13.Bölüm "Ezân"

3.8K 343 54
                                    


Selamünaleyküm Arkadaşlar,

Bölümleri yazarken neler düşündüğümü, nasıl haftalarımı aldığını, bazen bir cümle için ne kadar çok zaman harcadığımı bilseniz, oy ve yorum konusunda bana hak verirsiniz sanırım. Gerçekten bölüm yayımladığım andan itibaren bildirimlere bakma sayım, pi sayısı olma yolunda. İlle de oy verin veya yorum yapın demiyorum. Tabii ki de mecbur değilsiniz ama beğeniyor ve takip ediyorsanız, lütfen kendinizi belli edin. Birilerinin okuduğunu bilmek inanın çok iyi hissettiriyor.

Oy ve yorumlarınız, yazma isteğimi körüklüyor. Derslerden, günlük işlerden dolayı yazmaya zar zor vakit ayırabiliyorum. Çok çalışmam gerekiyor. Sizin de dualarınızı bekliyorum.

Kendinize iyi bakın. Allah'a emanetsiniz.

***

Havanın kapalı ve yağmurlu oluşu bana aşırı miktarda uyuma isteği aşılıyordu. Bu havalar tam yorganı kafaya çekip uyuma havasıdır benim için.

Yağmurun cama vuruş sesi eşliğinde kahvaltı yapıyordum. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun her bir damlasını bir meleğin indirdiğini hatırlayıp, Allah'a bir kez daha şükrettim. Normalde fizik kanunlarına göre o kadar yükseklikte o hızla inen bir damla kafamızı yarıp geçmesi gerekirken, Allahü Teala'nın kudreti buna engel oluyor.

Yavaş yavaş ayaklanıp kahvaltılıkları kaldırmaya koyuldum. Babam birazdan kapıya çıkardı. Babamı beklettiğim takdirde onun kötü bakışlarına maruz kalırdım.

Feracemi giyip çantamı koluma takarken babam çoktan kapıya çıkmıştı.

"Şemsiyeni aldın mı kızım?"

Az kalsın unutacaktım. Vestiyerden onu da aldığımda ben de babamın arkasından evden çıktım. Sınav haftasındaydık. Bugün notların fotokopisini çektirmem gerekiyordu. Ama hava bu şekilde yağışlı olursa fotokopi çekilen yere gitmem mümkün olmayabilirdi.

Okulun kapısına doğru her adım attığımda daha çok evhamlanıyordum. Ya karşılaşırsak? Normal şartlarda onu görmek beni fazlasıyla heyecanlandırırken, şimdi görmemek için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.

Yüzüne bakmaya yüzüm yoktu. Beni erkekleri takip edip gözetleyen bir kız olarak tanıması beni hüsrana uğratırdı. Hep Ahmet'in yüzünden. Biraz olsun çenesini tutabilseydi, şu an onu görme hevesiyle kapıdan içeri girmem nanosaniye bile sürmezdi.

Kenardan kenardan sınıfa doğru ilerlerken, birkaç kişinin tuhaf bakışlarına şahit olup, bu şekilde daha da çok dikkat çektiğimi fark ettim. Ve hemen kalabalığa karışıp sınıftan içeri girdim.

Öğle arasına kadar hiç sınıftan çıkmadım. Hep böyle olmaz biliyordum ama birbirimizi ne kadar geç görsek o kadar iyiydi. Bir süre sonra unuturdu belki. Umursamayabilirdi de. Belki de ben abartıyordum. Ben kimim ki, onu ilgilendirecektim? Allah bilir bunun gibi kaç tane vakayla karşılaşmıştır. Bir yandan da onun önemsemediği biri olma düşüncesi canımı acıtmıştı. Ama yine de bu düşünce endişemi dizginleyemedi.

Öğle arasında namaz kılmak için giriş kattaki mescite gittim. Ondan sonra da fotokopi çektirmeye gitmeliydim. Yağmur aynı şekilde yağmaya devam ediyordu ama bugün bu işi halletmezsem çok zaman kaybederdim.

Yarım saat kadar sonra ikindi ezanı okunurdu, ama dersim ancak bitmişti. Yoksa namazı bu kadar geç zamana bırakmak âdetim değildi.

Namazımı kılıp mescitin çıkışına yöneldim. Ayakkabımı alıp kapının önünde giyip çıktım. Başımı kaldırdığımda gördüğüm manzaradan çıkardığım sonuç; bu saçma saklambaç oyununun sona erdiğiydi. O da aynı anda erkek mescitinden çıkmıştı. Sobelenmiştim.

SON BAHAROù les histoires vivent. Découvrez maintenant