¦ 10 ¦

1.2K 119 141
                                    

02.04.2020

Bol bol okumalar ❤️
Bol bol yorumlar ❤️

- Yoksa onu seviyor musun? sorabildi sadece Slytherin binanın müdürü.

Işte sonunda Severus Snape söylemişti. Draco'nun odasına gelirken, kararsızdı. Tam olarak ne yapacağını ve ne diyeceğini bilmiyordu. Hatta buraya doğru gelirken kararsız olmasına rağmen, gönlü yine de bunu sormamaktaydı. Vaftiz oğlunu tanıyordu. Çapkın olduğunu da biliyordu. Slytherin Prensi olduğunu da biliyordu. Kızlarla oynadığını da biliyordu. Draco'nun cevabını bekliyordu...

- Ben bir safkanım ! Ben bir Malfoy'um ! Bulanıklarla işim olmaz benim ! Bunu bana sormaktan utanmıyor musunuz? Bunu bana nasıl yakıştırırsınız ? diye seslendi Draco.

- O zaman revirede ne işin vardı ha?

- Bu sizi hiç ilgilendirmez!

Draco usanmıştı bile bu konuşmadan.

- Hem vaftiz baban ve hem profesörün olarak bu tabiki de beni ilgilendirir! Severus Snape sinirlenmeye başlıyordu, sinirlenmemesi gerekiyordu ama elinde değildi.

- Tekrar söylüyorum : bu sizi ilgilendirmiyor! Işlerime karışmayın.

- Bana bak Draco, gençsin, kızlar seni beğeniyor...

- Bunları biliyorum diyerek Severus'ün sözünü kesti Draco.

- Bu konuda benimle ciddi ol! Kızlar sende ne buluyor bilmiyorum ama Hermione Granger'i sevmiyorsan, onunla sadece diğer kızlar gibi oynamak istiyorsan, karşında beni bulursun diye tembihledi Snape.

- Dediğim gibi, bu sizi ilgilendirmez. Hem siz niye onu bu kadar koruyorsunuz?

- Kendime göre nedenlerim var! Sana bunları da açıklamak zorunda değilim Draco.

- Ben ne yaptığımı gayet iyi biliyorum. Artık konu kapanmıştır. Odamdan çıkar mısınız Profesör? Üstümü giyinmem lazım da... Bir türlü müsaade etmiyorsunuz.

- Gözüm üzerinde Draco, haberin olsun! dedi Severus ve kapıyı çarparak odadan çıktı.

Odadan çıktığında Pansy ortaklıklar da gözükmüyordu. Bu kız çok aptal diyerek oradan ayrıldı.

~~~

Nisan sonu yaklaşmıştı. Bahar gelmişti. Hogwarts'ın bahçesinde öğrenciler daha yeni yeni güneşin o sıcak ışıklarından yararlanıyordu. Çiçekler de teker teker açıyordu.. Hermione, Draco'yu fazla ortalıklarda görmüyordu. Neden yok, niye hiç karşılaşamıyoruz, dersler hariç? Diye kara kara düşünüyordu. Oysa ki revirede beraber çok güzel vakit geçirmişlerdi. Ama artık yüzüne bile bakmıyordu... Hermione niye bu kadar üzülüyordu, kendiside bilmiyordu aslında. Belki de sadece Draco'ya alışmıştı ve kehanet var diye bir şekilde bir konu hakkında bağlılar. Bu kehanetten dolayı ortak yönleri var.

Arada Hermione tek başına Dumbledore'un ofisine gidiyordu. Kehanet hakkında hem daha fazla bilgi aktarmak ve hem öğrenmek için gidiyordu. Dumbledore, Draco'yu kaç kere bürosuna çağırmasına rağmen genç oğlan, bu çağrılara cevap vermemişti ve gelmemişti. Hermione'nin ümidi günler geçtikçe tükeniyordu. Bu kehanet tek kişiyle çözülecek bir şey değil, Draco ihtiyacı vardı. Fakat genç Slytherinli'nin pes etme gibi bir durumu vardı sanki.. Usanmış olabilir diye düşünüyordu Hermione. Çünkü aslında kendisi de usanmıştı. O kadar araştırmasına rağmen, Dumbledore'a rağmen yeni bilgiler bulamıyordu, çözemiyordu. Çaresiz hissediyordu kendisini. Ne yapacağını artık bilmiyordu. Harry yardım da etmişti. Oda hiç bir şey bulamamıştı. Gerekli olan güçlere gelince, ortalıkta gözükmüyorlar. Hermione kendini farklı hissetmiyor. Ne olduğunu bilmediğinden olabilir diye düşünüyordu. Belki var ama fark etmedi... Ama güç nasıl belli olmaz?

Deep Darkness [DRAMIONE] Where stories live. Discover now