❥ Kanlı Bıçak ⊰

1.2K 140 18
                                    

Para biriktirerek aldığım topuklu ayakkabılara bakarak, ne yapacağımı düşünüyordum. Daha hiç kullanmamıştım ve artık gözüme eskisi gibi muazzam gelmiyorlardı.

Ayakkabıları kutusundan çıkararak giydim ve bir süre aynaya baktım. Önceden her gün giydiğim bu tarz ayakkabılar, şimdi çok abartı gibi geliyordu. Eskisi gibi elbise giyinmeyi de bırakmıştım. Genelde eşofman giyiyor ve saçlarımı topuz yapıyordum. Neden bu kadar değiştiğimi anlayamıyordum.

Topuklu ayakkabıları çıkararak kutularına koydum ve elime alarak kapıya doğru ilerledim. Nedense spor ayakkabılar artık daha çok hoşuma gidiyordu. Hem rahatlardı hem de koşmak için uygunlardı.

O yüzden spor ayakkabılarımı giydim ve elimdeki kutuyla beraber dışarı çıktım. Topuklu ayakkabıyı aldığım yere iade ederek son kez üzerimdekilere baktım. Sanırım böyle rahat takılmak daha çok hoşuma gitmeye başlamıştı.

İade ettikten sonra dışarı çıkarak gökyüzüne baktım. Hava kararmıştı ve herkes evlerine dönüyordu. Ben de onlar gibi tekrar evime doğru ilerledim. Aslında tam yürüyüş yapmalık bir havaydı. Belki Jungkook'u çağırırsam bir süre parkta yürüyebilirdik.

Mutlu bir şekilde telefonu elime aldığımda kısa bir süre durakladım. Bunu yapmamalıydım. Onu en son gördüğüm an, en çok unutmak istediğim andı. Resmen bana teklif etmişti. Ona cevap vermemek için sürekli kaçıyordum.

"O zaman.. ben de tek başıma yürürüm."

Derin bir nefes aldım ve parka doğru koştum. Esen rüzgarın etkisiyle daha da ferahlamış hissediyordum. Yürümeye devam ederken karşıdaki bankta oturan adamı görmemle durdum. Bu adam üzerini dondurma lekesi yaptığım adamdı. Beni görürse yine sıkıntı çıkarabilirdi.

Bahçeye girerek ağacın arkasına saklandım ve tek başına oturan adama tekrar baktım. Cebinde bir şey vardı ve sürekli etrafına bakıyordu. Sanki birinin gelmesini bekliyordu.

Kafam karışırken adamın cebine odaklandığımda bıçağa benzer bir şey görmüştüm. Nefesim kesilirken hızla geri çekildim ve ağacın arkasına saklandım. Birazdan birine zarar verebilirdi ve bunu görmezden gelmek doğru değildi. Artık parkta ölen adam gibi görmezden gelemezdim. Yine aynı şeyleri yapmak istemiyordum.

Cebimden telefonumu çıkararak bir süre düşündüm. Jungkook'u aramakta kararsızdım. Tekrar adama bakmak için başımı ağacın arkasından çıkardığımda, artık bankta değildi.

Ayağa kalkarak ağacın arkasından çıktım ve etrafa baktım. Hemen hemen kimse yoktu. Korksam da banka doğru yürüyerek etrafa bakmaya devam ettim. Belki de ben ağacın arkasındayken uzaklaşmıştı. Koşar adımlarla yürüyerek etrafa bakmayı sürdürdüm. Saat geç olduğu için mi kimse yoktu bilmiyordum ancak park gittikçe daha da ıssızlaşmıştı.

Çalıların arkasına doğru ilerlerken karşılaştığım yaralı adamla irkilerek yere düşmüştüm. Sanki aynı sahneleri tekrar yaşıyordum. Sanki hayat beni tekrar sınıyordu. Ancak tek bir fark vardı, o da az önce aradığım adamın tam karşımda olmasıydı.

Elindeki kanlı bir bıçağı gördüğümde sanki donmuştum. Başımı kaldırarak adamın yüzüne baktığımda beni izlediğini fark etmiştim. Yutkunarak kendime gelmeye çalıştım ve düştüğüm yerden geriye doğru çekildim.

"Her insanın şahit olmaması gereken şeyler vardır..."

Hiçbir şey söyleyemiyordum. Telefonum en son elimdeydi. Arkalara düşmüş olmalıydı. Etrafta kimse yoktu. Muhtemelen bu olayın tek şahidi de bendim. Arkamda herhangi bir kanıt bırakmalıydım. Zor bir durumun içindeydim ancak mantıklı hareket etmeliydim.

Geriye doğru çekilmeye devam ederken elimle telefonu arıyordum. Birden elimde hissettiğim sertlikle durakladım. Parmaklarımı üzerinde gezdirdiğimde bu şeyin telefon olduğunu anlamıştım. Şimdi ihtiyacım olan tek şey zamandı. Bu yüzden elindeki bıçakla bana bakan adama doğru başımı kaldırdım.

"Benden başka şahit olmadığına emin misin?"

Sorduğum soruyla bana bakmayı bıraktı ve etrafa bakmaya başladı. Ağaçların olduğu bahçenin içindeydik, bu yüzden birinin bizi görmesi zor gibi görünüyordu.

Kısa bir süre sonra gülerek bana döndüğünde titrediğimi hissetmiştim. Yine de kendime gelmeliydim. En azından ses kaydını açmayı başarmıştım.

"Bu karanlıkta kim olur ki? Muhtemelen herkes sıcak yataklarında uyuyordur."

Yavaş yavaş elindeki kanlı bıçakla bana doğru yaklaşıyordu. Ses kaydının işe yaraması için onu konuşturmam gerekiyordu ancak titreyen bedenime engel olamıyordum. O an yere çömeldi ve yüzüme doğru baktı.

"Beni hatırladın mı?"

"Evet, sen o gün gömleği dondurma olan adamsın."

Gülerek başını kaldırdı. Çok eğleniyor gibi görünüyordu.

"Yoksa.. o adam gibi beni de mi öldüreceksin?"

"Ortada herhangi bir şahit bırakmamak gerekiyor. Bu durumda seni de ortadan kaldırmalıyım. Beni anlıyorsun değil mi?"

Elimle arkamda kalan toprağı kazmaya başladım. Bu süreç boyunca şüphe uyandırmamak için adamla konuşmaya devam ediyordum.

"Bunu neden yaptın?"

Bir süre kendi kendine düşündü ve elindeki bıçağa baktı.

"Bana yaptığı bazı yanlışlar oldu."

Tırnaklarımla kazdığım çukurun içine telefonu koydum ve tekrar üzerini kapattım. En azından olay yerini incelerlerken bu ses kaydı onlara yardımcı olabilirdi.

"Demek öyle..."

Adama doğru başımı kaldırdım ve olacakları düşündüm. Bıçağı bana sapladığında hayatımı kaybedebilirdim. En azından adil bir şekilde ölmüş olacaktım.

"Ölüm güzel midir ki?"

Mırıldanarak sorduğum soruya gülerek cevap vermişti.

"Merak etme, seni güzel bir şekilde uğurlayacağım."


FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Où les histoires vivent. Découvrez maintenant