Bölüm 26

148 16 78
                                    

Hançeri çıkardıktan sonra göğsümdeki yara tamamen kapandı ve hiç var olmamış gibi göründü. Bluzumdaki delik hariç tabi. Öksürerek ayağa kalktım ve soluklanmaya çalıştım. İlk defa kalbime bir şey saplanmıştı ve cidden hiç hoş bir şey değildi. Kalbi koruyun dostlar! Uçan hançerlere hedef olmasın!

"Se-sen ö-öldün!" diye kekeledi Luna. "Ama şimdi a-ayaktasın!"

Gözlerimi devirdim. "Gerçek bir dahisin, biliyor musun?"

Maria yanıma yaklaştı. "Çok fazla acı gördüm ve hissettim ama belli olduğu üzere hiç ölmedim." Sırıttı. "Nasıl bir histi? Çok acıdı değil mi!? Ne kadar şanslısın!!! Böyle bir acı seni nasıl güçlü yapıyordur!!"

Şaşkın bir şekilde ona baktım. Bazen acı tanrıçasının kızı olduğunu unutuyordum. Ve annesine benzediğini.

"Güçlü yaptığını düşünmüyorum. Tecrübelere dayanarak elbette."

"DAHA ÖNCE DE Mİ ÖLDÜN?!?!" diye cırladı.

İşaret parmağımı dudaklarıma götürdüm. "Biraz sessiz ol!"

"Bu kadar boş konuşma yeter!" diye araya girdi Daniel. "Şimdi oturacağız ve sen bize neden ölü kalmadığını anlatacaksın. Mecbur değilim falan demeye çalışma çünkü kurtuluşun olmayacak."

Ofladım ama yine de yere oturup bağdaş kurdum. Diğerleri de oturunca hiçbir şey açıklamayarak ölmediğimi nasıl anlatacağımı düşündüm. Pek bir yol bulamadım.

"Şey... Zeus beni Olimpos'u yok etmeyeyim diye cezalandırarak buraya gönderdi ve cezanın bir parçası olarak o izin verene kadar ölü kalamıyorum ya da Tartarus'tan çıkamıyorum."

Biraz sessizlik oldu. Üçü de söylediğim şeyleri sindirmeye çalışıyordu.

"Güzelmiş." dedi Maria. "Ama seni kimse kurtarmaya çalışmadı mı? Ne kadar süredir buradasın?"

"Cezamın bir başka bir parçası da bu işte. Bitene kadar beni gören hiçbir ölümlü beni hatırlamayacak. Ne kadar süredir burada olduğuma gelirsek, iki yılı geçti."

Luna sonunda konuşmayı başardı. "Yani seni unutacak mıyız? Harika! Hatırlamak istemiyordum zaten."

Alayla sırıttım. "Bunu öldürerek belli ettin zaten, sağol. Ama evet, yollarımız ayrıldığı zaman beni unutacaksınız."

"Ama sen unutmayacaksın?" diye sordu Daniel.

Başımı hayır anlamında salladım. Muhtemelen daha bir sürü soru sorarlardı ama Krios bizi götürmek için geldi. Bu sefer hiçbirimiz silah falan almadık. Arenanın içinden geçip kocaman bir kapıya gittik. Bir yol ayrımına geldiğimiz zaman Daniel bizden ayrılıp sola gitti. Krios da bize sağ tarafı işaret etti ama bizimle gelmedi. Ben buraya daha önce gelmediğim için Luna ve Maria'yı takip ediyordum.

Biraz ilerdikten sonra geniş bir yere geldik. Ve burası ciddi anlamda insanların okullarındaki soyunma odalarına benziyordu. 10 tane bölme saymıştım. Arkamızda da diğer kızlar vardı. 10 kişiydik. Bizi fazla düşünmüş gibi görünüyorlardı ve bu durum fazla mükemmeldi.

Hepimiz bir bölmeye geçtik ve çıkardığımız kıyafetleri bölmelerin yanında duran askıya astık. Üstelik, askılarda havlu bile vardı! Suyu açtığımız zaman üzerimize asit mi yağacak acaba diye düşünmeden edemedim. Neyse ki öyle bir şey olmadı. Tepkilere ve küfürlere bakılırsa sular aşırı derecede soğuktu. Ama bana etki etmiyordu tabiki. Poseidon melezi olmak bir yana, okyanusun en derin noktasında olan Atlantis'te yaşıyordum. Bence su hiç de soğuk değildi. Kendimi fazlasıyla rahat ve huzurlu hissediyordum. Ve aşırı derecede güçlü...

KAOS GÜNLÜĞÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin