28- ERENSİZ ALİ

58.1K 3K 2.2K
                                    

Bu bölüme; Aylin Aslım AŞK GERİ GELİR müziğini bırakıyorum... Şarkı ile beraber okuyabilirsiniz...

"Anne, sabah sen çıkarken gördün mü?" diye sordum pencereden dışarı bakarken. Ali'nin sabah kalktığımda her zaman oturduğu yerde görmeyince içimi büyük bir huzursuzluk kaplamıştı.

"Sabah altıda çıktım, o zaman kapının önündeydi." dedi, bende saat sekizde uyanmıştım. İki saat içinde gitmiş olmalıydı.

"Tamam."

"Korkma evladım, eve uğramıştır." dedi annem işiyle ilgilenirken.

"Ben okuldayken uğruyordu her zaman." dedim huzursuz bir şekilde. Halen camdan dışarı bakıyordum. Normalde bu kadar huzursuz olmazdım.

"Gelir, sıkıntı etme. Hem belki de tamamen gitmiştir daha rahat edersin." dedi annem. Bu düşünce sebepsiz bir şekilde kalbimi acıtmıştı. Sanırım bu ihtimali ne kadar normal olsa da istemiyordum. Aslında ben ne istediğimi bile bilmiyordum.

"Umarım." dedim anneme, yalan söyleyerek. Doğru olan şeyi dışardan söylersem kalbime de söz geçirebilirdim sanırım.

"İşe dönmem gerekiyor, bir şey olursa ara." dediğinde tamam deyip telefonu kapattım. Pencereye son bir bakış atıp salona geri döndüm.

Dün, beni sevdiğini söylediğinden beri bir ay önce ki hisler kalbime dolmaya başlarken bir yandan kendimden nefret ediyordum. Bu kadar çabuk yelkenleri suya indirmekten de nefret ediyordum.

Ama kimseye açıklayamıyordum kendimi, onu o kadar çok seviyordum ki istersem onu yıllar sonra bile görmeyeyim hep aynı şekilde sevecektim. İnsan katilini sever mi? Ben seviyordum hemde çok fazla.

Bir aydır katilimi sevmek dışında kendimi sevmeye de çalışmıştım. Bunların ikisini bir arada yürütemeyeceğimi anlayınca ondan benden uzak durmasını ve gitmesini söyledim. Ben onu uzaktan da severdim ki zaten o zamanlarda onu uzaktan sevmek eminim ki yanında nefesini hissederken sevmemden daha güzel bir sevgi olacaktı.

Ali'nin bana yaşattıklarını Çınar'ın bana anlatmasına gerek yoktu. Ya da annemin. Ben biliyordum. Ama onlar da benim içimde ki bu saplantılı sevgiyi anlamıyorlardı. Ali... ismini duyunca bile ağladığım bir insandı. İsmine kadar aşık olduğum bir insan.

Ve dün bana yıllardır beklediğim o sözleri söylemişti, hissettirmişti. Ama o kadar geç söylemişti ki, ölürken ki son buse gibiydi benim için. Sadece ruhumu vermeden önce birkaç saniye de olsa mutlu hissetmiştim kendimi.

Rüzgarın uğultulu sesi kulağıma dolarken bir ışık çöktü evin içine. Sessiz bir şimşek çakmıştı. Yağmur birden hızla aktarmaya başlarken, o an iyi ki Ali dışarıda beklemiyor diye dua ettim.

Ayağa kalkıp pencereye doğru gittim, Ali nasıl beni dışarda bekliyorsa bende bugün onu pencerenin köşesinde bekliyordum. Bakışlarımı aşağı indirdiğimde dudaklarım aralandı ve kalbim acıdı.

Ali gelmişti, kaşından kan akarken gözünün altı morarmış, dudağının kenarı ise kanıyordu. Kollarını önünde bağlamış, yağmura inat kapımın önünde bekliyordu. O kadar hızlı yağmur yağıyordu ki gözlerini açamıyordu bile.

Boğazımda bir yumru oluşurken perdeyi kapattım. Yüzümü acı ile buruşturdum. Kalbimin acısı ile gözlerimden bir damla yaş aktı.

Düşünmeye izin vermeyerek kalbimi dinleyip hızlı bir şekilde kapıya çıktım. Şemsiye almayı bile akıl edemeden aşağı indim. Apartmanın kapısını açtığımda rüzgarın etkisi ile yağmur damlaları içeri doğru gelmeye başlamıştı. Ali halen beni fark etmemişti. Onun yanına hızla koştum ve birden elini tutunca irkilerek gözlerini açtı. Şuan ikimizde ıslanıyorduk.

"Eren?" dedi. Afallamıştı, aralık olan ağzına yağmur suları sıçrayıp çenesine doğru akarken yağmurun etkisi ile temizlenen kanlı suratına bakmamaya çalıştım. Onu çekistirince direkt bana uyum sağladı. Elini bırakmadan apartmandan içeri soktum. Elimi öyle sıkıyordu ki bırakmamdan korkuyordu. Elleri titriyordu yine.

Hızlı adımlarla onu eve doğru çektim. İçeri girdiğinde kapıyı kapattı. Halen elimi bırakmamıştı, bende çekemiyordum. Gözlerimin içine bakıyordu dolu dolu gözleriyle. Oturduğu yerden dolayı yağmur damlaları hızla düştüğü için yeni fark ettiğim çamurlar bırakmıştı yüzünde. Kaşında ki kan kurumuştu ama yine de yüzünde kan izleri vardı. Birkaç saniye gözlerinin içine baktım. Su akan montuna elimi attım. Onu çıkardım ama kolundan çıkarmak için elini bırakmak gerekiyordu. Elini bırakınca hemen montu çıkardı. Ardından yeniden ellerimi tutu. Parmaklarımızı birleştirdi. Yutkunup ilimizin eline baktım.

Ardından onu çekiştirip sakince banyoya doğru ilerledim. Banyonun içinde dururken yüzüne baktım. Şuan bir çocuk gibi duruyordu. Elimi elinden zorlukla da olsa çekip kadarının eteklerinden tuttum. Kazağını çekiştirip yukarı çıkarırken kollarını havaya kaldırmıştı. Çıplak gövdesi ile bana bir çocuk kadar masum bakarken elimi pantolonuna attım ve kemerini çözdüm. Baksırını üzerinde bırakacak şekilde pantolonunu aşağı indirdim. Bunda da uslu bir şekilde yardımcı olmuştu.

Elinden tutup onu duş başlığının olduğu kısıma getirdim ve suyu açtım.  Suyu saçından aşağı tutarken, saçları ıslanıp alnına düşmüştü ve gözleri kızarmıştı. Elime bir şampuan alıp saçlarına sürdüğümde yüzü kasıldı ve ağlamaya başladı. Ellerim saçlarındayken afallayıp birkaç saniye yüzüne şokla baktım. Ali ağlıyordu, hemde hıçkırarak.

"Çaresizim..." dedi ağlarken gözlerim dolarken onun erkeksi bir şekilde ağlayan suratına baktım.

"Ölüyorum Eren... Yardım et bana.." dedi, gözyaşlarım kendiliğinden akarken duş başlığını kafasına tuttum. Saçları yeniden ıslanırken gözyaşları suyla beraber akıp gidiyordu.

"Nefret ediyorum kendimden..." dediğinde yeniden gözlerine baktım. Çenesi titriyordu.

Onu o ağlarken yıkadım, suyu kapatıp bir havlu aldım ve gelip onu sardım. Onu ilerletip odama götürdüm. Ağlaması durmuştu ama deli gibi üzgün bir ifade ile bakıyordu. Altında ki baksırı çıkardım ve kirliye attım. Ona en büyük kıyafetlerimden çıkarıp bir çocuk gibi üstünü giydirdim. Daha sonra kendi üstümü de çıkarıp temiz kıyafetler giyindim.

Yatakta durmuş yara dolu elini inceliyordu. Eli artık o kadar parçalanıp sertlemişti ki... Her yeri yara bere içindeydi. Onu omuzlarından tutup yatağa bastırırken bana itiraz etmeden uzandı. Biraz uyusa çok iyi olacaktı. Tam gidecekken elimi tuttu.

"Yanıma yatsan?" dediğinde gözlerinin içine baktım. "Yalvarırım sevdiğim..."

Gözlerimi ondan çekip ellerimi kurtardım ve yan tarafa gidip hemen yanına uzandım. O kadar mutlu bakıyordu ki şimdi. Yanına yattığımda elimi tutup yeniden yara bere dolu parmaklarını parmaklarıma geçirdi. Bana biraz yaklaştı ve omzuma kafasını koydu.

"Çok teşekkür ederim, çok..." dedi kokumu içine çekerken. Sesimi çıkarmadım.

Birkaç dakika sonra nefesi düzene binmişti. Sanırım uzun süredir ilk defa huzurlu bir şekilde uyuyordu. Üzerini örtmek istesem de rahat uyusun diye yerimden hiç kıpırdanmadım. Ve fark ettim ki bende uzun süre sonra huzurlu bir şekilde uykuya dalmak için gözlerimi kapatmıştım.

SAVAŞMA SEVİŞ Where stories live. Discover now