❥ Kurallar ⊰

1.2K 139 40
                                    

Olay yerindeydik. Olay yeri inceleme ekipleri gelmişlerdi ve gün boyu fotoğraf çekerek delil toplamaya çalışmışlardı. Ben de olay yerine bakarak hafızamdaki eksik kısımları tamamlamaya çalışıyordum.

"Artık gidelim Lisa, senin yapabileceğin bir şey yok."

"Hala bir şeyler eksik gibi geliyor..."

Arkama geçerek tekerlekli sandalyeyi sürmeye başladığında sinirle başımı kaldırdım ve arkamdaki Jungkook'a seslendim.

"Nereye!? Biraz daha kalmam gerekiyor."

Dinlemiyor ve tekerlekli sandalyeyi sürmeye devam ediyordu.

"Sana diyorum!"

"Sus Lisa."

Sinirden tuttuğum nefesimi dışarı vererek arkama yaslandım. Kendimi çok zorlamış olmalıydım. Karnımdaki yara daha çok sızlarken dişlerimi sıkarak gözlerimi kapattım. O an bir şeyler aklıma gelmeye başlamıştı.

"Bir dakika..."

"Ne var yine!?"

Şimdilik bana bağırıyor olmasını görmezden gelebilirdim. Çünkü şu an çok daha önemli bir şey olmuştu. Beni bıçakladığı ânı çok net hatırlıyordum. O an yere düşerken elimle toprağı sımsıkı tutuyordum.

"Orada bir şey olmalı..."

Arkamı dönmek istediğim için tekerlekli sandalyeden doğrulmuştum ancak karnımdaki ağrı daha da artmıştı. Jungkook'un endişelenmemesi için sorun yok gibi davranmalıydım. Eğer belli edersem bu sefer beni hiçbir şekilde dinlemeyecek ve eve götürecekti.

"Olay yeri inceleme ekipleri ellerinden geleni yaptılar zaten Lisa."

"Beni o tarafa çevirir misin? Lütfen."

Yine de söylediğimi yaparak tekerlekli sandalyeyi çevirmişti. Tek yapmam gereken beni bıçakladığı yeri bulmaktı.

"Beni yere indirir misin?"

Jungkook önümde eğildi ve bir süre düşündü. Daha sonra benim dikkatli bir şekilde baktığım çalıların yanına doğru döndü.

"Sadece ne aradığını söyle. Senin yerine bakacağım."

"Jungkook, beni bulduğunuzda tırnaklarımın arasında toprak var mıydı?"

"Evet. Neden ki?"

Verdiği cevapla kollarımı omuzlarına koydum. O an irkilerek bana döndü ve ne yaptığımı anlamaya çalıştı.

"Ne yapıyorsun?"

"Neden, heyecanlandın mı?"

Israrla gözlerine bakmak istiyordum ancak gözlerini indiriyordu.

"Ne düşünüyorsun da böyle gözlerini kaçırıyorsun acaba? ... Her neyse, beni yere indir. O yüzden kollarımı omuzuna koydum."

"Yaralı olduğunun farkında mısın Lisa?"

İlla zoru denememi istiyordu. Oflayarak yere ayaklarımı koydum.

"Peki, o zaman ben inerim."

Tam kendimi yere atacakken belimden tuttu.

"Sen gerçekten manyaksın."

Beni sımsıkı tutuyordu. Bana olan dokunuşlarının dikkatimi dağıtmasına izin vermemeliydim. Yine de güçlü kolları inanılmaz hoşuma gidiyordu.

"Bu durumda bile sapıksın. Şu bakışlara bak."

"Her neyse, söylediğin gibi yaralıyım. Beni bu kadar sıkı tutma."

Söylediğimle hızla kollarını gevşetti.
Beni yere bıraktığında ellerimi toprakta gezdirdim. Sanki toprağa dokunduğumda o dakikalardaki gerginliğimi hatırlıyordum.

"Jungkook, beni bulduğunuzda tam olarak burada mıydım?"

"Evet, hareketsiz yatıyordun."

Hatırladığım sahneyi gerçekleştirmek için ellerimi arkaya aldım. Hatırladığım kadarıyla tam olarak bu şekilde oturuyordum. Tırnaklarım arasında toprak vardı ve oldukça gergin hissediyordum. Mutlaka saklamak istediğim bir şeyler olmalıydı.

"Burada bir şey var."

Jungkook'un sesiyle arkamı döndüm. Toprağı eliyle kazarak içinden telefon çıkarmıştı. Benim telefonuma benziyordu.

"Bu benim telefonum..."

Telefonumda saklamam gereken bir şey mi vardı? Tam olarak ne olduğunu bilmiyordum ama tedirgin hissetmiştim. Jungkook telefonla uğraşırken dikkatimi tekrar toparlayarak ona baktım.

"Ne oldu? Bir şey çıktı mı?"

"Hayır, şarjı bitmiş sanırım. O yüzden bugünlük bu kadar yeter, artık eve gidiyoruz."

"Ama..."

Bir şey söylememe izin vermedi ve beni yerden kaldırarak tekrar tekerlekli sandalyeye oturttu. Ona her dokunduğumda dikkatim böyle dağılacak mıydı merak ediyordum. Bir an önce kendime gelerek telefonda ne olduğunu hatırlamam gerekiyordu.

"Ne yapıyorsun acaba?"

Ellerimin hala Jungkook'un kollarını tuttuğunu fark ettiğimde hızla kendime geldim ve kollarımı üzerinden çektim. Yine de bana sapıkmışım gibi bakmaya devam ediyordu.

"Neden öyle bakıyorsun? Gidelim hadi, üşüdüm."

Gözlerimi ondan kaçırarak etrafa baktım. Bu durum çok utanç vericiydi. Artık bedenime hakim olmakta zorlanıyor olmalıydım.

Evin önüne geldiğimizde tekerlekli sandalyeyi kendi kapısının önüne doğru sürmüştü. Bir süre Jungkook'un bana yardım edeceği düşüncesi heyecanlanmama sebep olmuştu. Yine de mahcup bir şekilde gülümsedim ve ona baktım.

"Ben kendim de idare edebilirdim..."

"Öyle mi?"

Hızla tekerlekli sandalyeyi kapımın önüne kadar getirdi. Beni bırakmaya dünden razı gibi görünüyordu. Tekrar evine doğru ilerlerken kaşlarımı çattım ve onu izledim. Kapısının şifresini girmişti ve içeri giriyordu.

"Şakaydı! Ne kadar kalpsizsin!"

Tam kapıyı kapatırken ona seslenmemle durmuştu. Beni böyle bırakıp giderken içi nasıl rahat ediyordu merak ediyordum. Gördüğüm en kalpsiz insandı. Ona sinirli bir şekilde bakmaya devam ederken bana doğru yaklaştı ve tekerlekli sandalyeyi evine doğru sürdü.

"Kural bir, gerekli olmadığı sürece bana ve evdeki eşyalara dokunmak yasak."

"Ben de çok meraklıydım zaten!"

Sinirle dişlerimi sıktım. Gören de tamamen yatalağım sanardı. Sadece ağrı yüzünden yürümekte zorlanıyordum.

"Kural iki, gerekli olmadığı sürece konuşmak yok."

İçeri girmiştik ve ben söylediği son kuralla resmen donmuştum. Sanki askeri birliğe katılıyordum. Alt tarafı birkaç gün beni idare edecekti.

"Kural üç, gerekli olmadığı sürece yardım istemek yok."

"Ne!? Şaka yapıyorum de lütfen..."

"Ve sonuncu kural, gerekli olmadığı sürece sana belirttiğim alanının dışına çıkmak yok."

Sinirle karşı çıkmak için ona döndüğümde karnımda hissettiğim ağrıyla gözlerimi kapattım. Neden bu kadar ağrıyordu anlam veremiyordum.

"Biraz bekle, uyuman için bir şeyler ayarlayacağım."

Beni salonda bırakarak uzaklaştığında bir süre düşündüm. Dokunmak ve konuşmak yasaktı. Bu durum hiç eğlenceli değildi. Kendimi garip hissediyordum. Sanki eve yeni gelen evcil hayvan gibiydim.

FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Where stories live. Discover now