Bölüm 31

133 16 67
                                    

Tamam, yaptığım aşırı yanlış bir şeydi. Eğer düşünebilsem kendimden utandım ama zaten düşünebiliyor olsaydım bunu yapmazdım da. Düşünenler vardır, alkol duyguları açığa çıkardı falan diye ama ortada duygu yoktu ki! Kronos'u sevdiğim ya da  ondan hoşlandığım yoktu. O sadece bir çeşit arkadaştı ve aramızda o tür duyguların olması imkansızdı zaten. Her neyse, olan olmuştu artık.

Birkaç saniyenin ardından-ki o sürede kendine gelmeye çalıştığını düşünüyorum ya da umuyorum- Kronos beni omuzlarımda tutup hafifçe ittirdi ve iç çekti.

"Alkol şans kesinlikle yaramıyor."

Dediğine hiçbir tepki vermedim ve az önceki kısa an hiç yaşanmamış gibi yorgun bir halde başımı göğsüne yasladım. Birden uykum gelmişti ve kendimi çok kötü hissediyordum. Ben engellemeye fırsat bulamadan gözyaşlarım akmaya başladı. Bazıları onun tişörtüne damladı. Bir süre o şekilde sessizce durduk. Ben de iyice mayışmıştım. Resmen ayakta uyuyordum. Kronos da bunu fark etmişti. Hafifçe eğilerek bir kolunu bacaklarımın altından geçirdi, diğer koluyla da sırtıma destek olarak beni kucağına aldı ve bardan dışarı çıktık.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve çok da umurumda değildi açıkçası. O an ilgilendiğim tek şey uykuydu. Annemin yanından ayrıldığımız zaman zaten çok erken bir saat değildi, şu anda hava kararmıştı zaten. Normalde bu kadar zayıf, savunmasız ve güçsüz olduğum için kendime söverdim ama bir kez, sadece bir kez hatta üç yıl içinde ilk kez kendime güçsüz olmak için izin verdim. Vücudumu ele geçiren uykuya daha fazla direnmedim ve kendimi bıraktım.

&&&&&&&&&&&&&&&&

Uykumu tamamen almış ve dinlenmiş bir şekilde gözlerimi açtım ve anında sabahın ışıklarının odayı aydınlattığını gördüm. Bir dakika! Oda mı? Hemen yattığım yerden doğruldum. Anında da keskin bir baş ağrısı beni ele geçirdi. Yine de dikkatimi toplamaya çalıştım. Geniş ve yumuşacık bir yataktaydım. Üstümde beyaz bir battaniye örtülüydü. Etrafı inceledim. Çok da küçük olmayan bir otel odasıydı. Benimkinin yanında bir tane daha yatak vardı. Oda kapısı dışında bir tane daha kapı vardı ve o da banyo olmalıydı. Televizyon ve şık bir kanepe vardı. Lüks bir masa ve üzerinde de bir bilgisayar duruyordu.

Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve başımın hem ağrıyıp hem dönmesiyle yere düşmemeye çalıştım. Nereden çıktığını bilmediğim Kronos yanıma geldi.

"Sonunda uyandın!! Sıkılmaya başlamıştım!"

İnleyerek yavaşça ayağa kalktım ve ona baktım. "Neredeyiz biz?"

Abartılı bir şekilde etrafa göz gezdirdi. "Sanki bir oteldeyiz ama emin olamadım."

"Onu fark ettim zaten süper zeka! Nasıl girebildik peki?"

Sırıtarak göz kırptı. "O kısmı da bana kalsın!"

Rahat davransa bile bana biraz değişik bakıyordu. "Ne oldu?" diye sordum. Cevap verecekmiş gibi yaptı ama sonra vazgeçip sustu.

"Baş ağrısı seni öldürüyor olmalı. Git bir duş al. İyi gelir. Sonra konuşuruz."

Aslında üsteleyecektim ama o konuşmayı bitirdiği anda resmen beynime bıçak saplandı. Yüzümü buruşturup başımla onayladım ve yavaş yavaş banyoya ilerledim. İçeri girip kapıyı kilitledim ve etrafı incelemeye başladım. Banyo da neredeyse oda kadar büyük ve genişti. En çok hoşuma giden şeyse küvetti. Kocamandı. İçine yatak koysanız sığardı yani! Ayrıca simsiyahtı. Rengine bayılmıştım. Küvetin yanında bir tane dolap vardı. İçini açıp baktım. Sıra sıra dizilmiş havlular ve duş jeli, şampuanlar vardı. Bir havlu alıp kenara astım. Bir kutu şampuan ve bir kutu duş jelini küvetin kenarına koydum. Suyu açtım ve küvet dolarken bekledim. Sonra suyu kapattım ve üzerimdekileri çıkartıp kırışmaması için düzgünce katladım. Ve en sonunda kendimi oldukça davetkar görünen suya bıraktım.

KAOS GÜNLÜĞÜ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now