|15|•Sevgilim Ol

66.3K 2.2K 317
                                    

Yiğit beni gördüğünde ayağa kalktı. Kaşlarını çatarak yüzüme baktığında umursamayıp koltuğa oturdum. Elimdeki dosyaları masaya koyup ifadesiz bir şekilde yüzüne baktım.
"Hoşgeldiniz Yiğit Bey."
"Hoşbulduk." dedi ve afallamış bir şekilde yerine oturdu. Murat yanımdaki koltuğa oturduğunda Yiğit'in bakışları aramızdaki az mesafeye kaydı. Kaşları mümkünmüş gibi biraz daha çatıldığında sinsice sırıttım.
"Merhaba ben Lale Taner, Yiğit Bey'in yeni asistanıyım." Tiz sesi duyduğumda içimdeki öfke artarken Yiğit'in bitişiğinde oturan sarışın kadına baktım. Ne kadar itiraf etmek istemesem de kadının güzelliği inkar edilemezdi.
Bana uzattığı ele kaydı gözlerim. İstemeye istemeye sıktığımda yapmacık bir şekilde gülümsedim. Aramızdaki o negatif enerji belirgin bir şekilde ortadaydı.
"Ben Hazel Abacı. Murat Bey'in asistanıyım." o da yapmacık bir şekilde karşılık verdi.
"Memnun oldum."
"Ben pek olmadım ama." diye mırıldandım. Anlamamış bakışlarla bana baktığında "Efendim?" dedi.
Zoraki gülümsemeye çalıştım.
"Ben de memnun oldum." Elimi hızlıca avuçlarından çektim. Elimi yıkama isteği ağır basmaya başladığında derin bir nefes aldım.

Saçmalama Hazel.

Murat'ın büyülenmiş bakışlarla Lale'ye baktığını gördüğümde dirseğimle karnını dürttüm. Biraz sert bir şekilde yapmış olmalıyım ki acıyla inledi. Yiğit'in yüzündeki alaycı sırıtış doğrudan Murat'ı hedef almıştı. Hadi ama bu kadının özelliği neydi de Yiğit gibi bir adamı bara götürmüş, Murat'ı da anında büyülemişti?

Güzel olduğu için olabilir mi?

İç sesim bir kez daha benden yana olmazken gözlerimi devirdim.

Hah, ben daha güzelim.
Derin bir nefes aldım.

Tabi canım. Ne demezsin?

"Ben de Murat. Memnun oldum." Uzattığı eli zarifçe sıktığında gözlerimi devirdim. Yiğit'in gözlerini üzerimde hissetmeme rağmen karşılık vermedim. Murat büyülenme işini sonraya bırakıp Yiğit'e baktı. İfadesi sertleşirken bana olanlardan dolayı böyle davrandığını anlamam uzun sürmedi. Ona olanları tam anlatmamıştım. Omar Abdullah olayından dolayı böyle davrandığımı sanıyordu. Evet onun da payı vardı ama asıl olay şu an yanında oturan yeni asistanıyla barda takılmış sonra da kapıma dayanmış olmasıydı.
Boğazımı temizleyip bakışlarını üzerime çekmeye çalıştım. Bana baktığında kaşlarımı kaldırıp indirerek yapmamasını işaret ettim. Bir huzursuzluk çıkmasını istemiyordum. Bu iş önemliydi. Ayrıca karşımızda manyak biri oturuyordu.
İşi her an bozabilecek bir manyak.

"Sorun nedir Yiğit Bey." Murat'ın konuşmaya bu kadar sert başlamasını beklemiyordum açıkçası.
"Sorun sizsiniz Murat Bey." Yiğit'in hafif sesle mırıldanmasını bir tek ben duymuş olmalıyım ki kimse şaşkınca dönüp de ona bakmadı.
"Anlamadım?" dedi Murat. Anlamamasına içten içe sevinirken öfkeyle Yiğit'e döndüm.
"Ortaklarımdan biriyle aramda bir sorun var. İşi mahkemeye kadar götürmeyi seçti. Benimle savaşmak istiyor lakin her konuda haklı olan benim." Yiğit sinirle çenesini sıktı. Bu durum onu sandığımdan daha da çok sinirlendirmiş olmalıydı.
"Neden haklı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Murat'a ciddi olup olmadığını sorarcasına gözlerimi çevirdim. Ne yapmaya çalışıyordu Allah aşkına? Derdi neydi?
Yiğit oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandı.
"Ortağımın kendisini haksız çıkaracak işler yaptığını biliyorum." dedi sert bir ses tonuyla. Ortamın daha fazla kızışmaması için konuşmayı ben devraldım. Yiğit ile fazla muhatap olmak istemesem de yapacak bir şey yoktu.
"Biraz daha açık konuşabilir misiniz Yiğit Bey? Bahsettiğiniz kişi kim?" dedim sakin bir şekilde. Sesimi yumuşak tutmaya çalışıyordum ama elimden gelen buydu. Soruyu benim sormuş olmamla birlikte çatılan kaşları yerini yumuşak bir ifadeye bıraktı. Sanki onunla konuştuğum her kelime onu mutlu ediyordu. Bana şu anki bakışı eline şeker verilmiş bir çocuktan farksızdı.
"Sizin de iyi tanıdığınız biri Hazel Hanım. Omar Abdullah." bakışlarım bir süre Yiğit'in yüzünde asılı kaldı. Bir süre elimi kolumu nereye koyacağımı bilemedim. Onun adını duymam bende iyi bir etki yaratmamıştı. Ne kadar saklamaya çalışsam da ne kadar inkar etmeye çabalasam da Omar Abdullah'ın ismi bile beni korkutuyordu. O adamla bir daha değil yüz yüze gelmek, tesadüfen yanımdan geçmesini bile istemiyordum.
"O-Omar Abdullah'ın ne gibi işleri var?" sesimin titremesine engel olmamıştım. Korkumun gözlerimden okunduğunu, Yiğit'in elini yumruk haline getirmesinden anlamıştım. Sakin olmak adına derin bir nefes aldım.
Asistanı Lale, elindeki dosyayı bana uzattı.
"Hepsi burada yazıyor."
Titreyen ellerimi gizlemeye çalışsam da dosyayı almaktan başka çarem yoktu.
Lale'nin uzattığı dosyayı almak için elimi uzattığımda Murat benden önce davrandı. Ona minnetle baktım. Yiğit'in gözleri bu defa ellerimdeydi. Çenesi sinirden kaskatı kesilmiş, gözlerinin rengi koyulaşmıştı.
Yaşadığım şeylerin gözlerimin önünden geçmesine engel olamıyordum. Yemekte yaşananlar, onunla buluşmam, Yiğit'in bana yaptıkları zihnimden çıkmıyordu.

Özel 'Asi'stan Donde viven las historias. Descúbrelo ahora