[ 51 ]

2.8K 372 374
                                    

"Kraliçe teşrif etmiştir!" Kapıdaki gür sesli askerin de duyurmasıyla eteğimden tutup benim için açılan kapıdan içeri girdim. Majesteleri akşam yemeği için beni huzurlarına davet etmişti. İçeri girmem ve masadakileri görmemle gülümsemem durağanlaşmış kendini derin bir duygusallığa kaptırmıştı. Wang Ye hariç, benim geldiğimi gören herkes yerinden kalktı ve ben oturana kadar oturmadılar. 

"Bizleri şereflendirdiniz Kraliçem." Kralın sözlerine minnettarlıkla gülümserken gözlerim dolu dolu diğer yüzleri taradım. Benim oturmamla hepsi geri sandalyelerine yerleşti ve Kral konuşmasına devam etti. 

"Bu akşam, hayatımda olan tüm özel ve değerli insanlarla yemek yemek istedim. Hepinizi burada görmek beni rahatlattı." Kralın konuşmasına hepsi gülümsediğinde ben çok farklı hissediyordum. 

Sanki geçmişe gitmiş gibiydim. Sanki tüm bu olanlar yaşanmamış ve biz o mutfakta akşam yemeği için oturmuştuk. Jimin sadece biraz daha yaşlıydı, Tae daha güçlü ve cesurdu, Jin gerçek anlamda bir Prensti ve Jungkook gerçek bir Kraldı. Hepsi masanın etrafında oturup saygıyla yemeklerine başladıklarında ben özlemle onları izliyor ve teşekkür edercesine Majestelerine bakıyordum. Bunu benim için yaptığını biliyordum.

"Bu akşam ülkemizle ilgili bazı konular hakkında konuşmak istiyorum. Tüm güvendiğim insanlar şu an bu masada..." Gür bir tonla konuştuğunda hepsi mahcup bir şekilde başlarını eğmişti.

"Vereceğiniz her görevden şeref duyarım efendim." Prensin sesi heyecanlıydı. Bu ülke için her şeyi feda etmeye razı olduğu açıktı. 

"Siz nasıl oldunuz Komutan? Yaranızın durumu nasıl?" 

"Daha iyiyim Majesteleri. Birkaç güne bir şeyim kalmaz." Arada edilen sohbetler dışında herkes yemeğini yiyor, ben çok belli etmeden hepsini izliyordum. Dae ve Jali bu duruma alışkın olsa da Prens Won bir şey bilmiyordu. Ona laneti ve yaşadıklarımızı anlatmamız ve inandırmamız çok zor olacağından hiç kalkışmamıştık bile. Bilmemesi daha iyiydi. 

Dae ve Jali çok fazla konuşmuyor, sadece kendilerine soru sorulduğu zaman cevap veriyorlardı. İkisi de oldukça gergindi. Sanıyorum ki ülkenin Kralı ve Prensi ile yemek yeme fırsatını yakalayan çok az insan olmuştur.

"Peki diğer Prensler, onlar da sarayda mı? Yoksa ayrıldılar mı?" Wang Won'un sorusuyla masayı sessizlik kaplamış, herkes susmuştu. Diğer Prensler hakkında hiçbir şey duymamıştım ve onları görmemiştim de.

"Maalesef. Üçü de intihar etti." 

"Ne?" Wang Won kadar şaşırmasam da gözlerim yine de açılmıştı. Neden intihar etmişlerdi? Taht yüzünden mi? "Nasıl olur? Neden kendilerini öldürdüler?" Derin bir nefes verdi ve elindeki bardağını masaya bıraktı Wang Ye. Yüzü tamamen hüzne boğulduğunda çektiği vicdan azabının büyüklüğünü hissetmiştim. Çok büyük bir acı duyuyordu ve kendini suçluyordu.

"Tahta çıkacağım zaman yani o gün... Taşkınlık çıkmaması için babamın danışmanının sözüne uyarak hepsini zindanlara kapatmıştım. Sonrasında onları çıkartıp, uzlaşmaya gitmek istiyordum ama gece yarısı hepsinin kendini katlettiğinin haberi geldi. Başka bir ihtimal de birbirlerini öldürmüşlerdi." Zorla konuştuğunda sonunda kaşlarını çatarak yutkundu ve bakışlarını kaçırdı.

"Wang Nam asla böyle bir şey yapmaz! Onun canı ne kadar kıymetlidir bilirsin! O ölmekten çok korkar." Hızlı bir şekilde konuştuğunda geri gözlerini sıkıca yumdu Won. İnanamayarak başını salladı ve bakışlarını Wang Ye'ye çevirdi. 

"Biri onları öldürmüş olabilir mi?" Buz gibi olan ortam bu soruyla daha da soğumuştu. Üstü kapalı bir şekilde onları Wang Ye'nin öldürüp öldürmediğini soruyordu. Ancak bunu Krala bu kadar açık bir şekilde soramayacağı için başkalarını suçlayacaktı. Peki gerçekten bu olabilir miydi? Wang Ye, taht için kardeşlerini mi katletmişti?

KRALİÇE  |   MYGМесто, где живут истории. Откройте их для себя