SEVDANA GÖNÜL VERDİM

By nslhn5828

196K 16.3K 8.5K

Ne bir yıldız aydınlatır gecesini bir şairin parıltısıyla, ne de bir güneş aydınlatır olmayan gündüzünü.. Her... More

TANITIM
Kesit
Kesit II
Kesit III
Bölüm 1: ~Sevda Adamları~
Bölüm 2: ~Hasret Uzun Bir Yol~
Bölüm 3: ~Çıkmaz Sokak~
Bölüm 4: ~Bela Geliyorum Demez~
Alıntı :))
Bölüm 5: ~Tehlike Çanları~
Bölüm 6: ~Soğuk Savaş~
Bölüm 7: ~Hopali kim?~
Bölüm 8: ~Baskın / Part 1~
Bölüm 9: ~Baskın / Part 2~
Bölüm 10. ~Geçmiş Gelecek~
Bölüm 11. ~Sırlar~
Bölüm 12. ~Yara İzi~
Bölüm 13. ~Umutlar~
Bölüm 14. ~Eve Dönüş~
Yazarınızdan..
Bölüm 15: ~Yiğit'in İmtihanı :)~
Bölüm 16. ~Sebep Olduklarımız~
Alıntı :)
Bölüm 17: ~Sevdalar Hep Deli~
Bölüm 18. ~Adım Adım Gel Bana~
Bölüm 19.~Berat Ağa~
Bölüm 20. ~İmtihan~
Bölüm 21. Artvin / Part 1
Bölüm 22. Artvin / Part II
Bölüm 23. Hayaller ve Hayatlar
Duyuru
Nerede Kalmıştık;)
Bölüm 24 - Sevdanın Tadı
Bölüm 25: Öfkenin Bedeli

Bölüm 26: Emanet

5.4K 383 315
By nslhn5828

Odasına dolan mis gibi poğaça kokusuyla gözlerini yarım şekilde araladı Deniz. Dudakları keyifle kıvrılırken, koku daha da arttı. Boş midesinden garip sesler yükselirken, kulağına tanıdık bir kıkırtı doldu. Sesin geldiği yere hızla çevirdi başını ve kaşlarını çattı.

"Aşk olsun baba!"

Melih elindeki poğaçadan bir ısırık alarak gülümsedi. "Seni başka türlü uyandırmam mümkün değildi. Affet kızım!"

Deniz tek omzunu çekerek gözlerini kıstı. "Annem o poğaçayı öyle yediğini görmesin."

Melih dudaklarında alaylı bir kıvrım oluşmasına izin verdi. "Annen beni hala çok seviyor.." Göz kırptı. "Kıyamaz bana.."

"Ona ne şüphe.." Genç kız sessizce iç çekti. "Keşke.." diye mırıldanmasıyla susması bir olurken, bunu babasının duymamasını diledi. Dileği gerçekleşmedi. Melih'in tek kaşı sorgularcasına havalandı.

"Keşke?"

Böyle durumlarda konu nasıl değiştirilirdi bilmiyordu Deniz. Çünkü hayatında hiç bu kadar boş boğaz olduğunu hatırlamıyordu. Elini geçiştirircesine salladı. "Hani, zamanında çok acı çekmişsiniz ya.. Keşke onca acıyı yaşamasaydınız. Kesinlikle onun için keşke dedim!"

Başlangıcı iyi olsa da, sonunda yerin dibine batan kızını, daha fazla utandırmamak adına kafasını ağır bir şekilde salladı Melih. "Hiç pişman değilim Deniz.." dedi sakin bir ses tonuyla. Geçmişe giden benliği kısa bir süre sonra gerçek hayata döndü. Bakışlarını daldığı yerden kızına çevirdi.

"İnan bana, anneni beklemekte sevdaya dahildi.."

Baba kız kısa bir an için bakıştıktan sonra Melih ellerini dizlerine vurup ayağa kalktı. "Ama kahvaltı sofrasında bekletmek hiçbir şeye dahil değil. O yüzden kalk bakalım küçük hanım.."

Melih kızının saçlarını karıştırıp odadan çıkmak için hareketlendi. Tam kapıdan çıkacağı anda Deniz, "Baba?" diye seslendi. İçinde merakla yanıp tutuşan ve o malum soruyu sormak için can atan biri vardı. Eğer sorarsa her şeyi açık edeceğini biliyordu gel gör ki, bazı şeyleri anlamak için bu bilgiye de ihtiyacı vardı. Ellerini kucağında birleştirdi. "Annemi gördüğünde.." dedi ve utanarak dudağını dişledi.

"Ne hissediyorum?"

Melih o kadar anlayışlı bir adamdı ki, son zamanlarda kızında olan değişimin elbette farkındaydı. Zaman zalimdi.. Fazlasıyla hızlı geçip giden bir ömrü vardı. Bu hayattaki tek isteği ise, evlatlarının yara almadan gerçek sevdayı tatmalarıydı. Açtığı kapıyı tekrar kapatıp gözlerini düşünür gibi kıstı. "Evet, bir düşüneyim.. " dedi ve yatağın kenarına gelerek oturdu. Büyük bir sır verir gibi kızına doğru eğildi.

"Aramızda kalsın ama hala bayılacak gibi oluyorum.."

Deniz şen bir kahkaha savurdu. "Ya baba.. Dalga geçme.." dedi gülüşlerinin arasında. Melih kırgın bir bakış attı. "Bu konuda asla geçmem. Sevda bizim işimiz unuttun mu?"

Genç kız, babasının elini kavradı. "Hiç unutur muyum? Bu sevdanın meyvesi olarak her gün hatırlıyorum. Eksik olmayın."

"Bazı şeyleri dile dökemezsin Deniz. Yüreğinde hissedersin.." Melih diğer elini kızının kalbinin üzerine doğru yasladı. "İşte tam burada.."

Adam kızına şefkatle gülümsedi. Sevda denen şey ne de güzeldi. Bir zamanlar babası Onur, onunla bu konuşmayı yaparken hep hayalini kurmuştu. Zamanı geldiğinde kendisi de evlatlarıyla bu konuşmayı yapacaktı.. Ve zaman gelip kapısını çalmıştı işte.. Derin bir iç çekti Melih.. Kadınına olan sevdası günden güne büyürken, böyle bir eşe sahip olduğu için yine şükretti. "Kısacası, anneni sana saatlerce anlatabilirim.. Günlerce anlatabilirim.. Ama ne var biliyor musun? Onu anlatmaktan hiç yorulmayan dilim, onun karşısında lal kesilir Deniz.. İşte ben kendimi bildim bileli, böyle bir sevdaya vurgunum.."

Deniz şimdi ağlayacaktı. Yaş dolan gözlerini hızla kırpıştırdı. "Annem çok şanslı.." dedi titreyen sesiyle.. Melih kızına uzanıp alnına dudaklarını bastırdı.

"Sen de öyle.." dedi geri çekilirken. "Benim gibi baban var.."

Genç kız, ağlamaklı halinden hızla sıyrılırken, "Evet.." diyerek gülümsedi. Bu hayatta birçok şansı olmasına rağmen başı böyle bir babaya sahip olması çekiyordu kesinlikle..

"Hadi bakalım yeterince oyalandık. Toparlan.." Melih bu sefer hiç duraksamadan odadan çıktı ve karısının haklı olduğunu söylemek için hızla mutfağa indi. Seda, gelen kocasının surat ifadesinden her şeyi anlamıştı. Suratına zafer dolu bir gülümseme bıraktı.

"Söyle söyle! Çekinme.."

Melih, karısına sinsi bir bakış attı.

"Tamam haklıymışsın!"

Seda gülümsemesini suratında genişletti. "Biliyordum!"

"Aslında sorun şu ki, kızımın gönlünü çalan adamın kim olduğu?" Melih merakla karısına döndü. "Onu da biliyor musun peki?"

Seda hazırladığı kahveyi Melih'e uzattı. Suratında kararsız bir ifade belirdi. "Sadece tahmin diyelim.." dedi ve gözleri bahçede deli gibi volta atan Hopali'ye kaydı.

"Eğer tahminimde yanılmıyorsam, bu biraz sancılı olacak!"

Her şeyden bihaber olan Deniz babasının ardından öylece baktı.. Ciddi anlamda annesini kıskanmaya başlayacaktı. Böyle bir sevdayı hak etmek için ne gibi sevaplar işlediğini sorup öğrenmeliydi. Belki o da onun izinden giderdi. Saçma düşünceleriyle boğuşan Deniz, derin bir iç çekti. Eliyle saçlarını tepesinde gelişigüzel tutturdu. Yataktan kalkmak için hareketlendiğinde gözü başucundaki komodine kaydı. Gözleri kocaman aralandı. Kalbinin bu denli hızlı atmasına sebep olan şey ise gözüne takılandı..

Tespih oradaydı!

****

Kafasında kurduğu onca senaryo ile neredeyse günü bitirecekti Deniz. Bir sürü cevap bekleyen sorularla oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Eşyalarını sessizce çantasına sokuşturduğu esnada dersin bittiğini söyleyen hocanın sesiyle derin bir nefes soludu. Adam biraz daha konuşsaydı izin bile almadan kaçıp gidecekti. Telefonuna gelen bildirim sesiyle duraksadı. Meltem'in yolladığı beş sayfalık mesajı görünce gözlerini devirdi.

"Bari mesajı kısa kes be kızım!" diye söylenerek sınıftan hızla çıktı. Bahçeye adımını atar atmaz suratına çarpan rüzgarı karşılayan Deniz, az da olsa rahatladığını hissetti. Girdiği bu bunalım hallerine son vermeliydi. Resmen platonik aşk yaşama evresine girmişti. Aklına geldikçe öfkeleniyor, sergilediği bu durumu kendisine yakıştıramıyordu. Ne olursa olsun, bu düşünceli halinden biran önce kurtulmalı ve yoluna bakmalıydı.

Okulun karşı caddesinde bulunan bir mekanda onu bekleyen kuzenlerinin yanına gitmek için hareketlendi. Güvenlik kapısından geçtiği esnada ardından seslenen arkadaşının sesiyle duraksar gibi oldu. Suratına bezgin bir ifade bıraktı. Duymamış gibi yapsa çok mu ayıp ederdi? Genç adam tekrar seslendiğinde Deniz mecbur durmak zorunda kaldı. Ve tüm bu sahneyi büyük bir öfkeyle seyreden davetsiz misafirinden habersiz arkadaşının ona sarılmasına izin verdi!

Arabasının içinde saatlerdir bekleyen Mirza, karşılaştığı manzara karşısında direksiyonu var gücüyle sıktı. Onca saattir bu manzarayı görmek için mi beklemişti? Damarlarında dolaşan kanın hızlandığını hissetti. Neden bunu yapıyordu? Orada olduğunu ruhu bile duymazdı. İstese ona gözükmeden uzaklaşabilirdi. Güvendeydi. Gayet iyi görünüyordu. Hatta fazla iyiydi! Adama saçtığı gülücükler, canını sıktı. Adi herifin sarılmasına bile izin vermişti. Bütün gözleri üzerine topladığının cidden farkında değil miydi? Peki ya tüm bu olanlardan ona neydi?

Derin bir iç çekti. Burada daha fazla beklemenin anlamı yoktu. Gözlerini kapatıp kendine kızdı. Deniz ile arasındaki çekim tamamen farklı boyutlara varıyordu. Bu kabul edilemezdi. Tek taraflı umutlanmak bu saatten sonra onu mahvederdi. O daha bu hayatın kahpeliğiyle tanışmamıştı. Gençti. Güzeldi. Fazla güzeldi. Hayatının baharındaydı. En güzel yıllarını, geleceği belirsiz bir adamın yanında harcayamazdı. Ve kendisi yıllar sonra sevda kuyusunda yıkılan hayalleriyle bir başına kalırsa, ömrü billah toparlanamazdı. Kesinlikle aralarına mesafe koymalıydı. Ardına bile bakmadan çekip gitmeliydi. Evet, bunu yapabilirdi. Arabayı çalıştırdı. Gidecekti.. Gitmeliydi..

Gidemedi!

Mirza, arabanın içinden adeta ok gibi fırladı ve Deniz'e doğru yürüdü!

Deniz dudaklarına zoraki bir gülüş bırakıp arkadaşıyla vedalaştı ve arabaların durmasını fırsat bilerek hızla caddenin karşısına geçti. O sırada gözlerine tanıdık bir suret takıldı. Gördüğü kişinin hayal olmadığından emin olmak için birkaç kez kırpıştırdı. Hayal değil, gerçekti. Gelen Mirzaydı! Genç kız şaşkınlıkla olduğu yerde kalakaldı. Allahtan kaldırıma çıkmıştı. Yoksa ani bir kaza kaçınılmaz olurdu. Adamın sinirli surat ifadesinden korkmadan edemedi. Heyecanını belli etmemek için yüzüne duygusuz bir ifade yerleştirmeyi başardı.

"Senin burada ne işin var?" diye çıkıştı birden. Halbuki hayallerinde hep güzel bir merhaba kelimesi dökülürdü dudaklarından..

Mirza ansızın duraksadı. Güzel soruydu. Keşke buna verecek bir cevabı olsaydı! Şimdi ne diyecekti? Ne zamandır bu kadar mal bir adamdı? Çattığı kaşlarını hiç düzeltmedi.

"Emanet!" dedi aklına ilk gelen yalanla. Sesi mi titremişti? Bir küfür savurdu içinden.

Deniz ise büyük bir hayal kırıklığıyla olduğu yerde kaldı. Sadece emanet içindi.. "Anladım.." dedi gözlerini kırpıştırıp. Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını hafifçe salladı. "Ama yanımda değil. Yani her dakika yanımda taşıyacak halim yok sonuçta. Geleceğini bilseydim getirirdim."

Deniz battıkça batıyordu. Adamın dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. Sanki gizlice gülüyordu. Tek kelime etmedi. İkili arasındaki sessizlik bir süre devam ederken, artık dayanılmaz bir hal almıştı. İkiliyi hayretle izleyen Feray, Vildan ve Meltem ise neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Havanın kasvetini değiştirme yoluna giren genç adam bakışlarını yumuşattı.

"Sen nasılsın?"

Sonunda sormayı akıl edebilen adama kaşlarını çatarak baktı Deniz. Mirza yine acınası halde çıkan ses tellerini kesip atma aşkıyla yanıp tutuşuyordu. Kızın duyamadığını sanarak sorduğu soruyu daha yüksek sesle sordu.

"Ne dediğini duydum!" Deniz'in kırgın bakışları adamın üzerinde gezindi. "Neden önemsiyorsun?"

Adamın damarına basmaktan biran olsun geri durmuyordu. Mirza ise bu yolları yürüyeli çok olmuştu.. Ters ters Deniz'e baktı. Aklından geçen şeyi söylemese iyi ederdi.

Ama söyledi!

"Gel bir çay içelim!"

Adamın kapkara kirpikleri seğirirken gözlerindeki pırıltıyı gördü. Tüm vücudu garip bir coşkuyla titremeye başladı. Dudaklarından kaçacak sesli nefesi bırakmamak için bütün iradesini zorladı. Bu biraz utandırıcıydı. Yalnız ilk defa teklif eden biri olarak böylesine emir kipi kullanması pekte hoşuna gitmemişti. O an kafasında kurduğu oyuna ayak uydurarak, umursamaz bir tavır takındı.

"Üzgünüm, planlarım var!"

Mirza, başını hafifçe yana yatırdı. "Anlamadım?"

Gülmemek için güçlükle yutkundu. Bir yanı adamın şaşkınlığından zevk almıştı. "Planlarım var işte. Nesini anlamadın?"

Kısa bir sessizliğe gömülen Mirza, "Planın falan yok!" dedi. Ayaküstü o lavukla plan mı yapmıştı?

İşi iyice inada bindiren Deniz, ufak burnunu adama doğru kaldırdı. "Nereden biliyorsun?"

"Orasını karıştırma küçükhanım! Biliyorum dediysem biliyorum!"

"Eh yanılıyorsun o zaman!" Biraz daha yalan söylemeye devam ederse cehenneme direk giriş yapacaktı. Mirza, aldığı sesli bir nefesin ardından usulca kafasını salladı. Deniz'in omzunun üzerinden arkada onları merakla izleyen kızlara dikti gözlerini.

"Deniz sizinle mi takılacak?"

Deniz'in gözleri masum bir ifadeyle kocaman aralanırken, kızlarda gelen soru karşısında oldukça şaşırmıştı. Meltem hızla cevap vermek için ağzını açtığı sırada Feray engel oldu. "Hayır, öyle bir planımız yok!"

Vildan tatlı bir şekilde gülümsedi. "Kesinlikle yok!"

Ve son olarak Meltem'de kuzenini kor ateşe attı. "Eh madem onlar yok diyorsa, bence de yok!"

Böyle kuzen düşman başına diye içinden geçiren Deniz, alt dudağını sertçe dişledi. Ardındaki kızlara ölümcül bir bakış fırlattı ve tekrar Mirza'ya çevirdi ateşleyen gözlerini.. "Onlarla takılacağımı da nereden çıkarttın?"

Başını hafifçe sallarken dudaklarında bir alaylı bir gülüş belirdi adamın.

"Çünkü, onlardan başka kimseyle plan yapamayacağını biliyorum!"

Adamın suratındaki alaylı gülüşü tıpkı ilk tanıştıkları o geceki gibi yumruğuyla silmek istedi Deniz. Yapabilir miydi? Belki! İstiyor muydu? Kesinlikle!

"Gel benimle!"

Deniz'in itiraz etmesine bile fırsat tanımadan elinden tutarak çekiştirmeye başladı. Nasıl da küçüktü elleri.. Tek dokunuşla bütün vücudunu saran elektriğin akımına kapılmamak için bütün iradesini kullandı Mirza. Arabanın önüne geldiklerinde Deniz, hızla elini kurtardı.

"Neden bana bunu yapıyorsun?" diye bağırdı titrek sesiyle.

Dudaklarını birbirine bastırıp biraz bekledi Mirza. Başını gökyüzüne kaldırdı. Bir saniye içinde taktığı o maske düşmüş gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Hala sert biriydi ama içinde sanki adını koyamadığı bir acı vardı. Yüz hatlarında sanki sadece Deniz'in görebildiği bir acı..

"Bunun ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun Deniz!"

Deniz o an bakışlarını adamın ateş eden gözlerinden başka bir noktaya çevirdi. Yavaşça yaklaştı. Kaşları çatıldı. Başını kaldırıp Mirza'ya baktı. Ela hareleri yavaşça dalgalanıp billurlaştı. Dudakları aralandı ama konuşmadı. Buna hiç itirazı yoktu. Sözcükler şuan da çok anlamsızdı. Çünkü Deniz'in eli adamın açıkta kalan tenindeydi!

"Yaralanmışsın!" dedi titreyen sesiyle. Şuan ne yaptığını ve nelere sebep olduğundan habersizdi Deniz. Adamın gömleğinin kenarından görünen bandaja parmak uçlarıyla dokunuyordu. Mirza tuttuğu nefesi bırakamadı. Teni elektriklendi. Alev alev yanıyordu sanki. Bunu hissedip hissetmediğini hatta hissediyorsa bile sadece kendi hayal gücü olmasından şüphe etti.

"Seni artık eve bırakayım!"

Onu ilk gördüğünden beri belki de verdiği en akıllıca karar buydu. Hiç değilse o an için öyle düşünüyordu. Durum resmen içler acısıydı. Hayal kırıklığı böyle bir şey miydi? Deniz başını iki yana salladı. Gözlerinde bir şey belirdi. Öfke miydi? Kırgınlık mıydı? Bilemiyordu. Ilık bir rüzgar bir tutam saçını yüzüne yapıştırdı.

Bazen bir saç teli olmak ister ya insan.. Mirza'da istedi..

Midesinden yükselen acı sular genzini yaktı. Çantasının kayışını sımsıkı tutuyordu. Saklı duran emaneti verip gitmeliydi. Belki rezil olacaktı ama bunu yapacaktı. Çantasının omzundan kayıp düşmesine izin verdi. Ve bakışlarını adamın gözlerinden hiç ayırmadan tespihi çıkarttı. Adama uzattı.

"İşte emanetin! Artık gidebilirsin!"

Hayatında onca kurşun yiyen Mirza, hiç bu kadar acı hissettiğini hatırlamıyordu. Lakin gelen acı bile nasılda güzeldi. Yüreğinde bir umut filizlendi. Tek taraflı değildi! Korkuları yersizdi. Deniz ise o an kendisiyle gurur duydu. Sesi hissettiğinden daha cesur çıkmıştı. Genç adam avuçları arasına aldığı tespihle kıza bir adım daha yaklaştı. Gözleri parladı. Ona bu kadar yakın olması kalbinin deli gibi atmasına neden oluyordu. Buna rağmen sakin görünmeye gayret etse de, pek başardığı söylenemezdi.

"Madem emanetim emanetin oldu, o lavuğun sana sarılmasına neden izin verdin?"

Amansız bir titreme nöbetine tutulmuş gibi sarsıldı Deniz. Şaşkınlıkla gözlerini araladı. Adamın kurduğu cümlenin neresinden tutsa elinde kalacakmış gibiydi. Beyni işlevini yerine getirmediği için cümleyi idrak edemedi. Kurumuş dudakları aralandı. "Lavuk mu?" diye sordu.

Mirza kıza biraz daha yaklaştı. Sürekli suratına yapışan saç teline uzandı. "Hı hı! O sekiz kollu ahtapot lavuk işte!"

Genç adam sınırları zorluyordu. Parmağına hafifçe doladığı saçı usulca kulağının ardına doğru sıkıştırdı. "Hiç mi aklına gelmedim? Hiç mi demedin ha bu uşak delidir, bir köşeden çıkıverir sonra bana sarılan o kolları kopartır diye.."

Mirza başını tehditkar bir şekilde yana eğdi. Dudaklarında kibirli bir kıvrılma oluşmasına izin verdi. Hele gözleri.. Tam bir avını bekleyen yırtıcı hayvan misali kısılmıştı.

"De bakayim ballisi, hiç mi bu deli uşaktan korkmaysun?"

Afallamış bir halde adama bakan Deniz, güçlükle yutkundu. Adamın dokunuşuyla bütün vücudu gerildi. Neler diyordu böyle? Az önce kaçan o değilmiş gibi şimdi konu nerelere gidiyordu, anlam veremiyordu. Bütün bunların ne anlama geldiğine dair tek bir fikri vardı. "Hayırdır Mirza bey, sizi tanımasam beni kıskandığınızı sanacağım!" dedi. Çıkan işveli sesine kendi bile inanamazken, içindeki utanç duygusu anında dalga dalga sardı bedenini.

Adamın yüz hatları öfkeyle gerildi. Üzerinden şiddetli bir enerji yayıldı. "Tanımıyorsun zaten! Ah bi tanısan.. Şuan kıskançlığımdan gebermeden nasıl hayatta kaldığımı anlardın!" Elini gür saçlarının arasına sokuşturup çekiştirdi. "Hoş ben bile hala anlamadım ama bu da yeteneklerimden biri galiba!"

"Sen gerçekten beni kıskandın mı?" Deniz, kendisini öyle şartlandırmıştı ki platonik aşk yaşadığına, bir türlü durumu anlayamıyordu. "Ama neden?"

"Oy nenem oy!"

Mirza öyle bir iç çekti ki, beyni bile uyuştu. Sakin kalmak artık çok zordu onun için. Deliliğin hakkını vermeliydi. İnceldiği yerden kopacaktı. Başka çıkar yolu yoktu!

"Ula liseli bebeler gibi geldim okul çıkışına! Sırf uzaktan da olsa hasret kaldığım yüzünü görebilmek için kaç saattir götüm yapışmış arabanın koltuğuna! Sıçarım emanetime! Yıllardır tek bir yara almayan ben, iki kere ölümden döndüm! Neden? Çünkü senin o gözlerin var ya o gözlerin! Hele sesin! Gülüşünden bahsetmiyorum bile! Bütün bedenimi ele geçirdin Deniz! Önüm ardım sağım solum her yanım sen!"

Adamın yükselen sesi bütün caddeden duyulacak kadar şiddetliydi. Eliyle suratını sıvazladı. Kafasını eğdi. Gözleri kısıldı. O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki, ciğerleri yandı. Elleri iki yana açılırken, omuzları belki de ilk defa yenilgi içinde çöktü.

"Kızım sevdalandım ben sana! Anlasana da!"

Bir şok dalgası vücudundaki her bir hücreyi yakıp yıktı. Ciğerlerindeki tüm havanın boşaldığını hissediyordu. Çığlık atmak istedi ama sesi çıkmadı. Şimdi adamın boynuna atlasa, çok mu ayıp ederdi? Suratında mimik dahi oynatamıyordu. Bu ise Mirza'nın yanlış anlamasına neden oldu. Neden hiçbir şey demiyordu? Boşuna mı umutlanmıştı? Adamın çaresiz bakışları kızın üzerinde dolaşmaya devam ederken, kafasını salladı.

"Bak biliyorum, hani bana sevdanın tövbesi mi olur diye sormuştun ya.. Sen o tövbemi bana bozduralı çok oldu be Deniz! Yapma dedim! Oğlum kilit vurdun bir kere, daha tövbe tutmaz. Girme o sokağa! Yol yakınken vazgeç dedim.. Ama olmadı! Olmadı Deniz! Sen attığın tek yumrukla, benim kilidimi kırdın!"

Genç kızın, sessizliğinde son nefesini verecekti Mirza. Hele o bakışları.. Adını koyamadığı bir şey vardı o gözlerde.. İçinde bir şeyleri tetikleyen.. Keskin bakışları yumuşadı. "Bakma öyle! Zaten mermi gibi gözlerin.. Duramıyorum!"

"Mirza.."

Deniz'in dudakları arasından dökülen tek kelime adamın adı olurken, genç adam nefesini tuttu. Hızla kızın ellerini kavradı. "Bana bir şey de.. Umudun tek taraflı değil de.. Sevdan kabulüm de.. Söyle ki, bileyim.. Söyle ki, bu gariban yüreğimi kurban edeyim yoluna.."

Kendini adama teslim etme kararı temelinden sarsılmıştı bir kere.. Şimdi ne dese boştu.. Zaten bunu istemiyor muydu? Daha bu sabah babası, elini kalbine koyup ne demişti? 'Tam buranda hissedeceksin!' Hissediyor muydu? Hem de nasıl.. Sonunda gönlüne düşen adamı, kaderine buyur etmek ise artık boynunun borcuydu..

"Değil.." dedi bir göz damlası kirpiğinde asılı kalırken.. "Tek taraflı değil.."

Mutluluk böyle bir şey miydi? Yabancısı olduğu duygunun girdabına düşen Mirza, tuttuğu nefesi bıraktı. Deniz'e doğru elini uzattı. Yanaklarından süzülen yaşları yakaladı. Keder gözyaşları değildi bunlar.. Bunlar sevdanın yaşlarıydı.. Elini indirirken gözleri buluştu. Dudağı hafifçe yukarı kıvrıldı. Sevdasını kollarının arasına alırken sessizce mırıldandı..

"Allah şahidim olsun Deniz! Bu seni ilk ve son ağlatışım!"

İki aşığın bu hallerine tanık olanlar ise hayretler içinde olup biteni izliyordu.

"Keşke çekirdek falan alsaydık!" Soyhan soğuyan çayını kafasına diktiğinde suratını astı. "Yalnız adam mermiden hızlı çıktı ya lan!" dedi gülerek.

Soyhan'ın dediğine hak veren Yiğit, omuzlarını dikleştirdi. "Adama helal olsun. Benden iyi olmasın ama namının hakkını veriyor şimdi!"

Meltem gözlerini devirirken, Berat dudak büzerek kafasını salladı. "Ulan herifi kıskanacağım aklıma gelmezdi!"

Feray, Berat'ı uyarırcasına dirseğiyle dürttü. "Bana bakın beyler. Bu gördükleriniz burada kalacak!" derken, Meltem araya girdi. "Aynen öyle! Yoksa amel defteriniz kapanana kadar konuşurum!"

Yiğit, Meltem'in omzuna sarılarak kendine çekiştirdi. "Sakin ol yavrum.. Bizim sevdaya saygımız var.."

Vildan, bu duruma sevinse de, acı gerçeği dillendirmeden edemedi. "Bizim var da, bakalım Hopali ağabeyimizin var mı?" dediğinde, Soyhan hala sarılmaya devam eden aşıklara çevirdi bakışlarını.

"Mesele şu ki, Mirza belki bir Aslan ile baş edebilir ama iki Aslan ile hayatta kalabilir mi onu bilemem!"

Hepsi acı gerçeğin farkındaydı. Mirza'nın işi ciddi anlamda zordu. Sinan Aslan ve Hopali'nin karşısında durmak zordu ama sonuçta imkansızda değildi..

"Her neyse.." diyen Yiğit oturduğu yerden yavaşça kalktı. Sandalyesinin arkasına astığı ceketi giyerken, Meltem'e de hadi dercesine bir bakış attı. Genç kız merakla oturduğu yerden kalkarken, masanın üzerinden çantasını alarak kıza uzattı. Geri dönerek, Berat'ın omzuna elinin tersiyle vurdu. "Hadi bakalım ağa abi, hesabı hallet uzayalım yavaştan.." dedi. Berat saf saf adama baktı. Yiğit gözlerini devirdi. "Ulan bizi görüp utanmasın kız! Ayrıca ilk bizim öğrenmemiz Hopali'ye ters düşer birader. Gerekirse müdahale ederiz. O zamana kadar haberimiz yokmuş gibi davranmaya devam.."

Yiğit, Meltem'in elinden kavrayıp çıkışa doğru yöneldi. Genç kıza yandan bir bakış attı. Dudakları sinsice kıvrıldı. "Söyle gelsin yavrum.."

Meltem kıkırdadı. Başını çevirip ardını kontrol ettikten sonra parmak uçlarında yükselerek adamın gamzesine kısa bir öpücük bıraktı. Geri çekilerek işveli bir şekilde boynunu büktü. "Bu düşünceniz karşısında biraz aşka gelmiş olabilirim, Yiğit bey.." dedi.

Kanı anında kaynayan Yiğit, tek kaşını hafifçe yukarı kaldırdı. Şahin bakışları etrafta kısa bir an için dolandı. Kıza doğru eğildi. "Şuan ince düşüncelerimden birini daha duymak istersin diye düşünüyorum."

Meltem utanarak adamın göğsüne elinin tersiyle vurup geri kaçtı. "Canımı sıkma kurşun asker!"

Genç adam kızın elini yakalayıp dudaklarına götürdü. Avuç içini öperek yanağına yasladı. "Aslında canının sıkıntısını gidermek içinde eğlenceli bir fikrim var ama yine de sen bilirsin tabi.."

Eğlenceli fikrin ne olduğunu adamın bakışlarından gayet iyi anlayan Meltem, masum gözlerini kocaman araladı. "Avucunu yalarsın!"

Genç adam kafasını yukarı kaldırdı. Asi saçları alnına düştü. "Ah bu karşı koymaların! Hiçbiri işe yaramıyor biliyorsun.." dedi aşk dolu gülüşüyle.

"Senin cazibende öyle!"

Kelimeler dudaklarından döküldükçe yerin dibine batan Meltem, dilini ısırdı. Şu çenesine ne zaman sahip çıkacak, çok merak ediyordu. Durumdan oldukça eğlenen Yiğit, elini kalbinin üzerine bıraktı.

"Demek beni cazibeli buluyorsun! Hassas kalbime şuan bir şeyler oluyor!"

"Yiğit!"

Meltem'in artık utanıp üzülmesine gönlü razı gelmeyen Yiğit, kızı çekerek sarıldı. "Yiğit ölsün yoluna!" dedi saçlarını öperek.

"Geri bas!"

Her zamanki gibi en güzel anların katili Berat olaya müdahale ederken, Yiğit geri çekilerek suratını astı. "Hah bende diyordum kumam nerede kaldı?"

Berat, adama yandan itici bir bakış attı. "Geç kaldık hadi oyalanma!" dedi ve arabasının olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Meltem, giden abisinin ardından kısaca baktı. "Hayırdır nereye geç kaldınız?" diye sordu merakla. Yiğit, sessiz bir küfür savurdu. Sözde kızlara belli etmeden işlerini halledeceklerdi. Sert bir nefes soludu. "Ufak bir işimiz var. Sizi Soyhan bırakacak eve. Haberleşiriz tamam mı?" dedi geçiştirmeye çalışarak.

Meltem, işin peşini bırakmazdı. Bırakmadı da.. "Ne işiymiş bu? Hem de abimle sen? İkiniz!"

Yiğit gözlerini kıstı. "Tamam hayatım, haberleşiriz diyecektin."

Genç kız, ağzını açtığı anda dudaklarının üzerine konan parmağa korkuyla baktı. Yiğit geleceğini bildiği için adımlarını sağlam atıyordu. Kızın suratına doğru yavaşça eğildi. Tehditkar dolu sesiyle, "Abin var dinlemem, alırım bak nefesini.." dedi..

Meltem balık gibi duran ağzını kapatmak zorunda kalırken, kafasını tamam anlamında salladı. "Tamam hayatım.. Tamam Yiğitçim!" dedi tane tane. Bunun hesabını sonra sorarım dercesine rafa kaldırdı tüm bu olanları. Yiğit zafer dolu gülüşlerin ardına sığınarak göz kırptı.

"Bende sana bitiyorum.."

Genç adam, Berat'ın artarda kornaya basmasıyla koşar adım arabaya doğru ilerledi.

"Çok şükür!" diye tıslayan Berat'a yandan bir bakış attı. "Kes ve bas gaza! Bok ettin zaten her şeyi!" diye bağırdı. Berat sinirinden ne dediğini de bilmiyordu. Tek isteği kaşınan avuçlarını rahatlatmaktı.

"O it herif orada eminsin dimi?"

Yiğit evet anlamında sadece kafasını salladı. Berat sert bir küfür savurdu. "Aylardır bu anı bekliyorum. O şerefsizin işini o gün bitirmeliydim!"

Yiğit, yanındaki adama parmağını uyarırcasına kaldırdı. "Bu benim meselem! Sen uzak duracaksın!" dediğinde Berat'ın kükremesi adeta arabanın camlarını titretti.

"Ulan o herif, bacımı Köfte Hayri'nin mekanına meze etti! Ne demek benim meselem!" Genç adam gömleğinin düğmelerinden iki tane daha açtı. "Ayrıca biz ateşleyen adamların oğluyuz! Yani Yiğit efendi, seni beni yok! Bu uğurda biriz!"

Yiğit duydukları karşısında gururla arkasına yaslandı. Dudaklarında keyifli bir kıvrım oluşmasına izin verdi. Camı sonuna kadar açıp, içeriye temiz havanın girmesini sağladı. Ceketini çıkartıp arka koltuğa fırlattı. Gömleğinin kol manşetlerini yavaş yavaş kıvırdı. Arabanın torpido gözüne sakladığı silahını çıkarttı ve mermiyi yuvasına sürerek Berat'a yandan bir bakış attı.

"İyi madem, gidip biraz ateşleyelim!"

"Bölüm Sonu-

Merhaaabaaaaa 😍😍

Nasılsınız sevdacılar 😍

Geç olsa da gelebilmek inanın çok güzel.. Beni bunca zaman hasretle beklediğiniz için sonsuz teşekkür ederim. Biliyorum aramız uzun oluyor ama buna şükür 🙏

Araya Mirza ile Deniz'i ve yarım kalan bir çatapat mevzumuzu sokuşturmak zorundaydım 😂😂 Gelecek bölümde Hopali devam edecek.. Tabi ne zaman gelir bilemiyorum🙈😂

Kendinize çok iyi bakın emi.. 🙏

İntagram adresimizi yine yazıyorum

Nesli_hikayeleri.. Gelin bence 🌺

Seviliyorsunuz.. ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

333K 27K 43
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
1.6M 85.2K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1M 60.6K 41
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
352K 26.3K 44
0536****: "Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek Giryemi kildi hûn eksimi füzûn etti felek Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân Beni bir gözl...