14. Başlangıçlar ve Bitişler

898 116 87
                                    

"Buna daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum, bence artık sus."

Şehrin merkezine yakın, kocaman bir kahvecide oturuyor, Taehyung hakkında konuşuyorduk. Jimin beni dinlerken dördüncü kahvesini içmişti. Ben ise konuşup durmaktan daha önümdekini bitirememiştim, kahvem soğuyalı bir saatten fazla oluyordu.

"Ne var? Daha sonra ayrıntılı konuşuruz demiştin."

Jimin başını sağa sola yavaşça salladı. Gözlerini kocaman açtı. "Evet, öyle dedim ve yeterince pişmanım Jeongguk."

Ayrıntıya girerken biraz abartmış olabilirdim ama Jimin'in fikirleri benim için önemliydi ve hayatımda ilk defa birine karşı böyle hissediyordum, herkes duysun istiyordum.

Yüzündeki bıkkın ifadenin ciddi olduğunu anlayınca arkama yaslandım ve kollarımı önümde birleştirdim. Göz göze gelince tekrar konuşmamı teşvik etmesini bekledim ama suratındaki ifade sabitti.

"Başka birine aşık olduğunu duymak çok hoşuma gitmiyor açıkçası."

Küçük elleriyle bardağı kavrayıp onları ısıttı. Beni üzmek için söylemediğini, şaka yapmaya çalıştığını bildiğim halde içimde sorgulamadan edemedim. Ufak bir tebessüm ile tekrar gözlerime baktı. "Küçük Jeongguk benden başkasına aşık olamaz." dedi ve göz kırptı. Kıkırdadık. Garsona elimi tuhafça sallayıp başka bir kahve istedim.

"Öyle işte..." dedim bir süre sus pus oturduktan sonra. Jimin düşünceli düşünceli masadaki şeylerle oynuyordu. Aklından geçenleri tam olarak tahmin edemesem de karmaşık olduklarını ve ruhani çalkantılarını sezebiliyordum.

"Demek... Vay be!" Kısık sesle söylediği duygusuz ünlemler canımı sıktı. Sandalyemi masaya doğru çekip kollarımı masaya koydum ve öne doğru eğildim.

Arada sırada takmayı akıl ettiğim gözlüğümü çıkarıp gözlerimi ovdum ve dikkatini çekmek için burnuna dokundum.

"Herhangi bir şey demeyecek misin?" İç çekti. Suratında uyuşuk bir gülümsemeyle gerindi.

"Karşılıklı olmasına sevindim." Kaşlarımı çatınca "Onun da seni sevdiği çok belli." diye devam ettirdi lafını. Sonrasında çok barizmiş de ben daha önce fark etmemişim gibi omuz silkti.

"Beni sevmiyor o." dedim hızlıca. Bu tarz şeyleri inkar etmek alışkanlık olmuştu. "Hoşlanıyordur belki, kız arkadaşı var hem."

Jimin kafama hızla vurdu ve yanağımı sertçe sıktı. Çığlığa benzer bir sesle "Hem nereden çıkardın çok belli olduğunu?" diye itiraz ettim.

Tekrar yavaşça başını salladı. "Ah Jeongguk ah! Çocuğun bir beni dövmediği kaldı ve senin sorduğun soruya bak."

"Seni sevmemesinin benimle ne alakası var? Çok gıcık bir herifsin seni sevmemesi gayet normal."

"Aynen güzelim. Böyle düşünmeye devam et."

Telefonuna gelen mesajla ilgilendikten sonra hızla ayaklandı ve giyinmemi söyledi. "Kiya mesaj atmış, bizi parkta bekliyor. Hadi."

Kiya ve Jimin'in karmaşık ilişkisini düşündüm. Ben ortalıkta yokken nadiren görüşürlerdi ama her zaman onları kıskanırdım. Çok buluşmayı ya da konuşmayı gerektirmeyen özel bir dostlukları vardı. Beni eleştirmeyi ve ciddi konulardan konuşmayı çok severlerdi.

Üçümüz takıldığımız zaman ise lisedeki saçma, çocuksu günlerimize dönerdik. Kiya'nın Jimin'le aramızdaki gergin ortamı çözebileceğini düşündüm. İlişki terapistimiz gibi bir şeydi Kiya, birbirimiz hakkında yakınmalarımızı asla sıkılmadan dinler ve ortak bir çıkış yolu bulurdu.

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin