesi iyi olabilirdi. Sahi bir çocukları olsa nasıl olurdu kime benzerdi çok merak ediyordu. Bunu gerçekleştirmek için büyük bir can atıyordu.

"Beni Kağan'dan istemen şart Bulut. Ben her şey normal bir şekilde olsun istiyorum. O yüzden Kağan'da benim yanımda olacak her zaman, o benim en yakın dostum" diyerek Kağan'ın koltuğunun altına girdiğinde, Bulut çatık kaşlarla nefesini verdi.

"Sadece senin için katlanacağım. Ama daha fazlası yok, kardeşime yaklaşamaz"

Kağan'ın dudakları kıvrılırken, gözleri tekrardan Leyla'yı buldu. Beyaz bir elbise giyinmişti ve bu elbisenin içinde melekler gibiydi. Bu kadar çekici olmamalıydı, hayır onun çekici olduğunun farkında olmaması daha bir çekici kılıyordu.

"Güzel o halde hep beraber oturalım bir şeyler içelim"

Bulut onun elinden tutup kendisine doğru çekerken, beline sarılarak kulağına eğildi. "Bence evimize gitmeliyiz"

"Bence sen biraz sabretmelisin" diyerek cilveli bir ses tonuyla biraz daha sokuldu. Hep beraber taburelere geçtiklerinde, Leyla gülümseyerek içkisinden bir yudum daha aldı.

"Leyla içme. Sen içince iyi şeyler olmuyor"

"Sen nereden biliyorsun bunu?" diye sordu Bulut çatık olan kaşlarını daha çok çatarak.

"Söylemişti" diyerek geçiştirdi Kağan.

"Öyle bile olsa kardeşimle muhatap olma"

"Seviyorum ve haliyle onun iyiliğini düşünüyorum" Kağan'ın sözleriyle, Bulut önünde ki fındıktan adama fırlattığında, tam göğsüne çarptı ancak Kağan bunu umursamadı. Manyak bir abiydi Bulut! Kesinlikle manyaktı.

"Sevme benim kardeşimi''

"Ay abi tamam işte ayrıyız karışma artık"

Bulut ayakta dikelirken bir eli Sahra'nın omuzundaydı. Ceren sabah duruşmasının olduğunu söyleyerek kalkarken, Kağan çatık kaşlarla Leyla'ya dikti gözlerini. "Sen hala nasıl bu kızla arkadaşlık yapabiliyorsun? Aklım almıyor"

"Neden böyle bir şey söyledin lan şimdi?"

"Ceren Fırat'la birlikte olmuş daha önce çünkü. Haliyle Leyla'nın arkasından iç çevirmiş ve Leyla hala onunla arkadaş"

Bulut başını olumsuz anlamda sallarken derin bir soluk verdi. Gerçekten buna inanamıyordu. "Biz bu pisliğin şerefsizliğini nasıl fark etmedik? Bir de kendimizi akıllı sanıyoruz! Peki sen Leyla  hala nasıl Ceren'le görüşe biliyorsun?"

"Ceren iyi değil ve ben Fırat'ın onu üzmesine izin vermek istemiyorum. Ne yapayım? Bende böyleyim. Gelmeyin üzerime" diyerek omuzlarını silktiğinde, kimse bunun üzerine bir şey söyleyemedi.

"Fırat olayına ne zaman giriyoruz?" diye sordu Sahra elini yanağına yaslayarak.

"Bence artık beklemenin bir anlamı yok. Yarın ilk iş Leyla'nın çektiği fotoğrafları basına ve cemiyet sitelerine göndermeliyiz. Mutlaka çevresindekiler tarafından büyük yankı uyandıracaktır." dedi Kağan.

"O halde yarın Cahit'in yanına gidiyoruz" dedikten sonra saçlarının uçlarıyla oynayan Bulut'a doğru baktı.  Onun başıyla onaylamasıyla saatine baktığını ve sıkıntıyla içini çektiğini gördü.

''Yol yorgunuyum kalksak iyi olacak'' dedi Bulut. Tek istediği Sahra ile baş başa kalmaktı. Onu deli gibi özlemişti.

''Ben bir lavaboya gideyim.''

Leyla ayaklanınca Sahra da ona katılarak uzaklaştılar beraber . Bulut başıyla Yaman'a işaret ederek onların peşinden gitmesini söyledi. Kağan gergin bir şekilde Leyla'nın içkisini alarak Bulut'a odaklandı. ''Leyla çok üzgün. Bana o gün seni kaybetmek istemediğini, ikimizle ilgili bir tercih yapamayacağını söyledi. Bunu sana söylemese de seni çok  sevdiğini de söyledi. İçine atıyor, çok fazla kafasına takıyor. Sen böyle davrandıkça kendine dert ediyor bu durumu"

Kağan'a nasıl konuştunuz diye sormayacaktı. Çünkü burada yokken bir şekilde görüştüklerine emindi, Sahra'nın da yardımıyla tabi. Tabi bunları duymak iyi hissetmesine yol açmıyordu. Leyla hassastı, içliydi ve onun canının yanmasını istemiyordu. Ama ileride daha çok yanacağını neden kimse görmüyordu ki?

"Bak ben bu durumu hemen kabul et demiyorum ama en azından bir düşün. Bulut ben yıllardır seviyorum Leyla'yı. Ben onun üzülmemesi için, mutlu olması için elimden gelen her şeyi yaparım"

"Senin sevgini sorgulamıyorum ki ben. Kağan bu sana kolay geliyor olabilir ama sevdiğin birini korumak sandığın kadar kolay bir şey değil. Bunu daha önce hiç yaşamadığın için nasıl bir zorluk olduğunu bilmiyorsun. Üstelik Leyla gibi, bizim hayatımıza ait olmayan ve nefret eden biriyse inan bana beş katı daha büyük bir zorluk yaşıyorsun. Ben ona işimi yansıtmamak için elimden geleni yaptım. Sırf etrafında korumalar olduğu için benimle defalarca çatıştı. Seninleyken öyle olmayacak, seninleyken daha beter olacak! Ben ona yaklaşmasınlar diye kaç adamı öldürdüm biliyor musun? Sırf beni kardeşimle tehdit ettiler diye kaç kişinin canını yaktım, kaç düşman edindim. Leyla için kaç kere kurşun yedim ama onun ruhu bile duymadı, beni seyahatte sandı. Onun canı yanmasın diye yıllarını vermiş bir adam var karşında! Şimdi sen bütün bunların üstüne bir çizgi çekip her şeyi mahvetmek istiyorsun. Leyla'yı bu işlerin içine soktuğun an canı yanacak görmüyorsun"

Derdi Kağan'la değildi. Derdi yaptığı bu işlerdi. Bir abiyle bir sevgili bir değildi, olamazdı. Leyla Kağan'ın yaptığı işlerden uzak kalamazdı. İnsan sevince her şeyi bilmek isterdi. Kaşının kenarında ki çiziği bile bilmek isterdi. Leyla kendisini sorgulamamayı öğrenmişti ama Kağan'da bunu yapamayacaktı.

"Şu anda Leyla'da yapabileceğini sanıyor ama yapamayacak. Bunu göremiyorsunuz? Ya da neden sadece ben görüyorum?"

"Değmez mi? Sen kendinden düşün, Sahra'yla yaşadığın her şeyin sonu bok gibi sonlanacak olsa bile şu anda yaşadıklarında, hissettiklerine ve sana hissettirdiklerine değmez mi? değmez miydi?"

"Değer" dedi düşünmeden cevap vererek. "Onunla yaşadığın her bir ana değer. Ama ben kardeşimi düşünmekte zorundayım, onun iyiliğini düşünmek zorundayım. Onayım yok. Birlikte olmanızı istemiyorum. Ama onu sonsuza kadar hapsedemem, onu üzemem. Bu yüzden onu rahat bırakmam gerektiğinin farkındayım. Ne yapmak istiyorsa onu yapsın ama senin yüzünden onun kılına zarar gelirse..."

"Öldürürsün beni değil mi?"

"Öldürmek kolay olur. Ben bir şey yapmam, bu vicdan azabıyla ve acıyla yaşamak senin en büyük cezan olur"

Kağan'ın yüzü düşerken bunun ihtimalini dahi düşünmek istemiyordu. Leyla'ya bir şey olursa, ona kendisi yüzünden bir zarar gelirse eğer bunu asla kaldıramazdı.

Leyla ve Sahra masaya geldiklerinde, ortamda ki ağırlığı hissetmişlerdi. Belli ki bir konuşma geçmişti aralarında "Bir şey mi oldu?" diye sordu Leyla.

" Konuşuyorduk sadece. Hadi Yaman seni eve bıraksın" dedi Bulut sesini düz tutmaya çalışarak. Leyla bir şey demeden Kağan'a bakarken, aralarında ki bakışma da yoğun bir sevgi vardı. "Hadi Leyla" diyerek uyarırken Bulut, Leyla gözlerini kırpıştırarak Sahra'ya baktı ve "Görüşürüz" diyerek abisinin yüzüne bakmadan Yaman'la beraber uzaklaştı oradan.

"İyi geceler" Kağan'da arkadaşının saçlarını öpüp oradan uzaklaşırken, Sahra'nın otomatik olarak kaşları çatıldı. Halbuki bugün hep beraber kutlama yapmaları gereken bir gündü. Evleneceklerdi, Cahit olayını çözeceklerdi ancak hiçbir şey normal değildi. Yine de Kağan'ın yanlarında olması bile büyük bir gelişmeydi. Bulut'un yumuşadığını hissede biliyordu.

"Hadi evimize gidelim" Sahra başıyla onayladıktan sonra el ele Bulut'la oradan ayrıldı ve evlerine doğru yol aldılar.

<>

Ceren zili çalmaya devam ederken diğer yandan saatini kontrol ediyordu. Dayanamamış ve Fırat'ın evine gelmişti. Özlemişti onu ve doğru düzgün göremiyordu kaç gündür. Kapı açıldığında karşısında Fırat'ı görünce heyecanla ona baktı.

"Bu saatte ne yapıyorsun burada?" diye sorduğunda, Ceren sıcacık bir gülümsemeyle İçeriye girerek kapıyı kapattı.

"Seni özledim" dedikten sonra yanağına öpücük kondurup salona geçtiğinde, kanepe de oturan kadını görünce bir anda neye uğradığını şaşırdı. 25-26 yaşlarında esmer, uzun siyah saçlı, hoş bir kadındı.

"Bu kadın kim?" diye sorduğunda, kadın ayağa kalkarak gülümsedi. "Seren ben memnun oldum" Ceren uzatılan eli sıktı ancak  neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. "Ben gitsem iyi olacak. Sonra görüşürüz Fırat" diyerek cilveli bir bakış atarak evden çıktığında, Fırat koltuğa oturarak içkisinden bir yudum aldı.

"Kim bu kadın?"

"Benimle sevişmek isteyen kadınlardan birisi." dedi umursamaz bir ses tonuyla.

"Ne demek bu? Sen onunla..." Boğazında oluşan yumruya engel olamazken, kalbi hızla atmaya başladı. Sadece bir süredir sevişememişlerdi ve o gidip başka bir kadınla mı sevişmişti? Buna inanmak istemiyordu. Buna gerçekten inanmak istemiyordu.

"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum! Sen de o Semih denilen herifle takılmıyor musun? Evine girip çıkarken gördüm, hiç itiraz etme"

"O benim arkadaşım! Buna mı takıldın sen gerçekten?"

"Takılmadım takılmam. Bizim böyle bir ilişkimiz yok!" dedi sinirle soluyarak. Ceren başını iki yana doğru salladığında gerçekten aşırı toksit bir ilişkileri olduğunu görüyordu. Eleştirdiği ne varsa başına gelmişti ya ona yanıyordu.

"Takılmadığın için mi öfkelenip başka bir kadınla yattın! Ben senden başka kimsenin bana dokunmasına izin vermiyorsam, sen de izin vermeyeceksin!"

"O adamla takılıyorken ne yapmalıydım? Oturup seni mi beklemeliydim?"

"Semih bana sadece yardım etti. Ya sen aptal mısın? Sana olan aşkımı göremeyecek kadar kör müsün? Senden başka biriyle olabileceğimi nasıl düşünürsün? Bu yüzden gelmedin değil mi? Bu yüzden uzak durdun benden"

Fırat saçma sapan bir şekilde Semih'e takmıştı. Gerçekten inanılır gibi değildi!
Semih'le arkadaş olmuşlardı ve daha fazlası olamazdı. Ama o hala sadakatini nasıl sorgulardı anlamıyordu! Neden sevildiğine bir türlü inanmıyordu ki?

"Benimle sesini yükseltmeden konuş! Sana iyi davranıyorum diye istediğin gibi davranma hakkını vermiyorum sana"

"Sen mi bana iyi davranıyorsun? Senin iyilik konusunda ufacık bir fikrin var mı acaba!" diyerek öfkeyle ona bakarken gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu.

"Başka bir kadına dokunmuş olmanı kabul etmeyeceğim tamam mı? Etmiyorum!" Ceren hızlıca arkasına döndüğünde Fırat'ın sözleriyle olduğu yerde kaldı.

"Dokunmadım! Kendisi bir müvekkilimin kızı ve biz geçmişte bir kaç kere takıldık. Bir yerde karşılaştığımız da eve gelmek istedi, itiraz etmedim."

Ceren ona döndüğünde rahat ve histerik bir şekilde durumu anlatıyordu. "Benimle sevişmek istedi bu doğru. Ama benim canım bu aralar senden başka bir şey istemiyor. Sadece seni istiyor" Ceren duyduğu şeyler karşısında gülümserken, üzerinde ki ceketi çıkartıp kenara bıraktı. Fırat baştan aşağıya yeşil ve göğüs dekolteli elbisesini süzerken, kadehi sıkıca tuttuğunu gördü. Adamın elinde ki kadehi alıp masaya bıraktığında onun kucağına yerleşti ve gülümseyerek dudaklarına baskılı bir öpücük kondurarak geri çekildi. Fırat elini onun bacağına yerleştirirken, tutku dolu gözlerle kendisine bakıyordu.

"Canın beni ne kadar istiyor?" diye sorduğunda, Fırat nefesini vererek elbisesinden taşan göğüslere dudaklarını bastırarak baldırlarını kavradı sıkıca.

"Bunu göstermem gerekecek" dedikten sonra bir anda açlıkla kızın dudaklarına kapandı. Ceren gülümseyerek onun öpücüğüne karşılık verirken ne ara yatak odasına geldiklerini, ne ara Fırat'ın kendisini yatağa bıraktığını dahi hatırlamıyordu. Üzerinde ki elbiseyi yırtarcasına çıkartırken, bir an için göz göze geldiklerinde Ceren titrediğini hissetti. İlk defa böyle bakmıştı Fırat. İlk defa onun gözlerinde garip bir şefkat ve sevgi kırıntısı gördü.

Adamın dudakları boynuna indiğinde, Ceren gözlerine hücum eden yaşlara engel olamıyordu. Fırat öyle bir öpüyordu, öyle bir dokunuyordu ki sanki bu sefer başkaydı her şey. Seks yapmakla, sevişmek arasında ki farkın olduğunu biliyordu ama bunu tatmamıştı. Fırat bugüne kadar sadece seks yapmıştı kendisiyle. Ama şimdi bakışı, dokunuşu dikkatli olmaya çalışması, öperken ki çok güzelsin sözleri bile öyle başkaydı ki.

''Bu gece benimle uyuyacaksın değil mi?'' diyerek güçlükle sorduğunda, Fırat kızın yüzüne doğru yükselerek dudaklarına ıslak bir öpücük kondurdu. '' Burası benim evim gidemem''

''Bu yatakta uyuyacaksın değil mi?'' diye sorduğunda, baldırlarını sıkan iri elleri karşısında inleyerek ellerini onun çıplak omuzlarında tutundu. ''Yatağımdan başka bir yerde uyuyamam, rahat edemem'' dediğinde, dudaklarını onun çenesinde ve kulağının altında gezdirdi. Ceren nefes alıp verirken hızlıca ilk defa böyle hissediyordu. Genelde Fırat sadece kendini düşünürdü seks yaparken ama şimdi Ceren'in zevk alması için uğraşıyor gibiydi.

''Beni bu yataktan göndermeyeceksin değil mi?'' diye sordu bu sefer iki bacağının arasında ki parmakları hissederek. ''Biraz daha konuşmaya devam edersen bunu şu anda yapacağım güzelim'' diyerek tekrardan dudaklarına kapandığında, Ceren büyük bir istekle karşılık verdi ona. Fırat'a karşı koymak istese de bunu o kadar başaramıyordu ki, bunu o kadar yapamıyordu ki. Onunla birleşirken, sevişirken, teni tenine karışırken hiçbir şey düşünemiyordu. Belki saatlerce onun kollarında birlikte olmuştu ve en sonunda bitap düşerek adamın göğsüne bir kedi gibi sığınmıştı. Yorgundu halsizdi biraz ama ilk defa Fırat'la böyle sevişmişti. Gerçek anlamda ilk defa onunla aralarında duvarların olmadığını hissetmişti. Fırat sol tarafa uzanarak bir sigara alıp yaktığında, Ceren yerinden doğrularak iç çamaşırlarını üzerine geçirdi. Fırat'a doğru döndüğünde ise onun hala burada olduğuna inanamıyordu. Normal şartlarda hemen giden adam şimdi sigara yakmıştı. Normalde pek içmediğini biliyordu, ara sıra nadir zamanlarda içtiğini de biliyordu Ceren.

''Deneye bilir miyim?'' Fırat sigarayı ona uzattığında, Ceren eline alıp biraz içine çekti ama öksürmeye başladığında Fırat'ın dudaklarının kıvrıldığını gördü. ''Hiç içmedin mi?''

''Lisedeyken bir kaç kere içmiştim ama unutmuşum tabi.'' dedikten sonra bir içim daha çekti ama bu sefer öksürse de önce ki gibi şiddetli değildi. Sigarayı Fırat'ın dudaklarına götürüp çekmesini sağladığında, adam bir anda dudaklarına kapanarak dumanı ağzının içine üfledi. Ceren şok bir ifadeyle kalırken bu sefer kendisi çekip aynısını ona yaptığında ikisinin arasında tutku yine üst düzeye çıktı ancak Fırat bir girişimde bulunmadı çünkü yorgun olduğunu anlamış olmalıydı.

''Baban seni rahatsız ediyor mu?''

''Bir kaç kere aradı ama açmadım.''

''Neden ona dava açmıyorsun ki?'' Konu babası olunca hemen yüzü düşüyor ve sesi resmen içine kaçıyordu. O adamın kendisi üzerinde kurduğu baskıyı unutmuyordu. Fırat'ta biliyordu bir şeyler çünkü zamanında Leyla'ya anlattığında, Leyla da ona anlatmıştı.

'' Annem tek başına bir şeyleri hallede bilen bir kadın değil. Yani ekmek almaya çıksa babamdan izin alır, Doktora gidecek olsa babamsız gidemez ya da üstüne bir şey alacak olsa babam izin vermeden alamaz.'' dediğinde gözyaşlarına hakim olmaya çalışıyordu.

'' Her ne kadar ona çok kızsam da perişan olmasını istemiyorum. Benden uzak olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar umurumda bile değil'' diyerek omuzlarını silktiğinde, Fırat'ın bakışları karşısında ne yapacağını bilemedi. Sanki bir şeyi çözmeye çalışır gibi, sanki şaşırır gibiydi o bakışlar. ''Neden böyle bakıyorsun?''

''Senin hakkında bilmediğim çok şey olduğunu fark ettim. Ya da bunca zaman hiç fark etmediğim bazı detayları gördüm seninle ilgili. O gün ev sahibin geldiğinde ki tavrından sonra aslında hiçte tanıdığım gibi birisi olmadığını anladım''

''Bakmıyordun ki göresin. Beni gör diye gururumu, kadınlığımı, her bir zerremi ayaklar altına aldım. Neyse ki pişman değilim'' dedikten sonra gülümseyerek adamın dudaklarına kapandığında, Fırat belini okşayarak başını yana eğerek öpücüğü daha derin daha hoyrat bir hale çevirdi. Öyle bir öpüşüyorlardı ki Ceren şu anda yapmak istediği şey konusunda emin olmasa da yapmalıydı. Bir anda geri çekilip ayağa kalktığında, Fırat alt dudağını yalayarak baştan aşağıya süzdü onu.

''Gitmem lazım''

''Anlamadım?'' diye sordu şaşkınlıkla bakarak.

''Gitmem lazım'' dedikten sonra hızlıca kıyafetlerini üzerine geçirmeye başladığında, Fırat afallamış bir şekilde bakıyordu. '' Nereye gitmen lazım? Beraber uyumak isteyen sen değil miydin?'' diyerek boğuk bir ses tonuyla sorarken, Ceren onun yüzüne bakarak gülümsedi.

''İstiyordum hala istiyorum. Ama bana ne hissettirdiğini biraz da olsa anlamanı istiyorum sevgilim. Tabi ki senin bana karşı bir hissin yok, hiçbir zaman benim hissettiklerimi hissedemezdin. Ama ufacıkta olsa anlarsın umarım''

Onun bir şey söylemesine fırsat bırakmadan evden çıkarken, arabasına binerek yola koyuldu Ceren. Dudaklarında ki gülümsemeye engel olamazken, ona bunu yaşattığı için garip bir haz duymuştu. Ve şu anda keyfi gerçekten yerindeydi.

<>


Bir bölümün daha sonuna geldik.

Ben bu gidişle finale yaklaşmayacağım. 35 bölüm oldu ve daha yazmam gereken konular var😂

Sıkılıyorsanız bunu söyleye bilirsiniz ama kırmadan. Bu aralar fazla kırılıyorum😀🙏

Nasıl buldunuz bölümü?

Sahra ve Bulut evliliğe doğru bir adım attı. Yorumları alalım?

Siz Leylanın yerinde olsanız Cereni affede bilir miydiniz?

Ve Ceren sizce Fırat'tan vazgeçe bilecek mi?

Yorumlarızı ve ara yorumlarınızı bekliyorum. Görüşmek üzere

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 54.2K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
22.1M 900K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
48.3K 3.5K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
89.4K 479 6
Her bölümde +18 bulunduruyor rahatsız olanlar lütfen okumasın...🔞 Hazır mısın ¿🔥💋🔞