Dayanamayıp bağırdım karşımda boş atan ite.

"Bize maval okumayı kes de karımı ver artık"

"Aaah ayıp oluyor ama vallahi bu kadar erken bırakmam sizi"

"Neyse durun devam edeyim ben. En son o çocuğun kim olduğunu açıklıyordum dimi. Biliyor musunuz o çocuk kim"dedi yüzünü yüzüme yaklaştırarak.
"O çocuk Emir"

Kendi adını duyan Emir bir kabustan uyanmış gibi irkilerek adını söyleyen adama bakti.

"Yalan, yalan söylüyorsun"

"Kesmeden dinleyin"diye bağırdı silahın namlusunu bize doğrultarak.

"Evet yanlış duymadiniz. O çocuk Emir ama asıl olay o değil bu daha çerez. Öz babası daha da şaşırtıcı zannedildiği gibi Yağız Aratta değil. Ama en şaşırtıcı olan ise o iki kardeş."

"Emir"dedi şimdi de ona yaklaşarak. "Öz babanın kim olduğunu öğrenmek ister misin?"

"Kes artık şunu seni dinlemek istemiyorum daha fazla"

"Dinlemezseniz Su'yu bırakmam"deyince "Emir"dedim uyarı dolu bir sesle.

"Senin öz baban Vural Sayel."

Ne! Su'yun babası mı? Çok saçma her şey.

"Peki madem bunların hepsi doğru. Sen nerden bil-"

"Biliyorum işte orasını karıştırma, şimdi en önemli noktaya geldik. Bu melek gibi adamın kardeşi kim tahmini olan?"

İkimizden de ses çıkmayınca "anlaşıldı onu da ben söyleyeyim"dedi.

"Vural amcacigimizin kardeşi olan adam Yağız ARAT. Nami diğer Yağız Sayel"

Olay ne ara bu kadar karmaşık bir hal aldı bilmiyorum ama labirent gibi bir çıkmaza düşmüş gibi hissediyordum.
Herşey bir kördüğüm gibi içice girmişti ve bu adam bu hikayenin neresindeydi?

"Tüm bu anlattıkların doğru mu?"

"Benim yalanla isim olmaz Ateş bey. Ne bildiysem onu anlatırım. Ama bitmedi. Hiç merak ettiniz mi ben size niye böyle bir şey yaptım diye. Sırf Su beni bıraktı diye mi? Tabi ki değil"

"Bu adam yani Yağız ben 17-18 yaşlarında iken gözlerimin önünde anneme tecavüz etti. "

Sinirlenmiş, gözleri dolmuş, boğazı düğümlenmişti. Emirle göz göze geldik fakat sadece sustuk.

"Aklımı yitirdim. Gerçek anlamda. Tedavi gordum olmadı, ilaç aldım yaramadı. Her şey her saniyesiyle gözümun önündeydi. Taa ki 3 yıl öncesine kadar. Bir tek ben acı cekmemeliyim diye düşündüm. Suçlu olan babamdı bizi öyle bir adam ile muhattap ettiği için ve bunun bedelini masum olan ben ve annem ödedik. Bize bu acıyı yaşatan da acı çekmeli dedim. Bizzat ona değil ama sevdiklerinden başladım. Emir hafızasını kaybettiğinde ona babasının o adam olmadığını söyledim tabi bir başka kişi aracılığıyla. Yagizin onun amcası olduğunu söyledim. Bunu söyleyen kisi de Yagizin adamı olduğu için Yağız da kendi adamı gibi kullandı onu. Sana ajan olarak gönderdi falan filan. Daha fazlasını istedim araştırdım ve az önce size anlattığım şeyleri öğrendim ve kendime kurban olarak en masumunuz olan Su'yu seçtim. Su'yun da babasının da günahsız olduğunu daha sonra öğrendim fakat vazgecemezdim artık. Bir yola bas koymuştum bir kere. Su'yun beni sevmemesi daha da istekli hale getirdi beni bu intikam konusunda. Onunla evlenip hayatını karartacaktım fakat olmadı Ateş geldi aldı onu benden sonra tekrar kafam attı. İlaçlar kullanmaya başladım fakat yine soğumadı yuregimde ki kor.

Duraksadı. Arkasında duran adama Su'yu getirmesi için işaret verdi.
Az sonra Su'yu önümde diz çöktürüp silahı ensesine dayadi. Karımı o halde görünce debelenmeye başladım ama sonuç yine hüsrandı. Kurtulamiyordum adamlarından. "Su"dedim. "Meleğim merak etme kurtulacağız burdan. Kurtulmasak bile ya birlikte öleceğiz ya da birlikte."hayatımda ilk defa toplum içinde ağlıyordum ben. Bu adam deliydi. Bana da karimada istediği zararı verebilirdi.

"Kesin şunu"dedi silahı karimin ensesine daha da bastırarak. Bitmedi anlatacaklarım.

"İlaçlar da ise yaramayınca böyle bir plan kurdum. " O sırada elinde silahla içeri Yağız girdi.

"Gençleri bırakacaksın. Hemde hepsini"
Ortamda ki kasvetli havayı dağıtan ağır silah sesiyle irkildim. Ne oldu? Kim kimi vurdu?

Gözlerim isteksizce kapandı ve goz kapaklarımın içinden geçti tum hayatım bir film şeridi gibi. Su'yla ilk çarpışmamız, hastanede annemle karşılaşması, kimliğini bende unutmasi, ayağına taktigim o halhal, Karadenizde ki o ilk gün, hamile olduğunu öğrenmem derken kurduğum babalik hayalleri...
Bunların hiçbiri bitmemeliydi. Bizim hikayemiz yarim kalmamalıydı.
Umutların tükendiği yerde yesermisti bizim aşkımız kırılmış gururlarin parcalari icinde tutundu hayata ve en az aşkımız kadar güçlü bir meyve verecekti bize bu aşk.

Ardından bir silah sesi daha işitti kulaklarım icinden cikan kör kurşunun kime isabet ettiğini bilmeden. Fakat solunda meydana gelen bir sızı ele veriyordu kendisini. Beyninin içinde ki uğultular anlatmaya çalışıyordu bir şeyler. Cesaretimi toplayarak actim gözlerimi ve gözlerim yere düşen beden ile hezeyana uğradı. Ayaklarımın altına düşen beden ruhumu kemirdi. Siyah elbisesi kanlar içinde kalmış bir şekilde öylece ayaklarımın altında duruyordu yüreğimde sevdiğim kadınım. O an bir vaveyla daha koptu yuregimde. Gök gurlemeye başladı içimde, sadece içimde değil bu dört duvarın dışında da çakmıştı o şimşekler. Beynim ve kalbim durmuştu aynı anda. Dünya da durdu. Dönmeyi bıraktı sanki. Kuşlar da uçmayı ve ötmeyi bıraktı, bize kulak kesildiler. Tüm yer gök, dağ tas şahit olmuştu aşkımıza. Helalim olmadan bakamamistim sevdiğimin gözlerine onu da gormus ve bilmişlerdi. Masumluginu katmıştı bana onu da görmüşlerdi. Beni hakiki musluman yapmıştı. Onu da görmüşlerdi. Hem İstanbul'un 7 tepesi hem Karadeniz'in hırçın dalgaları...
Velhasıl bizim aşkımızın şahidi çoktur azizim.

Bir silah sesi daha işitti kulaklarim. Acı kavramı anlamını kaybetmişti bedenimde. Ruhumda ki yaradan sonra neydi ki bana geenbir kurşun yarası. İşler miydi sevdiğimden sonra yediğim kurşunun acısı. Bana gelmişti bu demir tabanca içinden çıkan yolunu kaybetmiş o kurşun. Acıyı hissetmiyordum ama ben çünkü kalbime isabet etmişti sadece onu fark ediyordum. O an anladım ki ölüm acısından daha ağırdı sevdiğim kadının acısı. Onu hissetmiş ölümü hissetmemistim. O yarada yıkılmış bu yarada hissetmemistim. Bende yere yığıldım vücudumda ki son demler de tükenince. Ellerim helalimin elleri üzerine düştü. Sicacikti tıpkı yüreği gibi. Sıkıca tuttu elimi Ali'm dedi o yüreğime işleyen sesi. Bitiyordu her sey. Henüz başlamışken bitiyordu. Hiçbir kargaşayı duymuyordum artık bende.
Seni seviyorum yeşil gözlü yarim diyebildim son bir kac ayımı tum ömrümden daha güzel geçirmemi sağlayan o kadina.

Ve dinledim o sesi... Sessizliği...
Ölümün getirdiği sessizliği...
Ölümün verdiği acizliği...
Gözlerim karanlık bir alemde yolculuğa dalarken artık hiçbir şey hissetmiyordum.
Çünkü ben artık yaşamıyordum.

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin