25.Bölüm:Gerçekler

196 17 1
                                    

SİYAH CENNET
25.Bölüm –Gerçekler-
Yazar: Luhannie…
Şarkınız:Zayn-Let me


Gerçeklerdir, asıl canımızı yakan.
Belki de o gerçekleri kabullenememektir.
Ya da her şey bu tek kelimeye bağlıydı.
Belki…

‘’Tao, şu çiçekleri de oraya ek. Sonra da diğer bitkilere başlarız’’

‘’Tamam anne’’ dedim elimdeki saksıyı yere bırakırken. Neredeyse bir hafta olmuştu, Yifan’dan ayrı kalalı. Sadece sesini duyabiliyor ve mesajlarına cevap verebiliyordum. Ama buna rağmen içimdeki durmadan büyüyen tuhaf bir boşluk vardı.

Yokluk, hissizlik gibiydi. Belki de değildi, adlandırması zor duygulardan birisiydi yine. Ama buna rağmen ailemin yanında kısa bir süre daha kalmak istiyordum. Bakışlarım seranın bir ucunda olan anneme kayarken elindeki bitkileri dikerkenki mutlu yüzü… belki de hiçbir tabloya değişemeyeceğim bir sanat eseri gibi duruyordu.

Cebimdeki telefonun titremesiyle, anneme bakmaktan vazgeçip önüme dönmüştüm. Telefonu elime alıp gelen mesaja bakarken aptal gibi sırıtmamak gerçekten de elde değildi. hatta annemin Yifan hakkında söylediğim yalanları karıştırırken bile her Yifan ismi geçtiğinde sırımadan edemiyordum.

[Ne zaman geleceksin…]

Dudaklarımı birbirine bastırıp mesajına geç vermek istedim. Biraz endişelensin, hatta başka şeyler düşünsün istedim. Cebime koyacağım sırada telefon ardı ardına titremeye başlayınca karşılık vermenin mantıklı olacağını düşündüm.

Daha doğrusu kendim için en iyisi buydu.

[Neden cevap vermiyorsun?]
[Üstelik işin yokken…]
[Dinlenirken…]
[Beni delirtmeye mi çalışıyorsun, hemen cevap ver bana. Yoksa ailen falan dinlemem alır getiririm seni… ait olduğun yere.]

İşte o son cümleydi, ona katlanmamı sağlayan. Ama sonradan fark ettim ki yaptığım şeyleri biliyormuş gibi konuşuyordu.

[Nereden biliyorsun işim olmadığını]

[boş boş ayakta durmandan, küçüğüm…] şuan fark etmiştim. Bana seslenişini hatta sesini bile özlediğimi… ama sonra aklımdaki romantik anlar yavaş yavaş yerini tedirginliğe bırakırken etrafıma bakındım. Beyaz, dışarıyı sadece gölge gibi soluk gösteren çadırda gezdirdim.

Neden huylandığımı bile bilmiyordum. Sanki beni gözetliyormuş gibiydi. Yada gözetletiyormuş gibi.

[Peşime adamlarını taktın değil mi?] etrafıma arada göz gezdirerek yazarken bu yaptığına kızmam gerekiyordu ama aksine çok hoşuma gitmişti. Ben koruması.

[Seni orada tek başına bırakacağımı gerçekten de düşündün mü?]

[Düşünmüş olabilirim :)]  yazıp gönderirken birkaç saniye cevap gelmemişti. İşi olduğunu düşünerek telefonumu cebime koyacağım sırada araması… düşündüğüm şeylerin tersi kanıtındaydı. Telefonu açarken aynı zamanda annemi de gözetliyordum.

‘’Yifan…’’

‘’Küçüğüm…’’  ve o tek kelime bile kalbimi allak bullak etmeye yetmişti. Bana seslenişini seviyordum, bilmiyorum ama bu normal kelime onda şaheserine dönüşüyordu. Yada bana öyle geliyordu.

Siyah CennetWhere stories live. Discover now