45. Final

554 26 12
                                    

"İyi ki doğdun!"

Kiya. Kapımda bir çift bilet ile dikiliyor.

"Kiya bunu yapmak istediğimi sanmıyorum. Yetiştirmem gereken bir sürü rapor var ve ödevlerime başlamadım bile."

Kiya küçük bir dans ile odama iyice giriyor. Masamdaki özenle dizdiğim her şeyin üstünde parmağını gezdirerek beni kasten sinirlendirmeye çalışıyor.

"Neye dans ediyorsun?"

"Kafamda çalan müziğe."

Elleri omuzlarıma değiyor. Beni kaldırmak için çabalasa da yerimde inatla oturuyorum. Elindeki biletleri önüme koyuyor. Şöyle bir göz atıyorum.

"Tam doğum günümde konseri mi var?"

Sorumu duymamış gibi dans etmeye devam ediyor. Hareketleri o kadar zarif ve kibar ki, onu izlemekten kendimi alamıyorum.

"Ev arkadaşın taşındığından beri çok depresifsin. Ona mı aşıktın yoksa?" Cevabımın hayır olduğunu bildiği halde neşeyle kıkırdıyor.

Kafasındaki müzik nihayet susmuş gibi, bir anda durup yatağıma çöküyor. Derin bir şekilde iç çekiyor ve gözlerimiz buluşuyor.

"Bu halini sevmiyorum."

"Hangi halimi?"

"Bunu. Yaşamaktan korkan halini. Hayat üniversiteden mezun olmak ya da başarılı bir sanatçı olmaktan ibaret değil."

Söylediklerinin üstüne bile düşünmeden "Ben hayatımı yaşıyorum. Sadece, onun konserine gidemem." diyorum.

"Nedenmiş?"

"Her şey bozulur. Büyüsü bozulur. O düşündüğüm gibi çok güzel."

Kiya söylediğim çok saçma ve anlamsızmış gibi kaşlarını çatıyor. "Tavşan surat, biletim var. Ve ben gidiyorum. İster gel, ister gelme."

Bir şey demeden kapıdan girdiği gibi zarifçe süzülerek çıkıyor. O gittikten sonra bir türlü önümdeki kağıda odaklanamıyorum, istediğim gibi yazamıyorum. Harfleri bir araya getirip kelime bile oluşturamıyorum.

Gerçekten dediği gibi mi? Boşa mı kürek çekiyorum? Kendimi boş ve ulaşılmaz hayallere kaptırıp hayatımı yaşamayı mı unutuyorum? Gencim, sağlıklıyım. Evet, ödevlerim ve işlerim birikmiş olabilir ama bir daha ne zaman doğum günümde konser verecek ki? Onunla aynı ortamda olmak ve soluduğu havayı solumak bir daha mümkün olacak mı?

Düşüncem arkadaşlarıma saçma geliyor. Ben onu buldum. Beni anlayan kişiyi, benim yerime konuşan kişiyi. Benim müziğimi yapan kişiyi. Benimle tek bir ruha sahip olan kişiyi. Bunu onlara anlatamam ki. İhtimali bile beni deli ediyorken onun var olduğunu bilmek, kanlı canlı bir insan olduğunu bilmek beni çok korkutuyor. Evet, daha önce onunla çok sohbet ettim. Şarkılarıyla. O bana beni anlattı ben de dinledim. Peki ya onu gördüğümde her şey mahvolursa? Beklediğim biri gibi çıkmazsa? Şarkı söylerken bunu nasıl anlayabilirim ki?

Acele ile ceketimi alıp çıkıyorum, üstümde ne var hiç umrumda değil. Hızla merdivenlerden inip tam arabasına binmek üzere olan Kiya'ya yetişiyorum.

"Bekle! Seninle geliyorum!"

**

Bulunduğum ortam rüya gibi. Daha önce birçok konsere gittim, bir sürü sanatçıyla tanıştım. Ama hiçbiri onun gibi değil. Hayranları bile öyle. Hepimizin elinde telefonlar, flaşlarımızı açmış, o bize şarkı söylerken sağa sola sallıyoruz. Onun gözlerinden yıldızlarla dolu bir gökyüzüne benziyor muhtemelen.

Kiya'nın cebi sağ olsun, ona o kadar yakınım ki. Sanki uzansam tutabilecek gibiyim. Çığlık atsam, adını seslensem bana bakacakmış gibi. Bense hiçbirini yapmıyorum, bağırmıyorum bile, sadece onunla beraber şarkıları söylüyorum. Kiya yanımda elimden tutuyor, benim gibi o da sadece keyfini çıkarıyor, hafif hafif dans ediyor, şarkının temposuna göre süzülüyor.

En sevdiğim şarkısını sona saklıyor. Başka kimsenin bu şarkıyı duymasını, dinlemesini, bilmesini istemezdim. Sadece bana ait bir şarkı olsun istiyorum. Sesinin derinliği ve söylerken yüzünün aldığı ifade o kadar güzel ki, sanatsal doygunluktan bayılacak gibiyim. Onunla beraber söylüyorum şarkıyı, sanki başka kimse eşlik etmiyormuş gibi.

Kalabalıkta, gözlerimiz kenetleniyor. Kalbim kaynar suya batırılmış gibi çırpınıyor ama asla bozuntuya vermiyorum. Gözlerini benden ayırmadan şarkıyı söylemeye devam ediyor. Sanki sadece ikimiz oradaymışız gibi, sanki şarkıyı sadece bana söylüyormuş gibi.

Gözlerini gözlerimden ayırmıyor. Benimle birlikte söylüyor. Benim için söylüyor. Bana söylüyor.

Gözümden bir damla yaş düşüyor şarkı biterken. Bana sıcacık gülümsüyor. Bakışlarında, beni anladığını, benim için önemini bildiğini görebiliyorum. Beni görüyor. Beni anlıyor.

O arkasını dönüp giderken Kiya alkışları ve çığlıkları bastırmak için kulağıma bağırıyor:

"Senin için piksellerden ibaret birini nihayet kendi gözlerinle görmek ve beraber şarkı söylemek nasıl bir his?"

"Kusursuz."

Kendi kendime fısıldıyorum. "Güneşim oldun; gözlerimi kamaştırıyorsun... Gülüşün, bana uzak yıldızların ışığından daha parlak, daha güzel."





                                                                                             SON

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin