30- ALİ'NİN CANI

57.7K 2.9K 1.2K
                                    

Sabah uyandığımda yanımda Ali yoktu, hiçbir şey demeden çekip gitmişti. Neden böyle yapıyordu anlamıyordum. Ne zaman ona bir adım atsam o kaçıyor gibi hissediyordum. Hatta bazen benimle oyun oynuyor gibi bile hissediyordum.

Onun kıyafetlerini makineye atıp makineyi çalıştırdım. Dün söyledikleri sözler de o da aklımdan çıkmıyordu. Zaten ne zaman aklımdan çıkmıştı ki. O uzun süredir hep benim aklımdaydı.

Telefonum çalınca daldığım düşüncelerden ayrılıp banyodan çıktım. Salona ilerleyip masanın üzerinde ki telefonumu alınca isimsiz bir numaranın aradığını görünce kaşlarımı çattım. Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Alo, Eren ben Talha..." dediğinde kaşlarımı çattım. Neden beni arıyordu ki?

"Ne oldu?" diye sordum. Nefes nefese bir yere yetişiyor gibiydi.

"Ali, kendini kaybecek. Sen durdurabilirsin onu." dediğinde anında bütün vücudum tehlike çanları ile atmaya başlamıştı.

"Nerede?" dedim düşünmeye fırsat vermeden. Adresi verdiğinde anında kapattım ve ayakkabımı giyinip üzerime bir mont aldım. Dışarı çıkarken hiçbir şeyi umursamadan aşağı koştum.

Sokaktan çıkarken etrafıma bir taksi bulmak umudu ile bakarken, biraz daha ilerledim. Sonunda bulunca taksiye atlar gibi bindim ve adresi verdim.

Talha benden yardım istiyorsa, Ali gerçek anlamda cinnet geçiriyordu. Neden ve niçin olduğunu bile düşünemeyecek kadar panik yapmıştım.

Taksi tarif ettiğim yerde durunca cebimden ne kadar olduğunu bilmediğim parayı çıkarıp adama verdim ve taksiden hızla indim. Etrafına baktığımda boş bir arazi olduğunu gördüm. En köşede bir araba görünce o tarafa doğru ilerledim koşarak.

Nefes nefese arazinin içine girince gördüğüm manzara ile olduğum yere kilitlendim. Ali ve bir adam yüzleri kandan gözükmeyecek şekilde ayakta birbirlerine bakıyorlardı bedenleri bükülmüş bir şekilde.

Ali adamın yüzüne ve karnına bir tekme atarken yere devrilmişti. Talha Ali'yi tutmaya çalışsa da Ali çıldırmış gibi onu itti, ardından eline kenarda duran büyük bir taşı alıp adamın yüzüne doğru ilerledi ve taşı kaldırdı. Bu sefer ikinci bir şok gelirken harekete geçtim.

"ALİ!" diye bağırınca, eli titrerken anında bakışlarını bana çevirdi. Eli halen yukarda altında ki adamın kafasını ezmek için bekliyordu. Beni görünce şok için bana baktı.

O tarafa doğru koştuğumda yakından gördüğüm manzara tüylerimi daha diken diken etmişti. Kanım donmuş bir şekilde ilerledim.

"Eren?" dedi ama sesinden ne düşündüğünü ve hissettiğini anlayamamıştım. Elini halen indirmemişti ama zangır zangır titriyordu.

"Ali dur yapma..." dedim titreyen elimi ona doğru uzatırken. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Yapacaktı. Panikledim.

"Ali, lütfen yapma..."

"Eren, eğer bunu yapmazsam ölürüm." dediğinde gözlerinin içine baktım.

"Yaparsan da ben ölürüm." dediğimde gözlerinde ki şoku gördüm. Kafası karışmış gibiydi bundan faydalanıp ona doğru bir adım attım. Taşı almak için bir hamle yaptım, taşı elinden atıp atarken halen yüzüme bakıyordu. Altında ki adam sırıttı.

"Demek sende kendine bir köpek bulmuşsun." dediğinde Ali anında ne kadar yüzü berbat olsa da halen alaycı bir şekilde konuşan adama doğru bir yumruk attı. Ardından aniden kalktı.

Sert bir ifade ile bana döndü, yanıma gelip elimi tuttu. Parmaklarımızı birleştirdiğinde Talha'nın şok içinde bize baktığını gördüm. Ama Ali beni hızla çekiştirince ona uyum sağladım. Sadece önüne bakarak yürüyordu. O kadar sinirliydi ki attığı her adımda birini öldürmeye yemin etmiş gibiydi. Ama elimi o kadar sıkıyordu ki, sanki tüm hislerini o an ikimizin elinde toplamıştı.

Sadece ellerimiz birleşmiş bir şekilde yürüyorduk. O an Ali sanki sadece dünyada ikimiz varmışız gibi davranıyordu. Hava kararmaya yüz tutmuşken ellerimizi hiç ayırmadan bir sokağa girdik.

Yoldan geçen insanlar Ali'nin kanlı yüzüne ve iç içe geçmiş ellerimize bakıp şok olurken Ali hiç aldırmadan belki de nereye gittiğini bilmeden yürüyordu. Sesimi çıkarmadım, çünkü şuan bende gerçek dünya ile bağlantımı kesmiştim.

Ali deniz kenarına gelince, elimi bırakmadan bir banka oturduk. Öylece duruyorduk. Etraf yavaş yavaş kararırken etrafta hiç kimse yoktu. ve hava soğumaya başlamıştı. Montum olmasına rağmen üşümeye başlamışken Ali bana bakmadan elimi bırakıp montunu bir hızla çıkardı ve üzerime koydu. Geri çıkarıp ona verecekken elimi yeniden tutup birleştirdi parmaklarımızı. Biraz kaldırıp elimin üzerini öpüp geri indirdi. İçim titremişti.

Uzun süre konuşmadan denizi izledik. Bir şey diyemiyordum çünkü şuan ne düşündüğünü neden o adamla ölümcül bir kavgaya tutuştuğunu bile bilmiyordum. Sadece Talha'nın bana adamı polise verdik mesajını biliyordum. Ve ardından gelen Ali'nin hayatını kurtardın mesajını. Ali gerçek anlamda katil olacaktı.

"Ali..." dedim akşam çökünce. Cevap vermedi. Tam cevap vermeyeceğini düşünüp bir şey daha diyecekken derin bir nefes aldı.

"Sana o kadar kötülük ettim ki ben Eren." diye başlayınca yüzüne baktım. "Ben yaşadıysam başkaları da yaşasın dedim... Ben acı çekerken, kimse mutlu olmasın istedim." dediğinde gözlerimi kırpmadan onu izliyordum.

"Ben iyi olmayı seçmemişim." dediğinde neden bahsettiğini anlamıyordum.

"Ben, bu şeyleri yaşayıp ders alıp iyi biri olacağıma, kötülüğü seçmişim." dedi kendiyle hesaplaşıyor gibiydi. Sadece susup onu dinledim.

"Kötü olmak kolaydı, ama bu şeyleri yaşayıp iyiliği seçmek zordu..." dedi derin bir nefes alıp. Transta gibiydi. "Ben kolayı seçmiştim, ben onun gibi olmuştum. Nefret ettiğim şeye kendi isteğimle dönüşmüştüm." dediğinde kalbimin acıdığını hissettim.

Uzun bir süre durdu, denizin sesi ve rüzgar bizi düşüncelerimizde en derine iterken saçımızı okşayan bir anne kadar şefkatliydi de.

"Yeniden iyi biri olabilmek mümkün mü?" diye sordu uzun bir sessizliğin ardından. Denize bakıyordu,dalgalar onun sesine fon veriyor gibiydi.

"Mümkün." dedim onun beklemediği bir anda.

"Peki beni yeniden sevebilir misin?" diye sordu, tebessüm ettim. Bu sessiz cevap onu gülümsetti. Kanla kaplı yüzünde samimi bir gülümseme oluştu.

Bana doğru kafasını yaklaştırdı, gözlerini kapatmıştı. Bende gözlerimi kapattım. Dudakları dudaklarıma değdiğinde titrek nefesini hissettim. Üst dudağımı yumuşak bir şekilde dudaklarının arasına aldığında bende onun alt dudağını ağır bir şekilde kavradım. O kadar yavaş ve sıcak öpüyordu ki ağlama hissi gelmişti. Geri çekildiğinde yüzüme baktı.

"Sana söz veriyorum, seni çok seveceğim..."

Deniz daha coşku ile dalganırken, rüzgar sadece dünyada ikimiz varmışız gibi sadece bize doğru ediyordu.

SAVAŞMA SEVİŞ Where stories live. Discover now