HİKAYE KESİTLERİ

500 15 0
                                    

Bölüm: Hikaye Kesitleri
Yazar: Luhannie...
Uyarlayan: yifantazi

SİYAH CENNET

■■■

''Onu uyurken hiç görmemiştim...'' 

''Nasıl yani...''

''Onu huzurla, korkmadan uyurken hiç görmedim. Yifan beyi bu hale siz getirdiniz efendim'' evin kahyası ve aynı zamanda sağ kolu olan bu saçları ağırmış kişinin sözler nedense kendimi bir farklı hissetmemi sağlamıştı.

İyi anlamda mı kötü anlamda mı bilmiyorum...

■■■

''Sen... sen nasıl bir insansın, nasıl masum insanların canına kıyabilirsin. Hiç mi korkmuyorsun, hiç mi canın yanmıyor... Azrail'e çalışmak bu kadar mı hoşuna gidiyor...'' elimden geldiğince sesimi sinirli tutsam da beni dinlemeyen ve alayla bakan gözlerden anlıyordum.

Dediklerim yine onda işe yaramıyordu. Her zamanki gibi.

''Bana bak melek yüzlü... bu beden Azrail'e çalışmaz. Çünkü Azrail tam karşında, o benim. Öldürdüğüm insanların gerçek yüzlerini de ben biliyorum, sen değil. Yaptıklarımı sorgulamayı kes... yoksa seni de öldürürüm. Acımadan, bil ki bu Azrail acıma duygusuna sahip değil. Sahip olduğu tek şey... acıdan zevk almaktır. '' aynı tonda çıkardığı tehlikeli sesi içime işlerken sakinleşmeye çalıştım.

Ama olmadı.

Elleri kanla kaplı bu sadist psikopatı, tanıdığım güne lanet olsun. Bana Cehennemi yaşatmaktan başka bir şey yapmıyordu. Korkuyordum.

Cehennemdeydim ve Azrail'im... tam karşımda, kanlı elleri tehlikeli kahverengi gözleriyle bana bakıyordu. Yutkunup başımı bulunduğumuz depoda gezdirdim.
Nefesinden bile... cehennemin ateşini hissedebilmem, mümkün müydü? Mümkün değilse de bu hissettiğim şey neydi peki.

■■■

''Gitmek mi? Bana bak, bu Azrail Cehennemden kaçamazken senin gibi birinin kaçması mümkün mü? Buna alışmalısın küçüğüm...''

''Alışmak istemiyorum...''

''Alışacaksın...''

''Benim sonum da onlar gibi değil mi? Ölüm...''

'' Bilemiyorum küçüğüm, bilemiyorum. Ama bil ki... bu Azrail hep peşinde olacak. ''

'' Senden nefret ediyorum...''

''Nefret büyük bir duygudur, onu bu kadar hafife alma.'' Tek kaşı sinsilik ve tehlikeyle kalkarken kendime bir kez daha lanet ettim. Ondan kurtulamıyordum. Ne yaparsam yapayım, Bu Azrail adam peşimi bırakmıyordu.

■■■

''Yifan... hiçbir zaman yapmam dediğin şeyi yap'' yağmurun ıslattığı vücuduna baktım. Tepki vermiyordu. Donup kalmıştı belki de düşünüyordu. Sanırım ne demek istediğimi anlamamıştı ama ben bıktım.

Cennetime Azrail'in hükmetmesinden bıktım, yoruldum, boğuluyorum. Ölüyorum, onun sayesinde. Babasının dediği gibi, hayat bulmaya başladığım kollarında öldürüyordu beni. 

Bakışları düşünür gibi etrafında gezinirken anlaması için dua ettim. Kurtulmak için dua ettim. Bu sadistten, vicdan yoksunundan kaçmak için dua ettim. bakışları şaşkınlık ve hayal kırıklığı ile bana dönerken başını iki yana sallamıştı.

Saçından damlayan yağmur damlaları ondan uzaklaşırken onlar gibi olmak istedim. Ondan uzaklaşmak, ne kadar kalbim onunla kalmayı istese de...

''Hayır... hayır, bunu isteme benden...''

''Yifan, beni seviyor musun?'' yüzündeki şaşkınlık acıya dönüşürken ağlamamak için dudaklarımı dişledim. Hayır Tao, onun için ağlama.
Ağlama işini bırak da kalbin yapsın, bu konularda o daha tecrübeli. Sessizce ağlıyor...

Soruma karşılık yavaşça başını sallarken bana bir adım atmıştı. Yüzündeki acı canımı yaksa da artık bu işe bir son vermeliydim. Her şeyin başı olduğu gibi sonu da olmalıydı.

Bizim gibi...

''O zaman bırak beni...''

''Bırakamam... anlamıyor musun? Sadece senin Cennetinde nefes alabiliyorum... Siyah Cennetim... bana bir nefesi çok görme''

''Ama ben alamıyorum Yifan. Nefes alamıyorum, kollarında ölüyorum görmüyor musun?'' küçük çocuk gibi başını eğerken yağmura karışan gözyaşım yanağımda düşmüştü. Biliyordum, bana ihtiyacı olduğunu biliyorum ama...

Ama o, yaşamak için beni öldürüyordu. Ölüyordum, anlamıyordu.

''Gitme, lütfen...'' arkamı dönüp sağanak yağmurun hükmettiği köprüden yürüdüm. hıçkırıkları boğazıma dizilikken içimdeki ses arkama bakmamı ve ona gitmemi söylüyordu.

İçimdeki sesi dinledim, sadece arkama bakma konusunda.

Omzumdan arkaya baktığımda ıslanmış siyah takımıyla bana küçük adımlar atmaya çalışan bir Yifan ve ezilen kalbim. O kadar masum bakıyordu ki, kalbim adeta atmayı kesmişti.

Hani, yağmurlu bir günde sokaktan geçerken bir kedi yavrusu bulursunda onu eve götürmek istersin ama yapamazsın. Sonra da oradan uzaklaşmaya çalışsan da gözün hep arkadaki masum kedi de kalır ya...
İşte öyleydim. İlk defa onu, bu kadar masum ve tehlikesiz bakarken görüyordum. Bana muhtaçtı, Cennetime muhtaçtı. Cennetimde nefes almaya muhtaçtı.

Ama yapamazdım.

Bu sadistin öğrenmesi gereken bir şey vardı; acıyı bu kadar seviyorsa... bir de onun tadına bakmalıydı. Öğrenmesi için acının gerçek yüzünü görmeli, tatmalıydı.

Önüme dönüp hızla adımlarla ondan uzaklaştım. Başımdan aşağı boşalan ve beni durdurmaya çalışan yağmura inat yürüdüm.

Nefes nefese...

■■■

Siyah CennetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin