Same room

1.7K 107 105
                                    

Lana Del Rey ve Harry Styles'ı tapıyormuşçasına dinliyorsanız papapa suprise mf ur gay as fuck
This shit gonna hurt like a bitch
-
Fuck it I love you - Lana Del Rey
-

Ekibin bir araya geldiğinden belli çıktıkları en zor operasyon bu olmuştu.

İç savaş çıktıktan üç ay ve sekiz gün sonra -Steve tabii ki günleri saymamıştı- general Ross onların Amerika Birleşik Devletlerine yeniden girme iznini çıkartmıştı. Avengersler tam olmadığı sürece Amerika güvende değildi ve bunu anlamak için zeka fışkırmak gerekmiyordu.

Steve, Bucky, Sam, Natasha, Clint ve Wanda kuleye geri döndüklerinde Tony onlara ihtiyaçları olan bilgileri vermiş ve ortalıktan kaybolmuştu. Elinden geldiğince kuleye az uğruyordu ve ciddi bir durum olmadık sürece Steve ile konuşmuyordu.

Tony Stark bir zamanlar ailesi olarak gördüğü insanlarla konuşmaz olmuştu.

Steve ona hak verdi. Bu olayın canını yakmadığı anlamına gelmezdi ama Tony'i anlıyordu. Ve son istediği şey esmer adamın mutsuz olmasıydı o yüzden ona istediği kadar zaman bırakmıştı. Bir ay, iki ay, üç ay, dört ay geçti ve Tony hala onunla konuşmuyordu ama diğerleri ile biraz daha anlaşıyormuş gibi görünüyordu ve Steve bunu bir kazanç olarak kabul etti. Hatta Tony Bucky'e yeni bir kol bile yapmıştı.

Steve'in Tony'den bir şey istemeye hakkı yoktu. Bunun farkındaydı ama zaten hep bencil olmamış mıydı?

O yüzden zorlu ve yorucu geçen operasyondan sonra herkes keyifle, aylardır ilk defa bu kadar çok samimiyetle hala kostümlerini çıkartmamışken kulenin mutfağında gülerek bira içerken Steve yaptığı şeyi yapmıştı.

Tüm bedeni adrenalin ile dolup taşıyordu ve ne yaptığını çok sonradan fark etmişti. Herkes o kadar mutlu ve yorgundu ki Steve kendi hareketlerinin vücdunda yayılan enerji ve adrenalin tarafından kontrol edildiğine emindi.

Bu yüzden çok büyük bir hata yapıp Tony'e sarılmaya kalkışmıştı.
Esmer adam ise ışık hızı ile ark reaktörün bulunduğu göğsünün önünü kolu ile kapatmış ve yüzünde korku dolu bir ifade ile geriye doğru bir adım atmıştı.

Steve'in gülen yüzü hızlı bir şekilde düşmüştü ve sol tarafına öyle ağır bir şey oturmuştu ki nefes alamadığına emindi. Hala şok içindeydi ve havada asılı kalan kollarını çok sonra indirmeyi akıl etmişti.
Tony'nin -hala- korku dolu ifadesini uzun bir süre izlemişti. Mutfakta artık kimse bir ses çıkartmıyordu. Steve bir an kendini Brooklyn'de ki küçük çocuk gibi hissetmişti.

Transtan çıkarmışçasına kendini silkeledi ve küçük bir özür mırıldayıp yavaş adımlar ile asonsöre doğru ilerlemişti.

Hiç bir duygu hissedemiyor gibiydi. Sadece uyuşukluk hissediyordu. Gözlerinin önünden Tony'nin korku dolu ifadesi bir türlü gitmiyordu ve Steve sol tarafında ki yükün her geçen saniye ağırlaştığını hissediyordu.

Tanrım, Tony Steve'in ona zarar vereceğini düşünmüştü.

Kafasında ki ses alayla güldü. Ona zaten yeterince zarar vermedin mi Rogers? Neden bu kadar şaşırdın ki? O kalkanı kalbine saklarken düşün-

Steve sinirle odasının duvarına yumruk attığında duvar anında parçalanmış ve eli kanlar içinde kalmıştı. Bu kafasında ki sesin alaylı cümlelerini susturmaya yetmemişti.

Ah ne kadar üzüldük, Rogers elini kırdı. Gerçekten bu acının yeteceğini mi sanıyorsun? Tony'i o soğukta kırık bir zırh ile bıraktın ve duvara yumruk atmanın verdiği acıyla onun acısının eşit olduğunu mu düşü-

Duvara daha güçlü bir yumruk attığında bu sefer delinmişti. Güzel.

Acınacak haldesin Rogers. Şu haline bak-

Steve derin nefesler alarak kandan görünmeyen ellerini saçına daldırdı ve çekmeye başladı. Yere oturmuş ve şimdi -çoğu yerinin- kırık olan duvara yaslanmıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu ve bağırarak ağlamak istiyordu.

Titrediğini hissediyordu.

Titriyorsun zaten. Bence bunu hak ettin Stevie, sonuçta Tony'i o soğukta bırakmıştın değil mi?

"Sus, lütfen sus." diye yalvardı çaresizce. Göz yaşları durmayı bilmiyordu ve aklını kaçıracağını hissediyordu. Kafasında ki ses susmak yerine daha da yüksek olmaya başladı.

Susarsam geçeceğini mi sanıyorsun gerizekalı?! Yaptıkların değişecek mi? Tony'i öldürmeye çalıştığın gerçeğini değiştirebilecek mis-

"Sus!" diye tüm gücüyle haykırdığında kapıyı aniden birisi açtı.

"Steve? Steve iyi misin?" Endişeli bir ses diye düşündü gözlerini kapatırken. Tanıdık bir sesti. "Beni duyuyor musun? Steve? Siktir. Hey bana bak, bana bak! Steve şuan şoktasın ve gözlerini açman gerekiyor lütfen, lütfen Steve!" Bucky çaresizce Steve'in yanaklarına yavaşça vururken pek bir tepki alamadı.

Bir yere bakmak istemiyordu. Bir şey hissetmekte istemiyordu, o yüzden uyku onu çağırdığında pek bir savaş göstermedi teslim olmamak için Steve.

-

Uyandığında, tabirinin kusuruna bakmayın, bok gibi hissediyordu kendini.

İlk hissettiği elinin acısı olmuştu. İkinci hissettiği şey ise göz kapaklarının tonlarca ağırlıkta olduğuydu. Gözlerini açmadı ve uyandığına dair bir tepki vermedi. Duyduğu sesler ile bunu böyle devam ettirmeye karar verdi.

"Ne zaman uyanır? Yaklaşık dört saattir uyuyor, endişeleniyorum."

"Bilmiyorum. Bruce şok geçirdiğini ve uyuması gerektiğini söyledi. Bir kaç ağrı kesici ve sakinleştirici yaptı."

"Tony geldi mi?"

"Nat..."

Kızıl kadının güçlü bir şekilde nefesini dışarıya verdiğini duydu. "Biliyorum." diye fısıldadı. "Sadece herşeyin düzelmesini istiyorum Buck."

"Düzelecek." Kendinden fazla emin çıkmıştı sesi. Steve ona bir an inanmak istedi. Bucky yanına yaklaştı ve saçlarını bir kaç kez okşadıktan sonra Natasha ile odadan çıktı.

İkinci kez uyandığında ise yine birileri odadaydı. Tony'nin olduğunu bir kaç saniye sonra anlamıştı çünkü esmer adam yara dolu elini okşarken konuşmaya başlamıştı.

"Salak olduğunu biliyordum ama bu kadar salak olduğunu düşünmemiştim." Sesi güçsüz ve yorgun çıkıyordu. Tanrım, Steve yatarken bile Tony'e zarar veriyormuş gibi hissediyordu. "Elin süper serum sayesinde çabuk iyileşiyor ama hala bir sürü yara var. Cidden mi Steve? Duvara yumruk atınca sana kupa felan vereceğimizi mi düşündün?" Hayır, diye cevaplamak istedi Hayır, sadece acının biraz geçmesini istedim. "Sana çok kızgınım ama bu böyle salak şeyler yapacağın anlamına gelmez. Siktir, ellerin cidden berbat halde ve saçların kanla dolu."
Elini Steve'in elinden çekip kısa sarı saçlara daldırdı. "Saçlarını seviyorum. Onlara zarar verme." Sustu ve uzun bir süre konuşmadı. Steve'in saçlarını okşamaya devam etti.

Steve yeniden uyuyacağını hissederken Tony yeniden konuşmaya başladı. "İkimizde bok gibiyiz ve sana söz veriyorum Steve, sana söz veriyorum, uyandığında konuşacağız tamam mı? Artık kaçmayacağım senden. İkimizde bunu hak etmiyoruz." Steve'in saçlarından elini çekti ve sarışın adamın elini avuçladı. Eğilip yaraların üstüne dudağını bastırdı ve kafasını Steve'in karnına yaslayıp elini okşamaya devam etti.

"Seni seviyorum." diye fısıldadı ve eğer Steve'in süper işitme duyusu olmasaydı kesinlikle duyamazdı ne söylediğini.

Steve Bucky'nin belkide haklı olduğunu düşündü uykuya teslim olmadan önce, belkide herşey düzelecekti.

 *STONY ONE SHOTS*Where stories live. Discover now