28.Bölüm:Gitmek

168 14 4
                                    

SİYAH CENNET
28.Bölüm -Gitmek… -
Yazar: Luhannie…
Şarkınız:Kaan Boşnak-Benimle kayboldun


Bırak ki gideyim…
Bırak ki biz olmayalım.
Bırak ki… kurtulabileyim.
Nefes alayım.

Pencereye vuran her yağmur damlası gibiydi, gözyaşlarım. Durmadan akıyor ve durduramıyordum. Başımı dayadığım yerden çekip kaldığım otel odasının penceresinden bakmaya devam ettim.

Biliyordum kendimi, pencereden dışarı insanların bol olduğu bir sokağa bakmazsam kendimde boğulacaktım. Kafamı dağıtmam gerekiyordu ama onu bile beceremiyordum.

Yine Yifanı düşünüyorum, yine onu düşünüyordum.
Hayatımda bu kadar etkisi olduğunu anlamak için ayrılmam gerekiyor muydu? Neden bugün olanlar yüzünden pişman hissediyordum. Gerçekten de pişman mıydım peki. İç sesim sessiz kalmıştı.
Pişman mıydım?

Derin bir nefes verdim, cevap dahi veremiyordum. Hislerim körelmiş gibiydi sanki. Ne hissettiğimi bile anlamakta zorlanıyordum, boşlukta gibiydi. Durmadan düşüyor, hiçbir şey hissetmiyordum.
Sanki… yaşamıyor gibiydim.

Yanağımda süzülen bir yaş daha dudaklarımı ıslatırken bu otel odasına nasıl geldiğimi anlamayacak kadar bile kendimde değildim. En sonra hatırladığım Yifanın o bakışlarıydı. Sonra silik birer anıydı.
Ve sonra buradaydım, başımı gökyüzüne çevirip yağmaya devam eden, gecenin koyu mavisinden bile rengi belli olan gir bulutları izledim. Hava da benim gibiydi sanırım.

Daraldığımı hissettiğimde pencereyi açıp müzik gibi gelen yağmurun sesini dinledim. Ve içime onun temiz ve serin havasını çektim. Az da olsa rahatladığımı hissetsem de aklıma yağmurun altında bıraktığım Yifan gelince yeniden ağlamaya başlamıştım.

Dur artık gözyaşlarım, bu kadar yeter.
Düşündükçe burnum da bir sızı hissediyor sonrasında anında gözlerim sulanıyordu. Yapamıyorum yine, her şeyde olduğu gibi. Sonra kapı çalmıştı. Bir şey istemediğimi söylememe rağmen oda servisi gelmiş olmalıydı.

İstediğim tek şey yalnız kalmaktı ama onu bile başaramıyordum.

Sağlam kolumla gözyaşlarımı silip kapıya yönelirken nedense kalbim birden hızlanmaya başlamıştı. Sanki… kapının ardındaki kişiyi hissetmiş gibi.

Kapıyı yavaşça açarken, üzerinden yağmur damlaları akan Yifanı görmeği beklemiyordum. Aslında ben, artık hiçbir şey beklemiyordum.

‘’Yifan…’’ susup bana bakmıştı. Sanki durgun, yorgun, acı çeken gözleriyle bir şeyler anlatmaya çalışır gibi.

‘’Küçüğüm…’’  bu kelime, bu tını… Yapma Yifan, zorlaştırma daha fazla.

‘’Git Yifan…’’ dedim ve kapıyı kapatmaya çalışsam da ayağını koymuş engel oluştu. Yutkunup harap olmuş gözlere, düşmüş omuzlara baktım. Benden daha kötü gözüküyordu.

‘’Kal, küçüğüm…’’ işte biz bu kadar zıttık birbirimize. O ne derse ben tersini diyordum.

‘’Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum Yifan, senin siyahın artık beni boğuyor. Beyaz değilim artık, yavaş yavaş kirleniyorum, griye dönüşüyorum.’’ Baktı sadece. Beni nasıl bulduğunu bile sormayacaktım, onun yapamayacağı şey yoktu. beni geri getirmek dışında.

‘’Hani beyaz tüm renkleri kendinde barındırırdı. Bende siyahım, siyah da bir renk değil midir? Beni de yanına alamaz mısın küçüğüm…’’

Siyah CennetWhere stories live. Discover now