20- VİCDANSIZ?

63K 2.9K 954
                                    

Geldiğim yeri sürekli ve süreli inceliyordum. Her köşesini aklıma kazımak istiyordum çünkü belki bir daha buraya gelmezdim. Ali beni olaydan sonra evine getirmişti. Aslında sadece beni değil Talha ve Mete'yi de. Şuan üçümüz oturmuş Ali'nin duştan çıkmasını bekliyorduk. İkisi bana kaşları çatık anlamayan bir ifade ile bakıyorlardı buraya geldiğimizden beri. Ben onlar aldırmadan çaktırmadan da olsa eve bakıyordum. Ali'nin küçüklük fotoğrafını bile görmüştüm! Ama arkadaşları burada diye yakından bakamıyordum.

"Ali ile aranız ne zaman düzeldi?" uzunca bir sessizlikten sonra Talha'nın sorusu ile ona döndüm. Bana garip bir ifade ile bakıyordu. Buna cevabım yoktu.

"Çok olmadı." dedim, cevabım sorusunu karşılamıyordu. Ama Ali gelmeden hiçbir şey de diyemezdim.

"Ne zaman düzeldiğini boşver..." dedi Mete tekli koltukta oturup, ardından bana baktı "Ali nasıl ona bu kadar değer verdi?" diye asıl soruyu sormuş gibi davrandı. Ali bana değer vermiyordu ki?

"Değer vermek mi?" diye sordum anlamayarak. Talha gözlerini kıstı.

"Büyü falan mı yaptın sen yoksa?" dediğinde gözlerimi sonuna kadar açtım. Ne büyüsü? Tam cevaplayacakken bir ses duyunca bakışlarımı salona giren altında bir eşofman üstünde siyah bir atletle gelen saçları nemli Ali'ye çevirdim. Şuan bu kadar karizmatik olmamalıydı. Bakışlarım eline çevrildi, parçalanmıştı. Cidden bu ellerle banyo mu yaptı?

"Ne konuşuyorsunuz?" dedi şüphe ile. Banyoya gitmeden hemen önce bana onlarla fazla yakın olma diye uyarıda bulunmuştu. Talha bakışlarını Ali'ye çevirdi.

"Ne zaman böyle iyi oldunuz, onu konuşuyorduk." dedi Talha imalı bir şekilde. Ali saçlarını karıştırıp kendini Talha'nın yanına attı. Yayvan bir şekilde otururken kenarda duran paketten bir sigara aldı ve yaktı. Gözlerini kısıp içine dumanı çekerken sigaralı eliyle çenesini kaşıdı.

"İyi değiliz, sadece onu koruyorum." dediğinde Talha'lar anlamayarak baktılar.

"Niye koruyorsun?" dediğinde Ali sıkıntılı bir şekilde iç çekti. Sorulardan sıkılmıştı.

"Çünkü benim yüzümden çok dayak yedi, yakında okuldan gideceğiz ve vicdan yaptım. Tamam?" dediğinde birkaç saniye sessizlik oldu ardından Mete ve Talha gülmeye başladılar.

"Sen ve vicdan?" diye sordu Talha.

"Vicdan ve sen?" dedi soruyu değiştirip soran Mete.

"Eben." dedi kafiyeli bir şekilde, bu sohbete noktayı koyan Ali.

"Yeter amınakoyim karı gibi dırdır, yaptım ettim. Size hesap mı vereceğim?" dediğinde Talha bozulmuştu. Mete omuz silkti.

"Amaan abi banane ne yaparsan yap." dedi ama kafasında halen soruların olduğunu ben bile hissetmiştim. Ali sigarasından bir duman daha çekti. Ben tenis maçı izlermiş gibi onları izliyordum.

"Biz kalkalım, daha bu konu hakkında kendi aramızda yorum falan yapacağız." dedi Mete, açık sözlü olması yeniden beni şoka uğratmıştı. Ali'nin arkadaşlarını ilk defa tanıyordum. Ali kafasını sağa sola çevirip sabır dilenirken ikisi birlikte kalkıp kapıya doğru gittiler. Ali sigarasından bir duman daha çekerken kapı kapanınca bakışlarımı ona çevirdim. Tek kaşı kalkık bir şekilde bana bakıyordu, bacaklarını biraz daha açtı ve çenesi ile kucağını gösterdi.

"Gel bakayım." dediğinde iç çektim ve ayağa kalktım. Omuzlarından tutunup kucağına yerleştim. Sigarayı ben yanmayayım diye benden uzakta tutuyordu.

"İnanmadılar bence." dedim az önce ki sohbeti kastedip. Belimden tutup arkama doğru eğildi ve küllüğü alıp geri yaslandı. Sigaranın külünü küllüğe döktü.

"Merak etme, inandılar. Sadece kıskanıyorlar." dediğinde kaşlarımı çattım. Benden mi kıskanıyorlar?

"Nasıl yani?" diye sordum. Sigarasından bir duman daha çekti.

"Çok soru soruyorsun, kafamı ağrıtma." dediğinde kafamı salladım. Ellerim boş durmasın diye boynuna sardım kollarımı. Hazır sarmışken bir de sarılayım dedim, sarılırken aklıma onu nasıl sevdiğim gelince bu sefer de sıkıca sarıldım.

"Eren. boğdun." dedi zorla konuşup. Gözlerim büyükçe açılırken hızla ondan ayrıldım. Ben gözlerini içine bakarken sigarasını söndürdü. Yeniden belimi tutarken boynuma eğilip bir öpücük kondurdu.

"Annenle baban işteler mi?" diye sorunca kedi gibi kafasını salladı ve yeniden öptü. Ali'nin bir de abisi vardı ama o uzun yıllardır Almanya'da yaşıyordu. Bunu biliyordum.

"Çocukluk fotoğraflarına bakabilir miyim?" diye sordum, kafasını kaldırıp bana baktı. Ardından başını salladı. Büyük bir mutlulukla kucağından indim ve masada duvarlarda duran fotoğraflara baktım.

Bir fotoğrafta Ali'yi yakından çekmişlerdi gülümsüyordu ve çok tatlıydı. Bir diğer fotoğrafa baktım. Ali, kendinden daha esmer biriyle bir ağacın önünde fotoğraf çektirmişti. Beş altı yaşlarında duruyorlardı. Muhtemelen abisiydi.

Fotoğrafları incelerken annesi ve babasına da baktım. Ali annesine çekmişti, ama sanırım ailede ki tek yakışıklı Ali'ydi. Ali koltukta halen oturuyordu. Fotoğraflara bakma işlemim bitince yanına gittim ve yan tarafına oturdum.

"Çok güzel fotoğraflar." dediğimde kafasını salladı. Bakışlarımı açık olan bacaklarına indirdiğimde az önce ki hafif temasımızdan kalan kabarıklığı görünce yutkundum. Daha sonra ondan bakışlarımı alıp başka yere çevirdim.

"Ali ben eve gideyim, annem uzun süredir beni göz hapsine aldı." dediğimde kafasını salladı. Ayağa kalktığında bende hemen onunla kalktım. Seri bir şekilde odasına gitti ve bir dakika sonra beyaz bir tişörtü kafasından geçirirken içeri girdi. Bende kapıya ilerledim ve ayakkabımı giyindim. O arabanın anahtarını alıp ayakkabısını giyindi ve apartmandan aşağı indik. Onun arabasının park ettiği yere doğru yürüyüp arabaya bindik. Arabayı çalıştırıp, yarım saatlik mesafeyi konuşmadan geçirdik. Bizim evin önüne gelince emniyet kemerimi çıkardım. Ali bana dönmüştü.

"Teşekkür ederim." dediğimde cevap vermedi. İşaret parmağı ile dudağını gösterirken etrafa bakındım. Ardından hızla dudağına öpücük kondurup arabadan seri bir şekilde çıktım.

Ben apartmana girene kadar bekledi, eve girdiğimde anahtarını direkt kenara attım ve banyoya doğru ilerledim. Bugün ki yorgunluğu anca duş alır...

SAVAŞMA SEVİŞ حيث تعيش القصص. اكتشف الآن