2.Bölüm "Araba Kazası"

7.8K 451 35
                                    

Ensar'dan..

Kampüsten geleli bir saat kadar olmuştu. Üzerimdeki ağırlığı hissettiğimde kendimi duvarın dibindeki ikili koltuğa attım. Sabahları Kur'an kursuna gidiyor, öğleden sonra da okula yetişiyor, gün içinde çok fazla koşturuyordum. Ama bütün bu yorgunluklara ve zorluklara, annem ve kardeşim için göğüs germem gerek. Babamın emekli maaşıyla idare etmek zordu. Benim ve Sevde 'nin okul masrafları, annemin ilaçları, ev ve mutfak ihtiyaçları derken gelir maaşımız gider masraflarımıza yetişemiyordu. Bunun için ek maaş olarak devlete bağlı bir Kur'an kursunda hocalık yapıyordum. Mühendis olmama yaklaşık bir sene kalmıştı. Allah'ın izniyle çok yakında işimin başına geçip ailemi rahata kavuşturacaktım.

Şimdi uzanmış, annemle kız kardeşimin hazırlanmalarını bekliyordum. Saate baktığımda biraz daha beklersek geç kalacağımızı fark ettim. Başımı kapıya doğru çevirip seslendim:

"Anne, Sevde, acele edin hadi, sohbetin başını kaçıracağız!"

"Tamam oğlum ben hazırım, Sevde de giyinip çıkar şimdi."

Annem orta yaşların sonunda bir kadındı. Tansiyon hastasıydı ve yaşı ilerledikçe daha çabuk rahatsızlanıyordu. Artık her işe yetişemiyor, ağır gelen işleri kız kardeşimden yapmasını istiyordu. Bize bu yaşa kadar tek başına büyütmüştü. Evet, babamı annem Sevde'ye hamileyken kaybetmiştik. Kalbinden rahatsızlığı vardı ve daha fazla dayanamayıp ben 5 yaşımdayken Hakk ın rahmetine kavuşmuştu.

Babam beni çok iyi yetiştirmişti. Küçük yaşta Kur'an-ı Kerim okumayı tecvidiyle beraber öğretmiş, dini bilgileri bana anlatmıştı. Namaz kılmayı onu izleyerek öğrendim ben. Ne zaman seccadeye yönelse beni de çağırır, yaptıklarının aynısını yapardım. Onunla sohbete giderdik. Vefatından sonra orayı hiç bırakmadım ve ailece gitmeye başladık. Babam hocanın ahbaplık ettiği kişilerdendi. O yüzden Ahmet Hoca'nın bana ayrı bir zaafı vardır. Ne zaman görüşsek halimi hatrımı sorar, bir ihtiyacınız var mı diye bizi yoklar. Ben de iyi olduğumuzu ve bir eksiğimizin olmadığını söylerim.

Şimdi babamın kalbimdeki yerinde beni burkan, bıçak gibi olduğu yeri paramparça eden koca bir boşluk var. Ben en azından onun güven veren kokusunu ciğerlerime çekmiş, yüzünü, nasihat ve sözlerini kalbime nakşetmiştim.

Ya Sevde ?

O ne yaparsa yapsın BABA nın ne demek olduğunu, evladının gözünde ne denli değerli olduğunu tam anlamıyla öğrenemeyecekti. Çok fazla gün yüzüne çıkarmayıp, içine atsa da yaşadığı zorlukları fark ediyorum. Bazı zamanlar kapısının önünden geçerken, hıçkırık seslerine şahit oluyorum. Annem bize hem anne hem baba olmaya zorladı kendini. Ama gerçek babanın yerini ne kadar doldurabilir ki? Elden ne gelir, bilinmez.

Tüm bu düşünceler içerisinde boğulurken, gözümün yanmaya ve dolmaya başladığını hissettim. Ağlamak istemiyordum. Gözyaşlarımın akmasına izin vermeksizin gözlerimi kırpıştırdım.

Kendimi karanlık dünyamdan soyutlamaya çalışırken sarı başörtüsünün içinde papatyaya benzettigim Sevde kapıdan başını uzattı:

"Abi hazırız biz hadi çıkalım."

"Tamam canım inin siz ben arabayı evin önüne getireyim."

Bu araba nerden çıktı derseniz, en büyük amcam çok yaşlı ve arabasını kullanamıyor. Nadiren bir işi olursa ben götürüp getiriyorum onu. Onun için arabayı bana veriyor , duracağına işinizi görsün diyor. Sağolsun amcamın bizim üzerimizde hakkı çoktur.

Arabaya bindiğimiz gibi sohbetin yolunu tuttuk. Evimizle arasındaki mesafe çok fazla değildi. Binanın yakınlarına geldiğimizde park yerinin olmadığını gördüm. Başımı yana çevirerek :

SON BAHARWhere stories live. Discover now