Dicle ile hazırlanmış tam çıkmak üzereyken kapıda Ulaş ile Badeyi gördük. Bunların burda ne işi vardi ki?
Gidecek başka yerleri yoktu tabi ve onlarda soluğu burda almıştı haliyle.
"Hoşgeldiniz"dedim aceleci bir tavırla.
"Hoş bulduk da siz bir yere mi gidiyorsunuz?"
"Atesin annesini ziyaret edip geleceğiz siz evde oturun biz geliriz hemen. Ateş de gelir birazdan zaten"dedim bir an önce çıkmak istedigimi belirten tavırlarla.
"Peki siz keyfinize bakın"dedi Ulaş.
Evden hemen ayrılıp Dicle ile arabaya bindik ve Nevra anneye gideceğimizi söyledim şoföre.
Yol boyunca aklıma gelmeyen şey kalmadı olumsuz olarak. Aklımdan her türlü şey geçti o an, bi an once varmak istedim aklımdaki düşünceleri savmak için.Kısa süre sonra araba bizim ki kadar büyük olmasa da büyük bir evin önünde durdu. Arabadan inip kapıda ki adamlara basimla selam verip içeri geçtim. Her şey şu an için normal görünüyordu, gözle görülür bir terslik yoktu. Belki de sadece telefonlarımı duymamışlardir ve ben kendi kendime kuruntu yapıyorumdur.
Dicle ile dış kapıyı geçip içeri vardığımızda kapının açık olduğunu gördüm. Dicle de benim gördüğümü gormus olacak ki göz göze geldik. İçime tarifi imkansız bir korku meydana gelmis, var olan huzursuzluğum artmıştı.
"B-Bu kapı niye açık"dedi Dicle kekeleyerek. "Bilmiyorum" dedim bende aynı şekilde cevap vererek. Ağır adımlarla içeri adım atacakken kolumda bir el hissettim. Gözlerimi kapatıp olacakları bekledim fakat hiçbir şey olmadı.
Gözlerimi açtığımda kolunu tutan kişinin Dicle olduğunu gördüm. Cidden çok fazla gerilim romanı okuyordum ve bunlar da beni çok etkiliyordu
"İçeri girmeyelim"dedi Dicle titreyerek. Biraz güçlü durmaya çalışarak reddettim teklifini. "Hayır ben içeri girecegim sen istersen gelme" o da çok korkmasına rağmen geleceğini söyledi benimle birlikte.El ele tutuşarak içeri girdik ağır ağır. Merdivenlere giden yolda bir şey yoktu, oturma odasında ise kırılan bir vazo dışında bir şey yoktu ki bu vazoyu bir kedi bile düşürmüş olabilirdi. Ses çıkarmadan mutfağa girdiğimizde karşımıza çıkan manzara ile dehşete kapıldım.
"B-Bu gerçek değil dimi?"dedim Dicle'yi daha da sıkarak. Çünkü karşımdaki şeyler gerçek olamayacak kadar vahşetti.
Bu insanlık dışı bir şeydi. Ağzımız açık bir şekilde kapıda duruyorduk. Ne yapmalı, nasıl davranmalıydik?Karsimda kanlar içinde yatan bir kadın ve başını onun üzerine koymuş minik kızı görünce nefes alamadığımı hissettim.
Tüylerim dikenlesmis, bakışlarım donuklasmisti. Kendime gelmeye çalışarak küçük kızın yanına gittim. Elimi omzuna koyarak kaldırmaya çalıştım ama ne benim buna gücüm vardı ne de küçük kızın annesinin koynundan kalkmaya isteği.
Vücudum kaskatı kesilmiş, hareket edemiyordum. Şu an kalkıp kapıdaki adamlara ya da ambulansa haber vermem gerekiyordu fakat biz sükunetten yana kalmış, ketum davranıyorduk. Elimizden gelen tek sey sadece durmak mıydı?
Biz kapı da öylece dikilmişken kapı da siyah bir siluet belirdi. Küçük kız başını kaldırıp yanımızda duran adama baktı ve baba dedi fısıltı şeklinde.
Adam yüreğinin en en derininden gelen sesle bir feryat yükseltti göğe doğru. O feryatti beni kendime getiren. Acı çekmeye tam şu an da başladım ben, yüreğim şimdi acısını hissettirdi ve akmaya hazırlanan gözyaşlarimi özgür bıraktı.
ESTÁS LEYENDO
GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#
Ficción GeneralAn gelir öyle bir hâl içerisinde bulursun ki kendini doluya koyarsın almaz boşa koyarsın dolmaz... Arafi yaşar hüznü ya da sevinci beklersin... Bir işaret bir yol umut edersin... Sen her şeyden bihaber araftayken ansızın bir şimşek çakar yağmuru hab...