[7]

4.2K 495 321
                                    

"Buzdolabı, bulaşık makinası, çamaşır makinası, deterjan, sabun, şampuan, deodorant, krem, yüz maskesi, makyaj...Neydi hıh! Çamaşırlar renkliler, beyazlar ve siyahlar olarak ayrı ayrı yıkanır. Hepsinin sabunu ah hayır deterjanı farklıdır. Yumuşağı buraya koyarsın." Yerimde duraksadım. Bunun ismi farklıydı sanki ama her neyse. Çamaşır makinasının kapağını kapattım ve içeri yöneldim.

"Televizyon, internet, telefon, bilgisayar, tablet, film, dizi, müzik, elektrik, teknoloji..." kendi kendime sayıklamam yarı da kesilmişti. Anahtarla açılan dış kapıya doğru gitmiştim. Gelen Jungkook'tu. Gülümseyerek alnına düşen saçlarını arkaya savurdu.

"Merhaba, nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın?"

"Ah ben biraz yorgunum." İçeri geçti ve kendini koltuğa bıraktı. Yüzünden belli oluyordu.

"Orada ne yapıyorsunuz?" Her gün sabahtan akşama kadar nereye gittiklerini ve ne yaptıklarını merak ediyordum.

"Pratik yapıyoruz. Stüdyolarımızda çalışıp, yeni şarkılar üretmeye çalışıyoruz. Fotoğraf çekimlerimiz oluyor. Bugün de yeni şarkımızın dansını oluşturmaya başladık, ona çalıştık." Yine bilmediğim kelimeler vardı. Ama fotoğraf ve şarkının ne demek olduğunu biliyordum. Diğerleri için ona yeni bir soru yöneltmedim.

"Peki o neden sizinle gelmiyor?" Parmağımla içeriyi gösterdim. Yoongi'den bahsettiğimi anlamıştı.

"O böyle yapmak istedi." Derin bir nefes verdi. "Stüdyosunu eve taşıdı. Yeni şarkılar üzerinde çalışıyor ya da bizim şarkılarımızın düzenlemesini yapıyor. Ama artık onunda gelmesi gerekecek çünkü yeni bir şarkımız geliyor ve dansını öğrenmemiz, klibini çekmemiz lazım." Yarım yamalak anlamamla kafamı salladım.

Gözlerini kapattı ve kafasını arkaya yaslayarak yutkundu. Pek iyi görünmüyordu. Bir de bu yorgunluğun üstüne ben bela olmuştum. Mahçup hissederek yerimden kalktım ve ona bir bardak su getirdim.

"Ah teşekkür ederim." Suyu içerken gözü bendeydi.

"Sen ne yaptın şimdiye kadar?"

"Dün öğrettiklerine çalıştım." Heyecanla yerimde kıpırdadım. Mutlu hissediyordum çünkü etrafımdaki şeyleri öğrendikçe daha fazla aitlik duygusu oluşuyordu.

"O zaman sorularıma cevap ver bakalım." Dudaklarımı sıkarak kafamı salladım ve bacaklarımı kendime çekerek oturdum.

"İnternette neler yapabilirim?"

"Her şeyi yapabilirsin. Film, dizi izleyebilirsin. Merak ettiğin, öğrenmek istediğin şeyleri öğrenebilirsin. Dünya hakkında bilgi sahibi olabilirsin." Gülümsedi ve kafasını öne eğdi. Bir nevi bu kadarı yeterli demek istiyordu.

"Peki sen tuşlarda ne yazdığını bilmiyorsun. Ve evde de yapamadığın, bilmediğin bir şeyle karşılaştın. Biz de yokuz ne yapacaksın?" Bunu da biliyordum!

""O şeye tıklayacağım. Adını unuttum ama görüntüsü aklımda. Sonra yanındaki mikrofona tıklayacağım." Doğru söylediğimden emin olmak için tepkisini bekledim ama tabi ki de doğru söylemiştim. "Ne bulmak istiyorsam onu söyleyeceğim. O benim karşıma çıkaracak!"

"Bravo Seon Ah! Çok çabuk öğreniyorsun." Şirin bir şekilde beni alkışladı. Bunu da yeni öğrenmiştim. Mutlu olduğun zaman ya da beğendiğin bir şey olduğu zaman yapıyordun.

"Senin sayende."

"Ah hayır hayır. Bundan sonra ne olduğunu bilmediğin her eşyayı, her davranışı bana sor tamam mı?" Bunların hepsinin yanı sırada çok utangaçtı.

KRALİÇE  |   MYGWhere stories live. Discover now