69: Acı Gerçekler

1.6K 144 143
                                    

Merhaba.

🍀

Ender Balkır- Hüseynikten Çıktım Seher Yoluna

Sema Moritz- Hasret

Grup Abdal- Etek Sarı

Hirai Zerduş- Mevlam Birçok Dertler Vermiş

🍀

Bir insanın sevdiğine sarılmasının nasıl hissettirebileceğini bilmiyordum. Geçmişte bazı deneyimlerim olmuştu fakat yüzeysel ve mesafeli şeylerdi. Bu yaşadığım an sıcak, heyecanlandıran ve kalbimin dakikada yüz elli kez atmasına sebep olan bir andı.

Güzel bir parfüm sıkmıştı, ceketinin dokusu yumuşaktı, kolları kibar ama tutuşu sıkıydı. Göğsüne yaslandıkça yüreğindeki ateşin sıcaklığı yanağıma bulaştı. Ona böyle sıkı sıkı sarılmak istediğim çok an olmuştu. Birkaç metre ötesinde kaskatı kesilmiş kederden erimiştim. Parmakları çenemi kavradı ve yüzümü yüzüne kaldırdı. Güzel gözlerine baktım tekrar.

"Öpecek misin beni?" dediğimde kaşları havalandı. Yanaklarımı ateş basmış olsada onunla uğraşmak ve beni ağlatmak üzere olan bu anın duygusallığından kurtulmak istiyordum.

"Hayır."

"Öyle bakıyorsun."

"Öyle bakabilirim ama öpmem." Titreyen elimi kalbinin üzerine yasladım. Onunlayken dünyayla aram açılıyordu. Andan, zamandan, mekândan soyutlanıyordum. Bu nasıl bir şeydi bilmiyorum. Toy ve tecrübesizdim.

Kapı çaldığında kolları arasında irkildim. Kafamı çevirip kapıya baktığımda "Çıkın artık şuradan be. Utanmazlar." Diye seslendi Duha.

"Oraya gelirsem saçını başını yolarım Duha!" diye seslendi Renan Talas. Kollarının arasından çıktım aceleyle. Kapıya yöneleceğim sırada bileğimden kavradı ve beni kendine çevirdi. Yüz yüze geldiğimizde sonuna kadar açılan gözlerimle yüzüne baktım. Yüzüm ona hep dönük olsun istiyordum fakat bu kadar yakın olmaya henüz alışamamıştım. Dudakları yukarı çekildi.

"Nereye? Bir dur, bir şey vereceğim sana." Vermek istediği şeyin bir öpücük olmasından endişe ettiğim için bir serçe gibi çırpındım kollarında. "Tahmin ettiğin şey değil." Dediğinde utançtan kaskatı kesildim.

"Ne?" dedim kaşlarımı kaldırırken. Diğer elini ceketinin iç cebine attı ve kadife bir kutu çıkardı. Kutuyu bana uzattığında bileğimi ondan kurtardım ve kutuyu aldım elinden.

"Abi hadisenize ya. Dışarıda bir sürü insan var."

"Bekle Duha." Dedi kızgın bir sesle. Kutuyu açtığımda içinde altın bir zincir ve ucunda altın bir yonca vardı. Güzel bir bileklikti. "Uzun zaman önce almıştım, bugün vermek istedim." Bilekliği içinden çıkarıp uzattım.

"Takar mısın?" Bilekliği bileğime takmak için biraz uğraştı. Taktıktan hemen sonra bileğimin iç kısmına dudaklarını bastırdı. "Teşekkür ederim."

"Ya dedemler sizi bekliyor diyorum." Renan Talas doğruldu ve bileğimi bıraktı.

"İçeri gel." Dedi Renan Talas bıkkın bir sesle. Duha kapıyı aralayıp kafasını içeri uzattı ve bize baktı. "Patladın mı? Sabredemiyorsun iki dakika."

"Dışarıda bir sürü insan var ama siz hiç umursamıyorsunuz." Dedi ve içeri girdi. "Tebrik ederim." İkimizle sarıldıktan sonra elimden kavrayıp beni odadan dışarı sürükledi. "Sonra istediğiniz zaman bir araya gelir, kaynaşırsınız." Omzuna vurdum.

"Sus." Omuzlarını kaldırıp indirdi ve kıkırdadı. Bahçeye çıktığımızda geriye kalan takı töreniydi. Renan'la ikimiz yan yana dururken takı takmak isteyen gelip sırayla takısını taktı. Takı töreninden sonra herkes dağıldı. Biz gençler olarak üstümüzü başımızı değiştirdikten sonra bahçeyi toparlamaya başladık. Kalan yemekleri sokak hayvanları için ayırdık, amcam alıp götürdü. Ben masaları silerken abim sırayla kaldırıp dışarı taşıyordu. Duha süslemeleri indiriyordu, Lalezar yeri süpürüyordu.

MecruhWhere stories live. Discover now