♠ 26.bölüm ♠

662 59 6
                                    


Esranın bu sorusu üzerine ben de heyecan tavan yaptı. Esra bu soruyu Türkçe sorduğu için Yong hiç bir şey anlamamıştı. Bende ona Türkçe olarak "Anlaşamıyoruz dediysem de hiçbir zaman anlaşamıyoruz demedim. Yalnızca aramız da öyle bir şey yok manasında demiştim.." dedim o da inanmadığını belli ederek "Evet. Tabi tabi.." dedi. Bende "İnanmazsan inanma seni inandırmak zorunda değilim ." dedim ve konuyu kapattım. O da yerine oturdu.

Ne olduğunu anlamayan Yong "Ne oldu?" dedi. Bende Esra duymasın diye Yong un kulağına neler olduğunu fısıltı şeklinde anlattım. Yong da kulağıma "İyi yapmışsın şimdi bilmemeleri daha iyi olur."dedi. Ardından da bu 10 saatlik yolun böyle bitmeyeceğini anlayıp kulaklıkları mı takıp uyudum.

Uyandığımda uçaktan anons sesleri geldi. Yani koreye gelmiştik. Ne kadar memleketim burası olmasada burayı özlemiştim. Uçaktan inip havaalanından çıktık. Biz çıkar çıkmaz havaalanı kapısının önüünde bir yığın hayran vardı. Bizi görmemeleri için biz arkadan dolanıp havaalanından çıktık. Kızlar buraya gelirken arabayı burada bırakmışlardı bu yüzden arabaya doğru ilerliyorduk. Çocuklar gelemiyordu. Çünü hem hayranlarla fotoğraf çekilip imza veriyorlardı hem de Başkan Han ın isteği üzerine buradan çıkar çıkmaz FNC ye gideceklerdi. O yüzden arabaya binip eve gittik. Evin önüne geldiğimizde, burayı ne kadar çok özlediğimi bir kez daha anladım. Ben ayağım yüzünden kendimi zor taşıdığım için valizleri Nil ve Esra içeri taşıdı. Selen de arabayı garaja park ettikten sonra içeriye geldi. Oturup bir süre TV izledik. Kore yemeklerini pek yiyemediğimizden Nil in o güzel elleriyle hazırladığı karnıyarık yemeği yedik.

Karnımızda bir güzel doyduktan sonra hepimiz üzerimize rahat bir şeyler giyip aşağıya indik. Esra nın annesi Türkiyeden ben yokken çay göndermiş benim haberim yoktu. Selen çayı demleyip getirince şaşırdım ve "Bunu nereden buldunuz?" dedim. Esra da "Annem yolladı." dedi gülerek. Bende "Seni seviyorum Nermin teyzemm. Miss gibi kokuyor kore çayı içmekten kendi çayımızı özlemişim." deyip çayı doyasıya içtim.

Biz beraber çay içerken Nil araya girdi " Ela bu arada tamamen unuttun sanırım. Bir yarışma olmuştu ve bunun bir ödülü vardı ve sen bunda birinci olup kazanmıştın hatırladın mı?" dedi. Bende "Ben onu tamamen unutmuşum neyse yarın okula gidince profösör ile görüşürüm." dedim. Selen de " Ela bu arada Jong Suk pek peşini bırakacağa benzemiyor. Sen yokken seni bize sorup durdu. Haberin olsun." dedi. Bende " O artık umrumda değil. Benim hayatımda bundan sonra Müzik ve Yo.." tam devamını getirecektim ki yaptığım hatanın farkına varıp "Yani müzik ve siz varsınız." dedim. Bunu deyince Esra bana "Kuzum bacağın hala ağrıyor mu?" dedi. Bende " Yok ağrı kesici alıyorum ya sorun olmuor."dedim.

Uykumuz gelince herkes odalarına çıktı. Odama girdiğimde o mis gibi yatağıma yattım. Yatar yatmaz tam uyuyacaktım ki telefonuma mesaj geldi. Açıp baktığımda mesaj Yong dandı. " Seni seviyorum. İyi geceler ." yazıyordu. Bunun üzerine gülümsedim. Fakat 10 saatlik yolculuğun ardından çok yorulmuştum ve uyumam gerekiyordu bende gözlerimi yumup kendimi derin uykunun kollarına bıraktım.

.....

Sabah kalktığımda saat 10.00 du ve dersin başlamasına 1 saat vardı. Herkez uyanmış giyinmiş kahvaltı ediyordu. Bende kahvaltımı edip üzerimi değiştirip aşağıya indim. Arabaya binip okula doğru ilerledik.

Okula geldiğimizde arabayı otopark a park edip kafeteryaya ilerledik. Fakat herkes ben kafeteryaya girerken tuhaf bakıyordu. O her zamanki kıymetli cam kenarı masamıza oturduk. Bana Selen tabii ki kola kendisine buzlu americano ve klasik Nil imize 3 ü bir arada Esraya da latte aldı. Biz burada oturup konuşurken ben notaları çıkarıp çalışmaya başladım.

Bir süre sonra yanımıza CNBLUE geldi. Fakat herkes hem kıskanç bakışlarını bize yolluyordu hemde bana tuhaf tuhaf bakıyorlardı. Onlarda gelince Yong buzlu americano, Jong benim gibi kola, Jung shin,Latte ve Minde bitki çayı aldı. Hep beraber konuşurken hayatımda en nefret ettiğim insanı gördüm ELSA. Yanımıza doğru bütün gıcıklığıyla geliyordu. Yong un gülen yüzü onu görünce solmuştu. Yanımız gelip Yong a sanırım biz anlamayalım diye İngilizce olarak" Yong little we walk? I don't want to lose you. (Yong biraz konuşabilirmiyiz? Seni kaybetmek istemiyorum. )" demişti. Bende " Nor do we understand that honey! (Ne dediğini anlıyoruz tatlım.) " demiştim ve onu gerçekten sinirlendirmişe benziyordum ve bundan çok zevk alıyordum.

ONE NIGHT DREAMOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz