Bölüm 6

241 19 75
                                    

İskelet kolumdan fazla sıkı tutmuştu. Öyle çok sıkıyordu ki ertesi gün orası mosmor olacaktı kesin. Ölülerin bu kadar güçlü olması normal miydi??

Yürüdük, yürüdük, yürüdük. Sonra da... Yine yürüdük!! Canım sıkılmaya başlamıştı ve yavaş yavaş sinirleniyordum. Bir koridoru daha geçtikten sonra karşımıza kocaman kapılar çıktı. Kapıların önüne geldiğimiz anda iskelet kolumu bıraktı ve göz  kapayıncaya kadar yok oldu. Kapıyı çalmam mı gerekiyordu acaba? Yoksa direkt girmeli miydim? Ne yapacağımı bilemez bir halde öylece dikilirken kapılar kendiliğinden açıldı. Kaç yıllık kraliyet eğitimim, deneyimim devreye girdi ve sanki ilk defa değil de daha önce burada bulunmuşum gibi rahat bir görüntü sergileyerek ne hızlı ne yavaş bir şekilde taht odasına geçtim. Kocamandı, göz alıcıydı ve mükemmeldi. Hades ve tahtı odanın sonunda duruyordu. Yanında da Persephone vardı. İkisinin de tahtları zekice yerleştirilmiş bir şekildeydi. Oturdukları yerden tüm odayı görme şansları vardı ve kapıdan girince birisinin gördüğü ilk şey onlardı. Atlantis'in taht odasıda buna benzer bir yapıdaydı.

Tüm odayı geçip ikisinin tahtalarının önünde durdum. Elbiseyle diz çökmem mümkün olmadığı için zarif bir şekilde referans yapıp doğruldum. Biraz saygılı olmak için yüzümde küçük bir tebessüm vardı.

"Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim tanrı Hades."

Sessizce beni izliyordu. Aynı şekilde Persephone de. Hades konuştu.

"Benimle görüşmek için geldiğini söylemişsin melez. Buna inanmamı mı bekliyorsun?"

Sakin kalmam lazımdı. "Evet, tanrı Hades. Gerçek bu."

Ona başımdan geçen olayları Nico'ya anlattığım gibi biraz yüzeysel anlattım. "Bu yüzden buradayım. Bana iyilik yapmanızı ve yeryüzüne yollamanızı rica ediyorum. Çünkü siz bunu yapabilecek kudrete sahipsiniz."

Yüzü hafiften yumuşadı ama sesi hâlâ sertti.

" Demek sana bu cezayı Zeus verdi ve baban Poseidon karşı çıkmadı. Öyle mi?"

İstemsizce ellerim sımsıkı yumruk oldu ama sesimin titremesini engellemeyi başardım.
"Evet, tanrım. Durum bu."

Gözleri bir saniyeliğine ellerime kaydı. Ve yüzünden bir sırıtma oluştu. Başını iki yana salladı. "Poseidon nasıl bir melez kaybettiğinin farkında bile değil." Sırıtması yok oldu. "Madem bu senin cezan, neden seni azat edeyim?"

Hafifçe kaşlarımı çattım. "Çünkü, bu cezanın yanlış ve yersiz olduğunun siz de farkındasınız. Ayrıca Zeus cezayı verdi diye sizin kaldırmanızın bir zararı yok diye düşünüyorum. Cesaretimi mazur görün lütfen ama... Zeus sizin patronunuz değil."

Bir an oldukça öfkeli göründü. Fazla ileri gitmiştim sanırım. Beni anında yok edeceğini falan düşündüm ama tanrıça Persephone elini onunkinin üstüne koydu ve hafifçe sıktı. Aralarında sessiz bir konuşma geçti sanki. Hani zihinde konuşma şeklinde. Sabırsız görünmemeye çalışarak bekledim. Hades derin bir iç çekti.

"Haklısın Persephone. Bu meleze arada acımadığımı söyleyemem." Sanki bütün tanrısal gücünü gözlerine yansıtarak bana baktı. "Her ne kadar bunu bir ölümlüden duymak beni çok kızdırsa da yanlış değilsin. Zeus benim patronum değil. Hiçbir zaman da olmadı. Ayrıca, cezanın dışına çıkman senin başına dert açar. Benim canımı sıkacak bir durum yok ortada. Ve Zeus'u kızdırma fırsatı... Bunu kaçırmak istemem."

Şimdi Hades'in kendi eğlencesi için bana yardım etmeye çalışması... Ne düşünmem lazımdı? Buradan çıkacaktım evet, ama yine de içimde bir huzursuzluk vardı. Bir de bana acıdığını öğrendim. Başıma bir sürü şey gelmiş olabilir fakat asla ve asla acınacak bir halde yaşamadım. Üzüntümü ve öfkemi içime atıp herkesin görmesini engelledim. Gerçi Kaos'tan çıkmamı sağlayan da bu birikim olmuştu.

KAOS GÜNLÜĞÜ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin