❥ Hisler ⊰

1.3K 153 17
                                    

Medyadaki kızın şarkıları son zamanlar hoşuma gitmeye başladı.
Bu yüzden Rothy'nin çocuk halini de hikayeye dahil etmeye karar verdim.
Sizce de yüzü çok bebeksi değil mi? ✿♡

Günlerce süren yoğunluktan dolayı rahatça uyuma fırsatı bile bulamamıştım. Eğer on iki yaşında hayatım sonlanmasaydı her şey daha mı farklı olurdu ki? Bundan emin değildim. Aslında insan olmak mantıksız gibi görünse de nefes almak ve gülümsemek güzeldi. Bu yüzden yaşıyor olduğum için mutluydum. Ancak zamanla değiştiğim gerçeği inkar edilemezdi.

Yeni aldığım topuklu ayakkabılara bakıyordum ancak içimde hiçbir heyecan hissedemiyordum. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Birden odamın kapısının vurulmasıyla ayakkabılara bakmayı bırakarak başımı kaldırdım.

"Rothy?"

Kapı aralandığında Rothy ile karşılaşmıştım. Ben bir şekilde yaşamaya devam ediyordum. Peki annesi tarafından terk edilen ve katil bir babaya sahip olan bu küçük kız ne yapacaktı? Onun için hayat oldukça zor olacak gibi görünüyordu.

"Neden geldin? Bir şey mi oldu?"

"Yemek yiyelim."

Acıkmış olmalıydı. Artık evli olmamama rağmen beraber yaşadığım bir çocuk vardı. Elimdeki topuklu ayakkabıları tekrar kutularına koydum ve kenara bıraktım. Daha sonra ayağa kalkarak telefonumla beraber odadan çıktım.

"Evet.. ne sipariş etsek ki?"

Düşünerek mutfağa geldiğimde kısa bir süre afallamıştım. Yemek sipariş etmemize gerek kalmamıştı. Çünkü masada hazırlanmış olan deobokki kokusu bütün mutfağı sarmıştı.

"Bu ne?"

"Deobokki."

Mutlu bir şekilde yiyordu. Aslında demek istediğim o değildi. Yine de Rothy'nin karşısına oturarak yemeye başladım. Nereden aldığını bilmiyordum ancak tadı güzeldi.

"Nereden sipariş ettin? Gerçekten mükemmel yapmışlar..."

Hayranlıkla yemeye devam ettim. Ancak Rothy yemeyi bırakmıştı ve bana bakıyordu.

"Sipariş etmedim. Ben yaptım."

"Ne!?"

Öksürürken su bardağına uzandım. Kesinlikle böyle bir cevap beklemiyordum. Yine de boyuna rağmen şaşırtıcı bir iş çıkarmıştı.

"Yine de sen.. nasıl?"

"Evdeyken aşçılık dersleri almıştım. Annem her konuda iyi olmamı isterdi."

Tahminen yedi yaşlarındaydı. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben bulaşıkları kaldırırken Rothy de ders çalışmaya başlamıştı. Artık onu zorlayacak bir annesi yoktu. Yine de çalışıyor olması oldukça garibime gitmişti.

Buzdolabını açtığımda bir süre afalladım. Bu sebzeleri arkamdaki masada ders çalışan yedi yaşındaki kızın almış olma ihtimali, oldukça şaşırtıcıydı. Yedi yaşındaydı ancak ev için alışveriş yapmıştı. Yaşına göre gerçekten inanılmaz bir kızdı.

"Bunları ne zaman aldın? Ayrıca senin yaşındaki çocuklar hep oyun oynamakla meşguller. Gerçekten çok ilginç bir çocuksun."

Cevap vermemişti ve önündeki kitaplarla ilgilenmeye devam etmişti.

"Artık kendini bu kadar sıkmana gerek yok. Her konuda iyi olmak zorunda değilsin."

Başını kaldırarak bana döndü. Bir çocuk bu kadar küçükken çalışmaya zorlanmamalıydı. Onun için gerçekten üzülüyordum.

"Teşekkür ederim, kötü abla."

Söylediği kısa cümleden sonra gülümseyerek bana baktı. Daha sonra kitaplarını topladı ve odasına doğru ilerledi. Arkasından bir süre baktım ve kendi kendime düşündüm. Annesi gerçekten de mükemmelliyetçi biriydi. Rothy'nin bu haline bakılırsa, sanırım bu izlenimimde yanılmamıştım.

"Ben birkaç dakikaya geliyorum!"

Rothy'ye seslendim ve çöpleri tezgahtan alarak evden çıktım. Hangi çocuk böyle yaşamak isterdi ki. Her şeye rağmen böyle bir aileden kurtulduğu için şanslıydı.

Apartmanın önüne çıktığımda temiz havayı içime çektim. Bütün bu zorluklara rağmen yaşamayı seviyordum. Elimdeki çöplerle kaldırımda ilerlerken, çöp konteynerlarının önünde duran uzun boylu biri dikkatimi çekmişti. Jungkook'a çok benziyordu ama onun burada olması imkansızdı. Evi buradan çok uzaktaydı.

Farkında olmadan yüzünü gösterdiğinde elimdeki çöpler elimden düşmüştü. Artık Jungkook olduğuna emindim. Onu tekrar göreceğimi hiç sanmıyordum ama buradaydı.

Beni bu şekilde görmesini istemiyordum. Saçlarım dağınıktı ve oldukça salaş giyinmiştim. Telaşla karşıya geçtim ve çöp konteynerının arkasına saklandım. Bir süre herhangi bir hareketlenme olmadığında ağır hareketlerle ona doğru baktım. Elinde çöpler vardı ve konteynera boşaltıyordu.

Çöpleri boşalttıktan sonra arkasını döndü ve yürümeye başladı. Hızla kendimi toparladım ve konteynerın kenarından uzaklaştım. Az önce şaşkınlıkla yere düşürdüğüm çöpleri yerden aldım ve konteynera boşaltarak arkasından ilerledim.

Benim kaldığım apartmana girdiğinde bir süre duraklamıştım. Aynı apartmanda kalıyor olamazdık. Onun evi burada değildi ki? Belki de bir arkadaşı burada kalıyordu. Hemen telaşlanmamalı ve sakin olmalıydım.

Bir süre dışarıda bekledim ve yüzümü kapatmaya çalışarak içeri girdim. Hızla kenardaki dolabın arkasına geçerek yere çömeldim. Onu ne zaman görsem kalbimde anlam veremediğim şeyler oluyordu ve sürekli ona bakmak istiyordum. Yine aynı şeyler olurken dudaklarımı büzdüm ve ellerimle kalbime bastırdım.

"Gelmiyor musun?"

Bana seslenmiş olmamasını dileyerek yutkundum. Bunun için hazır olduğumu hissetmiyordum. Bir süre sessizlik oluşunca tedirgin bir şekilde asansöre doğru baktım. Eliyle asansörün kapanmasını engelliyordu ve tam da benim olduğum yere bakıyordu.

"Ah.. şey, geliyorum. Burada küpemi kaybetmiş olmalıyım o yüzden böyle burada duruyordum."

Konuştukça saçmalıyordum. Ayağa kalkarak yavaş adımlarla asansöre bindim. Onunla sürekli karşılaşmak bana iyi gelmeyebilirdi. Bu şey kalbim için riskli bir durumdu.

"Bir sorun mu var?"

"Hayır, sorun yok."

Gülümsedim ve hiçbir sorun yok gibi davranmaya çalıştım. Evet, ben cesur ve güçlü bir kızdım. Ancak Jungkook'la beraber olmak bende farklı etkiler bırakıyordu.

"Neden terledin? Hasta mısın?"

Elini uzatarak bana doğru yaklaştığında hızla başımı eğdim ve asansörün en köşesine geçtim. Bu çocuk bütün dengelerimi bozuyordu. Bu yüzden terlemiş olmalıydım. Yine de ısrarcı olmaya devam ettiğinde ciddi bir ifadeyle başımı kaldırdım.

"Yok! Gerçekten bir sorun yok. Lütfen öyle kal."

Şaşırmış bir şekilde yüzüme bakıyordu. Ben daha önce hiç böyle olduğumu hatırlamıyordum. O da daha fazla uzatmayarak elini indirdi ve geriye doğru çekildi. Geçen sessiz saniyelerden sonra beşinci kata geldiğimizde asansörden indi ve evine doğru ilerledi. Yeni taşındığım evin tam karşısındaki eve doğru ilerlemişti ve kapı şifresini girerek içeri girmişti.

Şaka gibiydi. Belki de arkadaşı burada kalıyordu. Hemen olumsuz düşünmemeli ve sakin olmalıydım.
Asansörün kapısı tekrar kapanırken tuttuğum nefesimi dışarı vererek kendimi yere bıraktım. Onunla asla ama asla yakın mesafede olmamalıydım. O gün kolumdaki yarayı sardığı günden beri bana iyi şeyler olmadığının farkındaydım.

FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Where stories live. Discover now