|33|•Vicdan

24.3K 841 78
                                    

Gecenin karanlığı, Ay'ın şavkında dans ediyordu. Gökyüzü berrak, temizdi. Kütleler halinde gökyüzünü kaplayan yıldızlara hayranlıkla bakmaktan kendimi alamadım. Bina yığınlarının arasında yaşamaktan başımı kaldırıp da semayı izlemeyi nicedir unutmuştum.

Yol, altımızda akıp giden bir nehir gibiydi. Saat, gece yarısını çoktan geçmişti. Oldukça engebeli, taşlarla dolu yolda sarsılarak ilerliyor, arada bir arabanın ihtiyar bir adam gibi çıkardığı sesleri dinliyorduk. Kafamı camdan dışarı yaslamış dinginlik dolu etrafı gözlüyor, gözlerimin önünde birer hayalet gibi belirip kaybolan ağaçları izliyordum. Dümdüz ilerleyen, arada bir sağa bir sola doğru kıvrılan yolda bizden başka kimse yoktu.

Yiğit arabayı sürüyordu. Umut, hemen yanındaki yolcu koltuğunda kollarını birbirine bağlamış, yüzündeki huzursuz ifade ile uyukluyordu.

Bense kırgındım. Yiğit'le bu sabah ettiğimiz kavgadan sonra tek kelime etmemiştim. Etmeye de niyetim yoktu.

Sabah her şey güzel gidiyordu esasında. Uyanmış, onu yanımda bulamamıştım. Benim için yatağın kenarındaki komodine temiz kıyafetler koymuş, üzerine kahvaltıyı hazırlayacağına dair bir not bırakmıştı. Uzun süredir banyo yapmadığım için kokarcaya dönüştüğümü bu nedenle duş almam gerektiğini biliyordum. Bu yüzden benim için bıraktığı kıyafetleri ardımda bırakıp banyoya ilerlemiş ve güzelce yıkanmıştım. Bu öylesine iyi gelmişti ki anlatamazdım. Benim için bıraktığı siyah kazağı ve kot pantolonu hızlıca üzerime geçirmiş, ayağıma giydiğim yumuşacık, yünlü çoraplarımla çok beklemeden aşağı inmiştim.

Mutfaktan gelen sesler dikkatimi çekerken adımlarımı yavaşlatmış, kulak kabartmıştım. Umut'un kızgınlık dolu sesi öylesine azdı ki duymakta zorlanıyordum.
"Bu yaptığın doğru değil abi." demişti öfkeyle.
"Doğru ya da değil, olması gereken bu." diye yanıtlamıştı onu Yiğit. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum ama bir anda mutfaktan sinirle çıkan Umut ile göz göze gelmiş anlamaz bakışlarımı üzerine dikmiştim. Umut, bir şey söylemek ister gibi dudaklarını aralasa da ardından kapıda beliren Yiğit'e göz ucuyla bakmış aynı öfkeyle kapıyı çarpıp dışarı çıkmıştı.

"Ne oldu?" diye sormuştum Yiğit'e. O ise sorumu duymazdan gelip "Kahvaltı yapalım, birazdan çıkacağız." demişti.

Duyduklarım ile birlikte şaşkınca yüzüne bakmıştım. Lakin ciddiydi. Beni ardından bırakıp mutfağa girmişti.

Uzun süre sessiz kalmıştı. Ona dünle ilgili, nereye gideceğimizle ilgili bir ton soru sorsam da beni duymazdan gelip çayını yudumlamıştı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sormuştum milyonuncu kez. O ise "kahvaltını yap. Vakit geçiyor." diye beni yanıtlayıp mutfaktan çıkmıştı.

Sinirden ağzıma tek lokma koymazken aradan geçen yarım saat sonra gelip tekrar bana bakmıştı. Bir şey yemediğimi görünce bir de onun için tartışmıştık.

Kısacası arabaya binene kadar sürekli bir didişme içindeydik. Şimdi ise sessizce arabayı sürüyor, kontrollü bir şekilde yolu izliyordu.

Umut'la neredeyse hiç konuşmamıştı. Umut'un da ona tripli olduğunu biliyordum. Ne için tartıştıklarını bilmesem de Umut'un boş yere böyle olmadığını biliyordum. İçimde hoş olmayan bir his vardı. Yiğit her ne planlıyorsa bu asla hoşuma gitmeyecek gibi geliyordu.

Üzerimdeki kabana iyice sarındım. Yola çıkalı birkaç saat olmuştu kanımca. Her nereye gidiyorsak aşağı doğru ilerlediğimiz kesindi çünkü yola çıkarkenki yoğun kar tabakası gittikçe küçülmüş, yol kenarında ufak tefek kümeler şeklinde izler bırakmıştı. Kızıl toprağı görebiliyordum. Arabanın içi, ilk yola çıktığımız kadarki soğuk değildi. Aslında klima çalışıyordu lakin aşağı indiğimizden olsa gerek ılıklık yerini yavaştan sıcağa bırakmıştı.
Yine de üşüyordum. Banyo yaptığım için diye düşündüm içimden. Burnumun ucu kızarmıştı. Arabanın içi karanlıktı. Lambaları açmak istesem de karanlığın daha güvende hissettirdiğini varsayarak vazgeçtim. Bomboş yol, arabanın fenerleriyle aydınlanmıştı. Yiğit'in direksiyonda elini görebiliyordum. Siyah kayışlı bir saat takmıştı lakin saatin kaç olduğunu göremedim. Onun yerine arabanın saatine bakmak için yerimde doğruldum. Ufacık hareketimle birlikte Yiğit gözlerini dikiz aynasından bana dikti. Yorgun göz altlarının koyuluğu düne nazaran daha iyi görünüyordu. Bakışları, gözlerimde takılı kaldığında yerimde öylece kaldım. Hareket edemiyordum. Bakışlarının kıskacından kurtulmak istesem de kendimi ona bakmaktan alamıyordum.

Özel 'Asi'stan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin