❥ Kalp Atışları ⊰

1.4K 149 19
                                    

"Her şeyi anlatacağım. İstediğini sorabilirsin."

Jungkook ifademi almak için beni çağırmıştı. O an tırnaklarımla derime verdiğim zararın farkında bile değildim. Onun benden nefret etmesini hayal bile edemiyordum. Yine de her şeyi anlatmıştım. Parkta öldürülen adamı ve benimle olan alakasını. Her şeyi...

Jungkook bu cinayetin görüntülerini sakladığımı öğrendiğinde, artık gözlerime bakmamaya başlamıştı. Tam olarak korktuğum şey de buydu. Bu hayatta bana yakın olan tek kişiyi de kaybetmiştim.

"Neden bu kadar zaman bekledin?"

Gözlerine bakıyordum ancak o benden gözlerini kaçırıyordu.

"Bilmiyorum."

Verdiğim cevapla sinirli bir şekilde ayağa kalkarak hazırladığı kağıdı bana uzattı ve imzalamamı istedi. Bu süreç boyunca bir kez olsun gözlerime bakmamıştı. Bu durum neden bu kadar kalbimi acıtıyordu bilmiyordum.

Kağıdı imzaladığımda bana hiçbir şey söylemeden arkasını döndü. O zamanlar kendime kimseyi umursamayacağıma dair söz vermiştim. Peki şimdi neden böyle olmuştu? Neden Jungkook bana kızgın gibi davranıyordu?

Gün boyu bunu düşünmüştüm. Şimdi de parkta tek başımaydım ve karşımdaki temizlikçi kadının verdiği defterin yanışını izliyordum. Sayfalar birer birer tutuşarak küle dönüşürken gözlerim doluyordu.

"Sanırım kötü bir hayat seçmeliyim. Artık benden iyi bir insan olacağını hiç sanmıyorum."

Hava kararırken başımı kaldırdım ve gökyüzüne baktım. Göz alıcı gökyüzü yıldızlarla bürünmüştü ve sanki bu halimi gülerek izliyorlardı.

Defter tamamen küle dönüştüğünde yorgun bir şekilde ayağa kalktım ve kaldırımda yürümeye başladım. Kolumdaki yaranın hala geçmemesine bakılırsa artık tamamen sıradan biriydim. Ve bu hayatta ne gidecek bir evim, ne de tanıdığım biri vardı.

Markete girerek iki şişe bira aldım. Tek başıma içmek istemiyordum. Elimdeki bira şişelerine bakarak bir süre düşündüm. Hala Jungkook'a söylemek istediğim şeyler vardı. Ne olursa olsun onu son kez görmek istiyordum.

Polis merkezinden aldığım Jungkook'un ev adresine geldiğimde bir süre tereddüt ettim. Nasıl zile basacağımı ve sonrasında ne yapacağımı bilmiyordum. Normalde cesaretli olan ve canı ne isterse yapan biriydim ancak konu Jungkook olduğunda birden çekimser hale geliyordum.

Zile basmak için her parmağımı uzattığımda vazgeçiyor ve evden uzaklaşıyordum. Bu lanet olası hayatta ondan başka tanıdığım yoktu. Bu gerçekten berbat bir durumdu.

Son kez cesaret ederek parmağımı zile doğru kaldırdığımda kapı açılmıştı. Jungkook bana ve zile basmak üzere olduğum parmağıma bakıyordu.

Hızla kendime gelerek parmağımı indirdim ve elimdeki bira poşetini kaldırdım.

"Benimle son kez içer misin?"

Birkaç saniye afalladıktan sonra içeri girmem için kapının önünden çekildi. İçeri adım attığımda bir süre tedirgin olmuştum. Konuşmaya nereden başlayacağımı bilmiyordum. Onu takip ederek salona geçtiğimizde etrafı inceledim. Tıpkı kendisi gibi gösterişsiz ve koyu renklerle donatılmış bir evdi.

Jungkook sandalyeye oturduğunda ben de karşısına oturdum ve poşetteki biraları masanın üzerine bıraktım.

"Neden geldin?"

"Biraz konuşmak istedim."

Masaya koyduğum bira şişesinin birini eline aldı ve kapağını açarak önüme koydu. Ancak kendisi için bira almamıştı. Sanırım bana hala kızgın hissediyordu.

"Sen içmeyecek misin?"

Cevap vermiyordu. Yine de onun için bira şişesini açtım ve ağır hareketlerle önüne koydum. Bir süre bira şişesine ve bana baktı. Bakışları ciddi olduğu için biraz rahatsız olmuştum.

"Neden öyle bakıyorsun?"

"Sadece neden burada olduğunu anlamaya çalışıyorum."

Önüne koyduğum şişeyi eline aldı ve birden içmeye başladı. Bu kadar hızlı içmesi midesini rahatsız edebilirdi. Yine de sonuna kadar içmişti. Belki de benimle konuşmak istemediği için bir an önce bitirip kalkmak istiyordu. Bitirdiği şişeyi masaya bırakarak ayağa kalktığında kolundan tutarak durdurdum.

"Gitme, otur... Sana sormak istediğim şeyler var."

Bir süre tereddüt etti ancak söylediğimi yaparak oturdu.

Gergin bir şekilde önümdeki bira şişesinde parmaklarımı gezdirirken, bir süre söze nereden başlayacağımı düşündüm.

"Jungkook, biz hala arkadaş mıyız?"

"Hayır, ben seni hiç arkadaş olarak görmedim."

Hızlı yanıt vermesi beni daha da geriyordu. Beni hiç arkadaş olarak görmediyse, bu benden nefret ettiği anlamına mı geliyordu?

"O zaman... benden nefret mi ediyorsun?"

"Ben senden hiç nefret etmedim."

Oluşan bu garip hava ile yutkundum. Polis merkezinde hiç gözlerime bakmayan adam, şu an tamamen bana odaklanmıştı.

"Neden bana vurmak istiyor gibi bakıyorsun?"

"Ben sana hiçbir zaman öyle bakmadım."

"Şu an öyle bakıyorsun ama! Ayrıca neden her söylediğimin aksini söylüyorsun? Çok garipsin cidden. Gidiyorum ben."

Belki de buraya hiç gelmemeliydim. Rahatsız bir şekilde ayağa kalktım. Neden her kötü hissettiğimde kendimi bu adamla buluyordum bilmiyordum.

"Kalacak yerin var mı?"

Kapıdan çıkmak üzereyken sorduğu soruyla durakladım. Hiçbir sıkıntı yokmuş gibi ona dönerek iyiymiş gibi davrandım.

"Şaka mı yapıyorsun? Tabiki de var!"

Aslında yoktu ve yalan söylemiştim. Kaldığım ev ipotek altına alınmıştı ve geri dönecek bir evim bile yoktu. Bunu biliyor olmalıydı. Hızlı bir şekilde dışarı çıktım ve tuttuğum nefesimi dışarı verdim. Şimdi daha iyi hissediyordum. Son zamanlar onunla olduğum anlarda sürekli geriliyordum.

Jungkook'un evinden oldukça uzaklaşmıştım. Hava oldukça kararmıştı ve bir an önce kalacak bir yer bulmam lazımdı.

Kaldırımda düşünceli bir şekilde yürürken, arkamdan gelen adım sesleriyle irkildim. Biri beni takip ediyordu sanırım. Yutkunarak adımlarımı hızlandırdım. Yine kime ne yapmıştım merak ediyordum.

Gergin ve hızlı adımlarla yürümeye devam ederken birden kolumdan tutulmasıyla çığlık atarak geri çekildim. Jungkook'tu ve endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. Onu gördüğümde sinirle kolumu kendime çektim.

"Delirdin mi!? Korkuttun..."

Elim kalbimdeydi ve sakinleşmeye çalışıyordum. Tam o sırada karşıma geçti ve sinirli bir şekilde bağırmaya başladı.

"Gidecek bir yerim yok desene! Neden yalan söylüyorsun?"

"Neden bana hep bağırıyorsun!?"

Cevap vermeyerek elimden tuttuğunda ne yapacağımı bilememiştim. Dakikalardır sakinleşmeye çalışırken bir de elimi tutmuştu. Sanırım gerçekten ölmemi istiyordu çünkü kalbim deli gibi atıyordu. Sanki aldığım nefes kalbim için yetersiz geliyordu.



FULL MOON  ❥ LisKook ⊰Donde viven las historias. Descúbrelo ahora