28. Arkadaşça Bir Öpücük

411 37 13
                                    

Günler çok hızlı geçiyordu. O kadar yoğun bir tempoda çalışıyor ve seyahat ediyorduk ki bazen en yakınımda duran herhangi birine "Şu an hangi ülkedeyiz?" diye soruyordum.

Hayatımda hiç görmediğim kadar ülke görmüştüm. Genelde konser vereceğimiz ülkede, şehirde, üç gün kalıyorduk. İlk günü bir önceki konserden sonra dinlenme olarak kullanıp ikinci gün konser alanında prova yapıyorduk. İkinci gün saat beşten sonra serbest takılabileceğimiz bir aramız oluyordu. Çok dikkat çekmeden gezmeye ayırıyorduk Jimin'le bu serbest zamanları.

Elimde kameram, gittiğim her yeri, bana, ruhuma dokunan şeyleri çekiyordum. Jimin'i modelim olarak kullanıyordum, o da bazen benim fotoğraflarımı çekiyordu.

Üçüncü günde mali işlerle ve taşınmayla geçiyordu. Uçakla yolculuğu tercih etsem de birkaç kez, sırf dinlenmek adına otobüs kullandım. Jimin'i ve Hoseok'u benimle gelmeye ikna edebiliyordum ama Namjoon için otobüsteki alan çok bunaltıcı geliyordu, bu yüzden onunla hiç otobüste yolculuk edemedik.

Nikou turnenin son ayağına geldiğimizde önüme bir sözleşme daha koydu. Beni çoktan kaybettiklerini biliyorlardı ama kazanacağım paranın bir şekilde aklımı çelebileceğini ümit etmekteydiler.

Önümdeki kağıt yığınını incelediğimde gerçekten de beni para ile kandırmaya çalıştıklarını gördüm. Namjoon'u da başka birine atayıp bana daha deneyimli birini vermeyi düşünüyorlardı. Yüzümü buruşturup odamda bir köşeye atsam da Hoseok dikkatlice okumam konusunda sürekli ısrarcıydı.

"Hiç olmazsa hepsini oku." diyordu. "Rekabetin tavan olduğu bir sektördesin, en ufak bir yanlışında adın tarihe karışabilir. Ününün bu patlayışını lehine çevirmen gerek."

Kariyer açısından bakıldığında söyledikleri gayet mantıklıydı. Yeni bir eleman da yoktu ortalıkta, en büyük projeleri, Taehyung da gitmişti. Sözleşmeyi imzalarsam önümüzdeki üç sene boyunca sadece bana odaklanacaklardı. Bir de ülke çapında başarılı bir kız grupları vardı. Euna odama gereksiz sebeplerle beni kontrol etmek için her geldiğinde sektörün mevcut durumundan bahsediyor ve finansal olarak onlarla beraber ne kadar rahat olduğumu hatırlatıyordu.

Bir karara varamayınca akıl hocama gittim.

Kapısını tıklattığımda bilgisayarında biriyle görüntülü görüşüyordu. Ses tonundan hararetli bir tartışma içerisinde olduğu anlaşılıyordu. Bana "Gir!" diye seslendikten ve ben odaya girdikten sonra kameradan kadının biriyle tartışmaya devam etti.

"Koştuğunuz şartların hepsine sahibiz!" dedi ısrarla. Bıkkın gözüküyordu. "Kendinizi tek gibi görmekten vazgeçin. İstediğim parayı vermediğiniz sürece anlaşmaya varmamız mümkün değil."

Kamera açısından uzak durarak yatağın üstüne oturdum, yanımda getirdiğim kağıt yığınını da yanıma koydum. Namjoon eline bir kalem alarak kadına maddeleri okumaya başladı. Listesinin sonuna geldiğinde kafam iyice karışmıştı. Neyden bahsettiklerini bir türlü anlayamıyordum.

"Yeterli değil. Burada eksikliklerinize kör ve sağır kesilip size güvenmemi istiyorsunuz. Ne yazık ki bunu yapamam. Yapabilecek birinin olduğunu da sanmıyorum."

"O halde, hayatta başarılar diliyorum." Kadının yüzüne kapatıp bilgisayarını sertçe vurdu.

Derin derin nefesler aldıktan sonra bana döndü. "Özür dilerim. Bunu görmeni istemezdim."

"Seni ilk sinirli görüşüm değil." dedim rahatlatmak isteyen bir sesle.

"Sinirli değilim. Ben..." Duraksadı. "Çaresiz hissediyorum."

Ben bir flamingoyum demiş gibi baktım ona. Benim gözümden kendini görebilseydi keşke diye geçirdim içimden.

"Senin yapamayacağın hiçbir şey yok. Biliyorum. Biliyorsun. Neler döndüğünü anlatmak istersen her zaman dinlemeye hazırım."

pixels || taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin