"Hayat beni dinlemiyor musun?" Abimin sesiyle gözlerimi abime çevirdim.

"Anlamadım abi. Tekrar söyler misin?"

"İstersen başka yerde konuşalım anlatacaklarım önemli."

"Gerek yok abi konuşalım burda."

"Pekala. Beş kişiden şüpheleniyoruz. Bu sayı sana fazla gelebilir ama inan yüzlerce kişi içinden bu beş kişi fazlasıyla az. Onu yakalamamıza çok az kaldı. Aynı zamanda onun seni yakalamasına da." Bunlar şu ana kadar aldığım güzel haberdi aslında elimizde isimler vardı artık. Ama abimin hali bu işten pek ümitli değil gibiydi.

"Bunu bana anlatmazsın sen normalde. Benim ne yapmam gerek."

"Bunu senden almak istemiyorum ama... Ama özgürlüğünü kısıtlayacaksın ne kadar sürer bilmiyorum ama evden çıkmanı istemiyorum artık. Ne için olursa olsun." Zor bir istekti ama ortada başaramayacağım hiç bir şey yoktu. Bunu kendim için, ailem için yapacaktım.

"Peki abi sen?"

"Ben kendimi korurum beni düşünme." Sinirlenmeye başlıyordum. Herkes benim hayatımı düşünüyordu ama ben kimsenin hayatını düşünemiyordum. Güçsüz durumda olmak kadar sinir bozucu bir şey yoktu.

"Babamda aynı şeyi söylüyordu.Beni düşünme, ben kendimi korurum,önceliğim sizsiniz... Peki ne oldu? Hani babam nerde? Madem kendini korurdu niye koruyamadı? Şimdi sende aynı şeyi yapıyorsun. Bencilce gelecek ama seni de kaybetmek istemiyorum. Lütfen bu söylediklerimi ciddiye al.Lütfen."Abim yüzüme bakamıyordu. İkimizde biliyorduk ki bu savaşın bitmesi demek birinden birinin ölmesi demekti.

"Hadi eve gidelim. Uzatalım ayaklarımızı film izleyelim."

"O kadın evde olduğu sürece rahatça film izleyemeyiz."

"Hayat abartıyorsun. Kadın bizim yanımızda olmak istiyor." Abimin bu kadar iyi niyetli davranması beni deli ediyordu. Yıllar önce bizi bırakıp, yıllarca hiç arayıp sormamış birinin bir anda yanımızda olmak istemesi bana hiç doğru ve samimi gelmiyordu.

"Peki. Bir şey demiyorum." Konuyu uzatmak istememiştim. Zaten başımızda yeterince dert varken birde bunu dert edinmek istemiyordum.

***

"Ya hayır ya o çok sıkıcı izlemek istemiyorum."

"Bende senin aşk filmlerini izlemek istemiyorum." Abimle koltukta oturmuş yaklaşık bir saattir ne izleyeceğimiz konusunda tartışıyorduk. Diğer koltukta oturan annem bir anda ayağa kalktı.

"Aaa yeter artık. Sıkıldım vallahi kavganızdan. Verin bakayım şu kumandayı."Bir ucundan benim diğer ucundan abimin tuttuğu kumandayı aldı elimizden. Merakla ne açacağını beklerken friendsin birinci bölümünü açtı.

"Nerden biliyorsun?"dedim şaşkınlıkla.

"Neyi?"

"Friendsin en sevdiğim dizilerden biri olduğunu." liseye giderken ne zaman üzgün olsam açar friends ya da how ı meet your mother izlerdim. Eskisi kadar izleyemesem de açar izlerim arada.

"Gerçekten mi? Bende buna bayılırım . Tek sevdiğim yabancı dizi diyebilirim."İnanamıyordum bu kadınla hiç ortak noktam olacağını düşünmezdim.

"Eee bayanlar o zaman bunu izliyoruz." Sanki anlaşmışız gibi ikimizde aynı anda 'evet' diye bağırdık.

***

İki bölüm izlemiştik. Gülmekten karnıma ağrılar girmişti. Babam öldükten sonra ilk defa bu kadar çok gülmüştüm. Yatağımda uzanmış tavanı izliyordum. Kapımın çalınmasıyla yatakta toparlandım.

"Gir." Annem kapıyı açıp kafasını uzattı. "Müsait misin?"

"Evet." dememle içeriye girdi elindeki iki fincan kahveyi dökmemeye dikkat ederek ayağıyla kapıyı kapattı. Yatağımın yanına gelerek elindeki kahvelerden birini bana uzattı."Teşekkür ederim." Gülümseyerek karşıma oturdu.

"Konuşalım istedim .Sormak istediğin şeyler var biliyorum. Belki benden nefret ediyorsun, belki kendine yediremiyorsun bana tekrar anne demeyi bana tekrar güvenmeyi." Gözünden akan yaşları sildi usulca. "Sen hiç bir zaman abin gibi olmadın. Tam baban gibiydin. Babasının küçük kopyası derdim sana belki hatırlarsın. O zamandan belliydi bu kadar güzel olacağın . O zamandan belliydi bu kadar kindar olacağın."Elini kalbime koydu. "Beni affedemezsin sen bilirim. Küçüklüğünden beri o güvenin gitti mi gelmez geri. Sizden beni affetmenizi beklemiyorum ben de sizin yerinizde olsam affedemezdim."

"Niye geldin? Ne güzel unutmuştuk biz seni. Niye hatırlattın kendini? Yine gitmek için mi? Sende affedemezdin demek kendini,evet affetme zaten. Benim o kapının önünde ayaklarına kapanıp anne gitme dediğim zamanı unutma olur mu? Babamın yıkılışını unutma. Okulda anneler gününde yanımda duran bakıcıları unutma. En çok da neyi unutma biliyor musun? Küçükken her doğum günümde senin gelmeni beklememi. Şu kapı her çaldığında sen geldin diye açardım hep her zamanda hayal kırıklığı ile kapanırdı. Peki mutlu muydun? Söylesene mutlu muydun? " eliyle gözyaşlarımı silmeye yeltenince anladım ağladığımı. En çok yokluğuna alıştığımız insanlar yakardı canımızı. Zaten gidişine alışasaya kadar yanmıştı yanacağı kadar.

"Mutlu değildim. Kaçtım hep. Buraya dönmek istedim ama biliyordum affetmezdiniz istemezdiniz beni. O yüzden gelmedim hiç İstanbul'a."

"Şimdi ne değişti?"

"O gitti."

"O dediğin kişi var ya seni kendi gözünden sakınırdı. O dediğin kişi gittiğin için kendini suçladı günlerdir odadan çıkmadı. O dediğin kişi bizi bile suçladı senin gitmenle. Tek suçlu neredeymiş peki? Geziyormuş. Sırf buraya gelmemek için onu istemeyiz diye geziyormuş. Sen o zaman şu kapıdan girseydin. Kucağına atlayacak bir kızın vardı ama şu an sadece ister bir tanıdık de ister bir akraba. Ama asla ve asla kızım deme. Senin kızın gittiğin gün o kapının önünde öldü. Sadece o mu her doğum gününde seni beklerken üflediği mumlar son nefesi oldu. "

Tam bir şey söyleyecekken durdurdum onu, artık ne duyulacak cümle kalmıştı ne de kırılacak kalp. Bir insanın kalbi ne kadar kırılabilirse o kadar kırılmıştı kalbim. Bir insan ne kadar ölebilirse o kadar ölmüştüm.

"Uyumak istiyorum. İyi geceler." Açıkça kovmuştum onu. Altımdaki yorganı kaldırırken o da ayağa kalktı.

"İyi geceler babasının küçük kopyası."

GÖKYÜZÜNDEKİ TEK YILDIZWhere stories live. Discover now