"Gidiyorum o zaman başına bir şey gelse sorumlu değilim."

"Başıma sen geldin daha ne gelebilir acaba?" diye mırıldandım iki dudağımın arasında. Bugün üzerimde bir aksilik vardı sabahın erken saatlerinden beri ama içime gömerek sevinç icinde çıkmıştım yoluma. Bilemezdim ki boyle olacagini.

"Efendim bir şey mi dedin?"

"Gidecek misin artık?" diye sordum sonunda.

Tekrar kalkmaya çalıştım ama ayağımı kırdım mı burktum mu bilmiyorum. Üstelik sokak ortasında oturduğum gerçeği de kafama yeni dank etmişti, ama acı gerçek şu ki kalkamıyordum.

'Sakin ol Erva. Sakin. Senin ona ihtiyacın yok' diye kendimi teselli ederken kendimi bir anda onu beni kucaklarken buldum.
Daha az önce uyarmamış mıydım ben bu adamı, bana dokunmaması için.

"Çabuk beni yere bırak" dedim. Dedim ve o da dedigimi yaptı ama hayvan gibi arabanın ön koltuğuna attı.

"Yuh be. Ben sana bırak dedim mi?"

"Demedin mi?" dedi ciddi tavrını bozmayıp kendisi de yanimdaki yerini alarak.
Ve kazanan bu sefer o olmuştu. Ölmek istiyorum şu an çünkü evet ben demiştim beni bırakmasını.

"Bırak dedim ama insan gibi bırak dedim. Öküz gibi değil" dediğimde öküz kelimesine vurgu yapıyordum.

"Öküz mü?" dedi bana dönerek.
"Evet öküz" dedim kafamı geriye atarak.

"Sana bir bilgi vereyim mi ufaklık" dedi ve onayımı beklemeden konuşmaya başladı.

:Bir kız bir erkeğe öküz diyorsa %99 ya hoşlanıyor ya da aşıktır" dedi her kelimesini aklıma kazımak istercesine.
Kendisini geri çektiğinde rahatladım ve konuşmaya geri döndüm kelimeler aklımdan bir buhar gibi uçup gitse de.

"Ne alakası var be. Belki harbiden öküzsündür."diyerek önüme döndüm. Bu adamı bugün son görüşüm olacağı için kafaya takmayarak hastaneye kadar dayanabilecegimi dusundum.

Arabayı çoktan harekete geçirmiş hastaneye doğru yol almıştık bile.
Sözde Kemal amca'ya, huzuru bulmaya, gidiyordum.
Elbisemin cebinden telefonumu çıkartıp kızlara gecikeceğime dair bir mesaj attım.

Şu anda yanımda buzdan bir heykelle yolculuk yapıyordum, üstelik tek başıma...
Allah'ım lütfen bu bir kabus olsun diye umutsuz bir dua ettim.
Düşüncelerimden arabayı ani bir frenle durduran insanevladi sayesinde sıyrıldım.

Haraket etmeden bekledim. Çünkü ayağım da acısı beni kahreden ir ağrı vardı.

"Inmeyi düşünüyor musun? Ah pardon siz kızlar kapınızın açılmasını istersiniz dimi? Kusura bakma unutmuşum."

Yine ne saçmalıyor bu adam be. Ben o bildiği kızlardan değilim ki bir kere. Ayağım agridigindan inmiyordum herhalde. Gözlerine bakmamaya dikkat ederek kas göz işareti yaptım. "Ayağım ağrıyor, inemiyorum" dedim.

Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. Dünyada ki tüm oksijeni cigerlerine çekmek ister gibi.
Ardından 'Ya Sabr' çekip beni kucakalmasi bir oldu. Ama bu bir günde iki kere geldi başıma. Ben ki daha abim ve babam dışında bir erkeğin elini tutmamış kızım.

"Hey! Sen ne yaptığını zannediyorsun acaba?"

"Kızım sen demedin mi?" dedi istifini bozmadan.

"Ne dedim ya."

"Ayağım ağrıyor. Beni içeri götür."

"Hayır. Yani evet. Yani dedim ama öyle demek istemedim."

"Hı hı. Kesin öyle dememissindir" dedi yoğun bakışlarla. Niye bu kadar duygulu bakıyordu ki?
Bir bakışına tav olacagima felan inanıyorsa avucunu yalar bir kere.

Beni acildeki boş bir yatağa bıraktıktan sonra giriş yapmak için kimliğimi istedi. Istemeden de olsa verdim.

"Demek adın Erva"

"Hı hı evet" demekle yetindim sadece.

"Ali."

"Anlamadım."

"Adım diyorum Ali."

"Pek memnun olduğum söylenemez aslında ama neyse..."

"Ben de çok memnun oldum ufaklık" dedi hâlâ ciddiyetinden bir şey eksiltmeyerek.

Yaklaşık 5 dakika bekledikten sonra doktor ile içeri girdi.

Doktor "ayağını açar mısın?" dediğinde ise sinirlerim zıpladı. Ne diyor ya bu adam. Evet kendisi doktor olabilir ama hasta mahremiyeti denen bir şey var canım.

"Şey. Sadece biz kalabilir miyiz?"

"Tabi ki" dedi ardindan adının Ali olduğunu öğrendiğim adama dönerek "pardon beyefendi sizi dışarı alabilir miyiz?"

"Kaldı mi böyle bir şey ya" diye söylene söylene çıktığında derin bir nefes aldım.

Muayene bittikten sonra doktor ayak bilegimi sargıya aldı ve bir de kullanmam için krem yazdı.

Doktora teşekkür edip dışarı çıktığım da Ali denen adamı arabasına yaslanmış sigarasını ciğerlerine çekerken gördüm.

Yalan yok buzdan heykel çok yakışıklı bir heykeldi. Ama sonuçta bir heykeldi. Duygudan bihaber bir erkek. Bakışları kahvenin sıcaklığına inat soğuk bakıyordu normal sartlar altında. Sadece bir an sıcak bakışına şahit olmuştum gözlerinin kahveligini görmüştüm. Kafamda ki düşünceleri atarak yanına yaklaştım ve "her şey için çok teşekkür ederim. Bir daha görüşmemek üzere" dedim şaka yollu ama ciddi bir şekilde. Çünkü gerçekten bir daha görüşmek istemiyordum o buzdan heykelle.

"Tabi ki ne zaman istersen görüşebiliriz."

Sol alttaki yıldız tuşuna basmayı unutmayın😇😇

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#Where stories live. Discover now