32.Bölüm "Benimle Evlendi!"

1K 68 11
                                    

Selamünaleyküm,
Evlerinize şenlik olarak geldik🙂Uzuun ve efsaneler efsanesi bir bölüm yazdım size. İstatistiklere göre Norveç'ten Amerika'ya kadar uzanan bir okur kitlem var. İnansam mı inanmasam mı bilemedim ajdjd Yabancı ülkelerde yaşayan sayın okurlarım bana ulaşır mısınız? İki kelam etmek isterim. Mesaj kutum herkese açıktır😊

Keyifli okumalar!

...

Zaman kavramının göreceliği üzerine kaç makale yazıldı, kaç tane teori var bilmiyorum. Uzatıp kısalabildiğine dair iddialar var ama nasıl geçerse geçsin asla geriye dönülmez deniyor. Belki doğru belki yanlış fakat bilime ilgi ve merakı olan masum bir organizma olarak hesaplamalarıma göre şundan eminim ki burada geçen bir saat, Türkiye'deki evimde on bir saate tekabül ediyor.

Şaka bir yana, günlerimin tekdüze geçmesinden ve bunun verdiği sıkılganlıktan son derece şikâyetçiydim. Birkaç ay olmuştu, artık alışmış olmam gerekirdi ki bu yeni düzene alışmıştım fakat bahsettiğim düzen yarı zamanlı dil okulu, eve geçiş ve gündelik işler ardından Ali'nin gelmesi, yemek, ders çalışma ve kapanıştan ibaretti.

Bu söylenmemi kimseye de anlatamıyordum çünkü bu hayat benim seçimimdi. Her günüm farklı şekilde, maceradan maceraya atılmayı ummuyordum elbette ama bu kadar da durağan yaşamayı beklememiştim.

Dil okulu bana iyi geldi, bunu asla inkâr etmeye hakkım yoktu. Farklı milletlerden akranlarımla bir araya gelmek ve yabancı dilde konuşup gelişmek beni bir nebze olsun kabuğumdan çıkarmıştı. Gözle görülecek kadar yol kat ettiğimin farkındaydım. Artık akıcı konuşabiliyor, bunun yanı sıra dışarıda düşünce dilimin de İngilizceye kaydığını görebiliyorum. Ali dışında herkesle konuştuğumda kullanacağım kelimenin aklıma ilk İngilizcesi gelmesi beynin sahip olduğu devasa kapasiteyi bir kez daha kavramama neden olmuştu.

Kapının çalmasıyla birlikte biraz yüzüm güldü. Akşama kadar bu sesi duymak için bekliyorum desem yalan olmazdı herhalde. Ali gelince beni içinde bulunduğum buhrandan çekip alıyordu ve beni dinleyen, anlayan ve Türkçe konuşan birisiyle beraber zaman geçirmek tüm günün sonunda bana verilen bir ödül oluyordu.

Aynada üstüme başıma çeki düzen verdikten sonra gülümseyerek kapıyı açtım. Bana evlenmeden önce her onu her karşıladığımda gülümsememi rica etmişti ve o günden bu yana yüzümü güldüren bu adamın isteğini yerine getiriyordum. Empati yapmak gerekirse ben ona gün boyunca ne kadar ihtiyaç duyuyor ve sonunda gelmesiyle mutlu oluyorsam ve onun da aynı heyecanı duymasını diliyorsam, gün boyu eve gelmeyi bekleyen Ali için de aynı şey söz konusuydu, benim güzel karşılamamla eve giriş yapmak istemesi çok doğal ve fazlasıyla tatlıydı.

İçeri girdiğinde yorgun bakışlarına şahit olduğumda ellerindeki poşetleri almaya giriştim. "Hoş geldin."

"Hoş bulduk güzelim."

Poşetleri mutfağa birlikte taşıdık. Ardından Ali lavaboya geçip elini yüzünü yıkadı. Yemekler pişmek üzereydi, şöyle bir karıştırıp tadına tuzuna baktım.

Masayı hazırlamaya koyulmuşken "Ben bir duşa gireyim hayatım, çıkınca yeriz acele etme." dedi. Omzumu silkip başımı salladım. Yine de hazır olması için masayı kurdum.

Yemeği dışarıda yemenin bir anlamı yoktu, iki kişi olduğumuz için karnımızın doymasını amaç ediniyor, öyle ağır yemeklerdense pratik olanları tercih ediyorduk. İlk başta buranın lezzetlerine çok hevesliydik fakat İngiliz mutfağında pek çeşit olmadığı için bildiğimiz canım Türk usulü ev yemeklerini yemekte karar kıldık.

Ali saçını kurulayarak odaya girdiğinde omzunun üstündeki havluyla yaptığı hareketin ne kadar cezbedici olduğunu düşündüm. Ona her bakışımda sanki yeni bir ayrıntısını fark ediyor ve dünyayı yeni yeni keşfeden bebekler gibi mutluluk duyuyordum.

SON BAHARWhere stories live. Discover now