[8]

4.3K 502 437
                                    


Gözlerimi araladığımda hemen, çocukların günün hangi zamanında olduklarını anlamaları için baktıkları saate baktım. Her zamankinden daha geç uyanmıştım ve düne göre daha yorgun hissediyordum. Hiçbir şey yapmama rağmen!

Yatağımdan doğrulup tuvalete gideceğim sırada çaktırmadan da onun odasını gözetliyordum. Kapı hafif bir şekilde aralıklıydı. Evet, söyledikleri gibi o da bugün gitmişti. Bir yandan mutlu olsam da bir yandan da onun varlığı bana bir rahatlama hissi verdiği için gerilmiştim. Ne de olsa hala hiçbir şeyi bilmiyordum. Ve eğer başıma bir iş gelse ev de kurtaracak biri var diye düşünüyordum.

Dae'nin benim için mutfak masasına hazırladığı yiyeceklerden yedikten sonra boş boş duvara bakma zamanıydı şimdi. Her gün aynı şeyleri yapıyor ve aynı şeyleri düşünüyordum. Tanrım! Zamanıma ne zaman geri dönecektim. Bence cezamı çekmiştim, artık gidebilirdim.

Kendi kendime konuşmanın hiçbir sonuç getirmeyeceğini anlamamla yerimden kalktım ve evi turlamaya başladım. İşte sonunda yapacak bir şey bulmuştum! Bu evdeki eşyaların hemen hemen ne için kullanıldığını biliyordum. Ev hem çok dağınık hem de çok pisti. Çocuklar çok yoğun oldukları için asla eve vakit ayıramıyorlardı. Bu sorunu ben çözmeliydim! Hem onlara da çok belli etmesem de fazlasıyla mahçup hissediyordum. En azından bunu yapmalıydım.

İlk önce mutfağa gittim ve atılması gereken, gereksiz her şeyi çöp torbasına doldurdum. Sonra çabucak toparladım, dün geceden kalan bulaşıkları makineye yerleştirdim ve çalıştırdım. Bu toplama ve temizleme işi bana şimdiden iyi gelmeye başlamıştı. Kaldığım odayı ve mutfağı toparlayıp, süpürüp, tozunu alıp, yerlerini silip, havalandırdıktan sonra çocukların odasına gitmeye karar vermiştim.

Dae ve Jungkook'un odasına girmemle gözüm korksa da yine de işime devam ettim. Her yer kıyafetlerle, bulaşıklarla ve bir sürü gereksiz eşyalarla doluydu. Ama tabi ki de hiçbir şey atmadım ve düzenlerini bozmadan toplamaya çalıştım. Kıyafetlerini ortak kullanmaktan çekinmedikleri için karışık dizmiştim. Umarım bunun için bana kızmazlardı.

Diğer odalara girmekte kararsızdım. İyi bir şey yapmaya çalışırken onları kızdırmak ya da özel hayatlarına girmek istemiyordum. Onları şimdiye kadar tanıdığım kişilikleriyle değerlendirirsem Yoongi dışında kimse bana bunun için kızmaz aksine teşekkür eder diye düşünüyordum. Bu düşünceme güvendim ve diğer odalara giriştim.

Hoseok ve Jin'in odasının düzenli olması karşısında hem şaşırmış hem de taktir etmiştim. Bu odanın sadece temizliğe ihtiyacı vardı ve onu da bir çırpıda hallettim. Bu sırada küçük bir ayrıntı fark etmiştim. Hepsinin kirli sepeti ayrıydı ve hepsi birer dağ olmak üzereydi. Seon Ah tabi ki bunu da halleder. Jungkook'un bana öğrettiği gibi ayıra ayıra yıkmaya başlamıştım. Evde 3 tane çamaşır makinesinin bulunması işimi kolaylaştırmıştı tabi.

Çamaşırlara arada bakıp, yıkananları kuruması için askıya seriyor, yerine yenilerini atıyordum. Sıra gelmişti Jimin ve Namjoon'un odasına. Burası da bir savaş yerinden farksızdı. Ama vücut ölçülerinin farklı olması kıyafetleri yerleştirmem de bana kolaylık sağlamıştı bunun için mutluydum. Bu odanın da dağınıklığını, temizliğini hallettikten sonra yine çamaşırlara gidip bir kısmını da daha da atmıştım. 

Evden yükselen şu temizlik kokusu tüm enerjimi yükseltmişti. Ve şimdi sıra en sevdiğim şeye gelmişti. Yemek! Günlerdir en çok yapmak istediğim şey olabilirdi. Çocuklar için de çok iyi olacaktı. Sürekli dışarıdan aldıkları, sağlıksız şeyler tüketiyorlardı. Üstelik bir de yorgun yorgun gelip yemekle uğraşıyorlardı. Bunda sonra gidene kadar bu evin temizliğinden ve yemeğinden ben sorumluydum. Onlara burada kaldığım için bir ücret ödeyemezdim belki ama bu şekilde karşılığını verebilirdim.

KRALİÇE  |   MYGWhere stories live. Discover now