❥ Kırmızı Ay ve Yıldızlar ⊰

1.5K 158 31
                                    

Yıldızların altında yürüdüğüm bu gecede, avucumdaki yüzükle ve karnımın guruldaması eşliğinde yürüyordum. Bu gece dolunay yoktu ancak her gece beliren ayda bir gariplik vardı. Beyaz olması gereken ay kırmızıya bürünmüştü ve çevresindeki yıldızların sayısı çok daha fazlaydı. Sanki büyük bir olay olmuştu ve ben bunun farkında değildim.

Sokağın kenarından gelen tavuk kokusuyla düşüncelerime ara vererek gülümsedim. Gerçekten çok acıkmış olmalıydım. Karnım guruldamaya devam ederken kokunun geldiği yere doğru yürüdüm. İçeride tavuk satan kadının uyukluyor olduğunu fark ettiğimde durakladım. Hırsızlık yapılsa haberi bile olmayacak haldeydi.

"İyi misiniz?"

Omuzuna dokunduğumda sıçrayarak uyanmıştı. Telaşlı bir şekilde önündeki kızarmış tavuklara ve bana bakıyordu.

"Kusura bakmayın..."

Gün boyu çalışmış gibi görünüyordu. Hasta gibiydi ve ayakta yoldan geçenlere kızarmış tavuk satıyordu.

"Saat çok geç oldu. Bu saatte benden başka birinin olacağını sanmıyorum."

Mahcup bir şekilde başını eğdi.

"Anca vaktim oluyor."

Beni şikayet etmek için polis merkezine kadar götüren kadına kıyasla fazlasıyla sade giyinmişti. Her yerde bulunacak türden ince bir ceketi, bir de başına herhangi bir bezden sardığı çiçekli bir bandaj vardı. Maddi açıdan sıkıntı çektiği aşikardı.

"Ne kadar istiyorsunuz?"

Sorduğu soruyla düşünmeyi bırakarak kadına baktım.

"Ne?"

"Tavuk almayacak mısınız?"

"Ah.. evet. Bir kişilik hazırlayın lütfen."

Kadın tavuğu hazırlarken avucumdaki yüzüğe baktım. Hayat hiç adil değildi. Bana da hiçbir zaman adil olmamıştı zaten.

"Tavuklarınız."

Tavuk paketini tezgaha koyduğunda kokusu her yeri sarmıştı. Hızla çantamdan cüzdanımı çıkardım. Ancak aklıma gelen fikirle bir süre durakladım. Daha sonra avucumda gezdirdiğim yüzüğe tekrar baktım.

"Ahjumma, zengin olmak ister misiniz?"

"Efendim?"

Elimdeki yüzüğü kararlı bir şekilde tezgaha bıraktığımda şaşkın bir şekilde bana baktı.

"Ben.. ben bunu kabul edemem."

"Öyle mi? O halde almayın."

Cüzdanımı çantama koyarak fermuarını kapattım ve tekrar kadına baktım.

"Yüzüğü almamakta kararlıysanız şu kaldırımın kenarına falan bırakın. Siz almazsanız başkası alır. Kısacası, siz bilirsiniz."

Tavuk paketini sevinçle elime alarak yoluma devam ettim. Sevinçle elime aldığım tavukları yerken birden rüzgarın esmesiyle durakladım. Etrafta kimse yoktu. Ölümsüz olmama rağmen neden böyle irkilmiştim bilmiyordum.

Tavukları yemeye devam ederken birden yanımda beliren bedenle sıçradım. Jungkook'tu ve nefes nefese kalmıştı.

"Ne yapıyorsun? Beni mi takip ettin?"

"Hayır! spor yapıyordum."

Bu söylediğine tabiiki de inanmamıştım. Az önce yorgunluktan bitkin düşmüş adam gecenin bu saatinde spor için dışarı mı çıkmıştı? Bu durumun hiçbir inanılır yanı yoktu.

"Yer misin?"

Uzattığım tavuk paketinin içinden bir tane aldı ve yemeye başladı.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

Sorduğu soruyla bir süre düşündüm. Bugün çok şey olmuştu.

"Hmm.. tam olarak hangisinden bahsediyorsun?"

"Yüzük."

"Ha o yüzük... pahalı şeylere çok değer veriyor gibi görünüyordu. O yüzden almak istedim."

"Onu demiyorum... Neden o kadar değerli bir yüzüğü o kadına verdin?"

Az önce beni takip etmediğini söylemişti ama her hareketimi takip etmiş gibi bir hali vardı.

"Bilmem. Böyle değerli bir şeyin benimle kalmasını istemedim sanırım."

Kaldığım rezidansın önüne geldiğimizde durdum ve Jungkook'a döndüm.

"Artık sporuna kaldığın yerden devam edebilirsin."

Gülümseyerek arkamı döndüm. Tam gidecekken kolumdan tutarak beni durdurmuştu.

"Sana söylemem gereken bir şey var."

Söyleyeceği şey iyi bir şey miydi bilmiyordum. Yine de merakla yüzüne bakmaya devam ettim.

"Aslında buraya başka bir sebeple geldim."

"Ne oldu? Büyücüyle ilgili bir durum mu yoksa?"

"Evet. Az önce kaldığı yerde ölü bulundu."

"Ne?..."

Saçma ilerliyorum sanki ㅠㅠ
Herkese iyi geceler. ♥️

FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Where stories live. Discover now