|27|•Kaçış

38.4K 1.1K 19
                                    

Bölüm Şarkısı: BTS-The Truth Untold.

•••

*Hazel.

"Vay, vay, vay. Bakın burada kimler varmış? Mehmet Bey çok sevinecek."

Duyduğum sesle birlikte bakışlarımı Yiğit'ten çektim. Bir grup siyah takımlı, irice adam bize bakıyordu.

"Osman Ağabey?" dedi Yiğit şaşkınca. Yüzündeki ifadede şaşkınlıktan çok üzüntü var gibiydi. İhanete uğramış gibi. Bu ifadeyi kendimden biliyordum. Her aynaya baktığımda bu ifade karşılıyordu beni.

"Ağabey?" dedi tekrar. "Sen nasıl.."
Adının Osman olduğunu öğrendiğim, diğerlerinden daha yaşlıca ve kıdemli görünen adam bize doğru bir adım attı.

"Yiğit'im?" dedi adam, sesindeki alay tınısıyla birlikte. Küçük bir kahkaha atıp elindeki silahı bize doğrulttu. Bir çığlık dudaklarımın arasından izinsiz kaçtığında Yiğit elimi sıkıca tuttu. Beni arkasına alıp önüme siper olduğunda gözlerimin dolmaya başladığını hissediyordum.
"Ben sana güvenmiştim." dedi Yiğit. Söylediklerinden tek bir şey bile anlamamıştım.
"Üzgünüm." dedi Osman. Ama sesinin tonunundan ve dudağının kenarında duran o hoş olmayan gülümsemeden üzgün olmadığı ortadaydı.

Korkudan ölecek duruma gelmiştim. Yüreğimin çırpıntısı sokağın ortasında yankılanacak kadar gürültülüydü. Bize bir silah doğrultulmuştu ve biz öylece oraya mıhlanıp kalmıştık.

Osman bize bir adım daha attı. Benim adımlarım gerilerken Yiğit olduğu yerde kaldı. Elini çekiştirip dikkatini çekmeye çalıştım ama bir tepki vermedi. Şu an transa girmiş gibi bir hali vardı. Ve hemen kendine gelmesi gerekiyordu.

"Yiğit?" diye fısıldadım sessizce. "Kendine gel." Ama söylediklerim bir işe yaramadı. O hâlâ öylece yerinde duruyordu.

Adam bir adım daha attı. Aramızdaki mesafe neredeyse kısalmıştı. Arkada duranlar ise Osman denen adamın arkasını kolluyordu. Sanki bir şey yapabilecekmişiz gibi.

"Zorluk çıkarmadan bizimle gelirseniz ikinizin de canı yanmaz."

Kalbim duracak gibiydi. Olayın şoku hâlâ üzerimdeydi. Bu olayı çözecek kişinin benden başkası olmadığını anlamıştım.
Yiğit'in elini sıkıca tuttum. Gücümün yetmesi için Allah'a yalvardım ve Yiğit'i adeta arkamda sürükleyerek tüm gücümle koşmaya başladım.

İlk birkaç saniye Yiğit tepki vermese de sonunda kendine gelmiş olacak ki adımlarıma uyup koşmaya başladı.

Bir silah arkamızda patladı. Tökezleyip yere düşecekken Yiğit belimden tutup dengemi sağlamama yardım etti ve öne geçerek beni arkasından sürüklemeye başladı.

Tüm gücümle koşuyordum. Adamların adım sesleri arkamızda yankılanıyordu ve bize çok yakın olduklarını anlayabilmiştim. Bizden kat be kat güçlüydüler. Ve biz silahsızdık.

Ne kadar koştuğumuz hakkında bir fikrim yoktu. Ama çok uzun bir süre olduğunu artık koşmaktan uyuşan ve yanan bacaklarımdan anlayabilmiştim.

Kalbim hızla çarpıyordu. Ciğerlerim nefessizlikten patlayacak gibiydi.
Yiğit, elimi sıkıca kavrayıp daha hızlı koşmaya başladığında artık durmak istiyordum. Gözlerimden yaşlar boşanıyor, görüş açımı bulanıklaştırıyordu.

Yokuş aşağı bir sokağa saptık. Adamların adım sesleri uzakta yankılanmaya başladığında Yiğit, açık olan bir apartmanın içine girerek beni de ardından çekiştirdi.

Nefes nefeseydik. Bacaklarımı hissetmiyordum. Kendimi yere atıp soluklanmaya çalıştım. Yiğit de yere eğilmiş nefes almaya çalışıyordu.

Özel 'Asi'stan Where stories live. Discover now