[ 46 ]

3K 400 348
                                    

Hayatta en güzel ve en kötü şeyler birkaç saniyenin sonunda gelişir. Bir saniye içerisinde tüm hayatınız değişebilir. Bundan bir saniye sonra hayatınızın fırsatını yakalayarak mükemmel başarılar edecek bir yola da girebilirsiniz, korkunç bir hata da yapabilirsiniz. Bundan bir saniye sonra hayatınızın aşkıyla da karşılaşabilirsiniz, en sevdiğiniz kişi de hayatınızdan çıkarabilirsiniz. Bundan bir saniye sonra yaşamak için bir umut bulabilirsiniz, yaşamınız sona erip yok da olabilirsiniz.

En keskin şeyler uzun zaman dilimlerinde olmaz. Birden olur, aniden ve hiç beklenmedik anda. Hayatınıza hiç beklenmedik anda biri girer, birden başarıyı yakalarsınız. Sevdikleriniz birden gider, birden yalnız kalırsınız. Her şeyin başlangıcı ve sonucu için bir şeylere ihtiyaç vardır. Küçük kıvılcımlara... Dünyanın en fakir insanıyken, bir günde en zengin insanı olabilirsiniz. Şanslıysanız... Dünyanın en mutlu insanıyken, bir anda en mutsuz insanı olabilirsiniz. Şanssızsanız...

Hayatımda aldığım bir karar, belki de bu en tehlikeli karardı, tüm akışımı değiştirmişti. Söylediğim bir söz beni lanetlemiş ve ölene kadar mutsuzluğa sürüklemişti. Birkaç dakika içinde bu dünyadan yok oldum ve geleceğe sürüklendim. Birkaç dakika içinde orada yok oldum ve buraya sürüklendim. Başlangıçlar ve sonlar hep birkaç dakikaya sığdı. Bana zaman tanımadı, kimseye tanımadığı gibi...

Kulağıma dolan boğuk seslerin netleşmesiyle yumulu gözlerimi birden açtım. Kafasını sudan çıkarmış bir insanın havaya kavuşması gibi bir şeydi. Yerden başımı kaldırıp hafifçe doğrulduğumda yanımdaki kapıdan gelen yumruklama ve bağırma sesleri daha da artıyordu. Korkuyla etrafıma bakındım. Burası... Hayır! Hayır! 

"Hayır!" Ellerimi kulaklarıma götürüp tıkadığım da gerçek olduğuna inanmak istemeyerek çığlıklar savurmuştum. Geri dönmüş olamazdım! Buraya gelmiş olamazdım! Bıraktığım yere... Aynı odaya, aynı saniyeye... Nasıl her şey kaldığı yerden devam edebilirdi? Orada en az 2 yıla yakın süre yaşamıştım. Nasıl buraya gelebilirdim?

"Hayır! Bu gerçek değil! Tanrım, lütfen..Lütfen! Hayır, geri gitmek istiyorum!" Delirmiş gibi çığlık çığlık bağırdığımda ellerimle üzerimdeki gelinliğin eteğini sıktım. Olduğum gibi gelmiştim. Tanrım! Yoongi...

Kim bilir ne haldedir? Ona ne olmuştu, orada ne olmuştu, ben geldikten sonra ne olmuştu bilmiyordum. Yok mu olmuştum yoksa bir ceset gibi hala kollarında mıydım? Beni hatırlıyor muydu yoksa benimle alakalı her şey zihninden silinmiş miydi? Bana ait olan her şey yok mu olmuştu? Çocuklar nasıldı? Kafayı yemek üzereydim. Onları terk ederek buraya geldiğime, bu lanetin gerçek olduğuna inanamıyordum.

Kapı sonunda kırılarak açıldığında başta amcam ve Kang Dae olmak üzere çalışan bir topluluk içeri girmiş ancak beni görmeleriyle geri çıkmışlardı. Kafamı kaldırarak ıslak gözlerimle Dae'ye baktım. Kim Taehyung... O hızla başını yere eğdiğinde amcamın üzerime doğru yürümesini umursamadım.

"Taehyung! Taehyung! Bir şeyler yap, beni geri gönder! Buraya gelmemeliydim!" Ağlayışlarım ve çırpınışlarım sürerken aklımı kaybedeceğimi düşünüyordum. Bundan biraz önce binlerce yıl ileride, sevdiğim adamın kollarındaydım. Şimdi ise ondan binlerce yıl uzakta, geçmişte, asla olmak istemediğim bir yerdeydim. 

"Bu halin ne? Bu üzerindekiler ne? Ölmek mi istiyorsun, ha? Ailen gibi geberip gitmek mi istiyorsun?" Amcam kolumdan kavrayıp beni azarlamaya başladığında zerre kadar umrumda değildi. Yakmam gereken bir ağıt varmışcasına sadece acımı çekiyordum. Sıkı sıkı tuttuğum eteklerime sarılarak gitmek için yalvarıyor ve sadece ağlıyordum. Ağlayışlarım ve acı dolu çığlıklarım kısılmak yerine daha da güçleniyordu. İnanmak istemiyordum. Bu gerçeğe inanmak istemiyordum! Aklımı oynatacaktım. Bu gerçek olamazdı!

KRALİÇE  |   MYGWhere stories live. Discover now