35: Bir Mezarda İki Ölü

2.8K 222 252
                                    

Selamun aleyküm.

Dikkat! Bu bölüm melankoli, gözyaşı, yüzleşme içerir.

Normalde bölümün içinde geçmeyen şarkıları, türküleri medyaya koymam fakat bu bölümü aşağıya koyduğum şarkılarla dinleyebilirsiniz.

Ayrıca gelecek bölüm çok yoğun ve bu kurgunun bel kemiği olan bölümlerden olduğu için, yazarken memnun olmadığım için ve benim üzerinde titizlikle çalışmam gerektiği için gelmesi belki gecikebilir. Ya da bilmiyorum. Belkide her an atabilirim. Bakalım.

🍀

Bölüm şarkıları:
-İmamyar Hasanov/ Dilberim
-Selda Bağcan/ Yürüyorum Dikenlerin Üstünde
-Sibel Pamuk/ Geceler Yarim Oldu

🍀

Buharla kaplanmış aynayı ıslak elimle sildim. Ortaya çıkan o iğrenç sese bile yüzümü buruşturacak durumda değildim. Kalçama değen ıslak saçlarımı omuzlarıma aldım.

Çocukken annem saçlarımı tarardı. Saçlarımı öper, okşar, örerdi. O an en güzel anlatımdan biriydi. Çok sonra halamın fotoğrafını görünce hayal kırıklığına uğradım. Annem onun saçlarına benzediği için bu kadar özen gösteriyor, makas vurmama kat'iyen izin vermiyormuş.

Makası kavradım. Bir tutam saçı gözümü kırpmadan kestim. Ben onun Nalan'ı değildim. Ben onun Nalan'a benzediği için öpüp kokladığı saçlarımı bile hayatımdan çıkaracaktım.

Kestim. Umudumu mu, saçlarımı mı bilmiyorum.

Kalçama uzanan saçlarım, omuzlarımdaydı şimdi. Yamuk ve biçimsizlerdi. Eski güzellikleri hiç olmuştu. Umurumda değildi. Onun dokunduğu saçı kesmek zorundaydım.

Saçlarımı kurutup banyodan çıktım. Sabah ezanı okunalı çok olmamıştı. Sabah namazını kılıp ruhsuz bedenime sıcak bir şeyler giydirdim. Bugün bu evde durmak istemiyordum. Bu şehri altı üstüne getirmek, bu konaktan uzakta biraz nefes almak istiyordum.

Çantamı alıp çıktım evden. Bu saatte evin etrafındaki güvenlikler namazda oluyordu. Ahıra girdim. Ayakta olan Yalaz'ı aldım. Halimi anlamış olacak ki Bir tek ses bile çıkarmadı. Bana itaat etti.

Ana yola girip üzerine bindim. Huysuzluk etmedi. Koştu. Rüzgar tenime çarptı. Yalaz evleri, sokakları geçti. Yalaz acıma eşlik etti.

Yayla'ya çıktım. Uçurum kenarına vardığımda Yalaz'ı bir ağaca bağladım. Adımlarım uçurum kenarını buldu. Oturup ayaklarımı sarkıttım.

Güneş ufukta göründü. Kulaklıklarımı takıp rastgele bir şarkıya tıkladım. Güneş kızıllık yayarak meydana çıktı. Gördüğüm muazzam manzaraya şarkılar eşlik edip ruhumu tamir etme çabasına girmeye başladı.

Ellerimi geriye yasladım. Gün ışığı yüzüme vurup kapalı olduğu halde gözlerimi sızlatmaya başladı. Sızlanmadım. Aksine bana yaşadığımı hissettiren bu anın keyfini çıkardım.

Dakikalar geçti. Hava tamamen aydınlandı. Düşündüm. Kafam patlayacak raddeye gelene kadar düşündüm. Annemi, babamı, dedemi, halamı düşündüm.

Sıra Renan'a geldi.

Sıra ona gelince kafamdaki ondan başka herkese ait düşünceler sustu. Konuşmaya cesaret edemediler. Onun haram gözleri birer mağara gibiydi. İçinde kızıl ışıklar yanıyor ve beni kendisine çağırıyordu.

Venüs Kemeri ha?

Ne garip. Duha'nın, Lalezar'ın, Polat ve Yunus'un söylediklerini defalarca inkar etmiştim. Gururum buna sebep olmuştu.

MecruhWhere stories live. Discover now