☘️23☘️

5.7K 363 106
                                    

Art arda patlayan silah sesleri elimdeki silahın düşmesine ve benim, ellerimi kulaklarıma kapatmama neden olmuştu.

Gözlerim etrafa bakıyordu. Fakat, hiçbirşeyi algılayamamıştım. Gözlerimin önü kararmıştı.

"Lisa!" dedi jungkook beni sarsarak. O, omuzlarıma koyduğu parmaklar ile beni güçlüce sarsıyor ve beni kendime getirmeye çalışıyordu.

Elleri ile yüzümü avuçladı ve, "Bak ben iyiyim birşeyim yok!" dediğinde benim gözlerim yavaşca yüzünde tur atmıştı. "Lisa, kendine gel!" dediğinde beni dahada güçlü sarmıştı.

Ben ise, polislerin geldiğini daha yeni fark ediyordum. Sehun ise o, vurulmuştu. "Lisa bak ben buradayım güzelim." dediğinde elleri ile tekrar yüzümü avuçlamıştı.

Aniden hıçkırdığımda onun gözlerinden yaşlar akmıştı. Gözlerimden yaşlar akarken ben, kollarımı onun boynuna doladım ve ona sıkıca sarıldım. O ise, parmaklarını belime herzamankinden bile sıkıca dolamıştı.

"Korktum..çok korktum sana birşey olacak diye!"

"Şşş ben buradayım güzelim. Merak etme asla seni bırakmayacağım."

Dediğinde beni yavaşca kucağına almış ve ayağa kalkmıştı.

O, yavaş ama bir o kadarda hızlı adımlarla depodan çıkarken beni  bir ambulansın içindeki sedyeye yatırdı ve oda benim yanımdaki koltuk benzeri şeye oturdu.

Bir eli elimdeyken diğer eli saçlarımı okşuyordu. Hemşire, sol koluma serum takabilmek için  minik bir delik açtı ve serumu koluma bağlayarak ambulansın kapılarını kapattı.

Hastaneye gidiyorduk.

Elimi elinden çektim ve, yüzüne dokundum. Yüzünün neredeyse her santimetre karesi kanla kaplanmıştı. Elim yüzüne değdiğinde yüzünü buruşturmuştu.

Tam elimi çekecekken o, elimi bırakmamış ve elimin içine dudaklarını değdirmişti. Benim gözümden bir damla yaş daha akarken o, eli ile göz yaşımı silmişti.

***

2 saattir hastanedeydik ve ben, sanırım 2.serumumu alıyordum. Nedeni ise, ağır bir şoka girmiş olmamdı. Açıkcası şu 2 saat aldığım sakinleştiriden ötürü uyumuştum..

Jungkook'a ise yüzüne pansuman yapılmış ve yüzündeki yaralara yara bandı yapıştırılmıştı.

Şimdi ise, jisoo unniem bir yanımda bir yanımdada jungkook vardı.

Jin oppa ise, çıkış işlemlerini halletmeye gitmişti.

Kapı yavaşca açıldı ve içeriye jin oppa girdi. "Çıkış işlemleri tamam gidebiliriz." dediğinde hepimiz onu onaylamıştık. Ben ise, yavaşca yattığım yerde doğruldum ve kolumdaki serumu söktüm.

Jungkook yavaşca yanıma yaklaştı ve beni kucağına alıp odadan çıktı. "Jungkook, yürüyebilirim.Kendini zorlama."

"Kendimi zorlamıyorum seni taşıyamayacak kadar güçsüzleşmedim lisa."

"Pekala. Şimdi nereye gideceğiz?"

"Ev bir süre tadilat olacak bu yüzden seni, dağ evine götüreceğim."

Dediğinde kafamı olumlu anlamda sallamış ve kafamı göğsüne koymuştum.

O, beni bir arabaya bindirdiğinde beni ön koltuğa oturtup kapıyı kapatmış ve daha sonrada kendiside binip arabayı çalıştırmıştı.

"Sana çok kızgınım lisa!" dediğinde o, direksiyonu sıkıyordu.

"Ben birşey yapmadım."dediğimde o, minik çaplı bir kahkaha attı.

"Kendini öldürecektin lisa! ve sen buna rağmen oraya geldin!"

"Eğer gelmeseydim.. orada ölecektin. Ve ben, asla sensiz yapamam."

"Yapardın jisoo ve jin va-"

"Sence onlar bana seni unutturabileceklermi?"

Sustu, sustum.

***

Yavaş adımlarla merdivenlerden yukarı çıktım ve, odada ki kıyafetlerimden pijamalarımı giydim ve aşağıya indim.

Yine kendini yemeğe kaptırmıştı. Yine gömleğinin manşetlerini kıvırmış ve oradaki damarların gözükmesini sağlamıştı.

Paytak adımlarla yanına gittiğimde o, yaptığı işi bıraktı ve yüzüme bakmaya başladı.

"Yardım etmemi istermisin?"

"İsterim."

Dediğinde gülümsemiştim. Bir süre sonra salata yapmaya karar vermiştim ve öylede yapıyordum.

O, yavaşca önümden uzanarak tuzluk paketini aldı ve geri çekilirken yüzünün yüzüme yakın olması beni germişti.

Bütün yemekler hazır olduğunda biz, masaya geçtik ve yaptığımız şeyleri yemeye başladık.

Yemek boyu hiç konuşmamıştık. Sadece öyle yemek yemiş ve yemek bittiğindede bulaşıkları makinaya dizmiştik.

Ben ise, film izlemeyi önermiştim. O film seçerken ben, mısır patlatıyordum.

Mısırlar patlarkende tezgaha oturtmayı ihmal etmemiştim.

"Yine mi oraya çıktın?" dediğinde o yerimde sıçramıştım. "Şey.. burada oturmayı seviyorum." dediğimde o gülümsemiş ve ellerini tezgahın yanına koyup beni sıkıştırmıştı.

Gözleri gözlerim ile dudaklarım arasında mekik dokurken benimde ondan bir farkım yoktu.

O, sıcacık parmaklarını çeneme değdirdi ve dudaklarımızı buluşturdu.

Benim kalbim ağzıma gelirken o, ellerini belime koyup bana gidecek yer bırakmamıştı.

Dudakları yavaşca dudaklarımın üzerinde hareket ederken bende ona karşılık veriyordum.

Kafasını yana yatırıp öpüşmeyi daha farklı bir kıvama getirirken belime koyduğu elleri orayı okşuyordu. Ve ben, kalbimin iyi olduğunu düşünmüyordum.

Dişlerini dudaklarıma batırıp çekiştirdiğinde ben, sadece inlemekle yetiniyordum. Ve o, bundan hoşnutmuşcasına gülümsüyordu.

En sonunda bende onun dudaklarını ısırdığımda ağzımıza metalik kan tadı karışmış ve dudaklarımızı ayırıp alınlarımızı birbirine yaslamıştı.

"Senin dudakların ile dudaklarım günahtan arındı"

"Öyleyse günah dudaklarımda kaldı."

Huh,sizce güzel gidiyor mu? umarım hikayenin gidiş yolumu beğeniyorsunuzdur.

Ve 1k olmasına çok az kaldı çok heyecanlıyım. Umarım bölümü beğenmissinizdir.

❤️
❤️▶️▶️▶️Sizi seviyorum...
❤️

Liskook ile kalın 🎈

SİLVER ☘️ LiskookWhere stories live. Discover now