SON NEFESİME KADAR

Od kirazhk

154K 13.1K 6.5K

+18 sahneler vardır. Yetişkin içeriklidir. Adamın gözleri kararırken, Sahra bir adım geriledi. Bulut'un kesin... Více

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM (KISKANÇ)
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.Bölüm
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM (+18)
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
DUYURU
34.BÖLÜM
35.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38. BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41. BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
KESİT
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM
49.BÖLÜM
50.BÖLÜM
KESİT-DUYURU
51.BÖLÜM
52.BÖLÜM
53.BÖLÜM
54.BÖLÜM
55.BÖLÜM
56.BÖLÜM
57. BÖLÜM
58.BÖLÜM
59.BÖLÜM
60.BÖLÜM
61.BÖLÜM
62. BÖLÜM
63.BÖLÜM
64.BÖLÜM
65.BÖLÜM
66. BÖLÜM
67.BÖLÜM
68.BÖLÜM
69.BÖLÜM
70.BÖLÜM
71.BÖLÜM
72.BÖLÜM
73.BÖLÜM
74.BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77.BÖLÜM
78.BÖLÜM
79.BÖLÜM
FİNAL
EK BÖLÜM 1

12.BÖLÜM

2.1K 160 88
Od kirazhk

SELAMM YENİ BÖLÜM SİZLERLE.

YORUMLARINIZI VE ARA YORUMLARINIZI BEKLİYORUM🙏

12.BÖLÜM

"Leylayla konuştun mu?Kızmadın değil mi ona?"

Dün ki evlilik teklifi olayından sonra, Bulut'un kendisini zor tuttuğunu ve ona engel olanın kendisi olduğunu düşününce,  şu anda onun  daha sakin göründüğünü fark etti Sahra.

"Kızmadım. Onun hayatına karışmayacağıma dair söz vermiştim ona. Zaten muhtemelen benim yüzümden evlenmek istiyor"

Bulut'un, Leyla'ya ne kadar düşkün olduğunu biliyordu Sahra. Her ne kadar Leyla hayatından hiç memnun olmasa da, her zaman yanında olan bir abisi vardı ve bunun yaptığı işle hiçbir ilgisi yoktu.

"Senin yüzünden mi?"

"Yaptığım bu işten nefret ediyor. Bakma şu anda bayağı normal davranıyorum. Yıllardır gittiği yerlere, bulunduğu ortamlara, arkadaşlarına bile karıştım. Her gittiği yerde mutlaka onu uzaktan izleyen adamlarım oldu. Onun için bir kaçış evlenmek"

Leyla için üzülüyordu. Ve Kağan'la tek engelin Fırat olmadığını da anlaya biliyordu. Belki de Kağan o yüzden yaklaşmamıştı ona. Böyle bir hayat istemediği için uzak kalmıştı belki ondan. Sonuçta Kağan'da karanlık taraftaydı ve Leyla o karanlıktan çıkmak isterken başka bir karanlığa giremezdi.

"Fırat'ı sevmeseydi evlenmek istemezdi bence"

"Bilmiyorum. Ama o herif eğer kardeşime bir zarar verirse, onu mahvederim"

Leyla gerçekten çok naif ve iyi kalpli bir kızdı. Dün ki anlattığı o hikaye kafasına takılmıştı aslında. Sarhoşken birini öpmekten bahsetmişti. Gerçekten Fırat'ı sevseydi kimsenin dokunmasına izin vermezdi ki. Şu anda bu düşünceden arınıp sadece o adama odaklanmak istiyordu.

Eve geçip üzerini değiştirdikten sonra, eski bir depoya geldiler. Kapının önünde durur durmaz ikisinin de arabasının kapısı açıldı hızlıca. İçeriye doğru ilerlediklerinde, kapıda ki ve içeride ki adamların hepsi Bulut'u görünce hazır ola geçtiler. Sahra, sandalyeye bağlı olan adama baktığında, onu daha önce hiç görmediğini fark etti.

"Konuşmadı abi. Ama siz zahmet etmişsiniz, eninde sonunda konuşturacağım ben bu iti" Murat, adamın suratına yumruğu çaktığında, Sahra biraz daha yaklaşarak üzerinde ki ceketi çıkardı. Yüksek bel bir pantolon ve yine göbeğini açıkta bırakan, dar bir crop giyinmişti ve özüne dönmüştü.

"Herkesi çıkart" dedi Bulut önüne koyulan sandalyeye oturduğunda.

" Tamam abi" Murat içeride ki adamları dışarıya çıkardığında, Sahra sadece Bulut'u izliyordu. Bacağını diğer bacağının üzerine atmıştı. Elini uzattığında Murat'ın ona bir sigara verip, çakmakla yaktığını gördü. İlk defa Bulut'un elinde bir sigara görüyordu.

"Sahra, sen dışarıda bekle istersen. Çünkü birazdan burada göreceklerin, seni etkileye bilir"

"Hayır çıkmayacağım. Ben kolay kolay etkilenmem, sen rahat ol"

Sahra'ya laf anlatmanın zor olduğunu bildiği için üstelemedi Bulut. Tekrardan Ahmet'e döndü. "Açıkçası sigaradan nefret ederim" diye mırıldandı ve içine doğru çekerek havaya doğru üfledi. "Vaktimin boşa harcanmasından daha çok nefret ederim. Ve şu anda vaktimi boşa harcıyorsun"

Elinde ki sigarayı bir anda adamın yüzüne bastırdığında, büyük bir çığlık kopardı adının Ahmet olduğunu öğrendiği adam. Sahra ise hiçbir tepki vermeden izliyordu.
"Seni konuşturmak için uğraşmak hiç bana göre değil. Çünkü ben insanların kararlarına saygı duyan bir adamım"

Bulut ayağa kalktığında, masada duran silahı alıp adamın alnına yasladı. "Nasıl ölmek istediğini seçebilirsin. Kalbinden mi? Beyninden mi? Hangi beyin gibi kötü bir espri yapmayacağım merak etme. Sonuçta kimse böyle kötü bir espriyle ölmeyi haketmez" Bulut o kadar rahat ve cool davranıyordu ki, Sahra ayran budalası gibi onu izlediğine inanamıyordu. Gerçekten onun bambaşka bir yüzünü görüyordu.

"Üstelik , çok değer verdiğim bir insana zarar vermek istediğin için, isim vermemen çok daha iyi benim için. Direk öldürmek daha büyük bir zevk"

Adam tir tir titrekren, nefes alış verişi hızlanmıştı alnına dayanan silahla. "Ya yapmayın! Yapma. Ne olursun. Bir şey yapın ne olursunuz"

Adamın kendisine yalvarmasıyla. Sahra iki elini sağa doğru açtı.  "Sana ne verdilerse üç katını teklif ediyorum. Aksi halde birazdan öleceksin ve ben buna engel olamam" dedi Sahra  adama doğru yaklaşarak.

" Ha bir de paramı vereceğiz adama? Plakette verelim istersen güzelim? Sana saldırdığı için? Bence direk kafasına sıkalım. Yok ya da iğneyle deşerek öldüreceğim. Yeni bir işkence yöntemi değil ama iş görüyor hala" Bulut büyük bir dikiş iğnesini alıp adamın kulağının içine batırdığında, Ahmet öyle bir bağırdı ki, Sahra arkasına dönerek sıkıntıyla ensesini sıvazladı. Böyle şeyler görmeye pek alışkın değildi tabi.

"Tamam! Tamam söyleyeceğim"

Tekrardan arkasına döndüğünde, heyecanla adama odaklandı Sahra. Muhtemelen bu adam en alt tabakada ki bir adamdı ve verdiği ismi tanımayacaktı. Yine de kimi bulmaları gerektiğini bileceklerdi. "Taner Boyacı! Taner Boyacı söyledi bana. Sizi takip edip eve girdiğinize, tek amacım korkutmaktı. Arabayla önünüze çıktığımda da niyetim buydu. Bana ne emir verildiyse, ben onu yaptım yemin ederim!"

"Taner Boyacı kim?"

"Soner'in adamı!" dedi Murat hemen cevap vererek.

"Ne söyledi sana? Soner'den mi aldı emiri?" diye sordu Sahra pür dikkat bakarken.

"Bilmiyorum. Bana sadece sizi korkutmamı söyledi, yakalanırsam da ya da ismini verirsem öleceğimi söyledi! Başka hiçbir şey bilmiyorum yemin ederim"

Bulut arka kapıya doğru yürürken, Sahra da peşinden gitti hızlıca. Beraber dışarıya çıktıklarında, Sahra düşünceli bir ifadeyle adamın gözlerine baktı. "Elde var sıfır. Yine olay Soner'e çıktı. Biz Soner'i almadan, hiçbir şey öğrenemeyeceğiz" dedi Sahra, ellerini göğsünde birleştirerek. Bu yolda gerçekten hiçbir şey kat etmemiş olmak yeterince can sıkıcıydı.

"Soner'i almaktan başka çare kalmadı"

"Ama bunun zor olduğundan bahsetmiştiniz..."

"Neyse ki zoru seviyorum"

Bulut'un rahat olmasına karşın, Sahra hiçte rahat olamıyordu. Hayatı boyunca çok büyük istekleri olmamıştı, istediklerini de bir şekilde elde etmişti ama şu anda en büyük isteği babasının katili olmasının yanı sıra, Bulut'un zarar görmemesiydi.

"Bu kadar rahat davranmana inanamıyorum. Soner'in arkası sağlam ve eğer onu alırsan bir sürü düşman edinmiş olacaksın"

"Bu benim umurumda bile değil Sahra."

Bulut'un akıllı bir adam olduğunu biliyordu. Onun yaş tahtaya basmayacağını da biliyordu. Ancak o kadar alışkın değildi ki hayatında olan olumsuzlukların birisinin çözmesine. Katar'a gidip eser getirme olayında bile tamamen Bulut'a güvenmişti ve bu his o kadar iyi hissetmesine sebep olmuştu ki. Yine de bu kadar alışmak istemiyordu bu duruma Sahra. Her şeyi Bulut'a yüklemek mantıksızdı, kendisi de bir şeyler yapmalıydı artık.

"Ama benin umurumda. Soner işini bana bırakmanı istiyorum" O adamın kadınlara zaafı vardı ve bu zaafı kullanmak istiyordu Sahra.

"O pislikle görüşmeyi düşünmediğini söyle bana. Bu konuyu konuştuk seninle. Soner'in nasıl bir adam olduğunu biliyorsun!" Bulut için bu konu tartışmaya bile açık değildi. Sahra'ya başka gözle bakan hiç kimseyi onunla görüştürmezdi ve o herifi konuşturmak için Sahra'nın kendince yöntemlerini uygulatmayacaktı. Çünkü Sahra'nın yöntemleri, kendisini çıldırtacak türden yöntemler olduğunu biliyordu.

"Senden habersiz bir şey yapmamı istemiyorsan eğer, bana engel olma. Yanımda ol"

"O herifle görüşmeyeceksin Sahra. Burada işimiz bitti. Gidelim hadi"

Bulut yürüyemeye başladığında, Sahra hayretle arkasından baka kaldı. Onun peşinden gittiğinde sakin kalmaya çalışarak yüzüne dahi bakmadan konuştu.
"Bana emir verebileceğini mi sanıyorsun sen?"

"Bu konuda sözümden çıkmanı tavsiye etmem. Soner meselesini ben halledeceğim" Sahra aniden adamın önüne geçtiğinde, artık öfkesi yüzünden dahi belli oluyordu.

"Ya istemiyorum! Ben bu zamana kadar her şeyi tek başıma hallettim. Evet bana yardım etmen hoşuma gidiyor, senin yanındayken her şeyi yapabilirmiş gibi geliyor ama daha fazlasını istemiyorum. Hayatımın her anında, her işimi sen halledemezsin Bulut."

"Benimle bu şekilde konuşman hoşuma hiç gitmiyor! Sadece babanın katilini bulmanda yardım etmeye çalışıyorum ve eğer sen istersen de hayatının her anında her işini hallede bilirim. Benim için bir sakıncası yok. Ama  senin için var anlaşılan."

Bulut arabaya bindiğinde, Sahra da ön koltuğa geçti. Bir şeyler söylemek istiyordu ancak ne diyeceğini tam olarak bilmiyordu. Havada büyük bir gerginlik hakimdi, bu durumda ne dese yanlış olabilirdi.

''Bulut..''

''Şu anda seninle konuşmak istediğimi hiç sanmıyorum! Gidene kadar susalım''

Bunun üzerine tek kelime dahi etmedi Sahra. İskeleye geldiğine, odasına geçer geçmez öfkeyle bir ileri bir geri gitmeye başladı. Soner'i arayıp ona tekrardan bir görüşme teklifi etmek istiyordu ancak Bulut'un bunu öğreneceğine emin olduğu için hiçbir şey yapamıyordu. Cemil bey içeriye girdiğinde, Sahra sakinleşmeye çalışarak adama odaklandı. '' Sahra hanım hoşgeldiniz'' Burada ki işleri genelde Cemil hallediyordu ve Sahra kesinlikle bu durumdan fazlasıyla memnundu.

''Hoşbulduk Cemil abi''

''Sahra hanım bir meseleyle ilgili sizi rahatsız ettim''

''Evet konu neydi?''

''Korhan Akar sizinle bu gece saat 1'de görüşmek istediğini söyledi''

"Korhan Akar kim?''

Cemil bey tedirgin bir şekilde bakarken, Sahra başını 'ne' der gibi salladı. ''Bu alemde uyuşturucu kaçakçılığı yapmasıyla bilinen bir mafya diyebiliriz. Sizin anlayacağınız tabirle bu''

Daha başına ne gelebilirdi bilmiyordu ama bir uyuşturucu kaçakçısıyla görüşmediği kalmıştı. ''Neden benimle görüşmek istiyor ki?''

''Bu işin başına yeni geçtiğiniz için, muhtemelen sizi yoklamak istiyor efendim. Ama görüşmemeniz daha hayırlı çünkü bu masa tarafından duyulursa, yanlış anlamalara yol açabilir''

Hangi biriyle uğraşacağını gerçekten bilmiyordu. Bir sorunu çözemeden diğeri başlıyordu ve Sahra artık çok sıkılmıştı. Tek amacı babasının katilini bulmaktı ama onun haricinde her şey kendisini buluyordu. ''Görüşmeyeceğim elbette. Benim ne işim olur uyuşturucu kaçakçısıyla?'' Kendisini koltuğa bıraktığında, sakin kalmaya çalışarak alnını sıvazladı. ''Şu diğer işlerin üzerinden bir geçelim mi?''

''Tabi efendim belgelerimi alıp geliyorum'' Cemil odadan çıkarken, Sahra sert bir kahve istedi ve çalan telefonuyla Bulut'un olacağını düşünerek ekrana baktı. Ancak hiç bilmediği bir numaraydı. ''Efendim?''

''Korhan Akar adına arıyorum sizi Sahra hanım. İsmim Kadir. Nasılsınız?''

Bir bu eksikti gerçekten.  "Konu neydi?''

''Korhan bey gece 1'de sizi mekanında ağırlamak ister.Bizzat kendim arayıp bildirmek istedim''

''Ben Korhan bey ile görüşmek istemiyorum. Bir daha da beni rahatsız etmeyin''

''Korhan bey ile görüşmek zorundasınız efendim. Mete bey ile yarım kalmış bir işleri vardı. Eğer bu iş çözülmezse, Korhan bey bizzat sizi öldürecektir efendim''

Duyduğu sözlerle neredeyse kan beynine sıçramıştı. Kalbi deli gibi atarken, ayağa kalkarak gözlerini kırpıştırdı. ''Neden bahsediyorsunuz siz?''

''Mekanı size mesaj olarak atacağım efendim. İyi günler dilerim'' Telefon kapandığında, Sahra şok bir ifadeyle bakıyordu. Babasının, bir uyuşturucu kaçakçısıyla nasıl yarım kalmış bir işi olabilirdi ki? Hayatında duyduğu en saçma şeydi.

''Sahra hanım iyi misiniz?''

''Babamın, uyuşturucuyla bir işi var mıydı Cemil abi? Bana doğruyu söyle''

''Ben size yalan söylemem Sahra hanım. Benim bildiğim kadarıyla yoktu. Ama Mete bey her şeyini anlatmazdı zaten. O yüzden, emin olduğumu söyleyemem''

Sahra çantasını alıp hızlıca oradan ayrılırken, arabasına biner binmez yola koyuldu. Ne yapacağı hakkında ufacık bir fikri yoktu. Sadece deli gibi araba kullanıp rahatlamak istiyordu. Turan'ın mekanına geldiğinde, hiç beklemeden içeriye girdi ve çantasını köşeye atarak adama dikti gözlerini. ''Babamın uyuşturucuyla bir işi var mıydı Turan amca? Sen ilk geldiğim zamanlar, bununla ilgili bir ima da bulunmuştun!''

''Korhan mı aradı seni?''

''Biliyorsun işte! Turan amca bana her şeyi anlat. Babamın böyle bir adamla işi ne!''

''Toz işinde büyük para var Sahra. Öyle senin aklının hayalinin alamayacağı kadar çok para var. Bir kereliğine mahsus Korhan'la anlaştı bunlar. Korhan paranın yarısını verdi ama malların yola çıkacağı tarih, 1 Kasımdı . Eh 1 Kasım'a da de bir şey kalmadı''

Şu anda gerçekten çekip vursalar daha az canı acırdı. Babasının böyle bir işe girdiğine inanamıyordu! Nasıl böyle iğrenç bir işi kabul ederdi ki? İnsanları zehirleyen o illetten para kazanmayı nasıl düşünür? Bunu bilmek bile midesini bulandırıyordu.

''Nasıl olur bu? Masa da bile yasak! Bu duyulursa öleceğini hiç mi düşünmedi?''

''O yüzden benden başka hiç kimse bilmiyordu. Gizli bir işti ve bir seferliğine de olsa o tozlar senin gemilerinde Türkiye'ye gelecekti.''

Koltuğa çöktüğünde, başını ellerinin arasına alarak "Bunu nasıl yapar?" diye sordu kendi kendine. Evet yaptığı iş zaten normal bir iş değildi ama  uyuştucu işi bambaşka bir işti. Her ne olursa olsun, bunu bilmek o kadar ağır gelmişti ki. Yine de şu anda bunun için kahrolmayacaktı! O adamdan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı.

''Verdiği parayı geri iade etsem peki?''

''O işler öyle yürümüyor. Adamın zararı, senin iade ettiğin tutarın 10 katı olur. Ben bin kere söyledim ama, yapma dedim. Bu işi yapmaktan başka çaren yok Sahra. O tozları Türkiye'ye getirtmezsen, seni öldürürler.''

''Başka yolu yok mu? Bu babamın anlaşmasıydı, benim değil!''

''Babanın işlerini devraldığın için, onun yaptığı tüm anlaşmalar da senin anlaşmaların oluyor. Ben Korhan'la bir görüşeyim yine de, belki benim konuşmamın bir faydası olur. Ama sen bu meseleyi hiç kimseye anlatma, Kağan'a bile. Bu iş ne kadar dallandırılıp, budaklandırılırsa o kadar büyür.'' Sahra elini saçlarının arasına daldırarak derin derin nefesler alıp verdi. Bu çok ağırdı ve böyle bir şeyi ölse dahi yapmazdı. Sonucu ne olursa olsun, böyle iğrenç bir olaya girmeyecekti. ''Bulut Arslan'a da bir şey anlatma. Sen hala ona çok güveniyorsun ama ben onun bir katil olduğunu kanıtlayacağım. Seninle kediyle farenin oynadığı gibi oynadığını göreceksin.''

Şu anda tek düşündüğü şey, bu işten nasıl sıyrılacağıydı? Bütün bunlar boyunu aşar hale gelmişti artık. Gözyaşlarına hakim olmaya çalışırken, gerçekten ne yapacağını hiç ama hiç bilmiyordu. Ya da tek bir şey biliyordu. Bu işi asla ama asla yapmayacaktı.

__________

Gergin bir şekilde karşısında ki adam ve kadını inceliyordu Leyla. Fırat'ın annesi, Sedef hanım ve babası Atakan bey ile akşam yemeği için bir mekanda bir araya gelmişlerdi. Oldukça soğuk ve değişik tipler olduğunu düşünüyordu Sahra. Zengin bir aile olduklarını biliyordu Leyla ancak bu kadar burnu büyük olduklarını bilmiyordu elbette.

''Biz, gelinimizin mesleğini icra etmesini isteriz açıkçası. Fırat'ın Hukuk bürosu var biliyorsun, orada çalışabilirsiniz'' Atakan beyin sözleriyle, Leyla gözlerini devirmemek için büyük bir çaba harcadı. ''Ben işimden gayet memnunum Atakan bey. Avukatlığa dönmeyi düşünmüyorum'' Fırat'ın bir şey söylemesini bekledi ancak o da ağzını açıp tek kelime etmemişti.

''Bence bu konuyu tekrardan düşünmelisin Leylacığım. Kafe işine devam edebilirsin ancak mesleğini de icra etmen önemli bence'' Sedef hanım da yorum yapınca, Leyla elinde ki çatalı bırakarak gülümsemeye çalıştı.

''Şu anda düşünmüyorum'' diye kestirip attığında, ikisinin de yüzünde ki bozulma ifadesini net bir şekilde gördü Leyla. Ama umurunda bile değildi açıkçası. ''Daha keyifli şeylerden bahsedelim bence. Ne zaman mesela istemeye gideceğiz Leyla'yı''

''Önce bir aileler tanışsın oğlum. Leyla'nın bir abisi ve bir nişanlısı olduğunu söylemiştin. Oturalım bir yemek yiyelim onlarla. Öyle değil mi Leylacığım?''

''Tabi ki Sedef hanım. Ben abimle de konuşurum, müsait olunduğu bir vakit hep beraber bir yemek yeriz'' Kısa kısa sohbetler ve sorular ardından, yemek son buldu. Leyla Fırat'la beraber arabaya binip yola koyulurken, üzerinde ki gerginliği atabilmiş değildi.

'' Neden mesleğim konusunda, ailene bir şey söylemedin Fırat?''

''Çünkü benim de bu şekilde düşündüğümü biliyorsun hayatım. Ama sen istemediğin için yine de onları onaylamadım''

Şu anda bu arabadan inip var gücüyle koşmak istiyordu Leyla. Acayip itici bir ailesi vardı kesinlikle. Halbuki annesiz ve babasız birisi olarak, onların şefkatini hissede bileceğini düşünmüştü. ''Annemle babamı fazla kafana takmamalısın. Boş ver onlar ne düşünürse düşünürsün. Biz en kısa zamanda bu yemek işini organize edelim''

''Eve az kaldı. Sağa çeksene, ben biraz yürüyeyim''

''Bırakırım ben seni Leyla. Hava karardı, yürüme şimdi''

''Hava alsam daha iyi olacak'' Fırat arabayı sağa çektiğinde, Leyla adamın yanağına öpücük kondurup indi arabadan. Serin hava yüzüne vururken, içinin üşüdüğünü hissetti ama bu hissi sevmişti. Topukluların üzerinden yürümeye başladığında, düşünceli ve fazla dalgındı. Fırat'a karşı o kadar suçlu hissediyordu ki kendisini. Ona Kağan ile ilgili durumu söylemeden içi rahat etmeyecekti. Evi gördüğünde karşıya doğru geçmek için bir adım attı ancak çalan yüksek sesli kornayla neye uğradığını şaşırdı. Kalbi deli gibi atarken, araba tam dibinde durdu. "Dikkat etsene, baksana önüne!" diye bağırdı adam.

"Ö özür dilerim" Şaşkınlıkla bakarken, adam el kol yapıp bir şeyler saydırıyordu.
"Çarpsak bir şey olsa biz suçluyuz ama!"

"Sok lan kafanı içeri!" Kağan'ın nereden çıktığını anlamamıştı bile Leyla. Bir anda adamın kafasını sinirle arabaya soktuğunu gördü. "Napıyon lan sen?" dedi adam. Muhtemelen yürek yemiş olmalıydı.

"Lan bas git! Akşam akşam belanı benden bulma" Leyla koşar adımlarla, Kağan'ın önüne geçip, adama doğru baktı.
"Aklın varsa bulaşma! O bir mafya çünkü"

"Leyla ne diyorsun Allah aşkına? Geç şöyle" Leyla bir anda kendisini Kağan'ın arkasında bulmuştu. Elinden tutup çekince haliyle, iri bedeninin gölgesinde kalmıştı biraz Kağan'ın öfkeli ve sert hali karşısında, daha fazla bir şey söylemeden adam uzaklaştı oradan. Kağan, kızın kolundan tutup kaldırıma çıkardığında, kısa bir an süzdü onu.

"Bir şeyin var mı?"

"Yok, bir şey olmadı"

"Aklın nerede senin? Yola bile bakmadan atladın" Sahra'yı almak için onların evine gelmişti ancak arabayı bahçeye sokmayıp karşıya park etmişti. Leyla'nın geldiğini görünce beklemiş ve arabanın önüne çıktığını görünce de büyük bir panik yaşamıştı.

"Dalmışım bir an." diye omuzlarını silktiğinde, Kağan gülümseyerek başını iki yana doğru salladı. "Hayır adam polis olabilirdi, savcı olabilirdi. Beni mafya olarak tanıtmak ne demek?" Leyla'da engel olamadı o anda gülmesine. Adam korksun diye bir anda ağzından çıkmıştı ama düşününce bir komik gelmişti.

"Ne bileyim? Korksun diye söyledim. Sen napıyorsun bu arada burada?

" Sahra'ya mesaj atmıştım, burada olduğunu söyledi. Doğum günü bugün, yemeğe götürecektim onu"

"Sahra'nın doğum günü mü bugün! Ya ama hiç söylemedin. Hazırlık yapardım!"

Doğum günü, parti,kutlama tarzı şeyleri severdi Leyla. Genel olarak bu tarz işlerle uğraşmak hoşuna gidiyordu ve bunu bu saatte öğrendiği için üzülmüştü biraz. Aksi halde olabildiğince güzel bir organizasyon yapabilirdi.

"Sahra pek sevmez doğum günü kutlamayı falan zaten. Hatta unutmuştur bile o. Kasma yani"

"Ya olsun, yine de böyle kuru kuru olmaz. Pastaneye gidelim mi? Bugünden yaptığımız pastalardan var. Bir tanesini alırız. Olmaz mı?" Leyla'nın sıcacık gülümsemesi karşısında, Kağan işinin hiçte kolay olmadığını görüyordu. Ondan uzak durması gerekiyordu. Eskiden nasılsa yine aynı şekilde olmalıydı ama Sahra geldikten sonra ortak bir buluşma sebepleri oluyordu,haliyle Leyla'dan uzak kalmak çok daha zor bir hal alıyordu.

"Tamam sen anahtarı ver, ben çocuklardan birini yollarım"

"Hayır ya, benden başka kimse giremez pastaneme, hem anlamaz bulamaz onlar . Hadi Kağan ya..." Elini adamın koluna yerleştirirken, bugün ki emilen tüm enerjisi yerine gelmişti Leyla'nın.

"İyi tamam hadi geç arabaya" Leyla arabaya geçtiğinde, heyecanla Kağan'a baktı. Bir yandan da tuhaf hissediyordu aslında. Çünkü o ilk öpüştüğü adamdı ve parmağında başka bir adama ait yüzük vardı. Dışarıdan bakınca ne kadar da iğrenç görünüyordu.

"Nereden geliyordun sen? Yani sormam da bir sakınca yoksa eğer"

"Fırat'ın ailesiyle tanıştım. Onlarla yemek yedik"

Parmaklarını direksiyonun üzerinde tıklatmaya başladığında, sol bacağını sallamaya başladı Kağan. Kesinlikle yaptığı işten daha zor bir şey varsa, o da Leyla'yı dinlemekti. Her seferinde delirmemek için büyük bir çaba sarf ediyordu. "Bir şey söylemeyecek misin?"

"Sevgilinin ailesiyle yediğin yemeği çokta merak etmiyorum Leyla. Hayırlı olsun demekten başka ne diyebilirim ki?"

Başını pencereye doğru çevirdiğinde, bir şey söylemedi Leyla. O gün ki öpüşmeyi hatırlatmadığı için ekstra bir minnet duyuyordu Kağan'a. Kendisine böyle bir şey yapılmış olsaydı mesela, asla duramazdı muhtemelen ve söylerdi.

Pastaneye geldiklerinde beraber arabadan indiler ve Leyla kilidi açarak arka tarafa doğru geçti. Dolabı açtığında, 6 çeşit pasta olduğunu gördü. "Sahra neyli sever?"

"Onun sevmediği bir tatlı türü var mı acaba? Baklavanın üstüne mum dik, ona da mutlu olur. Yeter ki tatlı olsun"

Kağan'ın yorumuyla, Leyla keyifli bir ifadeyle kıkırdadı ve çikolatalı, meyveli pastasını çıkardı. Öyle klasik pastalardan değildi. Gayet sadece ve hoş görünen bir pastaydı. "Bu olsun o zaman"

"Şu üzerinde kestane olanlar da fena durmuyor bence."

"Canın onu çektiyse eğer, ikisini birden götürelim"

"Siz oturur ikiniz bitirirsiniz şimdi koca koca iki pastayı. Gerek yok, elinde ki gayet iyi." Pastayı kutuya yerleştirip, poşete koyduğunda, Kağan dolapta ki kuru pastalardan atıştırıyordu. Onun böyle rahat hareket etmesi ve asla kasmaması, Leyla'nın hoşuna gitmiyor değildi. Bugün kasıntı insanlarla birlikte olduğu için, birazda olsa gevşemesini sağlamıştı.

"Bunlar efsane güzel! Ben yiyorum böyle ama, problem olmaz değil mi?"

"Çok büyük problem olur." dedi Leyla, tüm güler yüzlülüğüyle. Kağan onun yanağının kenarında ki küçük gamzesine baktığında, hemen gözlerini kırpıştırarak sırtını dikleştirdi.

" Esnaflık böyle bir şey tabi, dosta akrabaya bakmayacaksın. Ücreti ne kadardı?" Kağan'ın dalga geçen ifadesi karşısında, Leyla gülerek adama doğru yaklaştı ve kuru pastalardan bir tane alıp ısırdı. Gerçekten bunların tadı bayağı iyiydi ya da şu anda ayrı bir zevk vermişti yemesi.

"100 dolar versen yeterli"

"Üzerine pastaneyi de veriyorsun herhalde" İkisi de birbirine bakıp gülerken, Leyla sarı saçlarını arkaya doğru atarak derin bir nefes aldı. Biraz da olsa gevşemesine ve iyi hissetmesine neden olmuştu Kağan'la vakit geçirmek. Keşke o gün onu öpmeseydi. O zaman her şey daha kolay olurdu. Ne zaman hayatında bir şey kolay olmuştu ki zaten? Hiçbir zaman olmamıştı, olmayacaktı da.

____

Ortada yanan ateşi izlerken, sıkıntıyla kafasını koyduğu koltuktan kaldırdı kafasını Sahra. Bulut'un evine gelmişti ve arka bahçede ki koltuklarda beklemek işemişti. Üşümemesi için de çocuklar ortada ki tuğlayla çevrilmiş çukura ateş yakmıştı. Saat neredeyse 8'e geliyordu, hava kararmıştı haliyle ve birazda soğuktu. Bulut'un gelmesini bekliyordu ancak bir türlü gelememişti.

"Ne işin var burada?"  Bulut'un sesiyle, başını çevirip ona doğru baktı Sahra. Kısa bir an onu analiz etmeye çalışırken, bakışlarının soğuk ve fazlasıyla da mesafeli olduğunu gördü.  Ayağa kalktığında parmaklarını birbirine kenetleyerek gözlerini dikti.

"Seni görmek istedim" Sadece onu görmek istemişti, içinde ki bu yoğun hisse engel olamaz hale gelmişti Sahra. Şimdi onun yüzüne bakınca bile, bütün gün ona olan özleminin azaldığını hissetmişti. Bu adam gerçekten bambaşka birine çevirmişti kendisini.

"Ama ben seni görmek istemiyorum. Net olmayan ve sürekli dengesiz davranan birini de istemiyorum hayatımda"

Bulut arkasına dönüp gidecekken, Sahra onun kolundan tutup kendisine doğru çevirdi. "Ne diyorsun sen ya?"

"Gayet açık olduğumu düşünüyorum. Ne istediğini bilmiyorsun! Ve gerçekten ben çok sıkıldım Sahra. Ben karşımda ne istediğini bilmeyen birini görmek istemiyorum " Bulut'un bu bakışları, Sahra'nın ruhunu emiyordu sanki. Onun tersi gerçekten pisti ama kendisi de normal sayılmazdı. Uzun kahve saçlarını arkaya doğru atarak sesli bir şekilde nefesini verdi. Nasıl anlata bilirdi içindekileri bilmiyordu ki.

"Sen ne istediğini biliyor musun peki?"

"Ne istediğimi gösterme mi ister misin?" Bulut sert ama tahrik edici bir şekilde  yaklaşarak, parmaklarını kızın çenesine yerleştirdiğinde, Sahra hemen geri çekildi. O bu kadar çekici bir adam olmasaydı, işi kesinlikle daha kolay olurdu!

"Anlamıyor musun Bulut? Korkuyorum. Bak ben bugüne kadar her zaman yalnızdım. Her işimi tek başıma hallettim, kimseye ihtiyaç duymadım. Ama sen hayatıma girdiğinden beri, o kadar güvende hissediyorum ki kendimi. Senin her şeyi yapabileceğini bilmek, her konuda sana teslim olmak beni korkutuyor. Bu benim kolay aşabileceğim bir şey değil. Yani yıllarca her şeyi tek başına halletmiş birisi, bir anda iplerini başka birine veremez. Zaman gerekir bunun için."

Bulut'a derdini anlatmaya çalıştıkça, onun bakışlarının yumuşadığını görüyordu Sahra. Parmaklarını adamın geniş omuzlarına doğru yerleştirdiğinde, birazcık daha sokuldu ona. İtiraf etmeliydi artık kendisine.

Aşıktı...

Bulut Arslan'a deli gibi aşıktı. Üstelik onun için masayı karşısına alabilirdi. Onun için dünyayı karşısına alabilirdi. Ama onun ne hissettiğini bilmiyordu, onun da kendisine hislerinin olduğunu biliyordu ancak bu aşk mıydı? İşte onu bilmiyordu.

"Ne yapacağım ben seninle bilmiyorum ki? Neyse ki bugün senin için özel bir gün. O yüzden daha fazla uzatmayacağım. Gel benimle"

Kızın elini tuttuğunda bahçenin içinde yürümeye devam ettiler. Sahra anlamayan bir ifadeyle nereye gittiklerini anlamaya çalışıyordu. Yüksek ağaçların dibinde tahta bir kapı vardı ve Bulut o kapıyı açtığında, çimlerin üzerinde  sarı ve loş ışıklarla kaplı olduğunu gördü. Burası bahçenin diğer bir bölümüydü ve  Sahra burayı daha önce görmemişti. Tam o sırada gözlerini tam karşıya diktiğinde, büyük bir şok yaşadı. Odun çitlerle kaplı yuvarlak ve büyük alanın tam ortasındaydı. Kraldı bu.

"Kral..." diye fısıldadığında büyük bir kahkaha atarak koşmaya başladı. Çitlerin altından geçip Kral'ın yüzünü sarmaladığında, onun her yerine öpücükler kondurdu. "Kral'ım benim... buradasın" Kral sesler çıkartarak ne kadar mutlu olduğunu belli ediyordu. Sert ve dar olan burun delikleri rahat ve yumuşak hale bürünmüştü. Dudakları mutluluktan hafifçe kıvrılmıştı, çenesi gevşekti ve Kral'ın ne kadar mutlu olduğuna işaretti.

"Nasıl özledim seni bir bilsen" Onun yüzünü okşarken, arkasına döndüğünde Bulut'un kendilerini izlediğini gördü ve hiç düşünmeden ona doğru koşarak hızlıca boynuna atlayıp, ayaklarını havaya doğru kaldırdı. "Sana inanamıyorum. Bunu yaptığına inanamıyorum" Mutluluktan ağlıyordu ve Bulut ilk defa onu ağlarken görüyordu. Kızı kucağından indirdiğinde, bir elini beline diğer elini yüzüne yerleştirerek gülümsedi.

"Doğum günün kutlu olsun güzelim"

Sahra'nın dudakları aralanırken, bugünün doğum günü olduğunu tamamen unutmuş durumdaydı. Ellerini adamın boynuna dolayıp bir an bile düşünmedem dudaklarına kapandı. Sanki o anda ikisi içinde dünya durdu. Bulut bir an afallasa da hemen toparlanıp, kızı daha çok kendisine yasladı. Yavaş ve öğretici bir öpücüktü ilk başta ancak yavaş yavaş hızlanırlarken, Bulut başını sağa doğru eğerek öpücüğü daha da fazla derinleştirerek dudaklarının arasına girdi.

Daha önce hiç kendisini böyle kadınsı,arzulu ve tutkulu hissettiğini hatırlamıyordu Sahra. Dudaklarını araladıkça, Bulur o dudakların içine sızıyor, her şeyiyle içine çeke çeke derinleştiriyordu öpüşmeyi. Ve bunun mükemmel bir his olduğunu düşündü Sahra. Kalbi, aklı, bedeni her şeyiyle bu adamı istiyordu. Daha önce öpüşmediği için çoktan pişman olmuştu bile.

Nefes nefese kaldıklarında, Sahra geri çekildi ancak gözlerini açamadı bir süre. Çok sarsıcı ve mükemmel bir öpücüktü çünkü bu. Bulut'un parmakları kızın yanağını okşarken, dayanamayıp tekrardan bir öpücük kondurup alnını Sahra'nın alnına yasladı. "Kuralı ilk sen bozdun"

Bulut'un sözleriyle, Sahra gözlerini açarak başını geriye doğru çekti. Adamın arzudan koyulaşmış gözleri her şeyi açıklıyordu. İkisinin de daha fazlasını istediği ortadaydı ancak her şey çok yeniydi ve Bulut, Sahra'nın farklı olduğunu biliyordu. Onun acemice karşılık vermesi bile öyle derin duygular hissetmesine sebep olmuştu ki. Her şeyi öğretmek istemişti Sahra'ya. Her şeyi...

"Asıl Kral'ı getirerek kuralı bozan sensin"

Bir elini adamın ensesine, diğer elini kolunun iç kısmına yerleştirdi Sahra.
"Teşekkür ederim Bulut. Bana en güzel hediyeyi verdin"

"En güzel hediyeyi kimin verdiği tartışılır'' Dudaklarını kızın boynuna bastırdığında, Sahra içini çekerek gülümsedi. O sırada Kral'ın yanların gelip huysuz bir ifadeyle başını Sahraya sürtmeye çalışmasıyla, Bulut geri çekilerek çatık kaşlarıyla baktı.

''Seni getirdiğime beni pişman etmezsin umarım dostum?''

''Kıskandı seni. Alışkın değil tabi beni böyle biriyle görmeye''

''Alışsa iyi eder o zaman. Geldiği yere gönderirim aksi halde'' Dudaklarından kopan gülücüklere engel olamıyordu bir türlü Sahra, adamın sakallarına öpücük kondurduktan sonra, üzerinde ki ceketi kenara bırakıp, ayakkabılarını çıkardı ve Kral'ın iplerinden tuttuğu gibi, onun üzerine tek hamlede bilerek yavaş yavaş ilerlemeye başladılar. Başını atının yelelerine yaslayıp ellerin iki yana doğru açarak biraz daha hızlandı.

Bulut gözlerini dahi kırpmadan onu izlerken, şu andan itibaren en sevdiği hobisinin bu olduğuna karar verdi. Sahrayı ata binerken izlemek.. Muhteşem görünüyordu. Uzun dalgalı saçlarının arkaya doğru savruluşu, dudaklarında ki o mükemmel gülümseme, korkusuzca her şeye meydan okuyan o güçlü duruşu.. Çıplak ayakları ve incecik belinin ortaya çıkışıyla, izlenilesi harika bir manzarası vardı şu anda. Saatlerce izleye bilirdi onu, gözünü bile kırpmadan izleye bilirdi.

Sahra, en sonunda durduğunda kendisini atın üzerinden atarak yüzüne bir öpücük daha kondurdu. ''Uzun bir yoldan geldi. Biraz dinlenmesi gerekiyor''

Sol tarafta köşede üstü kapalı bir ahır vardı. Sahra ona doğru döndüğünde gözlerinin içi gülüyordu adeta. ''Sen burayı Kral için mi yaptırdın?''

''Misafirlerimin rahat etmesi benim için önemlidir.'' Parmaklarını onun sakallarında gezdirdiğinde, biraz daha sokularak dudaklarına etkili bir buse kondurdu. Az önce yaşadıkları öpüşmeden sonra, sürekli Bulut'u öpmek isteyeceğine emindi. Yüzüne batan kirli sakalları bile, öyle hoşuna gitmişti ki. ''Teşekkür ederim''

''Hayatımın en güzel teşekkürünü aldım az önce. Bir kere teşekkür etme bana''

''Utandırma beni'' Yanaklarına hücum eden kırmızılık karşısında, gözlerini kaçırdı ve geri çekilerek atın iplerini tutup onu ahıra doğru götürdü. Kral'ın kilidini kapattıktan sonra, Bulut bir anda kızı kucağına aldı. ''Ayağına bir şey batacak'' Gayet halinden memnun bir ifadeyle ellerini adamın boynuna dolayarak başını boynuna yasladı. Bulut kızı yere bıraktığında, Sahra ayakkabılarını giyinerek heyecanla saçlarını sağ omuzuna attı.

''Kral'ı kendi evime aldırmam lazım ama böyle bir alanı yaptırmam zaman alabilir.''

''Burada kalsın bir süre. Bu bahaneyle daha çok gelmiş olursun eve''

İkisi de yürümeye başladığında, Bulut parmaklarını kızın parmaklarının arasına geçirdi. Sahra başını onun omuzuna yerleştirdiğinde, dünyanın en huzurlu anında gibiydi. Hiç te bitsin istemiyordu bu anın. ''Buraya gelmem için Kral'ı bahane etmeme gerek yok ki.''

''Bence de. Sadece beni görmek için gelebilirsin, Kral'ı değil''

Tatlı ve huysuz bir adam gibi görünüyordu Bulut. Ve Sahra onun bu hali karşısında yanaklarını sıkma isteğini bastırmaya çalışıyordu.

''Senin dışında ki herkesi görmeye geleceğim'' Koltuğa yerleştiklerinde, Sahra ellerini ateşe tutarak ısınmaya çalıştı. ''Az önce ki öpücüğüne bakılırsa, bu pek mümkün değil'' Üzerinde ki ceketi çıkartarak, Sahra'nın omuzlarına attı usulca. Onun kızaran yanakları karşısında işi hiç te kolay değildi. ''Nereden biliyordun doğum günüm olduğunu?''

''Seni araştırdığımda gözüme çarpmıştı. Önemli günlerin tarihi unutmam'' Şu anda bariz bir şekilde hem titriyor hem yanıyordu Sahra. İkisi bir arada nasıl oluyordu hiçbir fikri yoktu. Ama bedeninin verdiği tepkilere kendisi bile inanamaz hale gelmişti. O sırada Leyla elinde pastayla yanlarına gelirken, Kağan'da arkasından alkış yapıyordu.

''İyi ki doğdun Sahra, iyi ki doğdun Sahra!'' Sahra heyecanla ayağa kalkarken, dudaklarında kocaman bir tebessüm belirdi. ''Ya Leyla çok teşekkür ederim''

''Üfle hadi ama bir dilek tut'' Sahra gözlerini kapattığında, ne dileyeceğini düşündü. Şu anda en çok istediği şeylerden birisi, babasının katilini bulmaktı. Ama genel bir dilekte ve dua da bulundu ''Çok mutlu olayım'' diye geçirdi içinden. Gözlerini açıp Leyla'ya sarılırken, ardından sıkıca Kağan'a sarıldı.

''Siz ikiniz ne alaka birlikte geldiniz?''

''Biz kapıda karşılaştık Kağan'la, abi. Sahra'nın doğum günü olduğunu, onu alıp yemeğe götüreceğini söyledi. İşte bende engel oldum ona. Beraber pastaneye gidip buz dolabında ki pastayı aldık. Öyle, küçük bir kutlama yapmak istedim. İçeriye geçelim mi? Pasta ve çay yaparız'' dedi Leyla heyecanla. ''Bence bir yerlere gidelim. Güzel bir mekan biliyorum. Ne dersiniz?''

''Senin ne tür mekanlarda takıldığını biliyoruz biz'' dedi Bulut imayla. Kağan genelde kadınların bol olduğu ortamlarda takılırdı ve bunu alemde bilmeyen yoktu. ''Sahra'yı ve kız kardeşini öyle ortamlara sokacak halim yok. Hadi çıkalım'' Hep beraber evden çıktıklarında. Şık ve nezih restoran bar karışımı bir yere geldiler. Kağan'ı ve Bulut'u görür görmez herkes etrafında pervane olmuştu. Deniz manzaralı, sahneye yakın bir masaya geçtiler. Sahnede bir kadın vardı ve şarkı söylüyordu.

"Kağan bey de burada. Hoşgeldiniz Kağan bey" Sahnede ki kadının işveli hoşgeldinin den sonra, tüm gözler Kağan'a döndü. "Bu mekanda herkes herkesi tanır. Bulut seni de tanıyorlar"

"Sahnede ki kadın beni tanımıyor. Mekanın sahipleri tanıyor. Arada fark var sanki"

"Arkadaşım sadece" Kağan içkisini yudumlarken, Sahra hayretle arkadaşına bakıyordu. Bu erkek milletini anlamak mümkün değildi. Yıllardır bir kıza aşıktı ama hiçte boş durmamıştı. Belli ki Leyla'yı unutmak için bir sürü yol denemişti ancak başaramadığı, o odadan belliydi.

"Sen bir şarkı söylesene bize hadi"

"Ne? Hayır Kağan!" dedi Sahra itiraz ederek.

"Senin sesin çok güzel"

"Başkalarının o güzel sesi duymasına gerek yok o halde" Bulut'un araya girmesiyle, Sahra omuzlarını silkerek umursamaz bir ifadeyle baktı. "Bencede"

"Ya bende çok merak ettim. Hadi söylesene Sahra" Bulut bu durumdan hiç memnun olmasa da, Leyla'nın da ısrarıyla ayaklandı, Kağan hemen sahneyi ayarladı. Sahra sahneye çıkıp yüksek tabureye oturduğunda, ne söyleyeceğini tam olarak bilemiyordu. Türkçe şarkı konusunda repertuarı genişti aslında. Türkiye'ye karşı hep bir merakı olduğu için genelde şarkıları bilirdi. Çok bilinmeyen ama dinlediğinde garip bir his bırakan bir şarkı söylemek istedi o anda.

Güneş doğdu avuçlarımda, bahar yüzümde.

Hayat okşar ruhumu, derinlerde.

Bilen var mı aklım nerde? alıp götürdün.
Sormak gelir içimden, rüzgar mısın, aşk mısın?

Bakışlarını sevdiği adama yönelttiğinde sadece ama sadece o vardı. Bu kadar insanın içinde bir tek onu buluyordu gözleri, bir tek ona çekiliyordu.

Bir uzun yoldan geldim, ardım bomboş
Aşk yolundan dönmem, derdim kimler sarhoş?

Bir bakarsın uzaklardan, bahar yüzümde.

Çıkar mı bu yollar ona? kim bilir nerde?
Bir uzun yoldan geldim, ardım bomboş
Aşk yolundan dönmem, derdim kimler sarhoş?

Bir uzun yoldan geldim, ardım bomboş
Aşk yolundan dönmem, derdim kimler sarhoş?

Uzun bir yoldan gelmişti ve bu yollar sadece Bulut'a çıkmıştı. Türkiye'ye geldiğinde kocaman bir yalnızlık ve acı vardı. Şimdi ise o yalnızlığını Bulut'un gözlerine baktığı an unutu veriyordu, onun yanındayken yalnız hissetmiyordu kendisini. Ona güveniyordu, tüm benliği Bulut'u istiyordu.

Bulut'un o derin bakışları öyle içine işlemişti ki, tabi ara sıra etrafına sert bakışları atmayı da ihmal etmiyordu. Anlaşılan sahnede olması canını sıkıyordu. Şarkı bittiğinde büyük bir alkış koptu. Sahra, güzel gülüşüyle başını eğip teşekkür ederken, hemen sahneden inip Bulut'un yanına oturdu. "Senin yapamadığın bir şey var mı acaba? Sesinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum" Bulut'un hayran dolu bakışları karşısında, gözlerini onun elalarına dikti. "Teşekkür ederim"

"Daha güzel bir teşekkür yöntemi biliyorum aslında" diye fısıldadı kulağına doğru Bulut. Sahra'nın kızaran yananlarını görünce, ayrı bir keyif alıyordu bundan. Sohbet etmeye devam ederlerken, Sahra saatine bakarak derin bir nefes aldı. Saat 11'i geçmişti ve saat 1'de Korhan Akar ile bir görüşmesi vardı ve şu anda rahat rahat takılıyordu. Bunu Bulut'a anlatması gerekiyordu ancak nasıl yapacağını tam olarak bilmiyordu. Belki dans ederken anlata bilirdi.

"Hadi gel dans edelim" diye ayaklandı bir anda Sahra. "Ben dans etmekten pek hoşlanmam" Elbette bu Sahra için bir cevap değildi. Normal şartlarda  Bulut'a kimsenin yaptıramayacağı şeyleri, kendisinin yaptırmasını bir başka seviyordu.

"Ama benimle dans etmekten hoşlanırsın"

Bulut'un elini sıkıca tutup kaldırdığında, ortada ki geniş alana ilerleyerek, tek elini adamın omzuna, diğer elini de eline kenetledi. Bulut, parmaklarını Sahra'nın incecik beline koyduğunda biraz daha kendisine doğru yaklaştırarak yüzünün yan tarafını, kulağının üst kısmına yasladı. O kadar yavaş hareket ediyorlardı ki, bu loş ortamda, bu yavaşlıkta fena halde yoğun duygular içindeydiler.

"Gergin misin sen?"

Bulut'un sorusuyla, Sahra başını geriye doğru çekerek adamın yüzünü odaklandı.
"2 saat sonra Korhan Akar ile bir görüşmem olduğu için gergin olabilirim"

"Sktr! Senin o herifle ne görüşmen olabilir. Kafayı mı yedin?"

Bulut'un bakışlarında ki keskinlik ve öfke öyle ürkütücüydü ki, Sahra bir an yutkunarak gözlerini kırpıştırmak durumunda kaldı. Şu anda böyle bir ortamda romantik şeyler konuşmaları gerekiyordu ancak, normal bir hayatları olmadığı için, normal şeyler de konuşamıyorlardı.

"Babam, onun bir işini kabul etmiş ve paranın yarısını da almış. Türkiye'ye getirilecek olan tozları da benim gemilerim taşıyacakmış. Bulut ne yapacağımı bilmiyorum. Ben ölsem de bunu yapmam. Zaten babam adına da o kadar utanıyorum ki"

Nasıl bir pisliğe bulaşmıştı böyle? Belki de o kadar pis işi vardı ki, sonunda birisi öldürmüştü onu. Boşuna mı arıyordu acaba katili? Kafası karma karışıktı Sahra'nın. Duyduklarından sonra aslında onun ölümünün arkasında her şeyin olabileceğini düşünüyordu.

"Başın ne zaman beladan eksik olacak bilmiyorum ki? Sahra, bak güzelim o görüşmeye sen gitmeyeceksin tamam mı? Bu meseleyi ben halledeceğim''

"Bulut hayır! Benim elim kolum bağlı bir şekilde oturmayacağımı çok iyi biliyorsun. Ben sana söylüyorum çünkü bunu bir şekilde duyarsan eğer, kızacağını biliyorum"

Bulut, derin bir nefes alırken, yüzünü biraz daha yaklaştırdı. "Seni tek başına göndermeyeceğimi de biliyor olman gerekiyor"

"Gitmek ve konuşmak zorundayım"

"Masada ki bir kişi, senin o herifle görüştüğünü duyarsa, neler olabileceğini düşünüyor musun?"

"Kimse duymayacak, senden başka. Kağan'a bile söylemedim" Sahra'nın kendisine koşulsuz güveniyor olması karşısında, keskin olan bakışları yumuşadı. Yine de bu konuda tavrı netti. Sahra'yı öyle bir adamla görüştürmeye hiç niyeti yoktu.

'' Sahra o görüşmeye gitmeyeceksin. Korhan gibi basit biriyle muhatap bile olmana gerek yok. Kafayı bulup bulup, ortalıklarda gezer, saçma sapan şeyler yapar o manyak. Ben bir gözünü korkutup, icabına bakarım"

Sahra elini adamın ensesine doğru atarak, sıkıca sarıldı ona. Şu durumda bile korkmuyordu, şu durumda bile kendisini çok iyi hissediyordu ve bunun sebebi Buluttan başkası değildi. Bedenleri birbirine değdikçe bir bütün oluşturuyorlardı sanki. İkisi de  nasıl olduğunu anlamadan birbiriyle tensel olarak uyum sağlıyorlardı.

"Ben asla anlamıyorum bu işlerden. Bildiğin şu anda 'onlıne eğitimle mafya olmuşumdur' cümlesinde ki o mafya ben oluyorum"

Bulut sesli bir şekilde gülerken, Sahra da onun sıcacık gülüşüne takılı kaldı. Aşk böyle bir şey miydi? Her şeyi güzel mi gelirdi insana? Gülüşü, bakışı, kaşları, gözleri... her şeyi bir başka güzel geliyordu. "Ben sana yüz yüze eğitim verebilirim bu konuda. Ama tabi ki her eğitim gibi bununda bir karşılığı olur"

Bulut kızın belinde ki elini biraz daha yukarıya çıkardığında, yüzünü daha da fazla yaklaştırarak dudaklarına dikti gözlerini. "Olur sevgili öğretmenim. Ben dünden razıyım zaten"  Gülümseyerek, başını adamın omzuna yasladığında her şeyi unutmuş durumdaydı. Şu anda tam olarak yaşamak istediği yer, Bulut'un omuzu olabilirdi. Evet tam olarak istediği buydu.

Leyla, hayranlıkla Bulut'u ve Sahrayı izlerken, kendini sorguluyordu. Fırat'la hiçbir zaman aralarında böyle bir tutku olmamıştı. Ama o gece bariz bir şekilde Kağan'la aralarında çekim olmuştu. Ne saçmalıyordu? İyice kafayı yiyordu artık. Abisinin içkisini alıp bir yudum aldı ve yüzünü buruşturdu. "Sen içme Leyla. İçince anormal bir insana dönüşüyorsun"

Leyla'nın içkisini elinden alırken, Leyla onun yüzüne baktı. "Nasıl bir insana dönüşürüm mesela?"

"Bence nasıl bir insana dönüştüğünü sen çok iyi biliyorsun"

"Seni yine öperim diye mi korkuyorsun?" Kağan, bir anda başını Leyla'ya çevirdiğinde, şaşkınlıkla dudaklarını araladı. Bunu neden söylediğini bilmiyordu Leyla. Ama daha fazla içinde tutmak istememişti, daha fazla bu şekilde devam etmek istememişti.

"Hatırlıyorsun"

"Hiç unutmamıştım ki. Sadece, utandığım için unutmuş gibi yaptım" İtiraf üstüne itirafta bulunuyordu. Umurunda da değildi Leyla'nın. Sadece rahatlamak istiyordu ve garip bir şekilde Kağan'la konuşunca, rahatladığını hissediyordu. Şimdi yine ondan olumlu şeyler duymaya ihtiyacı vardı.

"Ne değişti Leyla? Şimdi utanmamaya mı başladın?" Kağan'ın kaşları çatılırken, gerçekten Leyla'nın oyunculuğuna hayran kalmış durumdaydı. Halbuki o kadar iyi bir şekilde hatırlamadığını söylemişti ki. Ya da kimi kandırıyordu ki? Leyla berbat bir oyuncuydu belki de ama onu göremeyecek kadar kördü. O ne söylerse inanacak kıvamdaydı çünkü.

"Çünkü artık patlayacağım! Fırat'ı aldatmış gibi hissediyorum ve öyle olmadığını senden duymaya ihtiyacım var"

İkisinin arasında bariz bir gerilim oluşurken, Leyla güçlükle yutkunarak gözlerini adamın mavilerinden ayırmadı. Evet belki yaptığı çok saçmaydı ama artık içinde tutamıyordu. Kağan'ın bir şey söylemesini istiyordu. "İhtiyacın olan şeyi benden duyamayacaksın. Çünkü benim sevgilim, başka birini öpseydi eğer, inan bana her şeyi bitirirdim! Sarhoş olması, ara verelim demiş olmam umurumda bile olmazdı Leyla!"

Kağan'ın söyledikleri, bir iğne gibi kalbine batıyordu. Başını çevirerek masada ki kadehi alıp yudumladığında, öfkeyle soludu. O sırada Sahra ve Bulut gelince, bu konu da kapanmış oldu. Sahra telefonuna gelen mesajı görünce açtı hemen.

__5 dakika içinde arka tarafta ol. Tabi mekanı havaya uçurmamı istemiyorsan. Kimseye tek kelime etme.

Korhan

Yaklaşık üç dakika önce gelmişti mesaj. Sahra ne yapacağını bilmez bir ifadeyle, ayağa kalktı. "Halit abi aramış, ben onunla konuşup geliyorum"

Bulut, arkada bekleyen adamlarından birini kafasıyla işaret etti hemen. "İki dakikaya geliyorum, kimseye gerek yok"

"Ben geleyim o halde"

"Bulut, kapıda Yamyam'la, Murat'ta var. Geliyorum hemen" Sahra hızlıca kapının önüne çıkarken, etrafına bakındı hızlıca.

"Bir şey mi vardı yengem?"

"Yok Yamyam. Ben telefonla görüşeceğim, sen keyfine bak" Sahra telefonu çıkarıp kulağına tutarken, arkaya doğru ilerledi hızlıca. Bu adamın burada işi neydi! Bir anda birinin omuzlarından tutup sertçe duvara yaslamasıyla, şoka uğradı. Ağzı sıkıca kapatılmıştı üstelik.

"Şşş sessiz ol" Korhan elini çektiğinde, kısa bir an kızı süzdü ve gülümsedi.

"Napıyorsun! Ne arıyorsun burada? Görüşmek istemediğimi söylemedim mi?"

Adamın göz kapakları düşüktü ve göz altları mosmordu. Şu anda da kafasının pek iyi olduğunu sanmıyordu Sahra. Nasıl manyakların arasına düşmüştü bilmiyordu ki.

"Bizim Kadir biraz kibardır. Sana tam olarak ne olacağını anlatamamış olabilir!
Kağan Tekin ve Bulut Arslan'ı arkana almaman için, seni uyarmaya geldim yavrum. Onlar bu işin içine karışırsa, seni öldürürüm"

Korhan cebinden küçük bir poşette beyaz bir toz çıkardı. "Bu mallar 1 kasımda Türkiye'ye gelmek için yola çıkacak! Ve 4 Kasım da burada olacak! Senin gemilerin getirecek bu malları . Her şey ayarlandı! Ufacık bir pürüz olmayacak. Olursa, öleceğini bil"

Korkmuş ve sinmiş bir Sahra bekliyordu ancak çok yanılıyordu. Asla korkmayacaktı ve onun söylediğini yapmayacaktı. "Ben bu malları Türkiye'ye benim gemilerim getirmeyecek!" Adamın elinde ki poşeti alıp yere fırlattı öfkeyle. "Babamla yaptığın anlaşmaya uymak zorunda değilim! Paran neyse faiziyle ödeyeceğim ama bu pis şeyleri asla Türkiye'ye getirmeyeceğim"

Adam bir anda boğazına sarıldığında, Sahra iki bacağının arasına tekme atarak, diğer ayağını da karnına doğru savurup geriye gitmesini sağladı.  "O sevkiyat olacak!" dedi adam. Hem bağırıyordu hem de deli gibi küfürler yağdırıyordu.

"Ne oluyor lan? Yenge!" Murat gelir gelmez belinde ki silahı çıkardı ve adama doğrulttu. O sırada Korhan'ın arkasında iki adam daha belirdi. "İndir lan silahını?"dedi arkada ki adam. Murat ise

"Sen indir silahı sıska  Necmi! Ne işiniz olur lan sizin Sahra hanımla!"

O sırada arkadan Bulut'un ve Kağan'ın adamları geldi. Sahra ne yapacağını bilmez bir haldeydi ve kalmıştı öylece. Ortam bir anda fazlasıyla kalabalıklaşmıştı ve haliyle dumur olmuş durumdaydı.

"Sahra Demiral beni çok iyi anladı! Sonun ölüm olacak Sahra Demiral! Kendi ellerimle öldüreceğim seni! Eğer,o mallar Türkiye'ye gelmezse, beynini kafandan ayıracağım lan senin! Oros..."

Adam cümlesini dahi tamamlayamadan, arkadan gelen silah sesiyle, tam olarak kafasından vuruldu. Sahra şok bir ifadeyle ellerini ağzına kapatırken, göz bebekleri büyüdü ve nefesi kesildi. Mükemmel bir yaşa girmişti ve mükemmel bir doğum gününün daha sonuna gelmişlerdi.

_____

Ve bölüm sonu...

Öncelikle Leyla ve Kağan hakkında bir şeyler demek istiyorum. Arkadaşlar Leyla abisinin hayatından nefret eden bir kız. Öyle hemen Fırat'ı bırakayım Kağan'a geçeyim tarzı bir durum söz konusu olamaz, gerçekçi olmaz zaten. Belki de gerçekten Fırat'la mutlu olması gerekiyordur, gerçekten bu hayat ona göre değildir. Bu konuda bir farklılık yapabilirim gibi🙏💙

Mesala Kağan'a, onu seven ve Leyla'yı unutturacak bir kız gelse nasıl olur? Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum bu konuda.🙏

Sahra ve Bulut'ta,  artık sevgili oldu gibiler ama tabi ki bu iş öyle hemen kolay olmaz.😂 Size gelecekle ilgili bilgiler vermiş oldum birazcık😂

YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. GÖRÜŞMEK ÜZERE.

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

334K 29.2K 27
Seha Bey bir ayağını öne atıp ona dengesini vererek şöyle bir durdu. Leyla'yı kısacık üstün körü süzdü. Rahatsız eden bir bakış değildi ama olmasa da...
162K 4.8K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...
43K 961 28
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
22.1M 890K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...