74: Kırgın Adam, Kırgın Kadın

2.3K 133 218
                                    

Merhaba. Yeni yılın ilk bölümü. Üç seneyi geçti kurgunun ilk bölümünü paylaşalı. Bu sürece benimle başlayan, sonradan dahil olan, benimle devam eden herkese teşekkürler.

Final yapmakla biraz daha uzatmak arasına gidip geliyorum. Hikayenin gidişatı hakkındaki beklentilerinizi veya teorilerinizi buraya bırakırsanız belki ilham olur bana.

Not: Yazım hataları olabilir.

🍀

BaBa ZuLa - Bir Sana Bir de Bana

Düş Sokağı Sakinleri - Sevdan Bir Ateş

🍀

Açık ve güneşli bir gündü ama sanki zemheri bana yeni gelmişti. Moralsiz ve üzgündüm. Sabaha karşı aramızda geçen konuşmalar aklımda dönüp dolanıyordu. Onu ikna edemeyeceğimi fark etmiş olmak canımı en çok sıkan ayrıntıydı. Yirmi beş senelik bir davaydı ve Renan altı küsur yaşlarından beri bu davanın başrollerinden biriydi. Birkaç sözümle caymazdı.

"Ne oldu?" diye sordu Lalezar tabağıma börek bırakırken. Ben, Duha, Nisa ve Lalezar divanlıkta kahvaltı ediyorduk. Bahoz abi, Renan Talas ve Aram abide verandadaki sedirde çay içiyorlardı. Kızlar aramızın bozuk olduğunun farkındaydı. "Dün aranız çok iyiydi. Bugün ikinizde üzgün ve uzaksınız." Kaynanamı yani halamı öldüren adamla görüşmeye gittiğim için kocam bana bozuk atıyor, eğer o adam buraya gelirse yaşatmam diyor, ondan aramız bozuk diyemedim.

"Yok bir şey."

"Yalancı..." dedi Duha kınayarak. "Bir şey olmuş belli."

"Renan enişte bir şey mi yaptı?" dedi Nisa kaşlarını çatarken.

"Tek taraflı bir hata değil." Açıklığa kavuşturmak ve meseleyi kapatmak istedim o an.

"Yüzün gülsün biraz." Duha yanağımdan bir makas aldı. "Kınan var bugün, çok solgunsun. Suratsız." Abisinin söylediklerini duysaydı o da solardı bir gecede. Kızlar kahvaltı ederken çaydanlıkları alıp verandaya çıktım. Masaya dizilmiş bardaklara çay doldurmaya başladığımda üçü de sessizdi.

"Bersin ben sana davetiyeni göstermiş miydim?" Aram abi ceketinin cebinden bir davetiye çıkardığında çaydanlıkları masaya bıraktım. Bana uzattığı davetiyeyi aldım. Kaliteli bir zarftı, üzerinde yonca damgası vardı. Damgayı açıp sayfayı çıkardım. Bembeyaz bir sayfada damgayla aynı renk, altın rengi, italik yazılardı.

Bu mutlu günümüzde sizi de aramızda görmek isteriz.

Renan Talas Şiyar. Bersin Şiyar.

Düğün tarihi, yeri ve saati.

"Neden anne baba adlarımız yazmıyor?" dedim doğrudan Renan Talas'ın gözlerinin içine bakarken. Gözlüklerini düzeltti.

"Emin olamadım."

"Neye?"

"Anne adına ne yazdıracağıma." Dedi çekingen bir ifadeyle. Haklı olduğundan ne kızdım ne incindim. Ben de bu soru bana sorulur diye hiç açmamıştım davetiye konusunu.

"Ama kendi anne babanın adını da yazmamışsın." Dedim sitemle.

"Sorun değil. Düğün yapan biziz. Onlar değil. Hem soyadımız yeter kimin evlendiğini anlamaları için."

Kâğıdı zarfa geri koyup hırkamın cebine koydum. Çaydanlıkları alıp içeri geçtim. Kahvaltı sofrasını toparlayıp salonu süslemeye başladık kızlarla. Çiçekler, balonlar ve kurdelelerle daha güzel hale getirmek istiyorduk. Fotoğraf çekeceğimiz için ışıklandırmalar da gerekiyordu. Kızlar balonları şişirirken Renan Talas köşelere aydınlatmalar yapıştırmak için içeri girdi. Merdiveni duvar dibine çekip çıktığında elimde bir tepsiyle ona yardım etmeye başladım.

MecruhWhere stories live. Discover now