2- PSİKOPAT

77.1K 3.3K 3.2K
                                    

Bankta tek başıma oturmuş, etrafıma bakınıyordum. Aslında şuan kantinde olmam gerekiyordu çok fena acıkmıştım. Tabi ki Ali olmasaydı. Ali'nin hastalıklı kıskançlığı daha doğrusu.

Beni sevmeyip nefret bile etse, benim onu sevdiğimi bilip, bana dokunduğu için beni başkalarının yanında görünce, en ufak bir iletişime geçince bile krize giriyordu. Beni gerçek anlamda sevip kıskandığı için bunu yapsaydı belki hoşuma giderdi ama bu yaptığı sadece psikopatlıktı. Allah da belamı onu severek veriyordu işte.

Karşı bankta yayvan bir şekilde oturmuş, tayfasından Kaan ile konuşuyordu. Arada bir gözleri bana kontrol amaçlı değiyordu. Yanına gitmeme izin vermiyordu ama gözünün önünden de ayrılamıyordum. Ali o kadar farklı bir kişilikti ki doktora gitse sanırım o bile çözüm bulamazdı.

Zil çalınca ayağa kalktı, kimseyle çaktırmadan çenesiyle kalkmamı emredince ayağa kalktım. Yanında ki kızın omzuna kolunu atıp önden giderken ben onun arkasından ilerliyordum. O on ikinci sınıf olduğu için benden bir kat daha fazla çıkıyordu. Merdivenleri çıkıp gözden kaybolunca bende sınıfa gidip sırama geçtim.

Yanımda kimsenin oturmasına izin vermiyordu, tabi ki bunu "o benim siktiğim çocuk, ondan uzak durun" diyerek değil de benden nefret ettiği için onunla yakın olanı vururum gibisinden yapıyordu. Telefonum titreyince, cebimden çıkarıp baktım.

Ali:

Uslu dur.

Cevap vermemiştim, kıskançlığı o kadar fazlaydı ki her seferinde daha da şok oluyordum.

Hoca dersi anlattığında defterimi çıkarıp not aldım, evet üniversite hayallerim vardı. Burdan başka bir şehire gitmek istiyordum. Elbette Ali'ye aşık olmam bunu biraz zorlaştırsa da şuan bunun üzerinde durmuyordum.

"Eren tahta da ne yazıyor?" dedi arkamdan kısık gözleri ile tahtaya bakmaya çalışan Selin. Tahtaya dönüp baktım.

"Çöl iklimleri." dedim, kafasını sallayıp dediğimi yazdı. Arada böyle konuştuğum insanlar oluyordu.

Ders bitince yeniden mecburen bahçeye çıktım ve onun tam karşısında ki yere oturdum. Canım sıkıldığı için telefonumda geziniyordum.

Ali:

Neye bakıyorsun?

Eren:

Instagram'da geziniyorum öyle.

Kafamı kaldırıp ona baktım, kaşları çatılmış bir şekilde yazdığımı okudu ardından bana döndü. Yine neye sinirlenmişti anlamadım.

Zil çalınca yeniden aynı rutinle sınıfa geçip oturdum. Son ders matematik işlemekten nefret ediyordum.

Ders sonunda bitince, çantamı toplayıp tuvalete gittim. Çünkü orada beklemem gerekiyordu. Tuvalette birkaç insan vardı. Ben sırtımı tuvaletin duvarına dayamış bir şekilde beklerken, kapı açılıp içeri Ali gelince bakışlarımı ona yönelttim. Çok sert duruyordu ve bu her defasında beni daha fazla bitiriyordu. Paketini çıkarıp sigarasını yaktı, tuvaletten son kişi de çıkınca yanına gittim. 

En sonda ki tuvalete doğru ilerledi, peşinden gittim. Kapıyı kapatıp sigara olmayan elini bana uzattı. Direkt ağzıma aldım. Dil darbeleri vurarak yalarken, o sigarasından içiyordu. Onun her yerini böyle yalamamı seviyordu.

Ben onun elini emip yalarken, o yüzüme bakıyordu. Bende eline bakmayı bırakıp yüzüne baktım. Biraz daha itti elini ağzıma. Bir mırıltı çıkardım.

"Telefonun ver." dediğinde eli halen ağzımdayken, telefonu ceketin cebinden çıkarıp ona uzattım. Sigarasını tuvalete atıp, telefonuma uzandı. Şifreyi girip Instagram dm ve tüm mesaj gelecek olan yerlere baktı. İsteklerimi kontrol edip sildi. Ardından telefonu bana uzattı.

"Mesajları falan silersen, ben yakalarsam kötü olur."

"Silmem." dediğimde elini çekti.

"Aferin." dedi. Muhtemelen arkadaşları onu beklediği için, erken gidecekti. Islak olan elini silmeden kapıya uzandı ve açtı. Bir şey demeden uzaklaştı.

Ondan birkaç dakika sonra çıkıp eve gitmek için minibüs durağına ilerledim.

SAVAŞMA SEVİŞ Onde histórias criam vida. Descubra agora