Bölüm 15

178 18 62
                                    

Gece'nin Evi'nin olması gereken yere doğru ilerledim ama daha da ileri gittikçe olan tek değişiklik etrafın çok daha kararmasıydı. Etrafı hiç göremeyecek hâle gelene kadar yürümeye devam ettim. Hiçbir şey olmadığı için geri dönmeye karar vermiştim ki elim bir şeye çarptı. Hemen oraya döndüm ama olan tek şey karanlıktı. Tereddütle elimi uzattım ve dümdüz bir şeyin önünde durduğumu fark ettim. Biraz daha yaklaştım. Karanlık şekillenmeye başladı. Değişti, değişti, değişti ve yıldızlarla bezeli gibi görünen, büyüleyici, kocaman kapılar haline geldi. Altına benzeyen kulpları vardı ve gerçek altındı sanırım. Burada altının ne işi olurdu ki?

Daha fazla beklemeden kapının kulplarını sıkıca kavradım ve sertçe kendime çektim. Gerçekten çok ağırdı. Sanki... Sanki gökyüzü bu kapıda canlanıyordu. Kapı, yavaşça açıldı. İçerisi de zifiri karanlıktı başta. Ama kapıdan geçince biri aniden ışıkları yakmış gibi etraf aydınlandı. Yani kısmen. İlerledikçe etrafımda ışıktan bir hâle varmış gibi adım attığım yöne doğru, çevre görülebilir oluyordu. Gece'nin Evi de saray gibiydi. Büyüleyici, harika, ürkütücü ve gizemli. İnsanın baktıkça bakası geliyordu. Sanki yıldızlı geceyi alıp da sarayın her yerini döşemek için kullanmışlar. Poseidon'un ve Hades'in sarayını görmüştüm, Atlantis'te bir sarayda yaşıyordum. Ama bunlar arasında en büyüleyici olan burasıydı galiba.

Etrafta kimse yoktu. Saraya ya da Ev'e tamamen sessizlik hâkimdi. Nyx'i görmeyi falan istiyordum, evet, ama özellikle onu kendime çağırma gibi bir planım yoktu. Ses çıkarmamaya özen göstererek gezinmeye başladım.

"Bu fazlaca eğitici gezin hiçbir işe yaramadı, değil mi?"

Gözlerimi devirdim. Varlığını unuttuğum her anda kendini hatırlatıyordu.  Belki de bilerek  böyle yapıyordu, kim bilir? Aslında beni rahatsız ettiği yoktu ama zihnimi biriyle paylaşmak kesinlikle sevdiğim bir şey değildi.

"Herhangi bir şey öğrenmeyi istemiyordum zaten."

"Yine de bir işe yaradı mı?"

Omuz silktim. "Şu anda canım sıkılmıyor. Bence işe yaradı."

Sessizce güldü. "Yakında canın hiç sıkılmayacak. Ziyaretçiler gelecek."

Meraklanmıştım çünkü gülmesine rağmen ziyaretçiler derken sesinde kızgınlık vardı. Belli oluyordu.

"Kimler?"

Cevap vermedi. "Hadi ama merak ettim! Kimler!?"

Yine cevap yoktu. "Aman be! Söylemezsen söyleme!"

Söylene söylene yürümeye devam ettim ama bu hafif kızgın halim uzun sürmedi çünkü sarayın büyüsü etkilenme dışındaki duygulara izin vermiyordu. Ama bir nedeni daha vardı: karşıma çıkan ata benzeyen ama kesinlikle at olmayan simsiyah yaratıklar. Gerçi tamamen at değillerdi. Şekilleri değişiyordu. İnsan, tanrı, tanrıça, at. Yine de at ne alakaydı anlayamamıştım. Arkalarında biri daha vardı. Bembeyaz teni, simsiyah saçları, yıldız gibi gözleri ve gökyüzünün yansıması olan elbisesiyle güzel tanrıça Nyx.

"Hımm... Bakın burada kimler var? Kendi ortamından fazlaca uzaksın Poseidon'un kızı."

Hafifçe reverans yaptım. Nyx kesinlikle kızdırılmaması gereken tanrıçalar arasındaydı.

"Sizinle karşılaşmak büyük bir onur tanrıçam."

Elini salladı. "Tabi ki öyle. Farklı olmasını beklemiyordum zaten. Karşında ürkütücü gece tanrıçası duruyor!"

Duraksadı. Belki de bir şeyler dememi bekliyordu ama konuşmadım. Benim yerime Kronos konuştu.

"Nyx'in aklından neler geçiyor bilemem ama karşısına çıkan her melezi öldürmek veya öldürmeye çalışmak gibi bir huyu vardır."

KAOS GÜNLÜĞÜ (TAMAMLANDI)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz