[ 33 ]

4K 460 428
                                    

Ona bir sihirli değnek dokunuyor ve birden dünyanın en güzel kıyafetlerinin içinde dünyanın en güzel kadınına dönüşüyor demişti Namjoon. Uyumak üzere olduğum bir gecede o hikayi anlatırken...

Boy aynasında kendimi süzdüğümde bende tam olarak o kız gibi hissetmiştim kendimi. Ayağımdaki topuklu ayakkabı, altımdaki siyah mini pileli etek ve üzerimdeki çok açık pembe önü bronşlu oldukça şık bluz... Elimde minicik gösterişli bir pembe çanta, hafif dalgalı saçlarım ve biraz parlak makyajım...

"Çok güzel görünüyorsun Seon Ah." Jimin'in konuşmasıyla ona döndüm sakince gülümsemiştim. Kendimi bu şekilde çok nadir görebiliyordum ve ben de bu halimi beğeniyordum.

Çocukların bana bayılacağımı söyleyip beni dışarı çekiştirirken ben doğru yürümeye çalışıyordum. Birkaç saniye sonra kapının önündeki çocuklarla karşılaştığımda derin sessizlik hakim olup, hepsi baştan sona süzmüştü beni. Sonrasında ise alkışlar ve ıslıklar...

"Herkes sana hayran olacak Seon.. Çok güzel olmuşsun." Hoseok konuşurken yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum.

"Hadi gidelim geç kaldık." Yoongi'nin uyarısıyla dışarı çıkıp, bizi bekleyen büyük arabaya yöneldiğimizde güneş gözlüğümü takmıştım. Kendimi fazla özgüvenli ve iyi hissediyordum kesinlikle.

Yol boyunca çocukların çok kişiyle konuşma, çok fazla göz teması kurma, konuştuklarımızı unutma gibi tembihlerinin arasına arada Tae'nin çok güzel olduğuma dair kıskançlık sözleri ekleniyordu.

Başaracaktım. Asıl şirket sahibiyle konuşup o çakma yöneticinin planlarını bozabilecektim. Bir yandan da Yoongi'nin şarkısını halledecektik, evet bunu yapacaktım.

Araba şirketin önünde durup, çocuklar inmeye başladığında bacaklarımın titrediğini hissedebiliyordum. Fazla heyecanlı ve gergindim. Büyük binadan içeri girdiğimizde gözlüğü çıkartmamla tüm bakışları üzerime toplamıştım. En çokta çocukların yanında olmam dikkat çekiyordu.

Hepsi etrafımı sarıp, ilerlediklerinde sanki mideme kramplar girecek kadar heyecanlı değilmişim gibi cesurca yürüyordum. Bakışlara ve herhangi fısıldamalara aldırmadan. Asansöre bindiğimizde kimsenin olmamasıyla derin bir nefes verip, terleyen ellerimi salladım. Çocukların sakin olmam gerektiğini söyleyen uyarılarını dikkate alarak tekrardan eski halime büründüm.

Tahmin ettiğim, en arkadaki odaya doğru ilerlediğimizde bize doğru gelen bir kız grubuyla çocukların adımları yavaşlamıştı.

"Oppa?" Kızın tamamen Yoongi'ye dönmesi, aynı zamanda beni süzmesiyle kim olduğunu anlamıştım. Bu o kızdı, hani şu sahte sevgili... Eh fena değildi. Ayrıca oppa derken?

Yoongi gülümseyip yoluna devam ettiğinde, kızla olan göz temasım bozulmuştu. Eminim o da şu an şirkette bulunan herkes gibi benim kim olduğumu çözmeye çalışıyordu.

Kapının önüne geldiğimizde çocuklar beklememi söyleyerek içeri girdi. İlk onlar konuşacak, adam benimle görüşmeyi kabul ederse ben içeri girecektim. Bekleme sürem artarken karşımdaki boşlukta gittikçe doluyordu. Cam odalardan çıkan insanlar kapılarının önünde durup bana bakarak fısıldaşıyor ve bundan asla çekinmiyorlardı.

"Tanrım o çok güzel!"

"Yüzünü gördünüz mü melek gibi?"

"Kim bu?"

"Büyüleyici değil mi?" İstemsizce kulağıma gelen sözlerle yüzümü tamamen kapıya dönmüştüm. Bunlar benden mi bahsediyorlardı? Dalga mı geçiyorlardı yoksa ciddiler miydi anlamamıştım. Birkaç dakika daha abartılı iltifatları duymuş, sonunda kapının açılmasıyla başka bir gerginliği tatmıştım. Namjoon'un beni çağırmasıyla içeri girdim ve uzun masada oturan 4 adam 2 kadına eğilerek selam verdim.

KRALİÇE  |   MYGWhere stories live. Discover now