[ 41 ]

3.6K 427 264
                                    

Gözlerimi araladığımda göğsümde hissettiğim baskıyla birlikte derin bir nefes alamamıştım. Kısa ve kesik nefeslerimle elimi göğsüme götürüp kalbimi yokladım. Hala acı içinde olduğumu hissediyordum. Kötü ruh hali hala üzerimdeydi. 

Etrafa bakmak istediğimde kafamı çevirmemle onu görmüştüm. Yatak başlığımın biraz gerisinde olan bir sandalyede uyukluyordu. Başı yan tarafa düşmüş ve kollarını göğsünde birbirine bağlayarak gözlerini yummuştu. Çok derin uyumadığı her halinden anlaşılıyordu ama neden buradaydı?

Ellerimi yatağa bastırarak yavaşça doğrulduğumda aniden sıçramış ve adımı sayıklayarak bana doğru hareketlenmişti. İkimizinde açılmış gözleri birbirini bulduğunda sadece bakıştık. Dün cehennemden farksız bir gün geçirmiş olmam, onun dudaklarını unutturmamıştı bana. Bir süre sessizce bakıştıktan sonra eski yerine oturmadı ve yanıma gelip yavaşça yatağıma oturdu.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Bilmiyorum." dedim sessizce. Asıl siz nasıl hissediyordunuz? Dün olanlardan sonra benim hakkımda ne düşünüyordunuz?

"İyi görünüyorsun." Eskisi kadar yakın olmasa da tavırları yine de gülümsemişti. Sadece dudaklarımı kıvırdığım da başımı öne eğdim. 

"Eve ne zaman geldik? Hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Sinir krizi geçirdikten bir süre sonra bayıldın. Çok geçmeden de doktor geldi. Şanslıydık ki o taraflarda bir işi varmış. Sonra eve geldik ve seni yatırdık." Cümlesine devam edecekmiş gibi durdu ve dönüp pencereye baktı. "Sabah olmak üzere." 

"Yine sizi endişelendirdim." Kendi kendime kızıp söylenirken dağınık saçlarımı arkaya bıraktım. Üzerimde hala dün ki bordo, askılı elbisem vardı. 

"O garip şeylerden sonra bu kadar korkup bayılman normaldi bence. Biz bile hiçbir şeye anlam veremezken, vücudunun bunu kaldırmaması normal." Korktuğum için bir sinir krizi geçirdiğimi düşünüyorlardı. 

"Sen korkmadın mı?" Onu kısa bir süre süzmemin ardından beni yakalamasıyla geri bakışlarımı indirdim. O da kıyafetlerini değiştirmemişti. Yeni doğan ve arkadan vuran gün ışığı yeşilimsi, mavimsi ve grimsi saçlarına vuruyordu. Saç renginin tam olarak ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu.

"Korkmadım. Yaşlı insanların fazla yaşlılıktan birazcık üşüttükleri anlaşılıyordu. Ve dün olanlar tamamen doğa olaylarıydı. Çocukların batması, gökyüzünün o şekilde olması..."  Sözünü yarı da kesti. Evet, dün tüm bunların dışında çok daha farklı bir şey olmuştu.

Sessizce kafamı sallayıp, ayaklarımı aşağıya sarkıttım. Elimi yüzümü yıkamalı, belki de bir duş alıp kendime gelmeliydim. Onlar gerçekleri bilmedikleri için doğa olaylarına bağlayıp rahatlasalar da benim öyle bir imkanım yoktu. Ben her şeyin farkındaydım. Elini omuzlarına götürüp vurduğunda, acı çektiği her halinden anlaşılan yüzüne baktım.

"Sen neden burada uyudun? Uyuya mı kaldın?" Cevabını hemen veremedi. Sanırım bir süre aklında tarttı.

"Çok korkmuştun, yanında olmak istedim." Sözleriyle gülmemek için dudaklarımı dişlerken hızla kalktım ve kapıya yöneldim. Kalbim yer değiştirip vücudumun her yerinde atmaya başladığı zaman böyle oluyordum. Odadan çıkarken sadece sessizce teşekkür edebilmiştim. 

Çıktığımda tabii ki de ortalıkta kimse yoktu. Sabahın çok erken saatleriydi ve uyuyor olmalıydılar. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra geri odaya dönmüş, temiz eşyalarımla geri banyoya gitmiştim. Yoongi ise uyumak yerine bilgisayarının başına geçmişti. 

KRALİÇE  |   MYGWhere stories live. Discover now