SON NEFESİME KADAR

By kirazhk

155K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

20. BÖLÜM

2.1K 180 107
By kirazhk

herkese selam yeni bölüm sizlerle.

80 yorum 80 vote sınır olsun. Yazmaya başlamak için.

Ara yorumlarınızı ve genel yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumalar

SEN SENİ SEVENİ GÖRMEYECEK KADAR KÖRSEN,  O DA SEVGİSİNİ SÖYLEMEYCEK KADAR GURURLUDUR.

CAN YÜCEL

20. BÖLÜM

Herkes şok bir ifadeyle Bulut'a bakarken, onun yüzünde gram pişmanlık ifadesi yoktu. Zaten Sahra onun bu haline pek şaşırdığını söyleyemezdi. Yaptıkları için pişman değildi, aklı hala yapamadıklarındaydı muhtemelen.

''Bulut sen ne yaptın!'' diye sordu fısıltıyla Sahra. Şu anda yaptığı bu şeyin sonuçlarının farkında mıydı? Cahit beyin onayı olmadan bir adamı vurmuştu. ''Seni bir kere daha rahatsız ettiğinde onu öldüreceğimi söylemişti. Ben söylediğimi yaparım'' diye karşılık verdi kıza doğru bakarak. Bu adam hiçbir şeyden korkmaz mıydı?

''Bulut Arslan!  Bu masada kafana göre silah çıkartıp, adam öldüremezsin!'' dedi Cahit bey öfkeyle ayağa kalkarak. Bulut gayet sakin bir ifadeyle elinde ki silahı masaya koydu. Sanki az önce birisini vurmamış gibi davranıyordu.

''Sizin yapmanız gereken şeyi ben yaptım Cahit bey. Masada ki kurallardan birisini alenen gözümüzün önünde çiğnemeye çalıştı. Masada ki bir kadına aşkını ilan etmek demek, açıkça meydan okumak demektir!'' Bulut o kadar katı ve sert bir ifadeyle bakıyordu ki, Sahra bir şeyler söylemek istemişti ancak ne söyleyeceğini gerçekten bilemiyordu.

''Bu konuda Bulut'a katılıyorum. Masanın kuralları belli ve açık açık Sahra'nın gözlerinin içine bakıp saçma sapan bir şekilde konuştu. Bunun bir karşılığı olmalıydı.'' Kağan'ın da desteklemesiyle, Sahra ona minnetle baktı. Bu hayatta herkesin Kağan gibi bir arkadaşı olmalıydı.

Cahit bey telefonunu çıkartıp adamlarını çağırdı ve Cem'i acil bir şekilde hastaneye götürmeleri gerektiğini söyledikten sonra gözlerini sert bir şekilde Bulut'a dikti.

'' Eğer masada bir kural çiğnendiyse bunu cezasını sen değil, ben veririm! Sen hangi cüretle böyle bir şeye kalkışa biliyorsun?'' Cahit bey masada ki bıçağı eline alıp oynamaya başladığında, Sahra endişesini gizlemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. ''En başta müdahale etmeniz gerekirdi Cahit bey. Masada ki kural belli, ilişki yasak. Ama Cem bey açık açık bunun imasında bulundu ve bu kabul edile bilir bir şey değil'' dedi Sahra Bulut'u savunarak. Sonunda konuşmayı becere bilmişti. O kadar şaşırmıştı ki Bulut'un, Cem'i vurmasına, haliyle bu durumu sindirmesi zaman almıştı.

''Bunun cezasının ölüm olduğuna kim karar veriyor? Siz kimsiniz de benim adıma karar verebiliyorsunuz?'' Öyle bir kükredi ki Cahit bey, bütün İstanbul duymuş olabilirdi bu kükremeyi.

''Bu masada Cahit bey harici hiç kimse böyle bir karar veremez. Üstelik abarttığınız gibi bir durum yoktu ortada'' dedi Adem çatık kaşlarıyla.

'' Vurması yanlıştı. Cem'in uyarıla bileceğini düşünüyorum bende.'' Kuşçunun yorumuyla, gözler Kartal'a çevrildi. Onun da bir yorum yapması bekleniyordu elbette.

''Bulut doğru olanı yaptı. Bu masanın kuralını bırakın çiğnemeyi, ufacık bir esnetme söz konusu olursa sonu ölüm olmalı.'' dedi Kartal. Bulut ayağa kalkarak ellerini arkasında bağladı ve dik bir şekilde Cahit beye baktı. ''Masanın kurallarını çiğneme ihtimali olan bir adamı vurduğum için pişman değilim Cahit bey. Bunun bir yaptırımı olması gerekiyorsa eğer, buradayım. İsterseniz öldüre bilirsiniz''

Ne diyordu bu adam böyle? Öldüre bilirsiniz ne demekti? Sahra onun bu şekilde konuştuğuna inanamıyordu. Ya da inanıyordu, sonuçta o Bulut Arslan'dı.

''Cem henüz ölmedi. Eğer ölürse, sende öleceksin biliyorsun değil mi?''

''Onu kalbinden vurdum. Yaşama ihtimali yok!'' dedi Bulut kendinden emin bir tavırla. Kalbinden vurulan tek Cem değildi tabi. Sahra gözlerini kırpıştırarak iç sesini susturmaya çalıştı. Şu durumda bile aptal bir aşık durumunda olamazdı.

''Kalbinden vurulup yaşayan çok adam gördüm ben Bulut Arslan! Ki tam olarak kalbine isabet ettiremedin. Bu işte iyi olduğunu sanıyordum!''

''Hareket etmeseydi tam olarak kalbine isabet edebilirdi'' dedi Bulut homurdanarak.

''Benim anlamadığım bir nokta var. Sen neden Sahra hanım adına bir karar verdin? Kağan yapmış olsaydı yine anlaya bilirdim ama seni hiç anlayamadım Bulut'' Kuşçunun sorusu üzerine, Bulut tekrardan sandalyeye oturarak gözlerini ona dikti. '' Ne ima ediyorsun Kuşçu?''

''İma etmiyorum direk söylüyorum. Sahra'nın sizin evden çıkmadığı kulağımıza geliyor. Masada kuralları çiğneyen siz misiniz yoksa?''

Kuşçu normal şartlarda iyi bir adamdı ancak hakka, adalete ve kurallara da önem verirdi. Bu yüzden onun bu şekilde konuşması Sahra'yı şaşırtsa da, masada ki hiç kimseyi şaşırtmıyordu.

'' Burası ticaret masası değil kadınların altın günü gibi oldu.'' dedi Adem hiçte memnun olmayan bir ifadeyle bakarak.

''İlk ve son kez açıklıyorum. Bu masada birbiriyle sürekli görüşen insanlar var! Ticaret konuşuyorsunuz, özel hayat konuşuyorsunuz, kimi öldüreceğinizi konuşuyorsunuz. Sen Kuşçu abi, benimle, Kağan'la görüştüğün zaman hiçbir problem olmuyorsa eğer, benim de Sahra ile görüşmem hiçbir problem arz etmez. Ayrıca Sahra, benim kız kardeşimin çok yakın arkadaşı ve bu durumda bizim evimize gelebilir, hatta bizim evimizde kalabilir. Bir daha da bu konuda bir ima de bulunmayın, bulunuyorsanız da kanıtlı bir şekilde masaya sunun ve kafamıza sıktırın.'' Bulut tane tane, sert bir ifadeyle durumu açıklarken, Sahra hayranlıkla onu izliyordu.

'' Benim de anlamadığım bir konu var. Bulut, Cem'i vurdu, adam muhtemelen ölecek ama Cahit bey bu durumda kınamaktan başka hiçbir şey yapmadı'' dedi Adem .

Evet bu şaşırtıcıydı. Çünkü uyuşturucu meselesinde hiç sorgulamadan ölüm emrini veren bir adam vardı ve Sahra bu duruma anlam veremiyordu. Bunu kendisi yapmış olsaydı eğer, çoktan kafasına sıkacağına emindi. Cahit beyin tuhaf bir şekilde Bulut'a karşı farklı bir sevgisinin olduğunu düşünmeye başlayacaktı.

'' Cem'in yaptığı davranış yanlıştı, sesimi çıkartmıyorsam sebebi budur. Üstelik Cem'in ölüm haberini henüz almadık. Aldıktan sonra elbette bir sonucu olacak. Toplantı burada bitmiştir!''

Sahra ayağa kalkıp Kağan'ın yanında ilerlerken, bedeni kaskatı kesilmiş durumdaydı. Rahatlamıştı çünkü Bulut yaşıyordu. ''Bu adam manyağın teki! Herkes bir ilişkiniz olduğunu anladığına eminim.'' dedi Kağan resmi bir ses tonuyla.

''Cahit bey dışında herkesle anlaşıyoruz. Kimse bunun üzerine bir oyun kurmaz''

''Kuşçuyu tanımıyorsun. O masanın kurallarının esnetilmesine gelmez. Kendi öz oğlunun ayağına sıktıran bir adam bu, yanlış yaptığı için'' Arabaların önüne geldiklerinde, Sahra derin bir iç çekti. Şu anda bütün bunları hiç düşünmek istemiyordu.

''Sahra bu ilişki senin de, Bulut'un da sonu olacak. Vazgeçmek zorundasınız. Bunu gerçekten göremiyor musun?''

''Leyla'yla bir ilişkin olsa ve sonunda öleceğini bilsen, vazgeçer miydin ondan?'' Kağan'ın sessiz kalışı, büyük bir cevaptı aslında. ''Bende öyle düşünmüştüm'' Bulut yanlarına geldiğinde, Sahra heyecanla ona baktı.

''Bulut sen ne yaptığının farkında mısın?"

''Yapmam gerekeni yaptım. Bize geçelim mi? Konuşuruz. Kağan sende gel''

''Bu olayları kaçırma mı beklemiyorsun herhalde. Elbette bende geleceğim'' Hep beraber arabalara geçtikten sonra, Sahra camı açarak derin bir nefes aldı. Şu anda babasının katili olan bir adam şoförüydü.

''Her şey yolunda mı Sahra?''

''Yolunda abi''

''Bu işleri bırakacağını söylemiştin, İtalya'ya tekrardan döneceğimizi söylemiştin''

''Bu işlerin içinden çıkmak sandığım kadar kolay değilmiş. Çabalıyorum, toparlamaya çalışıyorum. En azından babamın katilinin peşini bıraktım''

''Sen doğru olanı yaptın Sahra'' Belinde ki silaha dokunduğunda, onun kafasına sıkma isteğini bastırmaya çalışıyordu Sahra. Nasıl bir adamdı bu böyle? Yine de sakin kalacaktı ve onu alt edecekti. Bulut'un evine geldiklerinde, hep beraber koltuklara yerleştiler. Saat gecenin 1'iydi ve suratlar beş karıştı.

''Ne olacak bundan sonra?'' diye sordu Sahra tedirgin bir ses tonuyla. Zaten şu anda tedirgin olan sadece kendisiydi. Bulut o kadar rahat duruyordu ki, sanki hiç kimse ona bir şey yapamaz gibiydi. Beyaz gömleğinin ilk iki düğmesini açmıştı ve yine dirseklerine katar katlamıştı gömleğinin kollarını. Bu haller kesinlikle ona fazla yakışıyordu. Fazla ateşli, fazla çekiciydi.

''Cem ölürse eğer, Bulut'un ölümünü masa da oylatacaklar'' diye açıkladı Kağan.

'' Adem ve Cahit bey dışında hiç kimse Bulut'un ölmesini istemez. Hoş Cahit beyin de istediğine pek emin değilim ama'' Sahra düşüncesini paylaşırken, bunun tahmin ettiği gibi olmasını diliyordu.

''Beni ikna etmeniz biraz zor gibi. Bu soğuk nevale olan adamı sevdiğimi pek söyleyemeyeceğim'' dedi Kağan dalga geçen bir ifadeyle. Yeterince gergin bir hayatları vardı zaten. Bazı şeyleri dalgaya vurmazsa, kafayı yiyebilirdi.

''Seni tehdit edeceğim bir konu var. O yüzden sen ceptesin'' Sahra'nın tehdit konusunun, Leyla olduğunu anlaya biliyordu Kağan. Ancak Bulut o kadar başka bir kafadaydı ki, bunu sorgulama gereği bile duymadan başka bir konuya geçti.

''Cem ölmese bile ben onu hastanede öldüreceğim''

Bulut her zaman ki gibi formundaydı. Adam asla rahat durmuyordu ve Sahra onunla nasıl baş edeceğini bilmiyordu artık. " Böyle bir şey yapmayacaksın elbette"

''Gözümün önünde sana olan aşkını itiraf etmek üzereydi. Elbette yaşamayacak!"

''İtiraf etse ne olur? Bir daha benim yanıma yaklaşamaz! Bulut, birazcık beni önemsiyorsan eğer, Cem'i öldürmezsin" Bu cümle Bulut'u sinirlendirmiş olacaktı ki, aniden bakışları değişti ve sırtını dikleştirdi.

"Ne alakası var! Seni elbette önemsiyorum. Önemsemesem o herife sıkar mıydım?" Bu doğruydu ama kendi istediğinin olması için bir şekilde onu ikna etmesi gerektiğini düşünüyordu Sahra. Bulut deli bir adamdı ve söz konusu sevdikleriyse, onu hiç kimse durduramazdı.

''Abi nesqukli süt içeli mi?'' Leyla bağırarak içeriye girdiğinde, Sahra'yı ve Kağan'ı görünce şok bir ifadeyle baka kaldı. Işıkları açık görünce abisinin geldiğini görmüştü ancak, bu saatte Sahra'nı ve Kağan'ın burada olacağını hiç düşünmemişti. ''Nesquikli süt mü? Ciddi misin? Sen nesqukli süt mü içiyorsun?'' dedi gülerek Kağan.

''Ben bilmiyordum burada olduğunuzu.''

Abisinin sert bakışları karşısında, Leyla çok yanlış bir şey yaptığını anlamış bulunmaktaydı. Ancak nereden bilebilirdi ki onların burada olduklarını? Müneccim miydi?

''Ömür boyu elime düştün farkında mısın? Bunu, bizim alemde dile getirsem, net bir şekilde seni aforoz ederler.''

Kağan büyük bir keyifle dalga geçerken, diğer yandan derin bir iç çekerek Leyla'yı süzüyordu. Üzerinde bol, kalçalarını kapatan bir kazak, altında da dar siyah bir tayt vardı. Yine çok güzel ve çok tatlı bir görüntü sunuyordu kendisine.

''O zaman bende seni büyük bir zevkle öldürürüm.'' dedi Bulut ters bir bakış atarak. Sahra ise gülümseyerek Bulut'a bakıyordu. Az önce masada birini vuran ve cesurca kafa tutan adam, kardeşiyle süt içebiliyordu. İyi bir baba olacağını düşündü o anda Sahra. Bulut'tan kesinlikle mükemmel bir baba olabilirdi. Evet şu anda belki bu düşüncesi için çok erkendi ancak, ileride bir ailesi olmalıydı. Çünkü kendisi küçükken kısa bir süreliğine de olsa mutlu bir çocukluk geçirmişti annesiyle ve babasıyla. O yüzden, sıcacık bir ailenin ne olduğunu çok iyi bildiği için özlemini çekiyordu. İleride kendi küçük yuvalarında, mutlu bir aile kurabilirlerdi ve bu kesinlikle Bulut'la olmalıydı. Ondan başkasını hayal bile edemezdi.

''Sen abine bir nesqukli süt yap bence Leyla. Muhtemelen sinirleri ancak bu şekilde yatışa bilir''

''Leylacığım sen odana geç hadi güzelim. Benim Kağan'la ufacık işim olacakta'' dedi sinirle adamın ayağına tekme atarak. '' Nesqukli süt içen birine göre fazla öfkeli değil misin?'' diye sordu Kağan gülerek.

''Şu anda karşımda bu şekilde konuşuyor olmanın sebebi Sahra biliyorsun değil mi? Yat kalk ona dua et!''

Leyla abisinin yanına oturarak, sıcacık bir gülümsemeyle Kağan'a odaklandı. Onu gördüğü için içi mutlulukla dolmuştu. Aslında biraz rahatlamış hissediyordu. Fırat'a karşı kendi içinde net olması iyi hissetmesine yol açmıştı. Sadece bunu Fırat'a söyleyemediği için biraz huzursuzdu, bununda sebebi Fırat'ın hiçbir şekilde telefonlarını açmayışı, iş yerinde ve hatta evde dahi olmamasıydı.

''Bence siz fazla gerginsiniz, biraz sakin olun. Acıkmış olabilir misiniz acaba? Size efsane bir menemen yapabilirim''

''Ben bu teklife asla hayır demem de, sen menemen yapabildiğine eminsin değil mi?'' Kağan'ın sorusuyla, Leyla gözlerini devirerek adama baktı. ''Bu sorunu duymazdan geliyorum ve sizleri mutfağa davet ediyorum'' Leyla ayağa kalkıp mutfağa giderken, Kağanda peşinden gitti. Sahra ise oturduğu koltuktan kalkarak Bulut'un yanına oturdu ve adamın elini tuttu usulca.

'' İyi misin?'' Sonuçta masada olanlar normal değildi ve sevdiği adamın gerçekten nasıl olduğunu merak ediyordu. Ancak o hiçte bugün olanlardan etkilenmişe benzemiyordu. Tam tersi onun aklı bambaşka bir yerdeydi.

''Sensiz bir gün geçirdiğim için çokta iyi sayılmam'' Bulut, parmaklarını kızın saçlarında gezdirdiğinde, Sahra biraz daha sokularak adamın ela gözlerine dikti gözlerini. "Nesqukli süt içmediğin içinde olabilir tabi" Sahra'nın dalga geçen ifadesinden sonra, Bulut gözlerini devirerek ona baktı. "Bütün karizmayı çizdirdim galiba" Bulut'un karizmasını çizecek hiçbir şeyin olduğunu düşünmüyordu Sahra. " Merak etme karizma kotan üst seviyede, kolay kolay çizilmez. Ama bir gün benimle de içersen fena olmaz"

"Bu asla olmayacak Sahra! Ayrıca bununla ilgili tek kelime dahi etmeni istemiyorum" Sahra kıkırdayarak adama biraz daha yaklaştığında, ciddi ama şefkatli bir ifadeyle ela gözlere odaklandı.

'' Seninle aram kötü olduğu zaman, dünyanın en mutsuz kadını oluyorum. Bulut, bak ben sadece her şeyini anlata bilecek kadar yakın olmanı istiyorum sana. Bütün duvarlarını bana karşı yıkmanı istiyorum. Çünkü sende benden bunu istiyorsun. Ufacık bir şeyi sana söylemesem sinirleniyorsun''

'' Haklı olduğunu biliyorum ama geçmişimi açmak, o günleri anımsamak benim için kolay değil. Hiç hatırlamak istemeyeceğim şeyler yaşadım ve bunları dile getirmek istemiyorum.''

Sahra içini çekerek parmaklarını onun sakallarında gezdirdi usulca. Onu anlaya biliyordu, içini açmaktan çekindiğini görebiliyordu. Ve bunu zamanla aşacaklarını da biliyorum. ''Düşününce evet, bende sana hak verdim. Bunun bir anda olmasını beklemiyorum. Zamanla bazı şeyleri aşacağımızı biliyorum'' Bulut gülümseyerek kızın saçlarına ve yanağına öpücükler kondurdu. ''Bugün ölecek olma ihtimalim mi seni böyle uysal yaptı?''

''Hayır gerizekalı! Ben zaten anlayışlı ve uysal bir insandım her zaman'' dedi adamın göğsüne tatlı bir sinirle vurarak. ''Bu iki kelimenin sözcük anlamını bilmediğine o kadar eminim ki'' Sahra'nın gözleri kısılırken, kendi, laflarıyla vurduğunu anlaya biliyordu. ''Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama, seni çok seviyorum'' Bulut'un içtenlikle kurduğu o iki kelime, Sahra için aslında büyük bir olay değildi. Bulut'un kendisini sevdiğini biliyordu. Çünkü haliyle, tavrıyla, bakışlarıyla ve ilgisiyle bunu fazlasıyla belli ediyordu. Ama bunu duymak fazlasıyla iyi hissetmesine sebep olmuştu ''Biliyorum''

''Egoist bir sevgilim var. Bu durumda senin de karşılık vermen gerekmiyor mu?'' Sahra gülerek başını sağa doğru eğdi usulca. ''Tamam tamam ağlama, bende seni seviyorum'' İkisi de birbirine içtenlikle bakıp gülümsediler. Bu iki kelimenin ikisi içinde bir anlamı yoktu. Zaten birbirlerine baktıkları anda, bu iki kelimeyi söylüyorlardı. Dile getirip getirilmemesi aslında pek umurlarında değildi.

''Şu anda fazla romantik olmadık mı?'' diye ayağa fırladı ve ellerini beline yerleştirdi genç kız. ''Acilen bu sıkıcı çift modundan çıkmamız gerekiyor. Çatışmaya falan mı gitsek?'' Bulut keyifli bir ifadeyle gülümseyerek kızın elinden tuttu ve kucağına doğru çekti. Artık Sahra buna şaşırmıyordu çünkü iki de bir kendisini bu adamın kucağında buluyordu. Şikayetçi miydi? Asla değildi.

''Yakında bir çatışma olacak zaten. Halit'i almamız gerekiyor. O meseleyi halletmeliyiz. O herifle aynı evde kalma ihtimalin bile bana uyku uyutmadı gece''

'' Bu gece de uyutmayacak o halde. Çünkü eve gideceğim''

Bulut olumsuz anlamda başını sallayarak, biraz daha sıkı sarıldı beline ve yüzünü yaklaştırarak güzel yüzünü aklının en derin köşelerine kazıdı. Çok duruydu, çok güzeldi ve onun kendisine karşı gardını indirmesine bayılıyordu. ''Bu gece benimle uyu''

Sahra belinde ki ellerin daha da aşağıya kaydığını hissedince, usulca ensesinde ki saçlarda gezdirdi parmaklarını. Her şey karma karışık bir haldeyken şu hallerine inanamıyordu. Yine aralarında ki köz alev almış durumdaydı. ''Sadece uyuyacağız mı?'' diye sordu Sahra, kışkırtıcı bir ses tonuyla. Bulut'un göz bebekleri büyürken, Sahra'nın bu tutkulu halleri karşısında fazlasıyla deliye dönüyordu. Ama elbette bunun bir karşılığı olacaktı.

Elini, kızın ince ceketinin üzerinden göğsüne yerleştirdiğinde, Sahra şok bir ifadeyle baka kaldı ve gözleri irileşti. ''Beni kışkırtıyorsun'' dedi Bulut dudaklarına doğru fısıldayarak. Göğsünü avuçlayan el karşısında daha fazla dayanamadı ve dudaklarını adamın dudaklarına bastırdı hızlıca. İnce ceketinin üzerinden göğsünü avuçlaması bile böyle delirmesine sebep olurken, gerçekten onun eli tenine değse, arada ceket ve ya sütyen olmasa muhtemelen ölebilirdi. Evet kesinlikle ölebilirdi.

><

Leyla bıkkın bir ifadeyle elinde ki uzun tahta kaşığı ona doğru gösterdi. ''Kağan artık işime karışma!''

''Menemeni soğansız yapacağını söylüyorsun. Nasıl karışmayayım? Menemen soğanlı olur''

''Ya Allah Allah, domatesli soğan yemeği yapmak isteseydim, yapardım. Ama ben menemen yapmak istiyorum!''

''Racona ters bir kere. Alemde soğansız menemen yediğimi, duysalar ciddiye almazlar beni.'' dedi Kağan abartılı bir ifadeyle. Leyla elini beline koyarak ters ters baktı ona. ''Kağan, bu menemen soğansız olacak. Anlamadığın bir şey var mı? Hayır eğer varsa, bu elimde ki kaşığı kafana geçirmek gibi bir olanım var''

''Racon kesmem kafa keserim diyorsun. Olur tamam, senin için soğansız menemen de yerim ne olacak sanki. Nesqukli süt içmekten daha kötü değil'' Leyla domatesleri doğrarken, önüne düşen saçlar rahatsız olmasına sebep olmuştu. ''Şu bileğimde ki tokayla saçlarımı toplar mısın?'' Kağan başıyla onaylayarak, kızın bileğinden tokayı aldı ve arkasına geçti. Ellerini kızın saçlarında gezdirdiğinde, Leyla domateslere odaklanmaya çalıştı. Kağan yavaş yavaş arkaya doğru alarak elinin içinde topladı saçlarını, tokayı saçlarına geçirdikten sonra biraz daha yaklaşarak usulca eğildi ve burnun onun kulağının arka kısmında gezdirerek kokusunu içine çekti. Leyla ise sırtını onun bedenine yasladığında elinde ki bıçak düştü ve gözlerini kapattı. Bütün bedeni titriyordu, kendisini alı koyamıyordu ki. ''Leyla'' diye fısıldadığında, dudaklarını bu sefer kulağının tam alt kısmına bastırdı ve ellerini karnına dolayarak daha çok bastırdı kendisini.

Leyla'nın kendisine yaslanmasından cesaret alarak yapmıştı bunu. ''Bu çok yanlış'' diye mırıldandı kızın boynuna öpücükler kondurarak. Leyla bir anda ona doğru döndüğünde ellerini adamın boynuna dolayarak dudaklarına baktı. Yüzleri çok yakındı ve her an şu kapıdan abisi girebilirdi. Ama bu durum daha çok heyecanlanmasına ve içinin adrenalinle dolmasına sebep oluyordu.

Leyla küçücük bir öpücük kondurdu adamın dudaklarına, Kağan için dokunuş gibi bir şeydi sanki bu. Bütün bedenini uyaran mükemmel bir dokunuş.

"Bu yüzüğü parmağımdan çıkaracağım'' dedi Leyla kararlılıkla. Kağan ise şaşkınlıkla baka kaldı, çünkü böyle bir şeyi beklemiyordu. ''Ne?''

''Fırat'ı sevmiyorum. Onunla konuşacağım ve bu işi bitireceğim'' dedi kısık bir ses tonuyla Leyla. Kağan sanki o anda dünyanın en güzel haberini almış gibi gülümsedi. '' Sonunda çok doğru bir karar verdin! Şu anda bana dünyanın en güzel haberini verdiğinin farkında mısın?''

''Senin için bu kadar önemli mi?'' Sahi Kağan kendisine karşı ne hissediyordu, merak ediyordu Leyla. Onun kendisine olan duygularını anlaya biliyordu. Söyledikleriyle, bakışlarıyla bunu fazlasıyla belli ediyordu. Ama açık açık bir itirafta bulunmamıştı.

'' Ne kadar önemli olduğunu tahmin dahi edemezsin? Belki benimle olmayacaksın ama... seni başka bir adamla düşündükçe delirmeyeceğim artık. En azından bu kadarı bile benim için yeterli'' dedi gülümsemesi genişlerken . Usul usul kızın yanağını okşarken, onu öpmemek için büyük bir çaba harcıyordu. Yakınlardan sesler gelince, Leyla hızlıca Kağan'ı ittirdi ve arkasına dönerek domateslere odaklandı.

''Ee hani menemen?'' diye içeriye girdi Sahra ve peşinden de Bulut girdi. Kağan'a ve Leyla'ya baktığında ortamda garip bir elektrik sezdi Sahra. Belli ki burada bir şeyler olmuştu. ''Kağan eğer kafa ütülemeyi bırakırsa yapacağım. Menemen soğanlı olur diye tutturdu'' dedi Leyla nefesini normal tutmaya çalışarak.

"Hayır bu kavgaya da hiç anlam veremiyorum. Soğanlı seven soğanlı yapıp yesin, soğansız seven soğansız yesin. Bunu bir devlet meselesi haline getirmeye gerek var mı?" diye sordu Sahra, yüksek tabureye oturarak. "Sen benim soğanlı menemenimin ne kadar iyi olduğunu biliyorsun. İtalya'ya seni ziyarete geldiğimde, direk beni mutfağa sokardın"

Sahra, bir elini arkadaşının omuzuna attığında, başını onun kafasının yanına yasladı gülerek. "Hakkını yiyemem elin çok lezzetli. Makarnayı da güzel yapar" Leyla tebessümle arkasına döndüğünde, Kağan'la kısa bir an için bakıştı. Makarna yaptığı gün aralarında geçenler bir şimşek gibi çakmıştı ikisinin de gözlerinde.

Murat içeriye girdiğinde, Bulut'u köşeye çağırarak bir şeyler söyledi. Bulut'un kaşları çatılırken, yüzünde hiçte memnun olmayan bir ifade vardı. Sahra ve Kağan'a doğru yaklaştığında, Leyla'nın duymamasına dikkat etmeye çalışarak fısıldadı. "O puşt herif ölmemiş!"

"Bu iyi haber!" dedi Sahra mutlulukla gülümseyerek. "İyi bir haber değil. Cem ölmeli!"

"Lan sen kafayı mı yedin? Cem ölürse, sen yaşaya bileceğini mi sanıyorsun?''

"Cem ölmezse, Sahra'yı rahat bırakmayacak. Ben onu vurduğum içinde intikam almaya çalışacak. En azından şimdi bir ihtimalimiz var ama o herif yaşarsa ve arkasına babasını da alırsa, düşman edinmiş olacağız" dedi Bulut durumu açıklayarak.

"Edinelim. Sen, ben ve Sahra bence bu işin üstesinden geliriz kardeşim" dedi Kağan elini uzatarak. Bulut derin bir nefes aldığında adamın elini sıkıca tutarak başıyla onayladı. "Geliriz gelmesine kardeşim de, yine de ölmeli"

"Ölmeyecek Bulut. Seni yüzde bir ihtimalle de olsa kaybetme ihtimaliyle yaşamak istemiyorum. Kağan'ın da söylediği gibi, biz üstesinden geliriz bu durumun. Benim için bu kadarını yapabilirsin bence. Lütfen!'' Bulut sıkıntıyla parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi, Sahra böyle bakarken ona nasıl hayır diyebilirdi ki? ''Tamam, bir şey yapmayacağım. Hala yoğun bakımda, belki benim bir şey yapmama gerek kalmadan ölür.''

''Neden alnından sıkmadın ki?'' diye merakla sordu Kağan.

''İlk görüşte aşk derken kalbine koydu elini çünkü. Kalbini söküp almak istedim bende'' Sahra elini, adamın elinin üzerine koyarak tebessümle baktı. Onun bu kıskanç halleri ciddi ciddi bir gün başlarına bela açacaktı.

''Adamın kurşun sıkmasında bile bir mesaj var'' dedi Kağan alaylı bir ifadeyle.

''Ne fısıldaşıyorsunuz acaba siz?'' Leyla'nın sorusuyla, Bulut biraz uzaklaşarak umursamaz bir ifadeyle sırtını tezgaha yasladı. '' Senin mükemmel bir el lezzetin olduğunu söylüyordum da''

''Ya teşekkür ederim abiciğim'' diyerek hızlıca abisinin yanağına öpücük kondurdu ve arkasına döndü. ''Siz böyle oturacak mısınız? Yardım edin hadi''

''Tatlım ben pek anlamıyorum o işlerden. Kağan sen anlarsın, yardım et hemen'' dedi Kağanın omuzundan ittirerek, Sahra. ''Beni gerçekten uşağınız sanıyorsunuz.'' dedikten sonra Leyla'ya yardım etmeye koyuldu. Bir süre sonra menemen hazır olduğunda, hepsi büyük bir iştahla yemeye koyuldu.  ''Leyla o nasıl bir menemen yemek öyle?'' diye sordu Kağan. Önünde tabak bir kaşık menemen koymuştu ve çatalla yiyordu. ''Tavadan yiyeceksin bunu ve ekmeğini daldıracaksın''

''Sen her şeye karışmasan mı acaba?''

''Söylediğimi yapar mısın? Al şu ekmeği ve menemene daldır'' Leyla bıkkınlıkla adama bakarken, diğer yandan da onun bu tatlı halleri hoşuna gitmiyor değildi. ''Bence sen birazcık kibar ol ve çatalla menemeni yedikten sonra, küçük bir parça ekmeği alarak ağzına at''

''Tam bir prensessin biliyorsun değil mi?'' dedikten sonra tavada ki menemene ekmeğini daldırıp, ağzına attı Kağan.

Bulut önce Kağan'a ardından Leyla'ya baktı. Bir şey mi kaçırmıştı? Bunların bu derece samimi olması tuhaf gelmişti. ''Bunlar ne ara böyle samimi oldu ki?'' Sahra kulağında hissettiği fısıltıyla, ona doğru dönerek gülümsedi. Bulut'tan bir şey kaçmazdı elbette. Hatta şu anda aralarında bir şey olduğunu anlamamasının sebebi Leyla'nın nişanlı olmasıydı büyük ihtimalle. Leyla'ya asla bu durumu konduramazdı. Yani Fırat'la nişanlıyken, Kağan'dan da etkilendiği aklına dahi gelmezdi. ''Biz üçümüz beraber takılıyoruz bazen. Onlarda iyi arkadaş oldular bu sayede. Hatta ben olmadan da görüşüyorlar. Bu senin için bir problem mi?'' diye sordu Sahra duruma açıklık getirerek.

''Bir problem olduğundan değil ama yine de aynı işi yaptığım bir adamla arkadaşlık etmesini ister miyim? Pek değil. Bir de Fırat'ın yerinde olsaydım, böyle bir şeye müsaade etmezdim.''

''Nedenmiş? Kağan'da benim yakın arkadaşım''

''Aynı şey değil. Kağan'la sen çocukluk arkadaşısınız, kardeş gibi olmuşsunuz. Kağan'ın sana ufacık bir hissi olduğunu anlasam, yanına bile yaklaşmasına izin vermezdim. Aranızda ki dostluğu görebiliyorum. Ayrıca Kağan ve Leyla sonradan tanıştı, bir bağları yok''

''Onların aralarında bir şey olacağını falan mı düşünüyorsun?'' Leyla ve Kağan tamamen birbirlerine odaklanıp, menemen konusunda atıştıkları için, sessiz sessiz de olsa rahatça konuşa biliyorlardı.

''Ne saçmalıyorsun Sahra? Leyla nişanlı, elbette aralarında bir şey olma ihtimalini düşünmüyorum. Leyla asla böyle bir şey yapmaz, Kağan'da evime girip çıkıyor ve karşısında nişanlı bir kadın var. Üstelik hovardanın teki. Bunun ihtimali bile yok'' Bulut'un konuşmasından sonra, Sahra bir şey demeden ekmeğinden bir parça ısırdı. Leyla ile Kağan'ın işi hiç kolay değildi, kesinlikle kolay değildi.

Bulut'un telefonu çalınca biraz uzaklaşarak konuşmaya başladı. Sahra ise gözlerinden kalp fışkırırcasına ikisine bakıyordu. Gerçekten çok yakışıyorlardı. ''Ay yok ben sizi öpeceğim'' Sahra bir anda ayağa kalkıp onlara doğru yaklaştığında, önce Leyla'yı ardından Kağan'ı öptü. Kendisini yaz dizisinde birbirine aşık çifte fan sayfası açmış, ağır ergen kızlar gibi hissediyordu. Ama ne yapabilirdi? Onlar birbirleriyle olmalıydı.

''Ne oluyor lan? Sen hayırdır?'' dedi Kağan şaşkınlıkla bakarak.

''İçimden geldi ya. Ne var?'' O sırada Bulut yanlarına geldiğinde, yine suratsız bir ifadeyle bakıyordu. ''Benim depoda bir işim var, oraya gitmem lazım. Sahra sen istersen Leyla'yla kal ya da Kağan'a geç''

''Kağan'a geçsem daha iyi. Sabah erken kalkıp iskeleye gitmem gerekiyor. Ben seni geçireyim'' Beraber kapının önüne geldiklerinde, Bulut elini kızın beline dolayarak yanağına ıslak bir öpücük bıraktı.

''Bir problem yok değil mi?'' diye sordu meraklı gözlerle bakarak. Bu işlerin böyle bir özelliği vardı. Gecesi, gündüzü olmuyordu insanın ve o yüzden bir problem yaratmıyordu ikisinin arasında.

''Yok, merak etme. Senin özleyecek olmam dışında bir problem yok tabi'' Sahra gülümseyerek ellerini adamın boynuna doladı usulca. "Dikkatli ol"

"Sende dikkatli ol güzelim. Kağan'da kal, eve gitme sakın" Sahra başıyla onayladıktan sonra, dudaklarında hissettiği baskılı öpücük karşısında, gülümseyerek karşılık verdi. Bulut evden çıktığında, Sahra içini çekerek sırtını kapıya yasladı. Çok iyi hissediyordu, her şeye rağmen şu anda çok iyi hissediyordu.

____

Aradan üç gün geçmişti ve Leyla artık Fırat'la karşı karşıya gelebilmişti. Onun evinde onunla karşı karşıya otururken, vicdanının sesini durdurmaya çalışıyordu.

"Neden kaç gündür sana ulaşmama izin vermiyorsun?"

"Düşünmem gerekiyordu. Bir karar vermem gerekiyordu."

"Bir karar verebildin mi?" diye sordu heyecanla Leyla. Aslında tercih ettiği şey, Fırat'ın kendisinden ayrılmasıydı. Böylesi çok daha rahat hissetmesine sebep olacaktı. "Leyla bak ben bu yüzüğü takmadan önce, bazı şeylerin senin için zor olduğunu sanıyordum. Abinin baskısı, senin hayata bakış açının çok daha farklı olduğunu düşünüyordum. Bu yüzüğü taktıktan sonra her şeyin farklı olacağını düşündüm. Senin bir şeyleri aşacağını düşündüm ama gördüm, senin gözlerinde ki o tiksinme ifadesini çok net gördüm. Yaklaştığım an resmen benden iğrenir gibi baktın ve bu benim için artık bardağın son damlasıydı" Fırat ayağa kalkıp ellerini beline koyarak derin bir iç çekti ve içki doldurarak bir yudum aldı ve tekrardan kıza doğru döndü. Histerik bir hali vardı, sakin duruyordu ama öyle değil gibiydi de.

"Düşündüm, düşündüm, düşündüm ve bir karara vardım." diye gülümsedi ve kadehini havaya kaldırdı. "Ben seni asla bırakmayacağım Leyla! Bugüne kadar istediğim her şeyi elde ettim. Seni de istiyorum. Kalbini, bedenini, ruhunu istiyorum." Fırat'ı ilk defa böyle garip görüyordu Leyla. Hem sakin hem korkunç hem de psikopat gibiydi.

"Fırat, ben sana istediğini veremem" dedikten sonra ayaklandı ve ona doğru bir adım attı. "Bak biz seninle çok güzel anlar yaşadık. Beraber vakit geçirdiğimiz anlardan keyif aldım, iki iyi arkadaş gibi olduk seninle. Ama daha fazlası yok, daha fazlasını hissedemiyorum. Sana karşı aşk anlamında bir his besleyemiyorum"

Sonunda bunu söylediğinde, bir rahatlama hissi belirdi içinde. Kuş gibi hafiflemişti ama bu yüzüğü çıkartıp evden ayrıla bilirse çok daha fazla rahatlayacaktı. Leyla parmağında ki yüzüğü çıkaracakken, Fırat bir anda elinden tutarak kendisine çekti ve buz gibi bir ifadeyle baktı. "Bu kadar kolay mı? Senin için bu yüzüğü çıkartmak bu kadar basit mi lan!" Yüzüne karşı öyle bir bağırmıştı ki, Leyla şaşkınlıkla bir kaç adım geriledi.

"Fırat sen iyi değilsin!" Leyla hızlıca parmağından yüzüğü çıkartarak masaya bıraktı. "Daha fazla uzatmak istemiyorum. Senin de üzülmeni istemiyorum. Eminim karşına, seni seven seni isteyen bir kadın çıkacaktır. Ama o kişi ben değilim." Genç kız duraksayarak güçlükle yutkunurken, Fırat öfkeyle elinde ki kadehi yere fırlattı. Leyla hızlıca kapıya doğru yürüdü ancak Fırat bir anda kolundan tutarak geriye doğru çekti. 

"Gitmiyorsun! Gitmiyorsun otur şuraya, konuşacağız.  Aylardır gözünün içine bakıyorum. Aylardır! Şimdi öyle ben yapamıyorum deyip çekip gidemezsin! Ne oldu bir anda böyle? Leyla, biz evleneceğiz tamam mı? Evlenmek zorundayız. Tak o yüzüğü parmağına! Daha yeni nişanlandık biz seninle! Böyle bir karar veremezsin''

"Fırat yapma Allah aşkına, sen bu değilsin! Bak ben ayıpsız bir şekilde ayrılmak istiyorum. İki gün sonra karşı karşıya geldiğimizde, birbirimizin yüzüne bakalım istiyorum" Kolay olmadığını biliyordu ancak Fırat'ın iyiliği için bunu yapmak zorundaydı. Kendi iyiliği içinde aynı şekilde. Gerçekten Kağan'a hak veriyordu. Eğer Fırat'a karşı bir şeyler hissetseydi, başka bir adamı öpmezdi, onun kendisine dokunmasına izin vermezdi, daha fazlasını arzulamazdı.

"Hayır biz evleneceğiz. Evlenmek zorundayız diyorum, beni algılaya biliyorsun değil mi?" Fırat yüzükleri alarak tekrardan Leyla'ya doğru uzattı.

"Tak şimdi bunu"

"Fırat bitti! Bitti kabul et bunu. Daha fazla zorlaştırma artık" Leyla tekrardan kapıya doğru yürüyecekken, Fırat kolunu öyle sıkı tuttu ki, Leyla acıya yüzünü buruşturdu. "Canımı acıtıyorsun!"

"Benim canımdan daha fazla acımadığına emin olabilirsin" dedikten sonra bir anda Leyla'yı koltuğa doğru ittirdi ve çekmeceyi açarak içerisinden bir dosya çıkartarak, Leyla'nın önünde ki masaya sertçe koydu.

"Ya benimle evlenirsin ya da ben bu dosyayı alır savcılığa şikayette bulunurum" Leyla dudaklarını aralarken, şaşkınlıkla dosyayı açtı. Abisine ait bilgiler vardı. Öldürdüğü adamlar, yasa dışı işleri, fotoğraflar, bilgiler....

"Se sen biliyordun!" dedi şaşkınlıkla bakarak Leyla. Aylardır omuzlarına yük olarak binen bu sırrı aslında Fırat biliyordu!

"İtiraf etmeni bekledim ama tek kelime etmedin. Beni kaybetmek istemediğini sandığım için söylemediğini düşündüm ancak bu tamamen abinin bu işi yapmasından utanmanla alakalı bir durumdu. Ben seni bu şekilde kabul ettim! Abinin bir manyak olduğunu bile kabul ettim seni ben Leyla!" Leyla ayağa kalktığında, üzerinde ki şaşkınlığı atabilmiş değildi. Nasıl böyle bir şeyi bildiği halde susmuştu? Üstelik kendisini tehdit ediyordu bu bilgilerle. Şaka mıydı bu? ''Etmeseydin! Kabul etmeseydin o zaman. Üstelik sen, bütün bunları nasıl buldun?"

"Güçlü bağlantılarım var. Beni çok hafife alıyorsun! Şimdi, abinin hapse girmesini istemiyorsan eğer, benimle evleneceksin! Senin de hukuk bilgin var, normal şartlarda Bulut bu delillerle asla hapisten çıkamaz ama devlette onların yaptıkları işleri bildikleri için ve bazı durumlara göz yumdukları için, ömür boyu bırakmazlar içeride. Yine de en az üç dört yıl içerde kalır"

Nasıl bir adamla aylarını geçirmişti böyle? Gerçekten karşısında ki Fırat'ın, kendi içinde tanıdığı Fırat ile uzaktan yakından alakası yoktu. Şu anda büyük bir aydınlanma yaşıyordu ve böyle bir adamla aylarını geçirdiğine dahi inanmıyordu. İstemediği bir durum karşısında tam bir pisliğe dönüşmüştü. Meğer gerçek yüzünü hiç göstermemişti.

"Beni bununla mı tehdit ediyorsun! Abimi sen çok hafife alıyorsun. O bir yolunu bulur. Senin bu saçma sapan kanıtlarına da bir çözüm bulacağına eminim"

"Bunun bir yolu yok! Sende çok iyi biliyorsun yolu olmadığını. Leyla, o yüzüğü parmağına takmazsan, abini kaybedersin'' Gözlerine hücum eden yaşlara engel olmaya çalışırken, ne yapacağını bilmiyordu Leyla. Abisinin işleriyle ilgili hiçbir fikri yoktu. Evet bütün bunlar normal şartlarda abisini hapse sokardı ama derin bir yapılanmaydı bu ve tam olarak abisi bu işin neresindeydi kestiremiyordu.

"Se sen nasıl bir adamsın ya? Böyle mi elinde tutacaksın beni! Bu şekilde mi seni sevmemi sağlayacaksın?"

"Evet bu şekilde sağlayacağım. Umarım bütün bunları abine söylemek gibi bir hata da yapmazsın. Abin kapıma dayandığı an, bu dosya Savcılıkta olur. Yarına kadar düşün taşın ve bir karar ver."

Leyla gözyaşları içinde evden çıkarken, Fırat telefonunu çıkartarak sert bir ifadeyle karşıya dikti gözlerini ''Leyla ile en kısa sürede evleneceğiz. Hiçbir problem yok, size bilgi vermek için aradım'' dedikten sonra kapattı telefonu ve içkisini yudumlayarak gülümsedi.

Leyla arabaya bindiği an öfkeyle elini direksiyona geçirdi. Bileğinde ki acıyla yüzünü buruştururken, kolunun kıpkırmızı olduğunu gördü. Hatta birazdan moraracağına emindi, çünkü temi bembeyazdı. Ne yapacaktı peki şimdi? Fırat'ın tehditlerine göz mü yumacaktı? Abisi bu hayatta ki tek varlığıydı, ona bir şey olmasını istemiyordu. Hapse girmesine dayanamazdı! Evet onun hayatından uzaklaşmak istemişti ancak, Bulut her zaman iyi olmalıydı. Ona bir zarar gelmemeliydi. Bu konuda birine danışması gerekiyordu ve bu kişi Sahra olabilirdi. Evet, Sahra'nın yanına gidecekti ve bir şekilde ona soracaktı. Fırat gerçekten abisine zarar verebilir miydi? Bunu öğrenecekti.

<>

Sahra elinde ki çekiçle Halit'in odasına girerken, hızlıca adamın dolabını açtı. Alt tarafta ki küçük sandım yine yerinde duruyordu. Hızlıca sandığı aldığında elinde ki çekiçle kilidi kırmak için vurdu. Halit evde olmadığı için rahattı ancak bu elinde ki çekiçle bu kilit kırılmıyordu. Sıkıntıyla oflarken, bir anda kapının açılmasıyla Sahra ayağa fırladı ve çekici arkasına sakladı. Halit önce durumu algılayamadı ancak yerde ki sandığı görünce durumu algılaması çokta uzun sürmedi.

''Ne işin var senin bu odada?''

''Hiçbir işim yok. Bir eşyamı kaybet...''

''Yalan söyleme!'' diye bağırdı öfkeyle adam ve yerde ki sandığı eline alarak köşeye koydu. ''Sen benden şüphelendin değil mi? O yüzden odamı karıştırıyorsun'' Artık kaçış yoktu, bir şeyleri inkar etmenin de gereği yoktu. Sahra arkasında ki çekici yan tarafına aldığında derin bir nefes aldı.

''Şüphelenmiyorum. Babamın katillerinden birisi olduğunu biliyorum''

Halit'in göz bebekleri büyürken, Sahra sert bir ifadeyle ona bakıyordu. ''Neden yaptın bunu? Neden ihanet ettin babama, bana!'' diye bağırdı öfkeyle. Halit ise bir anda Sahra'ya doğru atılarak onu kolundan tutup ters çevirdi ve boğazına sarıldı. ''Bunu bilmemeliydin! Sana bu işin peşini bırakmanı söylemiştim'' Sahranın eline sert bir darbe uygularken, elinde ki çekici yere düştü bir anda. ''Böyle olması gerekiyordu ve sen artık yaşamamalısın Sahra!'' Sahra başını geriye doğru atarak adamın burnuna çakarken, onun bileğini kavradığı gibi ani bir manevrayla arkasına geçerek güçlü bir tekme attı ancak, Halit'te boş bir adam değildi. Sahra'nın bacağından tuttuğu sert bir hareketle çekerken, Sahra sırt üstü düştü ve Halit üzerine çıkarak boğazına sarıldı.

'' Sana yapma dedim, seni uyardım!'' Adamın ağzından tükürükler saçılırken, Sahra ayaklarını adamın ayaklarına dolayarak sert bir hareketle döndü ve yumruğu yüzüne çaktı. ''Neden! Neden ya neden? Neden yaptın bunu! Kim istedi senden?'' Üst üste adamın suratına yumruğu savururken, neden diye soruyordu. Neden yapmıştı bunu! Halit kızın bileklerini kavrayıp onu sert bir şekilde ileriye doğru fırlattı ve saçından tuttuğu gibi ayağa kaldırdı onu. Sahra adamın  bacağına tekme atacakken, Halit onun bacağından tutup havaya doğru kaldırarak yatağa fırlattı. ''Beni yenebileceğini mi sanıyorsun? Sana bunları öğretenlerden birisi de benden unuttun mu? Çok iyisin. Ama benim karşımda değil''

Halit kızın üzerine atlayacakken, Sahra yana kayarak yatakta doğruldu ve adamın boynuna sarıldığı gibi onu geriye doğru çekti ancak Halit yine kızın bileğini tutup ani bir hareketle yatağa fırlatıp üzerine çıktı. Zil çaldığını duydu o anda Sahra. ''Aaa!'' Bağırmak istedi ancak Halit boğazına öyle bir yapıştı ki, nefesi aniden kesildi.

''Böyle olmasını bende istemezdim  Sahra. Ama sen başka yol bırakmadın bana! Bırakmadın!'' Sahra boğazını sıkan ellere yapıştı ancak yapamıyordu, kurtulamıyordu.

Eliyle adamın yüzünü çizdi ancak fayda etmiyordu. Artık nefesi kesiliyordu, ölecekti. Yolun sonuna gelmişti. Gözlerinden yaşlar süzülürken, pes etmek istemiyordu. Ölmek istemiyordu. O anda yüksek seste bir kırılma sesi duyuldu. Halit'in başında bir sürahi kırılmıştı ve adam bir anda yan tarafa doğru yığılmıştı. Sahra öksürerek kendisini toparlamaya çalıştı. Yatağından doğrulduğunda gözü dahi kararmış durumdaydı. Sadece öksürüyor ve nefes almaya çalışıyordu.

''İç, iç bunu!''

Sahra gözlerini araladığında, Leyla'nın büyük bir endişeyle kendisine baktığını gördü. Onun dudaklarına uzattığı sudan bir yudum aldığında derin bir nefes aldı.

''Sahra iyi misin?'' Sahra başıyla onayladıktan sonra , Leyla'nın elinde ki suyu alarak bir yudum daha aldı ve köşeye bıraktı. Yavaş yavaş toparlanırken, yatakta mırıldanan Halit'e dikti gözlerini.

''Leyla git buradan! Git buradan, senin bunları görmeni istemiyorum. Git ben halledeceğim her şeyi'' diye bağırdı bir anda. Ayağa kalktığında soğuk kanlı olması gerektiğini biliyordu. '' Seni böyle bırakamam! Dışarıdakilere haber vereyim''

''Hayır! Dışarıda ki adamlara güvenemem! Hepsini Halit buldu onların!''

''Tamam ne yapacağız o zaman?''

''Leyla sen git. Ben halle...''

''Ne yapılması gerektiğini söyle sadece!'' diye bağırdı Leyla bir anda. Sahra ileri geri gitmeye başladığında düşünmeye çalıştı. Halit'i buradan çıkartmaları gerekiyordu. Bir şekilde kimse görmeden onu buradan çıkartmalıydı. ''Sen şimdi normal bir şekilde evden çıkıyorsun eve arabana binip gidiyorsun. Yaklaşık  7-8  dakika sonra arka kapıya gel. Ben arkada ki adamları başka bir tarafa yönlendireceğim. Sonra yanıma gel ve Halit'i taşımama yardım et'' Leyla başıyla onaylarken, ne yapacağını bilmez bir halde bakıyordu. ''Leyla hadi!''

''Ta tamam'' Leyla hızlıca odadan ayrılırken, Sahra yukarıya çıkıp tabancasını ve telefonu aldı. Bir ip bulduktan sonra, adamın ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladı ve ardından banyoya girerek yüzüne baktı. Alnında bir yara vardı, boğazında el izleri vardı ve kıpkırmızıydı, saçı başı darma dağanıktı, elinin üzerinde de çizikler vardı. Hızlıca yukarıya tekrardan çıkıp üzerini değiştirdi ve kapüşonlu ceketini üzerine geçirerek, kapüşonu kafasına geçirdi. Evden çıkıp arka tarafa ilerlediğinde, bahçe kapısını açarak iki tane adama baktı. ''Siz ön tarafa geçin hadi''

''Ama Sahra hanım...''

''Bu bir emirdir. Ön tarafa geçin dedim size!'' Adamlar ikiletmeden ön tarafa doğru ilerlerken, Sahra tekrardan içeriye girerek adamın koltuğunun altlarından tutarak onu sürüklemeye başladı. Ancak çok fazla ağırdı ve şu anda hiç iyi hissetmiyordu. Sürgülü kapıdan dışarıya çıkarttığında, Leyla'nın koşarak geldiğini gördü. Adamın ayaklarından tutup kaldırdı ve hızlıca arabaya ilerleyerek, adamı bagaja attılar. Sahra direksiyona geçerken, Leyla da yan koltuğa geçti ve yola koyuldular.

'' Adam ölmemiştir değil mi?'' diye sordu Leyla panik bir şekilde bakarak. ''Ölmedi merak etme. Ses çıkarıyordu'' Leyla başıyla onayladıktan sonra ağlamamak için direniyordu. Bütün bunlar kendisi için çok fazlaydı. Hiç alışkın olduğu durumlar değildi ve haliyle fazlasıyla etkilenmişti.

''Leyla hayatımı kurtardın. Teşekkür ederim''

''Kim olsa aynı şeyi yapardı, teşekkür etme. Kimseye haber vermeyecek miyiz? Abime, Kağan'a?'' diye sordu titreyen sesiyle Leyla.

'' Haber vereceğiz elbette. Seni bu işe karıştırdığım için Bulut'ta, Kağan'da bana çok kızacak'' Leyla'yı bu işlerden uzak tutmak isterlerken, ki buna kendisi de dahildi, kızı hiç olmadık bir durumun içine sokmuşlardı.

''Senin şu halini gördükten sonra ikisi de kızmaz. Ayrıca bunu ben istedim. En yakın hastaneye bakma mı ister misin?''

''Hastaneye falan gitmeyeceğiz Leyla.''

''Ne! Adamın kafasında sürahi kırdım, adam ölebilir''

Sahra ona cevap vermeden bir eczanede durup pansuman malzemesi aldı ve yola koyuldu. Daha önce Caner için ayarladığı, ormanın içinde ki eve geldiklerinde, adamı hızlıca indirerek içeriye soktular ve bir sandalyeye bağladı Sahra onu. Saçlarının arasından dökülen kanlar üzere, adamın kafasına pansuman yaparak, sargıyla sardı usulca.

''Haber verdin mi Bulut'a?'' diye sordu Sahra derin bir nefes alarak.

''İkisine de konum attım ve gelmelerini söyledim. Arayıp duruyorlar ama ne söylediğimi bilmediğim için açamadım.'' Leyla köşede ki koltuğa otururken, Sahra'da yanına oturdu. Onun ne kadar çok etkilendiğini görebiliyordu. ''Özür dilerim. Seni böyle bir duruma sokmak istemezdim''

''Bu adamı yanında gördüm, senin yakınındı. Ondan bahsettiğini de hatırlıyorum. Nasıl bu hale geldiniz?"

'' O adam benim babamın katillerinden birisiymiş meğer Leyla. Bunu öğrendiğimi anlayınca, beni öldürmek istedi"

Leyla şaşkınlıkla dudaklarına aralarken, öfkeli gözlerle adama baktı. Şu  anda o adamın kafasında sürahi kırdığı için sızlayan vicdanı aniden susmuştu. Hatta yaptığı şey için ' oh olsun' bile diyordu içinden.

Zili çaldığında kapıyı açmadığı için arkasına dönüp gitmişti. Ancak korumalardan birisi evde olduğunu söyleyince içi rahat etmemiş bahçede olduğunu düşünerek arka tarafa geçmişti. Sürgülü camı da görünce dayanamayıp içeriye girmişti ve gelen gürültü sesleriyle eline mutfaktan bir sürahi alıp odaya girmişti. Tamamıyla tesadüf eseri olmuştu aslında her şey.

''Adama bak ya! Koynunda yılan beslemişsin yani öyle mi? İnanamıyorum. Ve gram acımıyorum şu anda ona'' dedi öfkeyle soluyarak. Sahra onun bu hali karşısında gülmeden edemedi, neden güldüğünü bilmiyordu ancak sinirleri fena halde bozulmuş durumdaydı.

''Sen neye gülüyorsun?''

''Bilmiyorum sinirlerim bozuldu galiba''  Sahra gülünce, Leyla da bir anda gülmeye başladı. Her şey fazla saçmaydı, neden güldüklerini kendileri dahi bilmiyordu. İkisi de birbirine baktıkça gülmeye devam ederlerken, kapının açılmasıyla Kağan'ın içeriye girmesi bir oldu. Ve acayip alakasız bir manzara ile karşılaştı. Halit eli yüzü dağılmış bir şekilde bağlıydı, Leyla ve Sahra ise oturmuş birbirlerine bakıp gülüyorlardı. Tam olarak rönesans tablosu gibi bir ortamdı.

''Ne oluyor burada?'' diye şaşkınlıkla bakarken, Leyla'nın ve Sahra'nın gülümsemesi soldu aniden. Leyla ayağa kalkarak adamın boynuna sıkıca sarılırken, Kağan onun beline sarılarak neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. ''Leyla iyi misin sen güzelim? Senin ne işin var ayrıca burada!'' Geri çekildiğinde kızın yüzünü inceledi ve iyi olduğunu görünce rahat bir nefes aldı. ''Ben iyiyim. En azından fiziksel olarak''

Kağan gözlerini Sahra'ya diktiğinde ona doğru yaklaşarak yanına oturdu. Alnı yaraydı, yüzü şişti ve boğazı kıpkırmızıydı. ''Sahra senin bu halin ne! Halit neden bağlı? Birisi bana neler olduğunu açıklayacak mı?'' Sahra ayağa kalktığında, Kağan'da peşinden kalktı. Bulut'un Halit'ten haberi vardı ancak, Kağan'ın hiçbir şeyden haberi yoktu. Haliyle bu şekilde tepki vermesi doğaldı.

''Bulut gelince konuşalım mı? Ayrı ayrı dert anlatmak istemiyorum'' Kağan, Sahra'ya yaklaştığında endişeli bir ifadeyle boynuna dokundu ancak genç kız yüzünü buruşturarak geri çekildi. ''Sana bunu Halit mi yaptı? Çok kötü olmuş boynun. Sahra sen hiç iyi görünmüyorsun. Gel otur şöyle, hadi güzelim''

''Biraz hava alsam daha iyi olacak'' Sahra dışarıya doğru çıkarken, Kağan Leyla'nın elini kavrayarak peşinden çıktı. Şaşkındı çünkü neler olduğunu asla kavraya bilmiş değildi. Ormanın içindelerdi ve hava neredeyse buz gibiydi.

''Abi bir sorun mu var? Olay neymiş?'' Semih'te koşar adımlarla yanlarına geldiğinde, Kağan ona ters bir bakış attı.
'' Meraklı kadınlar gibi göründüğünün farkındasındır umarım!'' Eliyle gitmesine işaret ederken, Leyla ellerini göğsünde birleştirerek adama odaklandı. ''Bu ne kadar cinsiyetçi bir söylem! Sadece kadınlar mı merak eder?''

'' Leyla, gerçekten mi? Şu anda tek problemimiz benim söylediklerim mi? Sen neden buradasın, onu bir açıkla önce''

''İçerde ki adamın kafasını o hale ben getirdim çünkü. O yüzden buradayım''

Kağan'ın göz bebekleri büyürken, ellerini iki yana doğru açarak ''Ne!'' diye bağırdı. Şu anda her şey çok saçmaydı ve bir an önce neler olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Bir an önce.

__________

Ve bölüm biter... Arkadaşlar 20 bölüm oldu. Yorumlarını asla eksik etmeyen herkese teşekkür ederim ancak artık ben istediğim verimi alamıyorum sanırım bu hikayeden. Olmuyormuş gibi hissediyorum. Yani evet hobi olarak yazıyorum ama kendim yazarım, yayımlamam kendim okurum değil mi? Sabah 8 akşam 6 çalışıyorum ve olabildiğince ara vermeden bölüm yazmaya çalışıyorum, çok bir şey istemiyorum inanın ama bir tık karşılığını almak istiyor insan.
Sadece düşüncelerimi duygularımı aktarmak istedim. Bundan sonra her bölüm sınır koyacağım, en azından hayalet okuyucular biraz dirilir belki.


Leyla Fırat'ın tehditi karşısında ne yapmalı sizce? Tek sorum bu olsun.

80 yorum 80 vote sınır.

Görüşmek üzere.

Continue Reading

You'll Also Like

169K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
1.3M 54.3K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
1.7M 45.9K 14
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...
58.1K 1.3K 31
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...